Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2008 00:00
Eğitim Başkenti’nde bugün sizlere Hacettepe Üniversitesi’nin yeni ve Türkiye’de ilk olan bir lisansüstü ve doktora programını tanıtacağız. Bu bahar döneminde öğrenci almaya başlayan Hacettepe Üniversitesi Nanotoknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı’nda kanser tedavisinden görme engellilerin tedavisine kadar bir çok hayati konuda çalışmalar yapılacak.
Tüm dünyanın uğruna milyonlarca dolar harcadığı nanoteknoloji uzmanları metrenin milyarda biri büyüklüğünde ölçekte çalışmalar yürüyor. Kabaca bilim insanları ayrıntının ayrıntısına iniyor. Hacettepe dünyanın üzerinde çalıştığı bu dalı tıp ile birleştiren Türkiye’deki ilk üniversite olmanın haklı gururunu yaşıyor. Bölümün kurulma amaçlarını, neler yapmayı hedeflediklerini ve insanlığa neler katabileceğini Hacettepe Üniversitesi’nin çiçeği burnunda Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selçuk Geçim ve Hacettepe Üniversitesi Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emir Baki Denkbaş anlattı.
Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı’nın kurulurken beş fakülteden destek aldığını belirten Denkbaş bölümün
önemini şöyle açıklıyor:
BEŞ BÖLÜMDEN DESTEK
Diş Hekimliği, Eczacılık, Fen, Tıp ve Mühendislik fakülteleri bölümümüze çalışmalarıyla destek veriyor. Bölümün en büyük özelliği de bu aslında. Merkezi birim içinde toplanmış araştırmacılardan oluşmuyor. Herkes kendi araştırma merkezinde çalışmalarını yapıyor. Bir tane koordinasyon merkezimiz var ve bulguların sonuçları burada tartışılıyor. Bölüme destek veren 40-50 civarı hocamız var.
Bölümün isminde nanotıp olmasının en büyük sebebi Hacettepe Üniversitesi’nin bu konuda dünyayla yarışır bir konumu olması. Hastane akredite olmasıyla, TUS sınavında hep lider olmasıyla ve uluslararası platformda göstermiş olduğu başarılarla bunu kanıtlamış durumda zaten.
Nanotıp yakın vadede bir çok çözümsüz hastalığın tedavisinde büyük adımlar atılmasını sağlayacak. Ölçeğimiz olan nano, metrenin milyarda biri ölçeğinde. Yani çok küçük parçacıklar üzerinde çalışıyoruz.
BİR ÇOK HASTAYA UMUT
Yapay kornea, yapay mesane, yapay kıkırdak yapma çalışmalarımız var. Bunlar mevcut sağlıkl olanı taklit edecek sistemler. Bunun yanında yapay organ da yaratılabilecek. Burada nano boyutta çalışmanın önemi anlaşılacak. Dikilen organın eski işlevini kazanması için en küçük parçacıklar üzerinde çalışabileceğiz.
Kanser hastalığının teşhis, tanı ve tedavisinde de nanotıp devreye girecek. Bu konuyla ilgili mikron ve nano boyutta çalışmaları sürdürüyoruz.
Tüm bu çalışmalarımızın meyvesini uzun vadede değil kısa vadede toplayacağız. Konuyla ilgili çok ciddi deneyler yapılıyor. Hacettepe bünyesinde kurulan bu yeni programla bu çalışmalar daha da hızlanacak."
Halkın işlevsel olmayan bilimsel araştırmalara karşı haklı olarak beslediği ’Bunları yapıyorsunuz ama ne işe yarıyor’ düşüncesini bu projeleri hayata geçirerek yıkacaklarını söyleyen Hacettepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selçuk Geçim bölümün getireceklerini şöye sıraladı:
"Üniversitemiz teknoparkındaki projeleri ticarileştirme zamanımız geldi. Bunu da şirketler aracılığıyla yapacağız. Bilimsel projelerimizi hayata geçirmek için çalışmalarımız sürüyor. Bu konuda devlet desteği de yeterince var. Bu projelerle hayata geçirerek halkın haklı olarak sorduğu ’Bunları yapıyorsunuz ama ne işe yarıyor’ sorusuna cevap vermek zorundayız. Çünkü devletin bize sağladığı imkanlar halkımızın vergileriyle mümkün oluyor."
AĞLAMANIN FAYDASI YOK Hacettepe Üniversitesi Türkiye’nin en güvenilir ve en etkin kurumlarından biri. Bilimsel çalışmalarının faydasını göreceğimiz günler değerli hocaların anlatımlarından da anlaşılacağı gibi çok uzakta değil. Prof. Dr. Geçim ve Prof. Dr. Denkbaş’ın anlatımlarında dikkat çeken en önemli şey ise, ’Kaynaklar yetersiz, imkanımız yok’ gibi bahanelerin arkasına saklanmamaları.
Prof. Dr. Geçim’e bu izlenimimi ilettiğimde, ’Türkiye’de bir çok cihaz var. Eksiklerimiz illa ki vardır. Ama bunlar yok diye de ağlayacak halimiz yok’ diyor. Bu anlayışla bu ekibin başarısız olması da imkansız gibi bir şey kanımca.