CANIM ANTALYA’M

Durumdan faydalanmak...
Mevcut durumdan kendi çıkarları uğruna ölümüne faydalanmak. 

Okuduğunuz bu iki cümle size ne hissettirdi bilmiyorum ama benim anlatacaklarım biraz can sıkıcı.

Her hafta dilim döndüğünce, bu kenti anlatıyorum; güzelliklerini paylaşmaya ve katkı koymaya çalışıyorum. ‘Büyük bir zevkle her hafta ne yazacaksın bekliyoruz’ diyen, çok okurum var. O nedenle, sorumluluğum büyük. Ve bu konuyu kaleme almaz isem bu sorumluluğu eksik yerine getirmiş olacağımı düşündüm.

FIRSATÇILIK
Konu; ‘Fırsatçılık’! 
Evet, doğru okudunuz. Mevcut durumundan kendine fırsatlar yaratmak. Bunun neresi kötü diyenler oldu değil mi?

Eğer bu fırsatçılık, sizin dışınızdaki insanların hakkına gasbediyor, yaşamına müdahale ediyor hatta ve hatta bir topluluğun geleceğine zarar veriyorsa bu, elbette iyi bir şey değildir. 

Savaştan kaçarak, ülkemize sığınmış insanlara daha nasıl kazık atarız peşinde koşan bir insan topluluğunu ne ülkeme ne de canım Antalya’ma yakıştıramıyorum. Duyduklarıma şaşırmıyorum! Lakin, bir an önce bu konuda yasal düzenleme bekliyorum. 

Birilerinin, bu her kim ise, bu ‘fırsatçılığa’ dur demesini bekliyorum. Yetkilileri acilen göreve davet ediyorum. Yetkinizi şimdi kullanacaksanız kullanın yoksa, geleceğimiz ‘fırsatçılık’ üzerine yükselen ve her yerinde mutsuzluk olan bir yapıda olacak. Nasıl mı?

Üniversiteyi Antalya’da nasıl ve neden okumak istesin bir öğrenci? Ya da bir genç nasıl hayat kursun?... Bu sorular uzar gider ve cevaplar can sıkıcı hale gelir.

BU ŞEHİR, BÖYLE Mİ ANILSIN?
Ederi, değeri iki bin olan kiralık daireyi, konutu şu an on bine vermek ne demek? Hali hazırda oturan kiracısına, on yılı doldurdun, ya on bin ver ya da boşalt burayı demek ne demek?

Bu açgözlülük devam ettiği sürece, zarar görecek tek bir şey var o da, Antalya. Bana, bunun aksini söyleyebilen dikilsin karşıma. Böyle mi anılsın bu şehir? Kendi yaşayanına kazık atan kent mi olsun? Sorarım (?) Bu, bu kent için kara bir lekedir. 

Bir kentin değeri, içindeki var olan ile ortaya çıkar. Som altınla bezeyin, kötü imajı olan bir destinasyonu değerinde satamazsınız. Canım Antalya’mıza bunu yapmayın! Ben burada doğdum, büyüdüm ve bu fırsatçıların çoğu gelecek yıllarda burada yaşamaya niyeti olmayan insanlar. Çünkü, sağlıklı düşünen bir beyin bunu yapmaz. Nasreddin Hoca’nın bindiği dalı kesmesi türünden bir şey bu. 

İnsanlığın bittiği yerde fırsatçılık doğar. 

Ve eğer, bu fırsatçı insanları durdurmak adına önlem alınmaz ise bu kelebek etkisi gibi devam eder, büyür ve her alana yansır. Ve unutmayınız ki; kötü nâm, iyiden daha hızlı yayılır. Unutmayın, mevcut durum şimdidir, gelecek ise sizin bu mevcutla mücadeleniz sonucu şekillenir. Tiksinmeden, mutlu yaşayacağımız bir Antalya için; hep birlikte, topyekûn bir mücadele gerekli bu fırsatçılara karşı. 

Sevgiyle Kalın.