Yerli üretimin karşısında serbest pazar tuzağı var

Güncelleme Tarihi:

Yerli üretimin karşısında serbest pazar tuzağı var
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2009 00:00

Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) düzenlediği toplantıda krizde baş gösteren sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı. Ostim Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, “Yerli üretimin karşısında serbest pazar tuzağı var” diye konuştu.

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan OSTİM’de sanayicilerin sorunlarını dinledi. Küresel krizin ciddiye alınması gerektiğini, Türkiye’nin krizi en iyi yöneten ülkelerden biri olduğunu söyleyen Çağlayan, halen ithal ürün sevdası taşıyanlara da yerli ürün kullanmaları çağrısı yaptı. Çağlayan, Başbakanlık tarafından resmi kurumlara kamu alımlarında “Yüzde 15 daha pahalı olsa dahi Türkiye’den alınacaktır” diye iki kez genelge gönderildiğini hatırlattı.

Ortak şikayetler

Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) düzenlediği toplantıda krizde baş gösteren sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı. Toplatıda ASO Başkanı Nurettin Özdebir, İvedik OSB Başkanı Hasan Gültekin, Ostim OSB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, Ostim OSB Başkan Yardımcısı Sıtkı Öztuna, İÇASİFED Başkanı Mehmet Akyürek, OSİAD Başkanı Adnan Keskin, ORSİAD Başkanı Özcan Ülgener sanayicilerin ortak şikâyetlerini dile getiren konuşmalar yaptılar.
Sanayiciler genel olarak üretim maliyetlerinin yüksekliğinden, istihdamdaki daralmadan, durgunluktan, finansman sorunları ile bankacılık sektörünün yaklaşımından, vergi dairelerinin KOBİ’lere yönelik tutumundan ve kamu desteklerinin yetersizliğinden yakındı.

Tüketimde gerileme

Ostim Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Aydın, ekonomideki hareketliliği elektrik tüketim göstergeleri üzerinden takip edebildiklerini, buna göre bir gerileme olduğunu gördüklerini anlattı. Sürekli yerli malı vurgusu yapılmasına karşın “Serbest piyasa ekonomisi var. İsteyen istediği yerden istediği ürünü alabilir” dendiğini, oysa bunun bir tuzak olduğunu belirten Aydın, “Kendi ülke ve bölge ihtiyaçlarımızı kendi sanayimizle çözmenin yolunu bulmalıyız” diye konuştu.

Aydın özetle şunları söyledi:

“Bu krizle birlikte düştük, yaralandık. Diğer krizlerde düşüyor kalkıyorduk. Şimdi düştüğümüz yerden kalkamıyor gibiyiz. Fakat ağlayacak halimiz yok, yeni arayışlar, yeni çıkışlar yapmamız lazım. Bakanlığınızın dış ticaret performansını biliyoruz. Biz de başka pazarlara açılmak istiyoruz. Mesleki eğitim gündemde, mesleki eğitim olmadan bir yere gelemeyiz.

Sistem entegrasyonu

Biz üniversite sanayi işbirliği, kümelenme gibi konulara kafa yoruyoruz. Gördüğümüz manzara şu, biz bunu yapabiliriz. Türkiye’de rüzgar tirbünü üretilebilir. Metro araçları yedek parçaları yapılabilir. ‘Peki ne oluyor da üretemiyoruz? Parçaları bütün haline neden getiremiyoruz? Boşlukları neden dolduramıyoruz?’ deyince devletin duruşu önem kazanıyor. Devletin ‘Bunu bir şekilde kendi sanayicimle yapabilirim’ anlayışı önem kazanıyor. O zaman üniversitede okuyan öğrenci, çalışan hoca, TÜBİTAK, destekler, krediler, fonlar hepsi bir anda anlamlı hale geliyor. Bunların hepsi oluyor ama bir ürün ortaya çıkmıyor. Sistem entegrasyonunu, devletin desteğini, sanayicinin üretim gücü ile üniversitenin ar-ge ve yenilik gücünü buluşturmak durumundayız.”

Yıldızımız parlayacak

GÖRÜŞLERİ dinledikten sonra kürsüye çıkan Çağlayan, ekonomik krizin ciddiye alınması gerektiğini, Türkiye’nin krizin mağduru olduğunu söyledi. Krizi en iyi yöneten ve en çabuk atlatacak ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu savunan Çağlayan, “Türkiye küresel krizden etkilenen 50 ülke içinde en çabuk toparlanacak ve yıldızı parlayacak ülke olarak gösteriliyor” dedi. Sanayiciler olarak birlikte iş organizasyonları yapılması gerektiğini belirten Çağlayan, şunları söyledi:

Bu vatan hepimizin

“OSTİM, bunu en iyi yapabilecek bölgelerimizden biridir. Türkiye birçok alanda yüzde yüz kendi ürününü üretiyor. Burada daha kalitelisi üretilirken, dışarıdan ithalat yapıp Türkiye’ye getirmenin anlamı yok. İthal mala sevdalı birileri halen çeşitli gerekçelerle dışarıdan mal alıyorlar. Bu vatan hepimizin. Benim ülkemde üretilen ve satılan her makine iki üç işçinin daha istihdam edilmesi demektir. Devlete verilen verginin bir kuruş daha artması demektir. Ben sanayicime de ihracatçıma da güveniyorum. Aramızda iş makinesi yapanlar var. Daha fazla yerli üretim, daha fazla istihdam, daha fazla ihracat, daha fazla gelir.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!