‘100 YILLIK ÖYKÜDE HEP ANTALYA VAR’

Güncelleme Tarihi:

‘100 YILLIK ÖYKÜDE HEP ANTALYA VAR’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2020 09:15

1920 yılında Zahire Borsası olarak kurulan Antalya Ticaret Borsası (ATB) bu yıl 100. yaşını kutluyor. ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, borsanın 100 yıllık değişim öyküsünü Hürriyet Akdeniz’e anlattı.

Haberin Devamı

CUMHURİYETİN ilk yıllarından itibaren kent ekonomisine can veren, üreticinin yanında olan, sağlıktan eğitime kadar bir çok noktada yaptığı projelerle adından söz ettiren Antalya Ticaret Borsası (ATB) bu yıl 100. yaşını kutluyor. EXPO 2016’nın kente kazandırılması, Antalya Çiçek Festivali, coğrafi işaretlerin öneminin fark edilmesi, Yöresel Ürünler Fuarı (YÖREX) gibi projelerle Türkiye çapında ses getiren kurumun yönetim kurulu başkanı Ali Çandır ile dünden bugüne borsanın gelişimini, üyeleri ve kent için neler yaptıklarını ve Antalya tarımının geleceğini konuştuk.

‘100 YILLIK ÖYKÜDE HEP ANTALYA VAR’

ATB dile kolay 100 yılı, bir asrı geride bırakan bir kurum. Borsanın geçmişten günümüze çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

Aslında Ticaret Borsası 1920’de zahire borsası olarak kurulmuş. Ticaret borsalarının görevi üreticiyle tüccar arasında köprü görevi görmek, piyasada fiyatları düzenleyebilmek, alım ve satımlarda komiserlik yaparak alanın da satanın da hakkını hukukunu korumak. Burada üretici malından örnekler getirir, o örnekler alıcıya gösterilir ve açık artırma usulüyle satış gerçekleşir. Borsa üreticinin getirdiği ürünün örneğiyle aynı olup olmadığını kontrol ederek komiserlik yapar. Diğer taraftan da alıcının parasını ödemesi için de garanti olur. O yıllarda daha çok hububat, susam, pamuk gibi üretimler olduğu için borsalarda aktif olarak o ürünler hareket görüyordu. 80 yılına kadar Antalya’da ticaret borsası aktif olarak satış seans salonlarında satışlar yapıyordu.

Haberin Devamı

BORSA KAHVESİNDE SATIŞ
Ben küçükken hatırlıyorum Borsa Kahvesi vardı. Tatar arabaları derlerdi at arabalarına. Tatar arabalarında gelen numuneler orada gösterilerek satış yapılırdı. 70’li yıllardan sonra Antalya’da özellikle turizmin gelişmesi tarım alanlarının küçülmesi ve ürün yelpazesinin değişmesiyle beraber aktif borsa salonlarımız sadece kağıt üzerinde tescile döndü. 1929 yılında yaşanan ekonomik buhran döneminde her köye birer kalbur tesis ederek müstahsilin buğdayına sahip çıkan ve ilk ürünü getirene orak hediye eden Borsamız 2000’li yıllarda gerçekleştirdiği defne, kekik ve adaçayı projeleriyle Manavgat, Alanya ve Gazipaşa’nın köylerinde eğitim düzenlemiş üreticinin yanında olmuştur. Son dönemde ise; Tarımsal Uygulamalı Mesleki Eğitim Merkezi’ni hizmete sunarak üyelerimizin ihracata başlamasını, var olan ihracatlarını geliştirmeleri için uluslararası rekabetçiliğin geliştirilmesi projesi (UR-GE), EXPO 2016’nın kente kazandırılması, Antalya Çiçek Festivali, keçiboynuzu pekmezine TSE standardı kazandırılması, Korkuteli Karyağdı Armudu ve Antalya Tavşan Yüreği Zeytini’ne coğrafi işaret kazandırılması, Antalya Buğdayını Arıyor Projesi, Yöresel Ürünler Fuarı (YÖREX) ve yapımı devam eden Antalya Canlı Hayvan Borsası gibi birçok projeyi üyelerimizin hizmetine sunduk.

Haberin Devamı

‘100 YILLIK ÖYKÜDE HEP ANTALYA VAR’

ATB Başkanı Ali Çandır, Zeytinpark A.Ş. Genel Müdürü Vahdet Narin ve ATB Basın Danışmanı Vahide Yanık ile Zeytinpark'taki çalışmalar hakkında konuştuk. 

SEANS SALONU HEDEFİ
Aktif seans salonu gerçekten ilgi çekici. Yeniden görecek miyiz böyle bir salon?
Hedefimiz bu. Borsamızı restore ettiğimizde bir seans salonu yaptık. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Daha spesifik ürünlerle yol almayı hedefliyoruz. Tıbbi aromatik bitkilerle ilgili derleme çalışması yapıyoruz. Zeytin ve zeytin yağıyla ilgili çalışıyoruz. Ama çok dağınık bir yapımız var. Bunları toparlamak onun satış koşullarını ortaya koymak, üreticiyle alıcıyı bir araya getirmek zaman alacak. Zorlu bir yol ama bir gün mutlaka başaracağız.

Haberin Devamı

Antalya’nın ekilen dikilen alanları hakkında bilgi verebilir misiniz?
20 bin 177 kilometrekare olan kentimiz yüzölçümünün yüzde 17’sine denk gelen 3,6 milyon dekarında tarımsal üretim gerçekleştirilmektedir. Bu alanın yüzde 49’unda tarla bitkileri, yüzde 22’sinde meyve yüzde 14’ünde ise sebze üretimi yapılmaktadır. Başat ürünümüz halen domates iken onu biber, hıyar, patlıcan ve kabak takip etmektedir. Mantar ve kesme çiçek üretiminde lideriz. Son dönemde Manavgat, Alanya ve Gazipaşa ilçelerimizde muz ve avokado başta olmak üzere tropik ürünlere ciddi yönelim var.

TURİZM GELDİ TARIM DEĞİŞTİ
Antalya’da tarımsal üretim susam, hububat, pirinç ve pamuk gibi ürünlerin üretimiyle başladı. Yelpaze turizmden sonra mı değişti?
Çok eski zamanlara gittiğinizde Belek’teki otellerin olduğu sulak alanlar, oralarda pirinç ekildiği söylenir. Daha sonra susamda yoğun üretim oldu. Pamuk üretimi yine öyle yoğundu. Çocukluğumuzda Aksu’dan Topçulara kadar ANTBİRLİK’in önünde kuyruklar olurdu. İnsanlar sabaha kadar pamuğunu teslim etmek için beklerdi. Toprakların miras yoluyla bölünmesi, turizmin girmesi bizi açık alanda üretimden biraz uzaklaştırdı. 80’den sonra örtü altı tarımın girmesiyle birim alandan daha çok gelir elde edildiği için insanlar örtü altına geçti. Bunun yanında açık alanların birçoğu da meyve bahçelerine dönüştü.

Haberin Devamı

‘100 YILLIK ÖYKÜDE HEP ANTALYA VAR’

ANTALYA TOPRAK FAKİRİ

Antalya’nın geniş tarım toprakları olduğuna yönelik bir algı var. Halbuki Antalya tarım toprağı fakiri bir yer. Geçmiş yıllarda Antalya’nın yüzölçümünün yüzde 21’i tarım alanı iken, kentleşme, otelleşme ve çarpık yapılaşma nedeniyle şu anda yüzde 17’si tarım toprağı. Önemli ölçüde düşüş var. Buranın ikliminden kaynaklı örtü altında üretim yapabiliriz. Bu toprakların korunması gerekiyor. Yine üretim yapmak için insanların toprağa ulaşmakta zorlukları var. Çok önemli miktarda kira vererek tarım yapıyor. Bu maliyete yansıyor. Tarım bakanımızla da son dönemde online toplantılarda bir araya geldik. Hazineye ait tarım arazilerinin orman vasfını yitirmiş tarım topraklarının envanterinin çıkarılması ve tarımsal yatırımcıya sunulması gerekir dedik. Ekonomi Bakanlığı tarafından hazine arazilerinin tahsisi konusunda kanun çıkarıldı. Biz 2017 yılında tıbbi aromatik ve süs bitkileri için hazine arazisi istedik. Üyelerimiz o gün yaklaşık 15 bin dekar alanda üretim yapacaklarını ve yılda 40 milyon dolar ihracat sağlanacağını söylemelerine rağmen toprak bulamadık. Bunun bir şekilde envanterinin çıkması ama bu envanter çıktıktan sonra tarımda iştigal etmiş kişilere tahsis edilmesini istedik.

EKİLMEYEN TOPRAK SAHİBİNE CEZA VERİLMELİ
Ülkemiz bu kadar verimli topraklara sahipken, dönümlerce tarım toprağının da ekilmediğini atıl vaziyette kaldığını görüyoruz...
Aslında biz hep dile getiriyoruz. Ekilmeyen toprak sahiplerine ceza verilmesinin gündeme gelmesi lazım. Bazı ülkelerde böyle örnekler var. Ama henüz karşılık bulamadı. Bunları bir çatı altında toplayarak sınırsız üretim diye bir proje gündeme getirmiştik. Bütün sınırları kaldırıp o alanın bir bütün olarak değerlendirilmesi üretimi yapılması hasat edilmesi ve insanların tapuları miktarında da gelirden pay elde edecekleri bir sistemi önerdik. Biz istiyoruz ki pamuk makineyle dikilsin, vahşi sulama yerine damlama sulama ile sulansın ki verim iki üç katına çıksın. Böylelikle hem çiftçi kazansın hem ekonomiye katkı sağlansın.

Haberin Devamı

TARIMDA MODA ÜRÜNLER
Tarımın da bir modası var. Fakat bu doğru mu. Yani bu sene şu ürün revaçta herkes onu ekiyor, sonraki yıl başka bir ürün için bahçeler kesiliyor. Tarımda 10 yıl sonrayı göremiyoruz. Çok acı bir tablo…
Bizde her şey göz odaklı. Komşumuz bir şey yapmış bakıyoruz biz de aynısını yapıyoruz. Bu yöntemin avantajları oldu. Örtü altı ve meyvecilik böyle gelişti. Ama dezavantajları da var. Antalya’da pirinç, pamuk ekerken şimdi örtü altında üretim yapıyoruz. Türkiye’nin yüzde 65 örtü altı üretimini gerçekleştirirken bu oran yüzde 37’ye düştü. Çünkü devlet örtü altı seracılığını teşvik etti. Bununla ilgili de jeotermal enerji kaynaklarının olduğu yerlerde seralar kurulmaya başladı. Bunun getirdiği dezavantajı Antalya için bugün olmasa da önümüzdeki yıllarda bir göreceğiz. Biz elimizdeki rekabet gücünü kaybetmeye başladık.

ANTALYA TARIMI NEREYE EVRİLECEK
Peki örtü altı üretiminin başkenti konumundaki Antalya’da tarım nereye doğru evrilecek?
İşte biz buna odaklanmalıyız. Son yıllarda tropikal bitki üretimi gündemde. Sadece Türkiye’deki pazarı değil, dünyadaki pazarı da araştırarak üretim yapmak lazım. Söz gelimi muz popüler. Bizim şu anda 150 bin ton muz açığımız var. Şu anda ekilip üretime girenle iki yıl sonra bunu kapatacağız. Ondan sonra muzu ne yapacağımızı düşünmemiz lazım. Bugün muz serada 5 lira. Yılbaşından önce Rusya’daydım. Lüks bir markette muzun fiyatı 50 Cent’ti yani 3,5 liraydı. O fiyata markette olduğunu düşünürsek markete maliyeti 1,5-2 liradır. Biz bu fiyata karşıdaki ülkeye gönderecek şekilde üretebilecek miyiz? Matematik bunu üretemeyeceğimizi gösteriyor. Bu süratle gidersek muzda nardaki yaşadığımız olumsuzluğu yaşayacağız. Bundan sonra yükte hafif pahada ağır ürüne yönelmemiz gerekiyor. Sadece tarım olarak değil tarıma girdi olarak da bakmak lazım. Bambus arıları, tohumculuk, ilaç gibi alanlarda iyiye gidiyoruz. Belki bizim bir üretim materyali üretmeye yönlenmemiz lazım. Bunları yurt dışına ihraç edebilecek duruma gelmemiz lazım. Antalya’nın yeni bir desene ihtiyacı var. Domates artık Ağrı’da da Trabzon’da da üretiyor.

BEDELİNİ AĞIR ÖDEDİK
Kendi kendine yetmenin üretmenin ne kadar önemli olduğunu yıllardır söylüyorsunuz. Bunu pandemi sürecinde de iyi bir şekilde öğrendik…
Evet korona sürecinde biraz pahalıya öğrendik. Tarımı tekrar tedarik zincirinin bütün halkalarını daha üretim aşamasından başlayarak yeniden kurgulamamız lazım. Bugün iyi niyetle bütün bakanlıklar günlük çözümler üretiyor. Tarımda bugünden yarına sihirli değnekle her şeyi çok yapma şansımızın olduğunu düşünmüyorum. Bu orta ve uzun vadeli planlamalarla sabırla işlenecek bir şey. Bunu karar vericilerimiz devletimiz isterse tarımın ayağındaki prangaları sökebiliriz. Tarımla ilgili kararların bir bölümünü sanayi bakanlığı, bir bölümünü ticaret bakanlığı, bir bölümünü hazine ve maliye bakanlığı veriyor. Bir taraftan tarımda ölçek sorunumuz var, tarımı büyütmemiz lazım diyoruz. Diğer taraftan 7 dönümü geçersen deftere bağlı diyoruz. Tarımla ilgili planlama yapıp orta vadeli tarıma bir takım özgürlük alanları bırakmalıyız.

KIRSALI İHMAL ETTİK
İnsanlar son yıllarda kazanç elde edemediği için tarım ve hayvancılıktan koparak şehirlere göç ettiler. Bunu geriye döndürmek için neler yapılmalı?
Tarım sektörüne sosyal güvenlik sisteminin getirilmesi lazım. Bugün devletimiz sosyal devletimiz olma gereği önemli ölçüde sosyal yardımlar yapıyor ama bu sosyal yardımların etkisine baktığımızda insanları tembelleştiren bir hal aldı. İnsanlar o sosyal yardımı alıyorum diyor çalışmaktan uzaklaştı. O sosyal yardımları devlet o insanların emeklilik primi olarak yatırsın, özel sektör de yevmiyelerini vererek onları üretimin içerisine alsın. Böylelikle hem o insanlar üretimde kalsın hem de gelecekleri garanti altında olsun. İnsanlar gelecek kaygısıyla kırsaldan kopup şehre göç etti. Biz kırsalın yaşam koşullarını çok ihmal ettik. Kırsaldaki birikimi kente getirerek büyüme politikası izledik. Bizim tekrar kırsalda hayatı yaşanır hale getirecek oradaki yaşam kalitesini yükseltecek yapılanmaya doğru evrilmeliyiz. Yerel yönetimlerin kent merkezinden çıkıp kırsaldaki insanların hayatını iyileştirecek çalışmalar yapmalı.

TARIMIN KURTULUŞU BİRLİK
Tarım yapan insanların bir şeyi kavraması gerekiyor. Bireysel tarım yapan insanların sürdürülebilir tarımı geliştirmesi çok mümkün değil. Tarımda birliklerin kurulması lazım. Bunun adına kooperatif deyin, şirket deyin ya da birlik deyin. Bir bölgede insanlar birlikte hareket etmeyi öğrenmeliler. Ortaklaşa rekabeti geliştirmenin yolunu bulmalılar. Birbirleriyle değil ürünlerini başka şehirlerle başka ülkelerle yarışır hale getirmeleri lazım. Onun için de temelden başlayarak ham madde girişlerinden ortak alımlar yaparak fiyatları düşürmeliler. Ürünlerin tanıtımını birlikte yaparak geliştirmeliler. Bizim topyekun üreticilerle birlikte yeni şeyler yapmamız lazım.

AİLE İŞLETMELERİNİN ÖNEMİ
Kendi kendine yetmede ve tarımı sürdürülebilir kılmada aile işletmelerinin ne kadar önemli olduğunu korona sürecinde bir kez daha gördük. Hatta aile işletmeleri mi büyük işletmeler mi konusu yeniden gündeme geldi...

Onlar birbiriyle rekabet etmiyor. Ama dünyada baktığımızda yüzde 95 civarında küçük aile işletmelerini görüyoruz. Küçük aile işletmelerini korumamız geliştirmemiz gerekiyor. Bizim birçok felaketten toplum olarak dayanışma içinde çıkmamızın nedeni bu aile işletmeleri. Sosyal olarak da aile işletmelerinin gelişmiş olması nedeniyle kırsaldaki adam şehirdeki çocuğunu yalnız bırakmadı. Ama şimdi kırsaldaki adam üretmekten vazgeçtiği için kentteki çocuk da yalnız kaldı. Eskiden Anadolu’dan insanlar tarhanasını, bulgurunu alıp şehre götürüyordu. Artık eskisi gibi değil. Şimdi kırsalda insanlar yaşlı. Küçük aile işletmelerinin de birlikte hareket etmesi gerekiyor. Devlet eğer örgütlülüğü isterse bu çok basit. Diyecek ki örgütlü yapınız yoksa tarımsal teşvik vermiyorum. Ama örgütleri de olduğu gibi bırakmayacak. Onlara rehberlik edecek destekleri verecek ve onları ölçecek her yıl. Kooperatiflerin kurumsal kimlik kazanması lazım. Tarımın kurtuluşu birlikte hareket etmek.

'ŞEHİRLE NEFES ALDIK'

EXPO 2016’nın kente kazandırılması, Antalya Çiçek Festivali, coğrafi işaretlerin öneminin fark edilmesi, Yöresel Ürünler Fuarı (YÖREX) gibi tarım ve tarıma bağlı olarak da turizm alanında da çeşitli projelere imza attınız. Peki bu 100 yıl sürecinde kent adına neler yaptı?

Cumhuriyetin daha ilk yıllarından itibaren kentimiz ekonomisine can veren önemli bir kurum olma misyonuyla çalışmalarımızı sürdürdük. 1925 yılında ‘Antalya Elektrik Türk A.Ş.’ adıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de emir ve müsaadeleri alınarak kurulan şirketin yedi kişiden oluşan yönetim kurulunun üçü ATB’nin kuruluşunda ve yönetimde görev almış olan Osman Zeki Yerebakan, Hüseyin AK ve Hafız Mehmet Yantaç idi. Borsa devamında 1956 yılında kurulan Kepez Elektrik A.Ş.’nin kuruluşuna da destek oldu. Harf İnkılabı ile Latin Alfabesi’nin yaygınlaşması için çaba sarf eden Borsa, satın aldığı Remington marka daktiloyu ihtiyaca göre diğer kurumlarla paylaşıyordu. Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan ‘Ulusal Yükseliş Anıtı’ndan 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel tarafından açılan Antalya Ticaret Borsası Ticaret Meslek Lisesi’ne, Antalya Ticaret Borsası Semt Polikliniği’nden kentimizdeki hastanelere yoğun bakım odası ve çeşitli araç gereçler sağlanmasına ve afet-savaş durumlarında halka destek olmaya kadar hep şehriyle nefes alan bir yapı olduk. Yine kentimizin gelişimi için; serbest bölgenin kurulması, Dokuma, Antalya Tanıtım A.Ş., Antalya Alkollü İçecek Sanayi ve Ticaret A.Ş., Zeytinpark A.Ş., Antalya Güç Birliği Holding, Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı, Antalya Tarım Konseyi ile Antalyaspor A.Ş. ve Antalya Fuarcılık A.Ş.’nin kurulması gibi birçok kurumun kuruluşuna katkı sağladık. Son dönemde kentimizde sahiplenme ve aidiyet duygusu yaratma amacıyla Şimdi Antalya Zamanı etiketiyle sosyal medya çalışması yürütmekteyiz. Şehrin bir kurumu olarak bu kente karşı sorumluluk duyuyoruz ve kentin her alanında yer almaya çalışıyoruz.

‘100 YILLIK ÖYKÜDE HEP ANTALYA VAR’

ÇAY İÇİN KATKI KOYUN

Antalya’nın akciğeri olarak görülen 2 bin 800 dönüm alan üzerindeki Vakıf Zeytinliği’ni ATB öncülüğünde kurulan 25 kurumdan oluşan ortak girişim aldı. Buraya Zeytinpark dediniz. Antalya’ya nefes aldıran önemli bir yeşil alanı da korumuş oldunuz. 10 yılda neler yapıldı?
Burada 20 bin zeytin ağacı olmak üzere 25 bin ağaç var. Geçtiğimiz yıl 118 ton zeytin aldık. İlk başladığımızda 40 ton alıyorduk. Baktıkça verim arttı. Zeytinlerimizin yağını çıkarıyoruz. Biz büyük bir şevkle burayı planladık. Kurumsal yapıyı oluştu. Burayı projelendirdik. Kurula müracaat ettik. O dönemde Çevre Bakanlığı sit alanlarının elden geçirme projesi başlattı. Burada hayal ettiğimiz zeytin ağaçlarını halka dağıtarak sahiplendirme projemizi hayata geçiremedik. Burada bahçenin rehabilitasyonu yapıyoruz. Çocukları doğayla buluşturalım diye etkinlikler yapıyoruz. Yürüyüş parkurları yaparak insanların spor yapmasına olanak sağlıyoruz. Biz aslında Antalya’nın böyle bir dokusuna sahip çıkmak için kurumlarla bir araya geldik. Antalya halkı da buna el atar dedik. Vatandaş gelir burada bir bardak çay içer, doğal ortamda mütevazı kahvaltı yaptıktan sonra yürüyüş yapıp bisikletine biner dedik. Buradaki küçük marketten zeytin ve zeytin yağını alır dedik. Bu küçük katkılarla burası yürür dedik ama bu hedefimizi çok gerçekleştiremedik. Bu yıl otelcilerle bir proje ile katkı sağlayacaktık. AKTOB Başkanı Erkan Yağcı ile konuştuk. Her otelimize buradan 100 ağaç verip, o ağaçlardaki ürünleri otellerin konuklarına verecektik. Koronavirüse takıldı maalesef. Sağlıkla ilgili uluslararası alanda birkaç görüşmemiz var. Burayı kurtarmak için sonuna kadar mücadele edeceğiz.

YÖREX MAYISA ERTELENEBİLİR
Anadolu’ya ait bir çok yöresel ürünü bir arada bulduğumuz, herkesin merakla beklediği Yöresel Ürünler Fuarı (YÖREX) koronavirüs sürecinde nasıl olacak merak konusu. Birçok festivalin etkinliğin online yapıldığı bir dönemdeyiz. YÖREX için de böyle bir düşünceniz var mı?
Online olması biraz zor gözüküyor. Sanal fuar bu ürünler için çok faydalı olmayabilir. Birebir üreticiyle alıcının konuşabileceği bir ortam yaratmayı amaçlıyoruz. Fuarı ekim ayının sonunda yapıyorduk. Koronavirüs koşullarına göre yeniden bakacağız. Mayıs ayına erteleyebilme durumumuz var.

HAYVAN BORSASI
Önümüz Kurban Bayramı. Yıllardır Antalya’da en çok konuştuğumuz konu Hayvan Borsası. Şu anda ne aşamada?
Hayvan borsasıyla ilgili Kömürcüler’de yerimiz var. 1. Etap bitti. Kurban Bayramı’nda insanlar orada kurbanlığını alacak ve kesimlerini yaptıracak. Projemiz çalışmaya devam ediyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!