Güncelleme Tarihi:
SICAK yerde yaşıyor iseniz hele de arkanızda uçsuz bucaksız dağlar önünüzde uçsuz bucaksız mavi Akdeniz var ise; havalar ısınmaya kalmadan kaçarsınız. Nereye mi? Yaylaya, tekneye, çiftliğe, yazlığa... Elbet bu kaçışların esnafa etkisi olur. Çoğu insanın tatile geldiği yer Antalya’yı bırakır ve doğaya, denize, sakin ortamlara gider. Sıcak yerlerin kaderidir bu. Şehrin yaşayanları yerlerini, yerleşik turistlere ve süreli gelen turistlere bırakır. Hafta içi olan yoğunluk hafta sonu kendini başka bir yoğunluğa bırakır. Bu yer değişikliği her şeye yansır. Bir kentin sahiplerinin alışkanlıkları, tüketimin değişiminden sokaktaki trafiğe kadar bir çok konuda etkili.
Kimi zaman, ‘çok kalabalık oldu’, kimi zaman ‘bu ara çok tenha’ deriz. Söylemler böyle iken, eylemler nasıl? Kentin yazı kışına, kışı yazına ne kadar hazırlıklı dahası buna göre planlar yapılıyor mu? Kastettiğim sadece altyapı ulaşım değil elbet. Topyekûn olarak Antalya’da ciddi bir taşınma durumu olur mayıs ve ekim ayları arasında. Yer değişimleri, kente her gün eklenen ve çıkan yerli yabancı turistler...
ESNAF, DEĞİŞİME NE KADAR HAZIRLIKLI?
Acaba, esnafımız bunun ne kadar farkında ve buna göre planlama yapıyor? Uzun hafta sonu dediğimiz türden kısa zamanlı şehirden kaçışlar başladı Antalya’da. Hafta içi kentin yaşayanları ile dolan restoranlar, perşembe ve cumadan itibaren yerini büyük oranda yerli ve yabancı turiste bırakmaya başlıyor.
Son yıllarda, Antalya yaşayanlarının hobileri oluşmaya başladı. Örneğin, eskiden olmadığı kadar bir pikap artışı var trafikte, fark ettiniz mi? İnsanlar artık, bir fazla bisiklete biniyor, ya da kamp sandalyeleri ile geziyor dahası, çadır benzeri konaklama ünitelerini kullanmaya başladılar ve bu da araç kullanımını etkiledi. Bu havayı, Amerika’da çok görürdüm ve özenirdim. Şimdilerde, ufak ufak benim kentimde de bu türden eğilimler artıyor. Denize sırtını dönmüş bir kent olmuştur Antalya, yıllar yılı. Bu da son dört beş yıldır değişmeye başladı çok şükür ki... İster büyüyen çocuklarımızın bir çoğunun şehir dışında hatta ülke dışında okuyor oluşu ve ister istemez ailelerini etkiliyor oluşu ister dijital hayatın dünyada neler olup bitiyoru bizlere kolayca göstermesi, ayağımıza kadar getiriyor oluşu deyin bunun adına. Değiştiğimiz kesin... Olumlu yönde bir değişim elbette. Bir dünya kentinde yaşıyoruz. İster kabul edin ister etmeyin, dünyayı ağırlıyor iseniz, bir ucundan dünya kültürü işler kanınıza. Planlar bu değişime göre yeniden yapılmalı.
KİM KİMİN DERDİNDEN NE KADAR ANLIYOR?
Turizme hizmet sadece konaklama tesislerinde değil kentin tamamında kana işlemelidir. Turizmci de kentin dokusuna dokunmalı, hissetmeli. Yerel kültürünü bilmeli, gastronomisini büyük bir özenle denemeli, turistin çıktığında gidebileceği noktaları bizzat test etmeli.
Böylelikle, turizm tüm kente yayılır. Tüm paydaşlar birbirinin derdinden anlar. Özellikle, yaşadığımız pandemi süreci, bizlere müthiş öğretilerde bulundu. Dert ortak, derman da ortak... Aynı gemide yaşıyor olduğumuzu bir kez daha bizlere hatırlattı. Temennim, bu dersi iyi almış olmamız. Turizm olmaz ise Antalya ve dolaylı olarak bu sektörden etkilenen elli dörtten fazla sektör de ciddi sıkıntıya düşer ve geçmişte de düşmüştür.
Değişen hayat şartları ve yaşanacak anlık veya uzun süreli krizlerden çıkmanın yolu, bu gemide bulunan herkesin birbirine destek olmasından dahası birbirini anlamasından geçer.
Sevgiyle Kalın.