Güncelleme Tarihi:
BAZEN sadece vitrinlere bakar ama satın almayız... Satın almanın bütçeye oluşturduğu yük yoktur, yine satın alınca yaşanabilecek üst düzey bir memnuniyet veya da memnuniyetsizlik de söz konusu değildir. Sadece bakarsınız, hatta bazen dokunur, eller eller bırakırsınız. Sahiplik başka bir şeydir. Almak, bünyene dahil etmek, senden olmasını kabul etmek ve dahası cebinden para çıkartmak, başka bambaşka bir şeydir.
Ekmek yediğin, hayatını idame ettirdiğin topraklar da senindir, vitrin değildir. Orada yaşamayı seçmişsindir hatta belki bazen hem orada doğup hem de tüm hayatını orada geçiriyor da olabilirsin. O nedenle, bir satın almadır aslında ve vitrine bakar gibi bakman yetmez.
Bir kentin yaşayanlarıdır, sahipleri. Sahiplik, sorumluluk getirir. Senden önceki sahiplerine vefa gerektirir. Vefa için de iyi tutulmuş bir hafıza gerekir. Müzelerde tam bu hafızaların mekânlarıdır. Modern müzecilik anlayışı ile bu hafızaları insanlara aktarmak daha eğlenceli ve renkli hale getirildi. Özellikle kent müzeleri bunun için biçilmiş kaftan. Arkeoloji müzeleri, bir kısım insanlara, soğuk ve taş yapılar olarak gelebilir, sıcaklık vermeyebilir. Ruhsuz gelebilir... Ruhunu iyi yansıtmak ayrı bir uzmanlık alanı, gezilebilir ve yeniden gezilmesi için teşvik edici yöntemlerin geliştirilmesi yine ayrı bir uzmanlık. Yenilikler ve insanların kendinden bir şeyler bulması ve kendini oraya ait hissedebilmesi ya da o kültürü tanımayı istemesi gibi gibi bir çok faktör sayabilirim sizlere.
VEFA ÖRNEĞİ
Ben, müzeleri o kültürün, coğrafyanın, tarihin vefa örnekleri olarak görürüm. Bir kentin müzesi ne kadar çok sayıda ve ne kadar zengin içerikli ise o kentte o kadar vefalıdır. Dünyada 18 Mayıs, Müzeler Günü olarak kutlanır. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) tarafından ilan edilen bugün de, dünya kültür mirasının korunması ve müzeciliğin tanıtılması amaçlanmıştır. Kaçımız biliriz bugünü? Kaçımız, yakınımızda bulunan bir müzeyi bu bahaneyle de olsa ziyaret ettik?
METEOROLOJİ’NİN YANI
Arada, durup kendinizi eleştirdiğiniz olur eminim. Yaşadığım kentten yola çıkayım; Antalya Arkeoloji Müzesi’ne kaçınız gitti? Ya da en son ne zaman gittiniz? Çoğu zaman, müzenin adres tarifinde, ‘Meteoroloji’nin yanı’ demek zorunda kaldığımı bilirim. Küçücük Meteoroloji binasını bilir çoğu Antalyalı ama yanında bulunan, Türkiye’nin en büyük müzeleri arasında, Avrupa’nın sayılı müzelerinden biri olan Antalya Arkeoloji Müzesi’ni bilmez. Ya da biliyorsa da, önünden geçer gider. Muhteşem büyük ve zengin bir bahçesi olduğunu, müze kafesinin ve alışveriş merkezinin (müze shop) olduğunu bilmediği gibi.
Müzeyi gezdirdiğim bazı yabancı misafirler, ‘bu eserler gerçek mi, yoksa replika mı?’ diye sorarlar. Çünkü, bu kadar gerçek eserin, antik çağdan günümüze bu derece korunarak ulaşmış olması onları bir hayli şaşırtıyor. Belki de biz Türk’lerden beklemedikleri bir hareket mi artık bilemiyorum ama hemen hemen hepsi bir şaşkınlık yaşıyor.
Bir gün annem, Kemer’den Antalya’ya gelmiş Araştırma Hastanesi’ne bir randevu için. Klasik tabi işlemler uzamış, beni aradı; ‘benim işim uzadı, müzeye gidiyorum biraz dolaşacağım ‘dedi. Ben şaşkın bir şekilde; ‘o nerden çıktı şimdi ? ‘dedim. ‘Müze kartım var, bu sıcakta gidilecek en iyi yer müze, hem bayadır gezemedim hem de serin’ dedi. Annem olduğuna bir kez daha mutlu oldum ve elbette yine beni şaşırttı... Benim aklıma gelmezdi bu çözüm diye düşündüm.
UĞRAK YERLERİ
Müzelerimiz uğrak yerlerimiz olmalı, çocuklarımızı, büyüklerimizi, arkadaşlarımızı alıp götürebildiğimiz, bahçesinde bazen sırf kahve içip sohbet ettiğimiz yada bir hediyelik için dükkanına gidiverdiğimiz... girip çıkmaya erinmediğimiz... Vakıf ile iligili olsun olmasın çoğu basın demeci, röportajımı müzemizin bahçesinde yapmaya gayret sarf ederim ki; algıyı oraya yöneltelim. Bunu herkes yapmalı, herkesin bir müze kartı olmalı. İki defa Phaselis veya iki defa Olympos antik kentine girsen kendini amorti eden bir kart müze kartı. Bir yıl boyunca limitsiz kullanacak olduğun, müze kartına ödeyeceğin tutar ile yurtdışında bir müzeye bir defa bile giriş yapamayabilirsiniz sizi temin ederim.
Yani diyeceğim o ki; yaşadığınız kentin geçmişine sahip çıkınız lütfen ve nerede yaşıyorsanız da orada size en yakın müzeyi karış karış geziniz. Antalya’ya bak bak doyamazsınız ama siz sadece bakan olmayın lütfen.
Sevgiyle Kalın.