MS hande2’nin, ortada ne köy yeri, ne de kireç kuyusu varken şahit oldukları, kent yaşamının bir başka alışılmış
açmazını sorguluyor:
"Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin hemen önünde, Adliye binasından karşıya geçmek için üst geçidi kullandım. Merdivenleri inip otobüs durağına yürüyordum ki, şaşkınlık içerisinde kaldım. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinin bahçe kapısında hareketsizce ölü gibi yüz üstü yatan gencin bedenini gördüm.
Etrafından geçen vatandaşlar sadece meraklı gözlerle eğilip bakıyorlar ve yollarına devam ediyorlardı. Yardım eli uzatan tek bir kişi çıkmamıştı. On dakika kadar bekledim, (Bir kadın olarak ne yapabilirim) diye düşünüyordum.
Tam orada bekleyen bir beyden yardım etmesini isteyecektim ki, yerde hareketsiz yatan genç kımıldayıp, kendi gayretiyle birazcık toparlanmıştı. Belki sarhoştu, belki de hasta. Ama gerçek olan şey, o anda yardıma ihtiyacının olmasıydı. Ama maalesef vurdumduymaz insanlarımız bu yardımı esirgiyorlardı."
Kedili seyahat...HAYVANSEVERLERİN en büyük sorunu tatil aylarıdır. Tatile gitmek sizi çok zorlar. Kediye bakacak birini bulursunuz, izin alamazsınız. İzin alırsınız, para bulamazsınız. İzin de aldınız, para da buldunuz diyelim. Bu kez de, kedinize refakat edecek o yüce insanı mumla arayın bakalım. Belki bulursunuz.
Tecrübeyle sabittir, illa ki bir aksilik çıkar. Bir de bu kedi milleti arızalıdır. İşin gerçeği, sizden çok yaşadığı eve bağlıdır. Bir kedi pansiyonuna bıraksanız, döndüğünüzde kedinizi büyük olasılıkla depresyona girmiş bulursunuz.
Bir arkadaşınıza bıraksanız, kapıyı mı açık unuttu, camı mı, yoksa kaçtı mı diye her dakika kahrolursunuz. İçiniz asla rahat etmez. Arkadaşınızı aradığınızda, telefonu kedinizin kulağına tutmasını istersiniz.
Etrafınızdan gelen şaşkın bakışlara aldırmadan, (kızzııııım nasılmış benim aşkım) şeklinde diller dökersiniz. Kediniz sizden uzakta
yemek yemez. Kedinizi bıraktığınız arkadaşınıza ettiğiniz telefonların ardı arkası kesilmez.
Bu sayede, artık kedinizi bırakabileceğiniz bir arkadaşınız da kalmamış olur... Tüm bunları göz önüne alarak, bu tatilimizde Duman’ı da yanımıza aldık. Neyse ki kuzenimin evinde kalacaktık. Zira hayvan kabul eden pansiyon ve otellerin sayısı da yok denecek kadar az. Gelgelelim bir sorunumuz daha var. Bu kedi milleti; kedi sepetine tıkılmaktan, bavul muamelesi görmekten nefret ediyor. Yolculuğu da size zindan ediyor.
Mau mau mauuuuuw nidaları eşliğinde, emdiğiniz sütü burnunuzdan getiriyor. Kıyamadık bu haline, veterinerden bir ilaç aldık. Onu vermeye de kıyamadık. Anestezi almış gibi olacaktı. Çaresi yoktu... Ben de dayanamadım. Kısa molalarımızda arabanın içinde dolaşmasına izin verdim.
Hazır dar alanda yakalamışken bir güzel de yıkadım...
Sonuç; yine mutsuz bir kedi...
Ne yapsak yaranamayız zaten bunlara...
MS handecasusBu soruna çözüm bulmak artık şart
KENT muhabirlerinin, Ankara sokak ve caddelerini yarış pistine çeviren ’algılaması zor’ sürücülerle ilgili haberleri, üst üste konulduğunda, kentin rakımı yüksek Çankaya tepesini geçecek sayıya ulaştı.
ankara.sendeyolla.com’dan bu konu ile ilgili son haberi gönderen üyemiz,
MS BERKKAN oldu. Eryaman Bozhöyük Caddesi’nin de bir yarış pistine döndüğü,
MS BERKKAN’ın satırlarına şöyle yansıyor:
"Eryaman 3.Etap Özahikent sitesinin önündeki Bozhöyük caddesi yarış pistine döndü! Okulların acılmasına kısa bir süre kaldı ve trafiğin yoğun olduğu, araçların yarışıp düşüncesizce hız yaptıkları caddede yetkililer hiç bir önlem almadı.
Çocukları bırakın, yetişkin birinin bile karşıdan karşıya korkarak geçtiği caddeye yetkililer kesinlikle hız kesici bariyerler yapmalı. Cadde üzerinde çocuklarımızın okula giderken kullandığı kör geçiş yerleri inanılmaz tehlike teşkil etmekte.
Yetkililer, kimsenin canı yanmadan mutlaka önlem almalı. Çift yönlü olan caddeye belli mesafelerde bariyer yerleştirilmeli, çocuklarımız ve bizler güvenli bir şekilde karşıdan karşıya geçebilmeliyiz. Etimesgut belediyesi bu konuda duyarlı davranmalı. Yetkililerden kısa sürede çözüm bekliyoruz.
Editörlerin de nutku tutulur
MS PUSU’nun haberine verdiği, ’Uyan Ankara Sen de Yolla, bir gazeteci doğuyor’ başlığını gördüğümüzde, kısa süreli de olsa bir şaşkınlık yaşadık.
MS PUSU, yani sevgili Bekir Kılıç’ın gönderdiği videoyu sonuna kadar izlediğimizde, yaşadığımız şaşkınlık yerini tarif edilmesi güç bir mutluluğa bıraktı.
İkinci çocuğunun cinsiyetinin belirlendiği ultrason tetkikinin videosunu, bu başlıkla gönderen Bekir Kılıç’a bir kez daha en iyi dileklerimi sunuyor ve videosunu ilk izlediğim anda düştüğüm notu sizlerle paylaşıyorum:
EDİTÖRÜN NOTU: "
ankara.sendeyolla.com’un başarılı üyesi Bekir Kılıç’ın, dünyaya gelme hazırlığındaki bebeğinin, annesinin karnından bizlere ’ilk merhabası’ ile ilgili, editör bile ne diyeceğini şaşırdı. Bütün mutluluklar, Kılıç ailesi ve ankara.sendeyolla.com ailesi ile birlikte olsun."