IHA
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 05, 2015 11:20
AGD ANAVGAT TEMSİLCİLİĞİ TARAFNDAN MAZLUMLAR İÇİN KARDEŞLİK İFTARI DÜZENLENDİ
Anadolu Gençlik Deneği(AGD) Manavgat Temsilciliği başta Doğu Türkistan, Gazze, Suriye, Arakan, Irak, Afganistan ve tüm mazlum Müslümanlar için kardeşlik iftarı düzenledi.
Manavgat Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen iftar programına Saadet Partisi İlçe Başkanı İbrahim Maslak, AGD Manavgat Temsilcisi Mehmet Gayretli, Alperen Ocakları Manavgat Şube Başkanı Nusrettin Karakoç ve çok sayıda vatandaş katıldı. İftarda vatandaşlara simit, hurma ve su dağıtıldı. Belediyenin meydanda iftara izin vermemesi nedeniyle vatandaşlar ayakta iftarını açabildi. İftarın ardından ise AGD Manavgat Temsilcisi Mehmet Gayretli basın açıklamasında bulundu.
“ÇİN’İN RAMAZAN AYINI SEÇMESİ HALKI PROVOKE ETMEYE YÖNELİKTİR”
Çin yönetiminin 66 yıldır işgali altındaki Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik baskı ve zulümler devam ettiğini belirten Gayretli, “Hazreti İsa Aleyhisselam’dan yaklaşık altı yüz yıl sonra insanlığın yeniden vahiyle buluştuğu bir ay olan mübarek Ramazan günlerinde işgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskıcı uygulamaları işkence ve öldürmeye kadar varabilmektedir. İşgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskı ve tahakkümünü artırmasında özellikle Ramazan ayını seçmesi Müslüman halkı provoke etmeye yönelik bir stratejidir. Provokasyonların amacı Doğu Türkistan’ın Müslüman halkını kışkırtıp uluslararası kamuoyuna haksız gösterme çabasıdır. Oysa gerçekte olan İşgalci Çin polisinin ‘dur’ ihtarı bile vermeden Müslümanları vurup öldürmesidir. Geçtiğimiz hafta içerisinde sadece ve sadece oruç tuttukları için yüze yakın kardeşimiz şehit edilmiştir. Yaşanan arbedelerde tartaklana ve yaralanan kardeşlerimizin sayısı belli değildir” dedi.
“ORUÇ TUTMAYI, NAMAZ KILMAYI YASAKLAMAK FİRAVUNLAŞMAKTIR”
İşgalci Çin Yönetiminin, Müslüman devlet memurlarının, öğretmenlerin, öğrencilerin ve işçilerin oruç tutmasına müsaade etmediğinin altını çizen Gayretli konuşmasına şöyle devam etti:
“Aynı şekilde namaz kılmalarına da müsaade etmemektedir. Kişilerin evlerinde bulunduracağı Kur’an-ı Kerim ve seccade sayısına kadar müdahale edebilme hakkını kendinde gören bir yönetimin insan hak ve özgürlüklerinin ne kadar uzağında olduğu aşikardır. Oruç tutmayı, namaz kılmayı yasaklamak bizim anlayışımıza göre firavunlaşmaktır. Çin Yönetimi aynı zamanda Müslümanların etnik kimliğine yönelik asimilasyon politikaları yürütmektedir. Bunun adı faşizanlıktır. Müslümanlara ait lokanta ve benzeri yerlerin Ramazan’da gün boyunca açık olmasını ve her birinde alkol satışı yapılmasını istemek de yine inanç hürriyetine aykırı bir uygulamadır. Müslümanlara zorla alkol içirmenin zorbalıktan başka bir izahı yoktur.”
“BİZ BU COĞRAFYADA KİMSENİN SAÇININ TELİNE ZARAR GELSİN İSTEMİYORUZ”
Müslümanlara yönelik zulüm ve baskıların sadece Doğu Türkistan’da olmadığını da ifade eden Gayretli “Arakan’dan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne İslam coğrafyasında şiddet ve terör olayları devam etmektedir. Türkiye, Suriye’de bir bataklığın içine çekilmek istenmektedir. Türkiye, Irak ve Suriye politikasında bir tuzağın içine düşmemelidir. İzlenen politikalar başta İsrail olmak üzere emperyalizmin ekmeğine yağ sürmüştür. Irkçılık ve mezhepçilik yapılarak bir yol alınamayacağı ortadadır. Türkiye bölgede huzur ve barış istiyorsa mutlaka ama mutlaka İran, Irak, Suriye ve Mısır ile birlikte ABD, AB ve İsrail güdümünden uzak politikalar üretmek zorundadır. Kuklalara karşı hamasete dayalı söylemler geliştirip kuklacılara teslim olunarak gidilen yolda duvara toslamak kaçınılmazdır. Biz bu coğrafyada Türk’ü ile Kürt’ü ile Arap’ı ile Fars’ı ile birlikte barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Biz bu coğrafyada Müslüman ya da değil kimsenin saçının teline zarar gelmesini istemiyoruz. Biz bu coğrafyada insanların hak ve hukukları gözetilmesi, kimseye ikinci sınıf muamele yapılmasın istiyoruz. İşte bütün bunların yolu öncelikle ABD ile stratejik ortaklıktan vazgeçmektir. Avrupa Birliği’nin peşine takılmaktan vazgeçmektir. İsrail ile birlikte hareket etmekten vazgeçmektir. İşte bütün bunların yolu şahsiyetli ve onurlu bir dış politikadır. İşte bütün bunların yolu adil bir düzen ve yeni bir dünya için gayret etmektir” dedi.