Güncelleme Tarihi:
ANTALYA’nın tarımsal hafızası olarak kabul edilen Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (BATEM), 1934 yılında Antalya’da bitkisel üretimin farklı konularında görev yapan 5 araştırma kuruluşu olan ‘Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü’, ‘Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü’, ‘Narenciye Araştırma Enstitüsü’, ‘Seracılık Araştırma Enstitüsü’ ve ‘Bölge Pamuk Araştırma Enstitüsü’nün değişik zamanlarda birleşmesinden oluşmuştu. Müdürlüğü oluşturan kuruluşların bazılarının tarihi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına kadar uzanıyor. Narenciye ve pamuk ile başlayıp tohumdan sebzeye, tıbbi bitkilerden, tropik meyvelere kadar bir çok alanda kendi yerli çeşitlerimizi üreterek bunları tescilleyen BATEM’in müdürü Abdullah Ünlü ile dünden bugüne BATEM’in tarihini ve çalışmalarını konuştuk.
Biz 1970’li yıllardan sonra kentte seracılığın geliştiğini biliyoruz...
İlk tohumlar 1950’li yıllarda atılıyor. 50’li 60’lı yıllarda Şişecam’ın burada Ar-Ge çalışmasını yapıyoruz ve cam serayı kuruyoruz. Cam serayı getiren BATEM oluyor. Türkiye’ye narenciye bu kurumdan yayılıyor.
AVOKADO ‘YOK’ SATIYOR
50’li ve 60’lı yıllarda avokado gelmiş. Onun öncesinde muz ve kahve çalışmaları başlamış. O yıllardaki çalışmalarda kahve ve muzun Antalya şartlarında olamayacağı, Alanya ve Gazipaşa ekolojisinin bu ürünlere daha uygun olduğu kararlaştırılmış. Şu anda avokadonun ticarileşmesine BATEM’in yüzde 100 katkısı vardır. 50’li yıllarda gelmiş 70’li 80’li yıllarda Ar-Ge’si bitmiş. 2000’li yıllarda artık BATEM ticari olarak avokado fidanı üretmeye başlıyor. Sektörde yer bulmaya başlıyor. Şimdi yok satıyoruz. Herkes avokado bahçesi kurmak istiyor.
PANDEMİDE İLGİ ARTTI
Avokado pandemide yıldızı parlayan ürünlerden biri oldu. Dediğiniz gibi avokado bahçe sayılarının arttığını, ürünlerin tezgâhlarda yerini aldığını görüyoruz. 1950’li yıllarda başlayan çalışmalar bugün meyvesini veriyor…
Biz avokadoyu 40’lı yıllarda getirmişiz yurt dışından. Siz ne yaparsanız yapın, bir kere üreticiye bunu tanıtmanız ve üreticinin bundan para kazanacağını bilmesi gerekiyor. Avokado bizim damak tadımıza uygun bir meyve değildi, portakal gibi, limon gibi değil. Avokado ilk başta balık restoranlarında, salatalarda ve meyve tabaklarında kullanıldı. Pandemide sağlıklı gıda öne çıkınca da avokadonun yıldızı parladı. Tüketici talep edince, üretici de üretmeye başladı. Bugün tanesi 6 lira. Pazarda 9-10 liraya satılıyor. Siz hangi meyve ya da sebzeyi taneyle satıyorsunuz. Biz 2010’lu yıllarda fidan üretiyorduk ama talep azdı. Şimdi talep çok olunca üretici üretmeye başladı ve avokado patladı gitti tabiri caizse.
ÇEKİRDEKTEN ASLA ÜRETMEYİN
O kadar çok üretilir hale geldi ki üreticinin fidan bulamadığını biliyoruz. Karaborsa gibi oldu fidana ulaşmak. Ayrıca pazarda ve marketlerde de avokado çekirdeği satın alan üreticileri görür olduk. Bu konuda neler diyeceksiniz?
Asla çekirdekten üretim yapmasın üretici. Çekirdekten avokado olmuyor. Avokadonun anaç dediğimiz kısmı var. Bu anaçların bizim enstitümüz adına 3 tanesi tescilli. Bu anaçlar piyasada üreticinin elinde yok. Bu üç anacın üzerine ticari satışı olan yani yıl boyunca üretimi yapılan çeşitleri (büyük, küçük, dışı tırtıklı, vb) aşılanıyor. Üretici bana 1000 tane fidan ver diyor. Biz zaten yıllık 10-15 bin fidan üretebiliyoruz. Anacı 1,5-2 yılda üretebiliyoruz. Anaç belli bir büyüklüğe geldikten sonra üstünü kesiyoruz kültür çeşidini üzerine aşılıyoruz. Bunu nisan ve mayıs aylarında yapıyoruz. Eylül ekime eğer anaçla kültür çeşidi arasında bir uyumsuzluk yaşanmazsa fidan haline geliyor. Biz de o dönemde satıyoruz. Bu çekirdeğin ne olduğunu bilmediğiniz için fidancı bunu dikiyor. Belli boya gelince kültür çeşidiyle aşılıyor. Belki bu çekirdek sizin kültür çeşidiniz, anaç değil. Bunun sıkıntısı ne? Bizim hastalık zararlılar yönünden sorunlarımız var. Biz karpuzda aşılı fide kullanıyoruz aşılı olmazsa yetiştiremiyoruz. Toprakta fusarium dediğimiz kök çürüklüğü hastalığı var. Kültür çeşitlerinin hepsi bu hastalığa hassas. Şimdi piyasadaki vatandaş kültür çeşidi üzerine kültür çeşidi yapıyor ve 5 yıl içinde bitkileri ölmeye başlıyor. 5 yılı çöpe atıyorsunuz. Yeni bahçe kur 5 yıl daha gitti. Bu sefer bize yükleniyorlar BATEM niye vermiyor niye az veriyor diye bizim de bir kapasitemiz var.
ÜRETİCİYE ANAÇ MÜJDESİ
Üretici de fidan bulamamaktan dertli. Ne olacak peki?
Biz şimdi avokadoyu sertifikasyon sistemine tabi tutacağız. Bu sorunu iki üç yıl içinde çözeceğiz. Bu anaçların bahçesini kurduk. Bunları sertifikaya tabi tutacağız. Bizden talep eden fidancıya bu anaçları 2-3 yıl içerisinde satacağız. Üretimi geliştirmek ve fidancıların doğru iş yapması için. Bu piyasayı böyle düzeltmek zorundayız. Bu bizim görevimiz. Şu an elimizdeki materyal ancak bizim üretimimize yetiyor piyasayı da besleyemiyoruz. Üretici küserse sektör küser. Biz bu işe böyle bir çözüm üretmek için start verdik. Eskiden üretim azdı biz bu anaçları veriyorduk. Ama şimdi yetmiyor.
AVRUPA’NIN ÜRETİM ÜSSÜ
Avokado şu anda sadece Antalya bölgesinde mi yetiştiriliyor?
Avokadonun İzmir Selçuk’tan Adana Mersin’e kadar ekiliş alanı var. Talep çok. Çünkü avokadoyu Avrupa’ya ihraç etme şansınız var. Biz Türkiye olarak Avrupa’nın tam ortasındayız. Avokado bu şekilde büyümeye devam ederse Avrupa’ya ihracatta iyi noktaya geliriz. Has çeşidini Avrupa çok tutuyor.
Bu koşullarda Türkiye Avrupa’nın üretim merkezi haline gelebilir mi?
Elbette. 3-5 yıla kadar Avrupa’nın avokado üretim merkezi oluruz. Avrupa’nın ulaşım anlamında en iyi noktası Türkiye. Adana ve Hatay’da müthiş derecede bahçe kuruldu. Beni günde arayan 10 kişiden 8’i ‘ne zaman avokado fidanı verebilirsin ne zaman bahçe kurabilirim’ diyor. Çünkü değerli bir ürün. Hem iç piyasada hem de ihracatta iyi gidiyor.
İTHAL MUZ İYİDİR ALGISI KIRILDI
Muz için de çalışmalara 50’li yıllarda başladığını söylediniz. Şu anda muz üretiminde de önemli bir artış görüyoruz. Muzla ilgili tartışmalar da gündemde. İleride para etmeyip muz bahçelerinin sökülebileceği endişesi var. Muz yatırımı sürsün mü, yoksa bu üretim bize yeter mi diyorsunuz?
Muz üretiminde yüzde 70-80’lere geldik. Devlet kredi veriyordu, sübvansiyonu düşürmüştü. Muzda dışa bağımlılığımız vardı. Dışa bağımlılığımızı kestik. Bizim muzu rakiplerimize göre ucuza üretme şansımız zor görünüyor. Meksika ve Şili’deki yağmur ormanlarında yetişiyor muz. Tek maliyetleri sarartma, ulaşım ve biraz işçilik. Avrupa’ya ucuz geliyor yani. Biz serada üretim yapıyoruz. Maliyetimiz yüksek. Bizim şu avantajımız oldu. Vatandaş artık yurt dışından gelen muzu tüketmiyor. Yerli muz tüketiyor. İthal muz algısı piyasada kırıldı. Şu anki yatırımlar bu ülkeye yeterli. Bana gelip muz yatırımı yapmak isteyene ‘dur’ diyorum. Çünkü artık doyduk. Onun yerine avokado, pikan cevizi, tropik meyve üretsinler. Muz için ancak katma değerli ürün yaparsak iyi olur. Muz kurusu, muz tozu gibi.
Pikan cevizi dediniz. Onun da adını iyice duyar olduk…
Pikan cevizini ilerleyen dönemde ihraç etme şansımız var. Çünkü yağını kullanıyoruz. Eğer iyi bakarsanız diktikten 3 yıl sonra meyve almaya başlarsınız. Tropik bir meyve. Isparta Korkuteli’de olmaz. Kıyı sahil şeridinde üretilir. Kilosu 55 liradan satılıyor. Serik, Manavgat bölgesinde yaygınlaştı pikan cevizi. Cevizde ciddi anlamda üretime ihtiyacımız var.
Muz ve avokadonun dışında, daha düne kadar adını duymadığımız Güney Amerika ve Güney Asya kökenli çok sayıda tropik meyvenin de Türkiye’deki üretim merkezi haline geldik.
Bu türlerle ilgili çalışmalar ne durumda?
Biz BATEM olarak Antalya Valiliği, Antalya İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte tropik meyve ile ilgili çalışmalara başladık. Yurt dışından mango, passiflora (çarkıfelek), pitaya (ejder meyvesi), longan, papaya, litch ve guava olmak üzere 7 tür getirttik. Alanya’da ve Gazipaşa’da üretici şartlarında bu çeşitleri denedik. 2019 yılında passiflora ve pitayanın tescilini aldık. 2020 yılında da mango, litch ve longanın tescilini aldık. Tropik meyvelerde yeni çeşitler üzerine çalışıyoruz. Adını duymadığınız başka meyveler geliyor. BATEM bunları da piyasaya sunacak. Yıldız meyvesi dediğimiz bir meyve var mesela. Çalıştıklarımızdan bir tanesi.
MİLLİ KAHVEMİZİ YAPACAĞIZ
Kahve çalışmalarına da hız verdiğinizi görüyoruz…
Sera teknolojisi ilerlediği için biz geçen yıl kahveyi BATEM olarak yeniden çalışmaya başladık. Kahve dünyada petrolden sonra borsası olan ikinci ürün. Yeni jenerasyonun kahve kültürü var. Biz kahvede yurt dışına bağlıyız. Bizim gibi enstitülerinin temel amacı Türkiye’nin yurt dışına bağlı olduğu ürünlerin burada Ar-Ge’sini yaparak üreticimizin üretmesini sağlamak. Türkiye’ye özgü yerli ve milli kahve fidanları üretmek ve bu işi yapacak üreticiye doğru fidanı verip onlara bahçe tesis ettirmeyi amaçlıyoruz. Narenciye eskiden Türkiye’de yokken Ar-Ge çalışmaları ile Türkiye’nin narenciye de dışa bağımlılığını kaldırdık. Kahvede de eğer kendi bölgemize uygun çeşitleri adapte edebilirsek ki başarılı olacağımıza inanıyorum, bunu yaparız. Alanya ve Gazipaşa’da kahve üreten üreticilerimiz var. Yurt dışından getirdikleri çeşitlerle. Ama bizim amacımız yurt dışından getirdiğimiz çeşitlerin uyum çalışmasını yapmak ve öne çıkan çeşitleri BATEM adına tescil alarak üreticiye doğru ürünü sunmak. Türkiye’de kendi kahvemizi 5-10 yıl içerisinde üreteceğiz. Türkiye’de şarkılara da girmiş bir şey var. ‘Kahve Yemen’den gelir’ diye biz bunu kıracağız.
SUSUZ MISIR ÜRETİMİ
Malum su sıkıntısı yaşıyoruz. Kuraklığa dayanıklı çeşitler üzerine de çalışmalarınız var mı?
Sebzede kavunda kuraklığa dayalı çeşidimiz var. Tarla bitkileri bölümümüz var. Buğday, soya, enerji bitkisi sorgun (yem bitkisi) ve mısır çeşitlerimiz var. Özellikle yaklaşık bir ay oldu mısırda kuraklığa dayalı çeşit geliştirmek üzere AB’den bir proje geçirttik. Mısır normalde su isteyen bir bitki. Kısıtlı sulama yaparak yeni çeşitler elde etmeye çalışıyoruz. 2-3 yıl buna çalışacağız. Hayvancılık adına bu oldukça önemli. 100. Yılımızda kuraklık, iklim değişikliğine dayanıklı çeşitler ve yeni meyve çeşitleriyle çalışmalara devam edeceğiz. Ar-Ge durmaz.
SEBZE TOHUMCULUĞU
Sebze tohumculuğunda yanlış bilinen noktalar var. Vatandaş hala İsrail ve Hollanda tohumu kullanıyoruz sanıyor. Bu doğru değil. 2000’li yıllarda Bakanlığımızın başlattığı yerli ve milli F1 hibrit sebze tohumculuğu projemiz vardı. 2000’li yıllarda hibrit sebze tohumculuğumuzda yazlık dediğimiz domates, biber, patlıcan kabakta yüzde 10 yerli çeşidimiz vardı, yüzde 90 ise dışarıya bağımlıydık. Ama artık 2021’de tabloyu değiştirdik. Özellikle biber, kabak, kavun ve karpuz ve patlıcanda yüzde 100 yerliyiz. Şimdi kışlık sebzelerle ilgili (lahana, turp havuç ıspanak, brokoli) çalışmalar başladı. Kışlık sebzede de yurt dışına bağımlılığımız var. İnşallah bu konuda da başarı hikâyesi yazacağız.
KAHVEYİ YENİDEN KÖPÜRTÜYORUZ
Dünyada kahve, muz ve avokado ile ortak plantasyonda yetiştiriliyor. Bizim Antalya’da kahveyi tekrar köpürtmemizin ana nedenlerinden biri ileride narda düştüğümüz duruma düşmemek. Biz eskiden narenciye bahçelerini kesip nar diktik sonra onları da kestik. Bunu tekrar yaşamamak için, muz seralarını ileride kahve ve tropik seralara çevirebiliriz. Üretici para kazanmayınca üretimi tamamen bırakıyor. Biz 5 yıl içinde kahvede çeşit belirlersek muzun yanında kahve de yetişir.
İKİ ADAÇAYINA TESCİL
BATEM olarak bölgede yaprak toprak analizi yapan laboratuvarlarımız var. Üreticiye böyle de hizmet veriyoruz. Analiz hizmeti de veriyoruz. Tıbbi aromatik bitki çalışıyoruz. Lavanta, kekik, defne, adaçayı, dağ adaçayı üzerine çalışıyoruz. Adaçayının yağ kalitesi fazla olan bir de içim kalitesi yüksek olan iki çeşidini bu yıl içinde tescilleyeceğiz.