Güncelleme Tarihi:
TRT Belgesel kanalında “Büyük Aile Çiftliği” isimli bir çiftlik belgeseli var. İngiltere’de 9 çocuklu Owen Ailesinin 2000 dönüm alan üzerinde hayvancılık ağırlıklı yürüttüğü çiftçiliğin günlük yaşantısını anlatıyor. Elimden geldiği kadar kaçırmıyorum, hatta tekrarlarını bile izliyorum.
İzlerken garip haz duyuyorum. Aile, değişik yaş gurubundan 9 çocuğuyla birlikte çiftlikte yaşıyor ve bütün çocuklar gücünün yettiği kadarıyla çiftlikteki işlerle ilgileniyor. Çocukların eğitim hayatı devam ediyor, sosyalleşebilecekleri ortam var. Hele evin annesi Amanda’nın mini eteği, takılarıyla ahırda hayvanların bakımını yapması, traktöre saman yükleyip indirmesi… Daha güzel olanı ne biliyor musunuz? Çocuklar çiftlik hayatını seviyor, hayvanları seviyor ve anne babasının yaptığı işi sürdürmek istiyor. Vaktiniz olursa izleyin derim…
14 Mayıs’ta Çiftçiler Günü kutlandı. Kutlama demek ne kadar anlamlı bilmiyorum ama çiftçilerin ayakta kalma mücadelesi verdiği şu günlerde bu özel gün pek de kutlama gibi olmadı. Daha çok sorunların dile getirildiği bir gün oldu.
Çiftçi sayımızdaki azalış eğilimi son yıllarda daha hissedilir hale geldi. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) verileri, bazı gerçekleri tokat gibi çarpıyor yüzümüze. Çiftçi sayısı son yılların en düşük seviyesine gerileyerek 500 binin altına düştü. TEPAV verilerine göre, çiftçi sayısı 1 yılda yüzde 13.2 (75 bin) azalarak 493 bine geriledi.
Maliyetler ve sosyal güvenlikteki sıkıntılar, bazı olanaklara ulaşamama gibi bir çok sebeple topraktan kaçan aileler, çocuklarının da çiftçi olmasını istemiyor. Çocuğu için “Burada sürünene kadar şehirde sigortalı bir işte çalışsın. En azından emekliliği olur, ay sonunda eline geçen parayı bilir” cümlesi ve benzerlerini birçok çiftçinin ağzından duyuyoruz.
Peki tarlada üreten olmazsa şehirdeki adam ne yiyecek. Son dönemde çarşıda, pazarda, markette yaşadığımız fiyat şoklarına biraz da bu penceren bakmanızı tavsiye ederim. İngiltere’deki gibi bizde neden çiftçiliği gelecek kuşaklara bırakacak Owen aileleri olmasın.
***
EL BİRLİĞİYLE HASYURT’U AYAĞA KALDIRDILAR
Antalya’da güzel şeyler oluyor. Kurumlar iş birliği yaparak Hasyurt gibi tarihi bir fuarı ayağa kaldırdı. İyi de yaptı.
1992 yılında Hasyurt gibi küçük bir kasabada temeli atılmış, 2005 yılına kadar tarımı buluşturmuş ancak bana göre öngörüsüzlüğün de etkisiyle tarımsal üretimin en çok teşvik edilmesi gereken dönemde bir sebeple yapılmamış Hasyurt Tarım Fuarı 7 yıl aradan sonra organize edildi. Unutulmaya yüz tutmuş bir fuarı ayağa kaldırmak büyük başarı.
Bu konuda inisiyatif alan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Finike Belediye Başkanı Mustafa Geyikçi, Antalya Ticaret Borsası ve Antalya Tarım Konseyi Başkanı Ali Çandır, Tarım ve Orman Müdürü Gökhan Karaca, Kumluca Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Murat Hüdavendigar Günay, Kumluca Ticaret Borsası Başkanı Fatih Durdaş’ı tebrik etmek lazım.
Hiçbir kaygı duymadan tarım için yıllar sonra bir araya gelmek alkışlanacak bir durum. Umuyorum Antalya’da bunun örnekleri çoğalır.
**
SEDİR AĞACINI KORURSAK AMBARIMIZI KORURUZ
Geçtiğimiz günlerde Elmalı’nın tarihi tahıl ambarlarını yazmıştım. Kırkambar-Teke Yaylası, Elmalı’da Geleneksel Tahıl Ambarları ve Arı Serenlerinin Belgelenmesi, Sayısallaştırılması ve Tanıtımı” projesi kapsamında Antalya Kültürel Miras Derneği ANKA’nın daveti üzerine Elmalı’ydım.
Ambarları gezerken Sedir ağaçlarının önemi anlatıldı. İçeriğindeki katran nedeniyle koruduğu ürünün böceklenmesini, kurtlanmasını engelleyen Sedir ağacı sayesinde ürünlerin 10 yıllar boyu bozulmadığını öğrendim. Ne büyük bir deneyim değil mi?
Yani neymiş, Avlan Gölü’nü korursak sedir ağaçlarını koruruz, sedir ağaçlarını korursak gıdamızı koruruz. Doğa böyle bir şey işte hiçbiri birbirinden bağımsız değil …
Köylülerle konuştuğumda bir kısmı ambarların önemini anlamış. Dedesinden kalan ambarı, yeni yaptırdığı evin bahçesine taşıyan bile var.
Koruma altına alınan tahıl ambarına Antalya Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Ekonomi Muhabirleri Derneği adına kimlik belgesi çakmamız ise beni son derece mutlu etti. Çaktığımız kimlik belgesi üzerindeki QR kodu okutanlar ambarın kime ait olduğu, yapıldığı yıl gibi bilgilere ulaşabilecek. Bu bir hafızanın kaybolmaması projesidir.
Projeyi hayata geçiren başta koordinatör Selda Baybo olmak üzere emeği geçen herkesi kutlarım.