Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 2006 00:00
Uçan Süpürge, kadınlararası dayanışma ve motivasyon toplantıları için Mor Çatı’nın kuruldugundan beri psikologu olan Feride Yıldırım Guneri ile birlikte illeri geziyor. Trabzon’a gittiklerinde yine kadına yönelik şiddet üzerine konuşuyorlar ve bu konuda önemli bir çağrı yapmak istiyorlar.
İşte Uçan Süpürge’nin çağrısı:
Şiddetin başkenti olan Ankara’dan aile içi şiddetin mücadelesini veren Hürriyet gazetesinin bu köşesinden hep birlikte; "Aile içindeki kadınlar, onları yok etmek isteyen gelenek ve yaklaşımlara karşı birleşsin!" diyelim.
Aile birimi içindeki bütün kadınlar, birbirlerini sevseler de sevmeseler de onları ezen, yıkan, eziyet eden, geri bırakan geleneklere ve uygulayıcılarına, hep beraber aynı sesle ve yüksek bir tonla karşı çıksınlar!
Şiddet ve zarar veren gelenek uygulayıcıları, karşılarında kenetlenmiş bir şekilde yaşlısı-genci ailenin kadınlarını bulsunlar. "Birlikten kuvvet doğar" sözünün bu kadar geçerli olduğu çok az durum vardır, ama hep bir ağızdan çıkan "Dur!", çok gür bir sestir.
Çünkü biz kadınlar başkaları için var olmayı çok iyi bildiğimiz halde, ne kendimiz ne de hemcinslerimiz için var olmayı pek bilmiyoruz.
İşte bu yüzden diyoruz ki; çok geç olmadan biz veya bizden sonraki kuşaklar, sadece başkaları için değil kendileri için de var olmayı öğrenmeli, öğrenmek zorunda. Kulağı çok hoş geliyor da, peki bunu nasıl yapacağız? Bunu yapmak kendimiz ve hayattaki yerimizle ilgili sahip olduğumuz inançlarımızı ve doğrularımızı gözden geçirmek için ilk adımları atmakla başlar.
HEMCİNS DE EZİYOR
Kendi geçmişinde şiddet olan ve çok çekmiş olan kadınlar da, bakıyoruz ki, buna rağmen aynı tuzaklara düşüp kızını veya gelinini veya kardeşlerini ezebiliyor.
Yetiştirilirken ona ezberletilen değerlerden veya çevre baskısından veya kişisel olarak kendini güçlü hissedebilme sırası ona geldiğinden, kıskançlıktan, rekabetten veya korkudan diğer kadınların ezilmesine destek oluyor. Kurtulmasına, farklı bir hayatı istemesine, değişmesine, şiddetten ve sistemden çıkışına kendini ve gelenekleri aşmasına köstek oluyor. "Ben çektim ve çekiyorsam, sen de çek, yoksa ben kendimi çok anlamsız ve boşuna yaşıyor hissederim" der gibi.
Kimliklerini bir erkeğin gözünde sahip oldukları değerle ölçtükleri için (eşleri, oğulları, babaları...) o değeri kaybetmelerini sağlayacak her adım onları korkutuyor.
SEVME AMA ŞİDDET UYGULAMA
Bu yüzden bu çok önemli çağrıyı yinelemek istiyoruz. Gelin artık kadınların kadınlara aile içinde destek olmasına destek olalım. Önce neden böyle değil, diye düşünelim. Neden biz bireysel olarak iyi insanlar olabilirken, etrafımızda farklılığı isteyen kadınlara destek olmuyoruz ve neden onların ezilip yok edilmesine seyirci kalıyoruz? Önce bunu anlayalım ki; çözmek için de bir şey yapabilelim.
Biz diyoruz ki; keşke bir insanı sevip sevmeme duyguları ile ona şiddet uygulama hakkını birbirinden ayırabilsek. Aile içinde kadınlar birleşip çok açık ve net bir dille oğullarına, kocalarına, babalarına bundan sonra şunu diyebilse:
"Biz birbirimizi severiz, sevmeyiz, anlaşırız, anlaşamayız o ayrı konu. Ama bilin ki biz ailenin kadınları olarak artık şiddet ve bize zarar veren geleneklere, temel haklarımızı elimizden alan her türlü yaklaşıma karşı el ele ve tek bir ses olarak karşınızdayız. Birimize yapılan, hepimize yapılmıştır."