Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2007 00:00
Kimi zaman sayfalar dolusu yazıyla bile anlatılması güç olayları bir çırpıda anlatan atasözlerimiz içinde, olumlu olanlar kadar olumsuz anlam yüklenmiş olanlar da bulunur. Olumsuz anlam yüklenmiş atasözleri, çoğu zaman yanlış olanı destekler gibi algılansa da, bunların gerçek amacı bir davranışın topluma verdiği zararın boyutunu güçlü bir ifade ile aktarmak ve bu yolla ciddi bir eleştiri getirmektir. Suya sabuna dokunmamak deyişinde olduğu gibi...
Bu tür atasözlerinden birisi de,
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sözüdür. Bu atasözünde de amaç, bireyin
böyle bir tutum ile topluma verdiği zararın ne kadar büyük olduğunu güçlü bir ifade ile anlatabilmektir.
Gönüllü muhabirlerimizden
MS Pusu, yani
Bekir Kılıç, neredeyse her biri ayrı bir atasözünü anlatan
video haberlerine ara vermeden devam ediyor.
Bekir Kılıç’ın geçtiğimiz hafta gönderdiği
"Kapkaççı yakalayan görme engelli psikolog" başlıklı video haberi,
ankara.sendeyolla.com ekibinin aklına
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sözünü getirdi.
Kılıç’ın video haberine göre, görme engelli psikolog
Eralp Akdoğan geçtiğimiz günlerde Kızılay’da bir bankanın ATM’sinden para çekerken, birilerinin cebinden telefonunu almaya çalıştığını fark ediyor.
ARABAŞLIK YAZALIMKapkaççıyı kolundan yakalayan ve bırakmayan
Akdoğan, çevresinden yardım isteyerek başlıyor kapkaççı ile sürüklenmeye. Bu arada kulağına Kızılay’da tezgah açmış işportacıların sözleri takılıyor:
"Abi dikkat et, tezgahı devireceksin."Kapkaççı ile dakikalarca sürüklenen görme engelli
Eralp Akdoğan’a, en sonunda tesadüfen karşısına çıkan polis ekibi yardım ediyor.
Akdoğan,
Bekir Kılıç’a verdiği röportajda, kendisine yardım etmek bir yana,
"yanımızdan uzaklaş" diyen insanlarımıza buruk biçimde sitem de ediyor.
ankara.sendeyolla.com ekibi olarak biz de bu köşeden seslenmek istiyoruz:
"Yılan bin yaşarsa mutlaka dokunacak."Ayıları bu şekilde
görmek istemiyoruz
GÖNÜL ile birlikte
’ortak sevgi’nin de kendini her zaman hissettirdiği
ankara.sendeyolla.com’da, üyelerimizin insanlara ve kente olduğu kadar doğaya ve hayvanlara olan sevgisi de ilk günden bugüne hep ön planda oldu.
Hayvansever üyemiz
MS Mahmut Baytemir’in, sitemiz aracılığı ile yaptığı içten çağrıyı, sizlerle de paylaşmak istedik:
"İnsanoğlunun dünyada yapacağı en önemli şeylerden biri de, doğayı korumak ve doğadaki diğer canlıların yaşamlarını kısıtlamamak. Avlanma mevsiminin başlaması, her canlının serbestçe avlanması anlamına gelmemeli. Örneğin ayıların avlanmasının, avlayana verdiği zevkten başka hiç bir faydası yok. Onun için bırakın yaşasınlar. Ayıları duvarları süsleyen aksesuarlar olarak görmek istemiyoruz."
Bu insanlar neyi bekliyor?POLATLI’dan birbirinden ilginç haberleri ile tanıdığımız
MS Mahir Yavaş, yine ilgi çekici bir habere imza atmış.
MS Mahir Yavaş’ın
ankara.sendeyolla.com’da üyelerimiz ve
Ankara Hürriyet okurları ile paylaştığı haberi şöyle:
"Resimde görmüş olduğunuz özel giysili bu kişiler, üzerlerinde hortumlar asılı bir şekilde ellerinde şise su, ağızlarında sakız ile aynen denize dalacakmış gibi bekliyorlar.
Tıbbın genellikle iyileşmeyen yaralar için alternatif tedavi olarak uyguladığı ’Hiperbarik Oksijen Tedavisi’nde, hastalara özel bir basınç odasında denizde dalıyorlarmış gibi bir basınç uygulanıyor. Birkaç metrelik dalma basıncının ardından hastalara, ağızdan maske ile oksijen veriliyor.
Şeker hastaları gibi iyileşmeyen yaraları bulunan kimseler, 10 kişilik gruplar halinde denizaltıya benzeyen bu büyük cihazın içinde, otobüs koltuklarında olduğu gibi karşılıklı oturuyorlar.
Vurgun hastalığı, şofben, soba ve doğalgaz zehirlenmesi, şeker hastalığına bağlı ayak yaraları, bu yöntem ile tedavi edilebilen sayısız hastalıktan sadece bir kaçı."
Gönüllü kent muhabirimiz
MS Mahir Yavaş da, yıllar önce geçirdiği
trafik kazası nedeniyle ayağında oluşan kronik kemik iltihabı hastalığı için bu merkezde tedavi görüyor.