YÖK Başkanı Yekta Saraç : Bilim hayatının sekteye uğratılmasına izin vermeyeceğiz

Güncelleme Tarihi:

YÖK Başkanı Yekta Saraç : Bilim hayatının sekteye uğratılmasına izin vermeyeceğiz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 2016 12:24

YÖK Başkanı Yekta Saraç : Bilim hayatının sekteye uğratılmasına izin vermeyeceğiz

Haberin Devamı

Ümit KOZAN / ANKARA, (DHA) - YÜKSEKÖĞRETİM Kurulu (YÖK) Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'ndeki 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni'nde konuştu. Saraç, " Üniversiteler olarak huzur ve güven atmosferinde, okutmaya eğitmeye, öğretmeye, araştırmaya ve üretmeye devam edeceğiz. Bu zor sürecin üniversitelerimizin kurumsal yapısını zedelemesine bilim hayatının sekteye uğratılmasına izin vermeyeceğiz" dedi.

Yekta Saraç, "Bugün yükseköğretim tarihimizde müstesna bir gün. Yükseköğretimin akademik yıl açılışı ilk defa üniversite boyutundan ulusal boyuta taşınmakta ve siz Sayın Cumhurbaşkanımızın ve değerli devlet erkânının huzurunda açılmakta. Ülkemizin birlik ve beraberliğe daha çok ihtiyaç duyduğu bugünlerde, bütün üniversitelerimizi, millet ve devletin birliğinin, dirliğinin sembolü olan bu Külliye 'de bir araya getirmek bizim için tarihi bir anlam taşımaktadır. Türkiye akademisine ve yeniden yapılanma sürecinde biz 'YENİ YÖK'e güç katan ve teşvik eden bu açılış için teşekkürlerimizi sunuyoruz" dedi.

"YENİ YÖK OLARAK BİZLER KALİTEYİ ARTIK GÜNDEMİMİZİN İLK MADDESİ OLARAK ELE ALIYORUZ"

Yekta Saraç, "YÖK'ün üniversitelerin dengeli ve sağlıklı gelişmesi üzerine hedeflerinin çerçevesini kısaca çizdikten sonra bu bilgili ve nitelikli insan gücüne yönelik değerlendirmeye biraz daha derinlemesine değinmek isterim. Malumunuzdur ki, medeniyeti inşa eden bir millet ve her medeniyetin özünü teşkil eden bir kültür vardır. Bilim, sanat, felsefe ve diğer bilgi alanlarının tümü bu kültürü oluşturmaktadır. Üniversite kültürü üreten ve yaşatan en önemli kurumdur. Varlık hakkında topyekûn bilme etkinliğimizle ulaştığımız doğru bilgiye hakikat diyoruz. Üniversitenin özü öncelikle hakikattir. Bilgi bir güçtür ve insanlık bunu günümüz dünyasında en yoğun bir şekilde öğreniyor ve yaşıyor. Ancak bilgi kadim kültürümüzde yer ettiği şekliyle aynı zamanda bir erdemdir, fazilettir; doğru eylem doğru bilgiye dayanır. Bilgi, ancak erdemle ilişkilendirildiği takdirde insanlığı yüceltir. Erdemle ilişkilendirilmeyen bilgi ise yıkıma ve acıya yol açar, emperyalizmin yayılmasına, milletlerin tahakküm altına alınmasına neden olur. Bilimin yıkımlar ve katliamlar için değil, insanın insana tahakkümü için değil, yeryüzünde daha müreffeh, daha mutlu bireylerin ve toplumların var olması için kullanılması gerektiğine inanıyoruz. En gelişmiş ülkeler, en gelişmiş yükseköğretim kurumlarına sahip ülkelerdir. Çünkü ülkelerin kalkınmaları, gelişmeleri büyük ölçüde üniversitelerin gücüne bağlıdır. İyi üniversiteler kalkınmanın sonucu değil sebebidir. Bir ülkenin beşeri sermayesi, o ülkenin var olabilmesinin en güçlü dinamiğidir. Bu beşeri sermayenin oluşumuna katkısı dolayısıyladır ki, üniversite ve yükseköğretim olgusu eskisinden daha da önem verilir bir tarzda ülkelerin strateji belgelerinde yer almaktadır. Fakat bu beşeri sermaye sayısal verilerden ziyade keyfiyet ve nitelikle bir anlam kazanmaktadır. Bu ise nitelikli bilginin ve nitelikli insan gücünün önemini öne çıkarmaktadır. Bu bağlamda ise Kalite kavramı öne çıkmaktadır. Yeni YÖK olarak bizler kaliteyi artık gündemimizin ilk maddesi olarak ele alıyoruz. Bu bağlamda toplumun çok farklı düşünce kutuplarında tasvip gören pek çok karara imza attık. Bu durum yükseköğretimin bir ayrışma değil mutabakat, uzlaşı noktası olabileceğine dair ümitlerimizi yeşertti. Bu kararlarımızdan tıp, hukuk, mühendislik, mimarlık, öğretmenlik programlarına girişle, doktora programlarıyla, lisans eğitiminin süreçleri ile ilgili katılımcı bir yöntemle alınmış pek çok karar toplumun bütününde kabul gördü. Fakat yükseköğretimin mevzii, belli konularına ilişkin alınan bu kararların etkisi sınırlı olup bu düzenlemeler Yükseköğretim Kurulunun asli görevi olan girdi süreçlerimizdeki kalitenin arttırılması odaklı idi. Yeni YÖK olarak, aldığımız kararların sonuçlarının ve eğitim öğretime katkılarının değerlendirildiği Yükseköğretim Kurulundan tamamen bağımsız bir Kalite Güvencesi Sisteminin oluşturulması en büyük beklentimizdir. Bilindiği üzere bu maksatla yasal bir düzenleme teklifi hazırlayarak ilgili makama sunduk. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın da konuya verdikleri önem sonucunda teklifimiz Hükümet Programının öncelikli kısmında yer almıştır. Konuya ilişkin muhalefet partilerini de bilgilendirdik. Bu düzenlemenin bir an önce yasalaşması en büyük isteğimizdir. Bu, Türk yükseköğretim sistemimizde yapısal değişikliğin ilk adımı olacaktır" diye konuştu.

BÖLGESEL GELİŞMEDE ÜNİVERSİTELERİN KATKISINI ARTIRMA PROJESİ

Yekta Saraç, "Yapısal değişikliği gerçekleştirecek ikinci husus, Üniversitelerimizde ihtisaslaşma ve misyon farklılığına gidilmesidir Ülkemizdeki üniversitelerimizin hepsinin aynı ve birbirinin kopyası olmasını tasvip etmiyoruz. Üniversitelerin hepsi uluslararası nitelikleri gözetmeli, fakat farklı değerler üretmeli. Yeni kurulan üniversitelerin tarihi geçmişi olan, büyük gelişmiş üniversiteler ile aynı kotada değerlendirilmeleri, aynı hedeflere sahip olmaları ve onlarla aynı misyonu hedeflemeleri çoğu zaman o ülkelerin milli servetlerinin verimli kullanılamaması ile sonuçlanmaktadır. Hâlbuki yeni kurulan üniversiteler, kendi bölgelerinde, gelişmiş, kurumsallaşmasını tamamlamış üniversitelerimizin o bölge için üretemeyecekleri, başaramayacakları işleri başarabilirler, diğer üniversitelerimizin kazandıramayacakları değerleri o bölgeye ve ülkemize kazandırabilirler. Bu şekilde, bu üniversitelerimiz, eğitim süreci fonksiyonlarını yerine getirirlerken, araştırma sürecinde ise bölgeyle ilgili alanlarda ihtisaslaşabilecekler ve bölgesinin kalkınmasına önemli katkıda bulunabileceklerdir. Bunun için üniversitelerimizin bir kısmının eğitimde bir kısmının araştırma ve teknoloji üretiminde bazılarının da bölgesel kalkınmaya katkı sağlamakta farklılaşmasını ve ihtisaslaşmasını istiyoruz. Bu süreçte attığımız ilk adımın 'Bölgesel Gelişmede Üniversitelerin Katkısını Artırma Projesinin bugün hayata geçeceğini söylemekten gurur duyuyorum. 2006 yılında kurulan üniversiteler arasından beş üniversite bir yılı bulan bir süreç sonunda, belli parametreler ve kriterler ile değerlendirilerek finale kalmışlardır. Zatıâlilerinizin YÖK'ü 11 Mart 2015 tarihinde ziyaretiniz esnasında ihtisaslaşma konusunda verdiğiniz bu talimatın yerine getirilmesinde en önemli aşama tamamlanmıştır. Kalkınma Bakanlığı ile birlikte eşgüdüm halinde sürdürdüğümüz bu proje yükseköğretim alanında 30 yılı aşkın dillendirilen bir düşünce idi. Artık hayat buluyor" dedi.

"1000 ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ KADROSUNUN İLANINA ÇIKIYORUZ"

Yekta Saraç, "Üniversitelerimizi ihtisaslaştırmaya yöneltirken akademik yapılanmamız için çok önemli bulduğumuz bir diğer adımı da hayata geçirdik. Yükseköğretimi ülkemiz için öncelikli alanlara doğru odaklıyoruz. İlk defa bu sene tek tek üniversite ihtiyaçlarının ötesine geçerek yurtdışına gönderilecek doktora öğrencileri için alan esaslı bir kurguya geçtik. Milli Eğitim Bakanlığına bu bakış açısı ile bir öneri sunduk, sayın bakanımız da bu stratejik bakış açımızı onayladı ve artık ülkemiz için belirlenen öncelikli alanlar için yurt dışına öğrenci gönderilecek. Diğer taraftan yurt içinde de öğretim üyesi yetiştirme programını yeniden yapılandırdık ve bahsettiğimiz aynı bakış açısı ile bazı üniversitelerimize misyon verdik ve o üniversitelerde o misyon için eleman yetiştirme programını hayata geçirdik. Bugünlerde yine aynı amaçla yine sadece ülkemiz için öncelikli olan bunun yanı sıra öğretim üyesi ihtiyacı çekilen belli alanlar için 1000 araştırma görevlisi kadrosunun ilanına çıkıyoruz. Ve en son olarak; yükseköğretim tarihimizde bir ilk olacak olan 100/2000 projesini hayata geçiriyoruz. Ülkemizin doktoralı insan ihtiyacını karşılamak üzere 100 önemli ve disiplinler arası alanda 2000 kişiye tatminkâr bir burs verilecektir. Bu alanlar da rasyonel bir tarzda belirlendi, ülkemizin gelecek 10 yılını şekillendirecek bir şekilde tasarlandı. Bu söylediklerimiz ve hayata geçirdiğimiz projeler Türk yükseköğretimini artık keyfiliğe ve mühmelliğe bırakmadığımızı ve bilimsel bir metotla ve rasyonel bir tarzda yeniden şekillendirdiğimizi göstermektedir. Yükseköğretimde artık taşlar yerinden oynamıştır, yasal düzenlemeleri beklemek yerine yapabileceklerimizi yetkimizi sonuna kadar kullanarak yapmaya, bilim hayatını üniversitelerimizin bilimsel gücüyle tekrar şekillendirmeye başladık. Yükseköğretimi kalite, ihtisaslaşma, öncelikli alanlar, nitelikli doktora gibi kavramlarla yeniden yapılandırıyoruz. Çok cesaret isteyen adımlar atıyoruz. Bu yıl; güçlü Türkiye'ye katkı sunmak için bu adımları daha da meydan okuyucu adımlar takip edecek" diye konuştu.

"BİLİM HAYATININ SEKTEYE UĞRATILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ"

Yekta Saraç, " Üzerinde durduğum tüm hedeflere ulaşma için durmaksızın çalışırken bir yandan da yükseköğrenim sürecimize yönelik çok önemli tehditlerle de mücadele etmekteyiz. Eğitimin bir ülkenin nasıl istikbali için esas unsur olduğunu kabul ediyorsak, eğitim ve öğretimin bütün kademelerinde ve boyutlarında nitelik ve liyakatten sapıldığında; bir amaç değil kamu kurumlarında hâkimiyet için bir araç halini aldığında o ülke için güvenlik zaafı noktası olabileceğini de 15 Temmuz gecesi gördük ve yaşadık. Türkiye'miz, ülkemiz, vatanımız, memleketimiz 15 Temmuz Cuma gecesi bir facianın eşiğinden döndü. Doğrudan milli varlığımıza ve anayasal düzenin üzerine kâbus gibi çöken bir karanlığı yaşadık o gece. Türk milletinin iktidarı ve muhalefetiyle iradesi, karşı duruşu, askeriyemizin meşru düzeninin bu girişimi reddetmesi Sayın Cumhurbaşkanımızın olağan üstü kararlı duruşu ve liderliği etrafında kenetlendi ve bu liderlik ertesi gün bizi yeniden aydınlığa taşıdı. Gizli ve sinsi bir biçimde devlet içinde ve toplumda örgütlenen bu yapı, artık net olarak görülüyor ki silahlı kuvvetlerde, emniyette ve yargıda olduğu gibi eğitimde ve üniversitelerde de yerleşmişler ve Türkiye Cumhuriyetine karşı durmaya cesaret edebilmişlerdir. Bu yapının yerleştiği hiç bir kurumu zedelemeden hepimizin görevi bu terörist yapıdan bütün kurumlarımızı ve ülkeyi kurtarmaktır. Üniversiteler olarak bu dönemin, yıllardır kat ettiğimiz yolları tahrip etmesine, bizi tekrar geri götürmesine izin vermeyeceğiz. Fakat bir diğer görevimiz ise bu tür yapıların tekrar devlete sirayet etmemesi için gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Yükseköğretimde atama ve yükseltilmelerde liyakatin esas alınması aslında bu virüsün yükseköğretimin bünyesinden temizlenmesi için en önemli araçtır. Bütün üniversitelerimize bu kültürün, liyakat ve ehliyet anlayışının yerleşmesi için çalışacağız.  Üniversiteler fırtınalı günlerde bilgelik öğretmeye devam eden yüksek nitelikli yüce kurumlardır. Hepimizin bu üstün kavramlarla donatılmış özelliklerimizi korumaya ve dikkat etmeye özen göstermemiz gerekmektedir. Üniversiteler olarak huzur ve güven atmosferinde, okutmaya eğitmeye, öğretmeye, araştırmaya ve üretmeye devam edeceğiz. Bu zor sürecin üniversitelerimizin kurumsal yapısını zedelemesine bilim hayatının sekteye uğratılmasına izin vermeyeceğiz Sayın Cumhurbaşkanım; huzurunuzdaki rektörlerimizin ve bütün akademik camianın topluma karşı olan sorumluluklarını yerine getirme bilinci içinde olduklarını size iletmek isterim. Bugün ulaştığımız yükseköğretim kapasitesiyle akademik camianın gayretlerinin yakın gelecekte yüksek değerler üreteceğinden emin olmanızı dilerim. Yeni eğitim ve öğretim yılı açılışını teşrif eden başta siz Cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün misafirlerimize hürmetlerimizi sunar yeni akademik yılın tüm akademik dünyamız ve yetiştirmekte olduğumuz 7 milyon genç neslimiz için verimli geçmesini dilerim" dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!