Güncelleme Tarihi:
1995 yılından bu yana mülteci ve sığınmacılara psikososyal destek sağlayarak bu alanda farkındalık yaratmayı amaçlayan Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nin Genel Koordinatör İbrahim Vurgun Kavlak’la Ankara’daki mülteci meselesini konuştuk. Avrupa’da bu alanda belediyelerin en önemli aktör olarak görüldüğüne dikkat çeken ve Türkiye’de de benzer bir yapılanmayı yaygınlaştırmak istediklerini belirten Kavlak, yakın zamanda Ankara’da düzenlemeyi düşündükleri “Belediyeler Konferansı”nın ayrıntılarını paylaştı. Ankara Büyükşehir Belediyesi’yle de bir istihdam projesi üzerinde çalıştıklarını anlatan Kavlak, “Özellikle park ve bahçe işlerinde çalışma izni alarak, belediyeye mali bir külfeti olmadan yine Türk vatandaşlarıyla beraber çalışabilecekleri alanlar yaratmak istiyoruz” dedi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Ofisi’nin uygulama ortağı olarak faaliyet gösterirken, uluslararası koruma talebiyle Türkiye’ye gelen sığınmacılarla mülakatlar yapıyorsunuz ve bu alanda koordinasyon sürecine de katkı sağlıyorsunuz. Türkiye’ye Suriye’den gelen kitlesel akın dışında ayda kaç kişi uluslararası koruma talebiyle sığınma talebinde bulunuyor? Süreç nasıl yürüyor?
Suriyeliler, kitlesel bir akın kapsamında Türkiye’ye geldikleri için onlara uygulanan prosedür farklı. Suriyeli olmayanlar, uluslararası koruma kanunu çerçevesinde, uluslararası koruma başvurusunda bulunuyor. Bir İranlı, bir Iraklı ya da Afganın sığınma talebi, bireysel bir başvuru olarak değerlendiriliyor. İçişleri Bakanlığı’nın belirlemiş olduğu 62 şehir var, bu şehirlere biz uydu şehir diyoruz. O kişileri, bize gelen listelere doğrultusunda belirlenen illere yönlendiriyoruz. Ankara, İzmir, İstanbul uydu şehir değil. Normalde Ankara’da İranlı, Iraklı ve Afgan görüyorsanız bunlar aslında Ankara’da olmaması gereken kişiler. Yönlendirme yaptığımız illere kendi imkanlarıyla gitmeleri gerekiyor, kendi barınma ve diğer koşullarını kendilerinin sağlaması gerekiyor. Fakat, hassas ve çok acil durumda kişiler varsa örneğin yalnız kadın, hasta ve yaşlı, öncelikli durumu varsa biz bunlara kendi acil yardım bütçemizden geçici barınma, ulaşım ve benzeri ihtiyaçlarını karşılıyoruz.
Ankara’da en çok konuşulan ve tartışılan konulardan biri de, Türkiye’nin birçok büyük ilinde olduğu gibi Suriyeli mülteciler. Dernek olarak, diğer ülkelerden gelen mültecilerle ilgili çalışmalarınızın yanında Suriyelilere yönelik çalışmalarınız var mı?
Türkiye çapında 41 ofisimiz var ve Suriyelere yönelik çalışmalar da yürütüyoruz. Zaten Ankara’da Altındağ ve Mamak’taki ofislerimiz sadece Suriyelilerin topluma entegre edilmesine yönelik faaliyet yürütüyor.
ANKARA’DA 62 BİN SURİYELİ
Ankara’da ve Türkiye’de şu an kaç Suriyeli mülteci yaşıyor bunu biliyor muyuz?
Türkiye’de şu anda geçici koruma kapsamında bulunan Suriyeli sayısı, resmi rakamlara göre 2 milyon 753 bin 696. Suriyelilerin yaklaşık yüzde 9’u, Türkiye’deki 25 ayrı kampta (toplamda 253.748 kişi) yaşarken, mülteci bakımından nüfusu en yoğun şehirler ise sırasıyla Şanlıurfa, İstanbul, Hatay, Gaziantep, Adana, Mersin, Kilis, Mardin, Bursa ve İzmir olarak sıralanıyor. Ankara’da yaşayan Suriyeli nüfusu ise resmi kayıtlara göre 62 bin 942.
Suriyeliler, en çok hangi bölgelerde yaşıyor?
Ankara’da çoğunlukla Önder mahallesi, Battalgazi, Hüseyingazi, Ulubey, Solfasol, Örnek gibi Altındağ İlçesinin sınırları içerisinde yaşamakla beraber, Mamak, Keçiören, Yenimahalle ilçelerinde de birçok Suriyeli yaşıyor.
Vatandaşın mülteci algısına yönelik çalışmalarınız var mı? Suriyelilere ilk geldiklerinde bakış açımız nasıldı? Bunda son dönemde bir değişme oldu mu?
Bununla ilgili akademik ve saha çalışmaları da yapıyoruz. Şunu söyleyebilirim; Suriyeli mülteciler, her toplumda olduğu gibi ‘misafir’ diye öncelikle kabul edilmişlerdi, ya da bu tabir çok sık kullanılıyordu. Fakat misafirlik durumunun hukuki bir statüsü ve geçerliliği yok aslında. Bu daha çok halk dilinde Türk misapirverliği çerçevesinde bizlerin de evimize misafir almamız gibi bir durum fakat misafir uzun kaldığında, ev sahibinin artık hayatını etkileyecek duruma gelebiliyor. En başta gidecek gözüyle bakıldığı için, misafiri nasıl karşılamak gerekiyorsa öyle karşılamak gerektiği şeklinde düşünüldü. Fakat, süre uzadıkça bu misafirden kaynaklı sıkıntılar daha da görünür hale gelmeye başladı. Son dönemde, ‘biz olsaydık savaşırdık’ ya da ‘gelmezdik’ türünden bir algı yerleşti.
KİMSE KENDİ VATANINI TERKETMEK İSTEMEZ
Peki nasıl bakmalı meseleye?
Şunu vurgulamak gerekiyor. Bu kişilerin ülkelerinden ayrılış sebeplerinin bir keyfiyete bağlı olmadığını, bir zorunluluk nedeniyle olduğunu anlamamız gerekiyor. Şu an Suriye’de ya da Irak’ta kimin kiminle savaştığı belli değil. Direneceğiniz ya da kendinizi savunacağınız noktayı da bilmiyorsunuz. Her an ne olacağı belli değil ve her an her yere bomba da düşebilir, dolayısıyla ‘savaşmadılar, direnmediler, kaçtılar’ gibi bir durum yok ortada. Kimse, kendi vatanını terk etmek istemez. Zaten, daha iyi ekonomik koşullar isteğiyle terkedenlerle mültecilerin ayrımı da bu noktada başlıyor. Birinde zorunluluk var, birinde keyfiyet ve kişisel heyecanlar da olabiliyor. Mültecilik durumunun bir zorunluluktan kaynaklandığını bilmemiz lazım.
Suriyelilerin ilk başta, ‘misafir’ olarak kabul edildiğinden bahsettiniz. Artık, ‘misafik’ kavramını çok kullanmıyor muyuz?
Dediğim gibi süre uzadıkça sıkıntılar daha da görünür hale gelmeye başladı. Önceleri sadece güneydoğu bölgelerinde bir yoğunluk varken, şimdi bir iç göç durumu ortaya çıktı. Bu durum, özellikle büyük kentlerde iş piyasasına erişim açısından daha da görünür hale geldi. Bu kişiler maddi imkanlara ulaşamayınca sokağa çıktılar, kavşaklarda yollarda daha fazla çocuk görmeye başladık, sokaklarda açım yazılarıyla gezen insanlar görülmeye başlandı. O yüzden aslında misafir kavramının kullanılmasındansa hak ve hizmetlere erişiminde hak temelli yaklaşmak çok önemli. Çünkü misafirlik, içerisinde geçicilik barındıran bir durumu yansıtıyor. Başta misafir olarak algılanan bu grubun zaman içerisinde vatandaşlar tarafından da olumsuz biçimde içeriklendirilmesinin, orta ve uzun vadede yapılacak planlamalarla çözülebilecek bir durum olduğu ortaya çıktı.
ÖNCELİKLİ AKTÖR BELEDİYELER
Hükümetin yanı sıra yerel yönetimler, ülke genelinde mülteci meselesine yeterince eğiliyor mu? Mesela Ankara’daki çalışmalar yeterli mi sizce?
Aslında uluslararası kuruluşların ve devlet kurumlarının öncelikli gördüğü aktörlerden birisi yerel yönetimler, yani bunun da başında belediyeler geliyor. Belediyelerin imkanları daha esnek ve daha çeşitli, belediyelerin sosyal tesisleri, meslek kursları, sağlık şartlarına ilişkin çalışmaları, sığınmaevleri, danışmanlık merkezleri var. Daha yeni ortaya çıkmaya başladı. Örneğin Ankara’da Keçiören Belediyesi’nin Uluslararası Göç Örgütü’nün desteğiyle Göçmen Danışma Merkezi kurması önemli bir gelişme. Yine, Ankara’da mültecilerin yoğun olduğu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın Mamak’ta kurulması da öyle. Altındağ Belediyesi’nin yine bu yönde çalışmaları var. Altındağ ilçesinin böyle bir hassasiyeti var, özellikle Önder Mahallesi’nde yaşayan Suriyelilere yönelik. Ankara’daki nüfusun en çok yoğunlaştığı yer öncelikle Altındağ bölgesi ve Önder Mahallesi, sonrasında Mamak geliyor. Bununla beraber, Keçiören, Hasköy, Yenimahalle hatta Ankara’nın ilçelerinde de Haymana, Polatlı, Ayaş ve Beypazarı tarafında da mülteciler var.
İŞ BELEDİYEDEN MAAŞI BİZDEN
Suriyelilere yönelik çalışmalarınız var mı ya da tavsiyeleriniz, ya da yerel yönetimlerle işbirliğiniz?
Biz Türkiye’nin diğer bölgelerinde Gaziantep ve Adana’da mültecilerin istihdama katılımıyla ilgili belediyelerle çalışıyoruz. En son Keçiören Belediyesi’yle görüştük, özellikle park, bahçe gibi işlerde Suriyelilerin istihdama katılımıyla ilgili neler yapabiliriz diye konuştuk. Kendileri de bize oldukça sıcak yaklaştı aynı zamanda onların danışmanlık merkezindeki yetkililerle de görüştük. Hatta geçen pazartesi bizim ofisimize geldiler, burayı ziyaret ettiler.
Ve şu anda onlarla iyi bir işbirliği içerisindeyiz. Aynı zamanda Büyükşehir Belediyesi’yle de görüştük. Özellikle istihdamla ilgili ne yapabiliriz diye. Onlardan da olumlu dönüş aldık. Özellikle park ve bahçe işlerinde çalışma izni alarak, belediyeye mali bir külfeti olmadan yine Türk vatandaşlarıyla beraber çalışabilecekleri alanlar yaratmak istiyoruz. Biz, bu kişilere çalışma izni alacağız yine proje kapsamında maaşlarını da vereceğiz. Belediye burada kişilerin çalışabilecekleri alanları gösterip onların koordinasyonunda sorumlu olacak.
BAŞKENT’TE BELEDİYELER KONFERANSI DÜZENLİYORUZ
Ankara dışında, ulusal çapta belediyelerle ilgili projeleriniz var mı?
Ankara’da yakın zamanda bir belediyeler konferansı planlıyoruz. Kendi sorumluluk alanı içerisinde mülteci barındıran belediyelerden mültecilere yönelik çalışmalar yapanlar ile, nüfusu yoğun olmasına karşın aktif olmayan belediyeleri bir araya toplamak istiyoruz. Bu şekilde örnek olan faydalı çalışmaların paylaşılmasını hedefliyoruz. Buna yönelik, yine özellikle Avrupa ülkelerinde belediyelerin ciddi çalışmaları oluyor. Bazı ülkelerde kayıttan entegrasyona kadar geçen bütün süreci belediyeler işletiyor. Orada öyle bir deneyim var. Bu deneyimi de yine buradaki belediyelere aktarmak maksatlı, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde çalışan belediyelerle, Türkiye’de mülteci ağırlayan belediyeleri buluşturma gibi bir fikrimiz var. Ve yine Türkiye’deki belediyeleri de Avrupa’ya götürüp bir çalışma ziyareti planlıyoruz. Nüfus yoğunluğuna göre davet edeceğimiz belediyeleri belirledik. Bütün belediyeler Ankara’da toplanacak. Ankara’dan özellikle Büyükşehir, Altındağ, Keçiören, Mamak ve Yenimahalle belediyelerini davet edeceğiz.
PARA VEREREK BU DURUMU PEKİŞTİRİYORUZ
Şehir merkezinde artık neredeyse her kavşakta mülteciler, dilenir hale gelmeye başladı ve bunların büyük çoğunluğunu da çocuklar oluşturuyor. Kavşakta dilenen çocuğa para vermekle gerçekten iyilik yapmış oluyor muyuz? Yoksa o çocuğu oraya daha mı çok mahkum ediyoruz?
Bir çocuğun öncelikli olarak, okula erişiminin sağlanması gerekir. Öncelikle bu tarz durumlar için temelde şunu söyleyebiliriz. Bu pekiştirici bir durum. Bu şekilde o çocukta mağduriyet temalı gelir elde etme algısının yerleşmesine neden oluyor. O çocuk, hayatın geri kalanında tırnak içerisinde çalışmak ya da bir iş sahibi olmak ya da çaba sarfederek bir şeyleri elde etmenin dışında bu şekilde para kazanmayı, öğrenilmiş duruma çeviriyor. Her ne kadar zorunlu sebepler olsa da buradaki hem Türk çocukları hem de mülteci çocukları için yaşı gereği eğitim alabilme imkanının sağlanması gerekir. Şu anda Türkiye’de 900 bin eğitim çağında olan mülteci çocuk var. Maalesef ki bunların 360 bin kadarı eğitim imkanına erişebiliyor. Ciddi bir okullaşma sorunu var. Tabi ailelerdeki maddi sıkıntılar da buna eklenince çocuk işçiliği, sokaklarda köşe başlarında bekleyerek para talep etme şeklinde tezahür ediyor. Kesin olarak söylenecek bir şey o çocuğun okul çağında okullu olması. Biz imkanları sağla
dıktan sonra halen çocuk sokakta dileniyorsa bu başka bir durum.
MÜLTECİ SORUNUNA DİKKAT ÇEKMEYİ VE FARKINDALIK YARATMAYI AMAÇLIYORUZ
1995’te kurulan derneğiniz, hangi alanlarda faaliyet yürütüyor?
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD-ASAM) 22 Aralık 1995 tarihinde Ankara’da kâr amacı gütmeyen ve hükümet dışı bir dernek olarak kuruldu. SGDD-ASAM’ın temel amacı Türkiye’de yaşayan mülteci ve sığınmacıların karşılaştıkları sorunlara çözümler üretmek, temel ihtiyaçlarını karşılamada yardımcı olmak ve temel hak ve hizmet erişimlerinde destek sağlamak. Kuruluşundan bu yana, SGDD-ASAM, çatışma bölgelerinden gelen mülteci ve sığınmacılara psikososyal destek sağlıyor. Bunların yanı sıra, farkındalık artırıcı çalışmalar yaparak ilgili makamların dikkatini mülteci ve sığınmacıların sorunlarına çekmeyi amaçlıyor.
AYDA 8 BİN KAYIT
İran, Afganistan ve Irak gibi ülkelerden gelen sığınmacılarla yapılan bireysel mülakatlarda, sığınmacıların ülkelerinden ayrılma sebebi tespit edilmeye ve ayrılma durumunda bir zorunluluk olup olmadığı anlaşılmaya çalışılıyor. Merkezde ayda 8 bin civarında kayıt alınıyor.
ÇOCUKLAR EĞİTİME KATILIYOR
Dernek merkezinin Altındağ ve Mamak ofislerinde Suriyeli mültecilere yönelik çalışmalar yürütülüyor. Okuma-yazma derslerinin verildiği merkezde, çocuklara yönelik de faaliyetler düzenleniyor.