Güncelleme Tarihi:
HEM kültürel hem de doğal değerler bakımından dünyanın en zengin kentlerinden biri olan Antalya’da arkeolojik alanların kaçak kazılarla yağması sürüyor. Defineciler ve tarih hırsızları tarafından yüzlerce yıldır talan edilen Antalya’da hukuksuz kazılara sürekli yenileri ekleniyor. Son olarak Kepez’in Kızıllı mahallesinde arkeolojik sit alanı olarak tescil edilme çalışmaları yürütülen bir bölge definecilerin hedefi haline geldi. Akseki’deki Kartallı mağarasında da tarih öncesi çağlara ışık tutacak kültürel dolgu kaçak kazılarla yok olma noktasına getirildi.
TESCİL ÇALIŞMASI BAŞLADI
Kaçak kazıların artması üzerine harekete geçen Antalya Müzesi Müdürlüğü de Kızıllı’daki tarihi bölgenin arkeolojik sit alanı olarak tescili için çalışma başlattı. Bölgede incelemelerde bulunan arkeoloji ekibinin, bulguları tespit ederek tarihi varlığın envanterini çıkardığı belirtildi. Çalışmalar tamamlandıktan sonra alan Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından arkeolojik sit alanı olarak tescil edilecek. Bölgede sürekli kaçak kazıların yapıldığını belirten yetkililer, hem tarihe, hem de doğaya büyük zarar verildiğini kaydetti.
MAĞARAYI YOK EDİYORLAR
Kızıllı’dan sonra bir başka talan da Akseki’de yaşandı. Bölgede maden araştırma ekibiyle çalışma yürüten jeoloji mühendisi Nalan Masdaklıoğlu, Kuyucak mevkiinde 1’inci Derece Sit Alanı’nda yer alan Kartallı Mağarası’nın defineciler tarafından tahrip edildiğini dile getirdi. Tarih öncesi döneme ait bulguların olduğu bu mağaradaki kültür dolgusunun büyük ölçüde zarar gördüğünü söyleyen Masdaklıoğlu, sarkıtların kırıldığını, doğal kil havuzlarının boşaltıldığını ve kemik kalıntılarının yok edildiğini aktardı. Köylülerin tahribata karşı verdikleri mücadelenin sonuçsuz kaldığını söyleyen Masdaklıoğlu, “Kartallı, arkeolojik ve antropolojik açıdan son derece zengin bir yer. Konuyla ilgili bilgi verdiğimiz jandarma ve bölgeden sorumlu müze yetkilileri tarihi dokunun yok olmasını engelleyecek önlemler almalı” dedi.
DEFİNECİLİK BİR HASTALIK
Defineciliğin bir hastalık olduğunu düşünen Arkeolog Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Antalya o kadar zengin varlıklar taşıyor ki dağlar, vadiler, yaylalar adım başına kalıntılarla dolu. Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi çok daha fazlasına Antalya’da rastlanan definecilik, değerli nesne arama eyleminin çok daha ötesine geçmiş durumda. Acımasızca yıkılıp tahrip edilen tarihsel kalıntılar çaresizlik içinde. Devlet ve halkın bir kısmı değerlerimizi korumak için çırpınırken bir kısım aymazlar define hayali peşinde varlıklarımızı vandalca tahrip ediyorlar” dedi.
KORUCU SİSTEMİ GETİRİLSİN
2863 sayılı yasanın uygun şartlarda ve kontrollü define arama izni verdiğini belirten Çevik, “Zaten sorun da yasal arayıcılarda değil. Define kazıları yapanlar tarihi değerlerin farkındalar. Tarifsiz, hızlı ve emeksizce zenginleşme hayaliyle bunca tahribatı yapıyorlar. Üstelik bir şey bulup zengin olan da yok. Anlamsız ve sonsuz şehir efsaneleriyle yaşıyorlar. Bu hastalığın reçetesi ağır yasal cezalarda. Bir de definecilikten etkilenen yerleşim merkezlerindeki kalıntıları orada yaşayan halka emanet etmek gerekiyor. Bir tür tarih ve doğa korucusu sistemi geliştirilmeli ve yakalatılan her defineci, kurtarılan her eser için ödül verilmeli” önerisinde bulundu.
HER YERDE YAĞMA VAR
Antalya’daki tarih yağması bu yılın başında Konyaaltı ilçe sınırları içindeki Onobara antik kentinde de gündeme gelmişti. Antalya kent merkezine 30 kilometre uzaklıktaki Hisarçandır’da bulunan antik kentte birçok tarihi eser ve lahdin tahrip edilip yağmalandığı ve bölgede defineciler tarafından açılmış çok sayıda kuyu olduğunu tespit edilmişti. Akseki ilçesinin Asar mevkiinde yer alan Roma dönemine ait kaya mezarları ile tiyatro kalıntıları da definecilerin hedefi olmuş, tarihi eserler hilti ile parçalanmıştı. Korkuteli’nin Çağman Tepesi’ndeki mezar anıtı kabartmaları da define avcıları tarafından ağır inşaat malzemeleriyle kırılmış ve tepenin etrafında yer yer 6 metreyi bulan çukurlar açılmıştı.