Güncelleme Tarihi:
DENÄ°Z olsun...
YaÅŸadığım yerde deniz olsun, dedim. Ne zaman mı?Â
Bursa’ya, üniversite tahsilim için gittiğimde.
Deniz olmayan yerde nefesimin kesildiğini anladım. Dört yıl, abartısız bir şekilde, her iki haftada bir üşenmeden otobüs yolculuğu yaparak, yaklaşık sekiz saatte Antalya’ya gelir, iki gün kalır ve dönerdim. Otobüs demişken, 302 modeller vardı en iyi... Yani, 403’leri son yılımda anca gördüm:( Bilen bilir... Hatta bir defa bindiğim otobüs, dedim bizi götürmeye ömrü yetecek mi? O kadar yaşlı idi ama egzozundan ateş çıka çıka götürmüştü bizi:)
Dün, yine bir günlüğüne bir Ankara ziyaretim oldu. Bir günde özlenir misin Antalya?
Evet, özleniyor!
Bu kentte doÄŸduÄŸum için mi bana öyle geliyor diye çok soruyorum kendime ama görüyorum ki; Bu kente görevli olarak gelen çoÄŸu özel sektörde çalışan, devlet memuru ayırt etmeksizin, büyüleniyor burada. Ve emeklilik hayallerini, Antalya üzerine kurgulamaya baÅŸlıyorlar birer birer. Nice insan var tanıdığım; valisinden tutun da hakim ve savcısına kadar.Â
Bu kararlarından ötürü onları hiç de haksız bulmuyorum. Türkiye’de arkan dağ, önün deniz; Bir elin yağda bir elin balda nerede yaşayacaksın ki?
DoÄŸa severim diyene buyrun, yaylalara...
Deniz severim diyenlere, buyrun koylar ve sayfiyelere…
Şehir hayatı severim diyenlere, buyrun, birçok kentten yaşanan hızlı göçe rağmen hala diğer kalabalık kentlere göre ulaşımı rahat şehir merkezi...
Hani bir çocuğun olur ve onu öve öve bitiremezsin ya; Antalya, benim için işte öyle!
Burada, çektiğin fotoğrafın renkleriyle bile oynamana gerek kalmaz. Güzel bir ışığı vardır bu kentin, kaldı ki; bunu bir yayında okumuştum, dünyada ışığı en güzel olan destinasyonlardan biriymiş Antalya.
Deniz, bu kent için büyük bir nimet, kabul. Ama asıl nimet, dağlar! Sırtını yasladığı bu dağlar olmadan düşünemiyorum, Antalya’yı.
Onlara iyi bakın, akşam üzeri, gün batımında denize arkasını dönüp dağları izleyen ya da deniz ve dağları birlikte kadraja alıp hemen fotoğraf makinesine yapışan kaç kişiyiz(?)
AÅžK ANTALYA
AÅŸk, illa ki karşı cinse beslenmez. Ben, ‘bu kente aşığım’, net!Â
Ve bu kentte yaÅŸamaya karar veren insanlardan ayrı bir vergi alınmasının hiç de abes olmadığını düşünüyorum. Hali hazırda, bizler gibi ÅŸanslı kullar yani burada doÄŸmuÅŸ olanlar da her gün yaÅŸadığı kente borcunu kuruÅŸ kuruÅŸ ödemelidir.Â
Burası, Atatürk’ün deyimiyle; ‘Cennet Antalya!’ Aldığın her nefesin değeri büyük. Başka yerlere benzemez. Yurt dışında, çok güzel denilebilecek yerlerde uzun zamanlar geçirdim ama hiç biri, cennet Antalya’yı geçemez, geçemedi!
BulunduÄŸun yer senin konfor alanındır, konfor alanını çok uzun süre terk etmezsen zamanla sana bazı ÅŸeyleri batmaya baÅŸlayabilir. Az bi uzaklaşın sonra tekrar geri dönün. Bana sıradan ve normal gelirdi bu kent, yıllar önce. Ne zaman ki; Bursa’ya gittim, o zaman anladım deÄŸerini. Her yeri Antalya sanan, evinden turist olmak dışında çıkmamış bir insanı düşünün. Nasıl bilsin ki, meÄŸer Antalya çok farklıymış.Â
Sıcak ve nem sizi bunalttığında; yirmi dakikada bir yaylaya canınızı atabildiÄŸiniz, hem de bin metre üzerine! Neresi var? Yaylalarında anında deÄŸiÅŸir havası ve üşürsünüz bile.Â
Ä°NSANOÄžLUNUN Ä°HTÄ°YACINDAN FAZLASI, ANTALYA
İnsanoğlu için, belki de ihtiyacından çok daha fazlasını sunan cömert kent burası.
Ama, Antalya’ya iyi bakmıyoruz, dahası deÄŸerini bilmiyoruz.Â
1. Orantısız göç, bizi rahatsız etmeli.
2. Hızlı ve hormonlu yapılaşma, bizi rahatsız etmeli.
3. Denizi kirletenler bizi rahatsız etmeli.
4. Sadece kelle sayan ve bu kentin zenginliklerinden bi haber yaşayan turizmcileri, bizi rahatsız etmeli.
Kısacası, yaşadığı yere borcu olduğunu düşünmeyen herkes bizi rahatsız etmeli.
Ve tepkimizi göstermeliyiz.
Unutmayın ki; Allah bir verir bakarmış, bir de alır bakarmış!
Sağlıkla Kalın.