Güncelleme Tarihi:
BABADAN oğula müzik geleneğini yaşatan Yenikapı müzisyenleri, Antalya sokaklarının en eğlenceli mahalle kültürünü sürdürüyor. Büyük dedeleri Kurtuluş mücadelesinden sonra Selanik’ten gelmiş. Önceleri Kaleiçi’ne yerleşmişler. İki kuşak Kaleiçi’nde büyümüş. Orada turizm gelişip pansiyon ortamı olunca, evlerini satıp Yenikapı ve Sinan mahallelerine yerleşmişler. Burada herkes ekmeğini müzikten kazanıyor. Sokakta ve hayatın içinde olmak da müziklerini besliyor. Kendilerine ‘Roman dendiğinde, “Biz Roman değil Selanik muhaciriyiz” diye düzeltiyorlar. Müzisyenlerin artık mesleki kartları var. Geleneksel yöntemlerle enstrüman çalmayı öğrenmiş olsalar da yeni düzene ayak uyduruyorlar. Yetişkinler belediye bandosunda, çocuklar da ‘Yenikapı Roman Çocukları Orkestrası’nda görev alıyor. Hem sorunlarına hem de eğlencelerine ortak olan mahalle muhtarı Halil Ay, müziğin ekmek kadar vazgeçilmez olduğu bu kültürü, “Bu hayatta görülebilecek en imrenilesi yaşam stili” diye tarif ediyor.
MÜZİKLE YILLAR SU GİBİ GEÇTİ
Ömrü boyunca çaldığı saksafonu, askerlik için gittiği Diyarbakır’da bando bölüğünde öğrenen mahallenin Şengül abisi, su gibi geçen yılları düşünürken, “1962’den beri bu sokaklarda çalıyorum. Eski Antalya’nın ilk pavyonları olan Şarampol’deki Kanel, Roma, Ender pavyonlarında çalıştım. Memleketimizin içine dışına müzisyen olarak 50 yıl emek verdik. Benden öncekiler ve akranlarım rahmetli olunca en eski müzisyen ben kaldım. Ödüller aldım. Güzel geçti hayatımız” diyor.
ÇOK BÜYÜK YETENEKLER VAR
“Kendimi bildim bileli klavye çalarım” diyen 41 yaşındaki Volkan Evirgen, “Çocukken babamdan öğrenmiştim. Sonra İsmail Baha Sürelsan Konservatuarı’na gittim. Şan dersleri aldım. Barlar sokağı yeni açılmıştı. Ünlü sanatçılar Antalya’ya gelmeye başlamıştı. Çok iyi para kazanıyorduk. Notaları iyi biliyordum ve çevremdekilere öğretiyordum. Mahallede müzik öğrettiğimiz bazı gençler sonra öğretim üyesi oldu. Biz sokağımızda kaldık. Seviyoruz burayı. Bir yere gitmeyiz. Bu mahallede çok büyük yetenekler var. Özellikle gençler arasında klavye, keman ve vurmalı çalgıları çok iyi çalanlar var” diyor.
ANTALYA’DA CEMİYETLER AÇILMADI
Müzik kulağının genetik yetenekle yenilere geçtiğini düşünen Uğur Topuz, “Antalya’da müzisyenlik dedelerden kalma, babadan oğla geçen bir şey. Biz babalarımızdan öğrendik, şimdi çocuklarımıza öğretiyoruz. Öyle sürüp gidiyor. Biri kemancı olunca bütün aile kemancı oluyor. Çok defa yeteneği fark edilip İstanbul’a davet edilenlerimiz de oldu. Gazinolara gelen sanatçılar bizi kadrolarına istediler. Ama biz tercih etmedik. Her gelen sanatçıyla çalıştık. Ama o ışıltılı hayat ilgimizi çekmedi. Antalya’da olmaktan, mahalle ortamında yaşamaktan memnunuz. Fakat Antalya müzik alanında çok daha iyi olabilirdi. Cemiyetler açılmadı. Öğreticilik imkanları çok azdı” sözleriyle müzisyenlik kültürünü anlatıyor.
BİZİ AKDENİZ’E ATATÜRK GETİRDİ
Mahallede yabancılarla iç içe yaşamak istemediklerinden Kaleiçi’ni bırakıp Yenikapı’ya geçtiklerini söyleyen Hacer Şayhan ise “Burada hırsızlık, kötülük yok. Komşu hatırı var. Namuslu çalıştıkları için her yerden aranır oldular. Benim dedem Selanik’te Ramazan davulcusuydu. Bizim dedelerimizi, ninelerimizi Selanik’ten Akdeniz’e Atatürk getirdi. Biz şimdi buraları bırakıp gider miyiz? Soy kütüğümüze baktırdığımızda Langaza, Teleferya çıkıyor” diyor.
KEMANIN ÖLÜMSÜZ EFSANESİ
Selanik’in Karaferya ve Langaza yörelerinden mübadeleyle Antalya’ya gelen Yenikapı müzisyenleri arasında genç yaşta kayınbiraderi tarafından vurularak öldürülen Onur Şahyan’ın efsanesi halen sürüyor. Adı dile getirildiğinde ortaya bir suskunluk çöken Onur Şahyan kemanın en büyük ustalarından biri olarak anılıyor. Kendisi gibi keman sanatçısı olan babası Sakıp Şahyan’a göre, o sadece Antalya’nın değil, Türkiye’nin en iyi kemancılarından biriydi. Sakıp Şahyan’ın diğer oğlu Tevfik de keman ustalarından. Torun Yaşar Şahyan da kanun çalıyor.