Güncelleme Tarihi:
ANTALYA FİLM SETİNE DÖNDÜ
sinema çalışmalarıyla adından söz ettiren, çektiği belgesel ve kısa filmlerle yurt içinde ve Avrupa’da festivallerden ödülle dönen yönetmen Meral Özdemir, Kaleiçi’nde çektiği son filmi ‘Kalenin Bekçileri’yle gösterime çıkmaya hazırlanıyor. Özdemir, çekim ekibiyle yoğun mesaisinden zaman buldukça sinema meraklılarına film atölyesinde dersler veriyor. ‘Acaba yapabilir miyim?’ diyerek işe başlayan kadın yönetmenlerin şimdi büyük hayaller kurduklarını söyleyen Meral Özdemir, tarihi Balbey Mahallesi’nden Geyikbayırı’na Antalya’nın her köşesinde süren hummalı çekim çalışmalarını keyifle izliyor.
Antalya’ya yerleşme ve burada bir film çekme fikri nasıl oluştu?
İstanbul’da yaşarken bir gözüm hep Antalya’daydı. 2014 yılında yerleşmek üzere bu büyüleyici şehre geldim. Gelir gelmez uğradığım ilk yer de Kaleiçi’ydi. Bu antik kenti gördüğüm anda “Burada bir film çekmeliyim” diye içimden geçirdim. İstanbul Kültür Üniversitesi’nden sonra 2016 yılında Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yüksek lisans eğitimi almaya başladım. Önceki yıllarda Mehmet Eker’le birlikte Gaziantep’te çektiğimiz bir filmden sonra, Ayamama Deresi, Emek’in Emekçileri ve Lale Sineması adlı filmleri çektik. Son olarak Kaleiçi’ndeki filme başlayıp tamamladık.
KALENİN BEKÇİLERİ
‘Kalenin Bekçileri’ adını verdiğiniz Kaleiçi filminin oluşum öyküsü nasıl?
Kaleiçi’nde insanların mekanla kurdukları bağları fark edince bu konuda bir film çekmeye karar verdim. Araştırma ve çekimler yaklaşık bir yıl sürdü. ‘Neden insanlar kendilerini Kaleiçi’ne ait hissediyor?’ sorusuna yanıt aradığımız ve kimlikleri incelediğimiz bu filmde antik kentle özdeşleşmiş Pala Dayı, Yaşar Amca gibi isimler de yer alıyor. Müzisyenleri ve ressamlarıyla Kaleiçi’ne özgü yaşamları sinamaya aktarmak beni çok heyecanlandırdı. Helen, Selçuklu ve Osmanlı’dan yoğun izler taşıyan, üç dinin yan yana yaşadığı bu eşsiz kent, insanı uçsuz bucaksız bir keşfe çıkarıyor.
KADINLAR BELGESEL ÇEKİYOR
Antalya’da eğitime başladığınız bir film atölyesinde sinemaya ilgi duyan insanlara film çekmeyi öğretiyorsunuz. Orada nasıl işler ortaya çıkıyor?
Halk Eğitim Merkezi’nde kısa film yapımı atölyesi kurduk. Değirmen Önü Kültür Sanat Merkezi’nde çekim teknikleri öğrettiğimiz her yaştan öğrenciyle ekipler oluşturduk ve Antalya’da filmler çekiyoruz. Kadınlardan oluşan bir ekip nostalji tramvayının belgeselini çekiyor. Antalyalı bestekar Mustafa Coşkun ve onun kurduğu Türk sanat müziği topluluğunu anlatan bir belgesel hazırlanıyor.
Geyik Bayırı’nda, Balbey Mahallesi’nde ve bir Avrupa Birliği projesi kapsamında çekimler yapılıyor. Öğrenciler o kadar azimli ki çalışmalar çok keyifli geçiyor. Yapamamaktan endişe ederek başladıkları bu yolda şimdi festivallere katılıp ödül almayı hayal ediyorlar. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’ne katılabilmek için çalışıyorlar. Önümüzdeki günlerde onlarla bir sinema topluluğu kurmayı da planlıyoruz.
YAZLIK SİNEMALARA BİR SELAM
Ödül aldığınız filmlerin içinde en çok Lale Sineması konuşuldu. Sizin bakış açınızla nasıl bir filmdi?
Çekimlerini 2017’de tamamladığımız Lale Sineması filmi Türkiye ve Avrupa’da birçok festival programında yer aldı. İstanbul Büyükada’daki 60 yıllık bir geçmişi olan yazlık sinemayı konu alan bu film, festivallerden ‘En İyi Film Ödülü’, ‘Süha Arın Özel Ödülü’ ve mansiyon ödülleriyle döndü. Açık havada gösterim yapan yazlık sinemaların teker teker kapatılıp yerlerine AVM’ler yapıldığı bir dönemde kalan tek sinemayı, yine sinema yoluyla belgelemek için bu filmi yaptık. Sinemanın sahibi İsmail Dilmaç’ın anılarından ve anlattığı öykülerden yola çııkarak hazırladığımız filmde, Yılmaz Güney’in Umut filminden sansürün kaldırıldığı dönemde yaşanan sıradışı olaylar yer aldı.