Örneğin
Eskişehir Yolu.. İnşaatın yıllardır bir türlü
bitmediği bu yol, uzaktan bakınca geniş, modern, şık bir ulaşım hattı. Ama gelin görün ki, Eskişehir yönünden kent merkezine giderken yakından baktığınızda, durum
farklılaşıyor.
Beytepe’yi geçer geçmez lastiğiniz bir
yarıkla tanışıyor. Sonra
buruşmuş bir örtü görüntüsündeki en sağ şerit, sürücüler zar zor kaçıyor.
ODTÜ’ye yaklaşırken sağ şeritte düştüğünüz belli belirsiz çukur, irili ufaklı başka çukurlar, inişler, çıkışlar..
Eskişehir Yolu belki de en iyi durumda olan yolumuz.
Uzaktan bakınca göze
güzel görünen yollar,
yakından bakınca, sanki birer
illüzyon.. Kent illüzyonu, yanılsaması..
Terzi kendi söküğünü dikemez misali, Angora Evlerinin önünden geçen
’S. Saltoğlu’ bulvarı bir başka
mühendislik abidesi olarak duruyor karşımızda.. Geçen yıl
Migros’un önünde bıçakla kesilmiş gibi, neredeyse bir metre
çöken yol, aylar sonra yapılmıştı. Bugün
aynı çökme,
aynı yerden devam ediyor ve
yine bir metreye yaklaştı.
BU DA MÜZİSYEN RÖGAR
Bekir Kılıç’ın kimi zaman
bilgilendiren, kimi zaman
güldüren, kimi zaman
düşündüren ’video haberlerini’, artık bütün
Sen de Yolla ailesi yakından tanıyor.
Kılıç’ın son video haberlerinden bir tanesi, insana
’gülelim mi, ağlayalım mı’ dedirtecek cinstendi.
Gönüllü muhabir
Kılıç, Dikmen Caddesi’ndeki
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün hemen önündeki rögar kapağının üzerinden geçen araçları görüntülemiş. Her araç geçişinde yerinden oynayan rögar kapağı ve araçlar arka arkaya geçtiğinde caddede bir
’rögar senfonisi’ çınlıyor.
Video haber, ağabeyimiz
Yaşar Sökmensüer’in geçen yıl köşesinde yazdığı
’komutan logar’ filminin müziği olmaya aday..
İşte tam bu noktada, yollarımızın yarattığı
kent illüzyonuna, bir de
yaşam kumarı ekleniyor. Hergün belki binlerce kez yerinden oynayan o kapağın, bir anda yerinden
çıkmayacağının ya da dik durumda sıkışıp
kalmayacağının garantisini kim verebilir?
Eğer bu
garanti verilemiyorsa, kentimizin orta yerinde her gün binlerce sürücü
ölüm ile yaşam arasında bir
kumar masasına oturtuluyor demektir.
Cumhuriyet’in kadınları varSEN de Yolla’da
şiirsel, edebi yönü ağır basan yazıları ile dikkat çeken üyemiz
giritli, son yazısında
Atatürk’ün ve
Cumhruriyet’in kadınlarına değinmiş. İslam dininde yeri olmadığı halde, bir avuç din bezirganının kadına bakışındaki
sakatlıkları kaleme alan
giritli, yazısına "Bu topraklarda kadının bir yeri, özgürlüğü, bir de adı var. Çünkü Atatürk’ün Cumhuriyet kadınları var" cümleleri ile giriş yapmış.
"Öğrenemediyseniz hálá öğrenin, cenneti anaların ayakları altına seren Allah’ın adını kullanıp da kadının adını ayaklar altına almaya kalkışmayın" diyen
giritli’nin yazısını
ankara.sendeyolla.com’da okumanızı tavsiye ediyoruz.
Töre kurbanı olan,
şiddete uğrayan, kuma olup çocukları
nüfussuz kalan, eve kapatılıp
okutulmayan, çocuk yaşta evlendirilen kadınları, ülkemizde artık asla görmemeyi yürekten diliyoruz.
Genelev Haziran’da kapanıyor, ya sonraBÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı
Melih Gökçek, geçtiğimiz günlerde
Bentderesi’nde bulunan genelevin kaldırılacağını açıkladı.
Kentin tam ortasındaki konumu, yapısı ve daha pek çok nedenle kimsenin
hoşgörebileceği bir mekan olmadığı kesin.
Ancak genelevi
kapatmak ile ıslah edip
taşımak arasında da büyük bir fark var. Bu iki yöntemden hangisinin
doğru ve uygun olacağına karar verilirken, çok iyi düşünülmesi gerekiyor.
Gönüllü kent muhabirlerinden
absinthe, bu hafta hayat kadınları ile ilgili farklı bir haberini bizlerle paylaştı. Genelev sorunu ve hayat kadınlarının
kent gündemine girdiği bugünlerde, biz de
absinthe’nin satırlarını bu köşeye taşımak istedik:
"Beşevler, Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi’nde hayat kadınlarından geçilmiyor. Akşamın erken saatlerinde görülmeye başlayan bu kişiler, evimize girerken, yürüyüş yaparken, işten, okuldan eve dönerken adım başı kaldırımlardalar. Duran arabalardan, kimsenin umursamaz bu tavrından tüm cadde halkı şikayetçi. Çocuklarımız, genç kızlarımız böyle bir ortamın içinde olmamalı, bu gerçekle bu kadar burun buruna gelmemeli. Şikayet edilmelerine rağmen her gece aynı yerlerindeler. Birileri artık buna dur demeli"