Güncelleme Tarihi:
Muhammet BAYRAM/ANKARA, (DHA)- ZİRAAT Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kendileri için şeker pancarı üretiminin sürmesinin vazgeçilemeyecek bir konu olduğunu bildirerek, “Şeker pancarının alternatifi yoktur. Bu konudaki görüşlerimizi de hükümetimize ilettik. Hükümetimizden 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi kararının iptalini bekliyoruz. Bu özelleştirmeden vazgeçilmelidir. Biz, çiftçimiz, tüketicilerimizin sağlığı açısından endişeliyiz. Pancar şekerinin, diğer şeker kaynaklarına göre çok daha sağlıklı olduğunu bilim adamları, bütün uzmanlar dile getirmektedir” dedi.
Bayraktar, Birlik merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Mart ayında fiyatlarda meydana gelen değişimleri ele aldı; patateste yaşanan sorunu ve 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Mart ayında, market fiyatlarındaki artıştan üreticinin yararlanamadığının görüldüğünü, fiyat alınan ürünler içinde Mart’ta üreticide sadece 9 üründe fiyatlar artarken, markette bu sayının 20’yi bulduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Üreticide 12, markette 18 üründe fiyatlar geriledi. Markette 3, üreticide 12 üründe ise fiyatlar değişmedi” dedi.
MARKET FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİM
Yaptıkları tespitlere göre, Mart ayında fiyatı en fazla artan ürünün, marketlerde sivri biber, üreticide ise ıspanak olurken, patlıcanın markette de üreticide de fiyatı en fazla düşen ürünler içinde ilk sırayı aldığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Mart ayında market fiyatlarında portakal, kuru incir ve toz şeker fiyatında değişim görülmedi. Fiyat düşüşü yüzde 23,89 ile en fazla patlıcanda meydana geldi. Patlıcandaki fiyat düşüşünü, yüzde 19,19 ile salatalık, yüzde 14,22 ile pırasa, yüzde 10,99 ile kuru soğan, yüzde 9,31 ile havuç, yüzde 6,10 ile nohut, yüzde 5,14 ile elma, yüzde 4,38 ile kabak, yüzde 4,08 ile yeşil soğan izledi.
Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 28,29 ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını, yüzde 17,84 ile ıspanak, yüzde 12,96 ile karnabahar, yüzde 12,70 ile lahana, yüzde 8,92 ile kaşar peyniri, yüzde 8,87 ile yumurta, yüzde 6,81 ile kırmızı mercimek, yüzde 6,17 ile yoğurt, yüzde 5,50 ile kuzu eti, yüzde 3,88 ile dana eti, yüzde 3,32 ile patates takip etti.”
ÜRETİCİ FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİM
Mart ayında üretici fiyatlarında, havuç, lahana, marul, elma, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru incir ve süt fiyatında değişim görülmediğini belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Patlıcan yüzde 38,46 azalmayla fiyatı en fazla düşen ürün oldu. Fiyat düşüşünde patlıcanı, yüzde 21,95 ile patates, yüzde 19,63 ile salatalık, yüzde 10 ile kuru soğan, yüzde 5,52 ile zeytinyağı yüzde 4,08 ile yeşil soğan izledi.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 29,82 ile ıspanakta görüldü. Ispanaktaki fiyat artışını yüzde 16,67 ile portakal, yüzde 12,77 ile kabak, yüzde 11,83 ile limon, yüzde 11,40 ile sivri biber, yüzde 8,40 ile kuzu eti, yüzde 8 ile karnabahar, yüzde 5,36 ile dana eti, yüzde 3,78 ile yumurta takip etti.”
ÜRETİCİ MARKET FİYAT FARKI
Mart ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının lahanada yüzde 446,22’yi bulduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle konuştu:
“Fiyat farkı lahanadan sonra patateste yüzde 358,33, karnabaharda yüzde 325,68, kuru kayısıda yüzde 297,78, portakalda yüzde 289,14 oldu.
Lahana 5,5 kat, patates 4,6 kat, karnabahar 4,3 kat, kuru kayısı 4 kat, portakal 3,9 kat fazlaya tüketiciye ulaştı.
Bugün üreticide 25 kuruş olan lahana markette 1 lira 37 kuruşa, 40 kuruş olan patates 1 lira 83 kuruşa, 81 kuruş olan karnabahar 3 lira 45 kuruşa, 9 lira olan kuru kayısı 35 lira 80 kuruşa, 70 kuruş olan portakal 2 lira 72 kuruşa satılıyor.”
Üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışının ıspanakta görüldüğünü, ıspanağın yanı sıra portakal, kabak, limon, sivri biber, kuzu eti, karnabahar, dana eti ve yumurtada fiyat artışları yaşandığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“Ispanakta ve karnabaharda sezon sonuna yaklaşılmasıyla birlikte hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyatlara yansıdı. Portakalda hasadın sonuna gelinmesi nedeniyle fiyatlarda artış görüldü. Limonda da Çukurova bölgesinde hasadın bitmesi fiyatları artırdı. Kabak ve sivri biber gibi ürünlerde talepteki artış fiyatları yükseltti. Patlıcan, salatalık, yeşil soğan ve maydanoz gibi ürünlerde artan hava sıcaklıklarının hasat edilen ürün miktarını artırması fiyatların düşmesine yol açtı. Zeytinyağında da alımların yavaşlamasıyla birlikte fiyatlar düştü. Kuzu ve dana etindeki fiyat yükselişi, kuzuda dönemsel olarak arzdaki sıkıntı, dana etinde ise esas olarak yem fiyatlarındaki artıştan kaynaklandı.”
‘PATATESTE ÇİFTÇİMİZİN SIKINTISI DEVAM EDİYOR’
Patateste çiftçinin sıkıntısının devam ettiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“İç tüketimin yaklaşık 4,1 milyon ton, tohumluk kullanımının 400 bin ton civarında olduğu patateste, üretim 4,8 milyonu bulduğunda pazarlama da sorunlar baş gösteriyor. Arzdaki fazlalık arz talep dengesini arz lehinde bozdu. Bunun sonucu olarak da patates fiyatları fevkalade düştü. Yaşanan pazarlama sorunundan en fazla üreticimiz etkileniyor. Pazarlama problemlerinin çözümüne katkı sağlaması bakımından girişimlerimizle ton başına 50 lira ihracat iadesi verildi ama ihracatta yaşanan sorunlar üreticilerimizi olumsuz etkilemeye devam etti. Ortalama olarak bakıldığında patates fiyatı 40 kuruş olsa da Niğde ve Nevşehir’de fiyatlar 15-20 kuruşa kadar geriledi.
Son yaptığımız çağrıdan bu yana depolarda yaklaşık 50 bin tonluk azalma oldu. Yine de hali hazırda Niğde ve Nevşehir’de 300-350 bin ton patates alıcı beklemektedir. Bu durum üreticimize fevkalade sıkıntı yarattı. Bu patatesin yaklaşık yüzde 70’i üreticilerimize aittir. Niğde ve Nevşehir’de hemen her patates üreticimizde depo bulunmakta ve bu depolarda önemli miktarda patates alıcı beklemektedir.
Bilindiği üzere bu yıl hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyretmiştir. Bu durum depoda alıcı bekleyen patatesin muhafazasını olumsuz etkilemiştir. Bunların bozulma ihtimali yüksektir. Her geçen gün ürün daha çok zayi olmaktadır. Zayi olan üreticilerimizin alın teridir. Depoların boşaltılması da üreticimize ek maliyet getirmektedir.
Pazarlama sorunu yaşayan ve yeterli gelir elde edemeyen üreticimiz, bir sonraki üretim sezonu için ihtiyacı olan finansmanı karşılayamayacaktır. Başta patates olmak üzere üreticilerimizin pazarlama sorununun kalıcı olarak çözümlenebilmesi, üretim ve fiyatta istikrarın sağlanabilmesinin yolu üretim planlamasından geçmektedir. Üretim alanları Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Üretim planlaması yapılamıyorsa bunun sorumlusu çiftçimiz değildir. Devletin sorunudur.
Tabii üreticimizin talepleri var. Bankalara olan borçları bulunuyor. Bunları ödemekte zorluk çekecekler. Banka borçlarının yapılandırılmasını istiyorlar. Bundan dolayı zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan kredi borçları, vergi, SGK prim borçları ertelenmelidir. Başbakanlık Afet Fonu’ndan bu üreticilerimize mali destek sağlanmalıdır. Bu üreticilerimizin, üretime devam edebilmeleri için patates tohumluğu yardımı yapılmalıdır. Patatesin sanayiye entegrasyonunu sağlamak suretiyle, patateste üretim ve işleme çeşitliliği sağlanmalıdır. Bunlarla ilgili çalışmalarımız devam edecek.
Üreticilerimizin alın terinin karşılığını alması ve binbir emekle ürettikleri ürünün zayi edilmeden değerlendirilmesi en büyük temennimizdir.”
ANTALYA’DA YAŞANAN HORTUM
Son yıllarda yaşanan afetlerin de çiftçiye oldukça sıkıntı verdiğini vurgulayan Bayraktar, “En son, Antalya’da Çarşamba gecesi gerçekleşen hortum nedeniyle Aksu ve Muratpaşa ilçelerimizde seralarda ve buğday tarlalarında hasar meydana geldi. Bu alanlarda hasar tespitleri bir an önce yapılmalı ve çiftçimizin mağduriyeti giderilmelidir. Zarar gören alanlarda çiftçilerimizin, primlerin yüksekliği veya tarım alanlarının çiftçi kayıt sistemi (ÇKS) kapsamı dışında kalması nedeniyle sigorta yaptıramadıkları görülüyor. Başbakanlık Afet Fonu’ndan zarar gören çiftçilerimize yardım yapılmalıdır” dedi.
14 ŞEKER FABRİKASININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ
Son günlerin tarımda değişmez gündem konularından biri haline gelen şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de değinen Bayraktar, şöyle konuştu:
“Bilindiği gibi, Türkşeker'in, Afyonkarahisar, Alpullu, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat’tan oluşan 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili ihale ilanı, 21 Şubat 2018 tarihli Resmi Gazete’de yer aldı ve özelleştirme süreci başladı.
Stratejik olduğu tartışılmaz bir ürün olan şekerin hammaddesi olan şekerpancarının üretimi çiftçimiz için vazgeçilmez tarımsal bir faaliyettir. Öyle ki ülke çapında 3,4 milyon dekar alanı şeker pancarı üretimi için ayırıyoruz. Bu alanda geçen yıl 105 bin pancar üreticisi çiftçimiz, 20,8 milyon ton şeker pancarı üretimi gerçekleştirdi. Sadece çiftçimiz değil, 60-65 bin mevsimlik işçimiz de şeker pancarı üretiminde çalıştı.
Katma değeri yüksek bir ürün olan pancarın, posası, yaş ve melaslı kuru küspesi de hayvancılıkta ucuz hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Aynı büyüklükteki orman alanından üç kat daha fazla oksijen sağlayan şeker pancarı toprağı da organik madde açısından zenginleştirmekte, münavebeli tarımda ekilecek diğer ürünlerde de verim artışına sebep olmaktadır.
Özelleştirilecek 14 fabrikaya 1575 köyümüzden 47 bin 758 çiftçimiz pancar vermektedir. Bu çiftçilerimiz, 1,25 milyon dekar alanda üretim yapmaktadır. Bu fabrikalar, 4 binin üzerinde çalışanla, 7 milyon ton şeker pancarı işlemekte ve 947 bin ton şeker, 322 bin melas, 2 milyon 74 bin ton yaş küspe üretmektedir.
Yani bu fabrikalar küspe, melas temin ederek o bölgede hayvancılığın gelişmesine, hatta sosyo ekonomik yapının gelişmesine fevkalade büyük katkı sağlıyor.
Bizim için şeker pancarı üretiminin sürmesi vazgeçilemeyecek bir konudur. Biz, çiftçimiz, tüketicilerimizin sağlığı açısından endişeliyiz. Pancar şekerinin, diğer şeker kaynaklarına göre çok daha sağlıklı olduğunu bilim adamları, bütün uzmanlar dile getirmektedir.”
Son yapılan kanun değişikliğinde, nişasta bazlı şeker kotası konusundaki düzenlemenin de yer aldığını bildiren Bayraktar, “Basında nişasta bazlı şeker kotasının yüzde 5’e indirileceği, glikozun bu kapsamdan çıkarılacağı haberleri yazılmaktadır. Glikoz kapsam dışına çıkarılırsa, nişasta bazlı şeker kotasının düşürülmesinin bir anlamı kalmaz. Firmalar bu yolu kullanarak nişasta bazlı şeker kotası dışında glikoz üretir ve kotayı anlamsız kılarlar. Cargill gibi firmalara da gün doğar. Zaten günümüzde de denetim yetersizliğinden merdiven altı üretimi de ilave ettiğimizde kotanın çok üzerinde nişasta bazlı şeker üretiliyor” dedi.
Bayraktar, şeker üretiminde şeker pancarının alternatifinin olmadığının açıkça görüldüğünü belirterek, “şeker pancarının alternatifi yoktur. Bu konudaki görüşlerimizi de hükümetimize ilettik. Hükümetimizden 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi kararının iptalini bekliyoruz. Hükümetimizden çiftçi ve işçileri memnun etmesini, Türkşeker bünyesinde bu fabrikaların üretime devam etmesini istiyoruz. Bu özelleştirmeden vazgeçilmelidir” diye konuştu.
SORULARI YANITLADI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, basın toplantısında basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Bayraktar, nişasta bazlı şeker kotasının yüzde 5’e düşürülmesini, bunun yeterli olup olmadığı sorusuna şu yanıtı verdi:
“Yüzde 5 meselesi değil. Problem glikozun serbest bırakılmasıdır. Glikoz serbest olduğu zaman kotaların yüzde 5’e düşürülmesi bir anlam ifade etmiyor. Daha önce de biliyorsunuz bu kotalar yüzde 10 olarak açıklandı. Bakarlar Kurulu kararıyla da yüzde 50 civarında artırılabiliyordu yani yüzde 15’e çıkabiliyordu.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus şu; merdiven altı ve kayıt dışı anormal bir üretim var. Devlet bunu önleyemiyor yani kontrol mekanizmaları çalışmıyor. Cezai müeyyideler yeterli değil. Kota dışında anormal bir üretim var. Dolayısıyla sadece kotaların düşürülmesi yeterli olmaz. Denetim mekanizmalarının kurulması fevkalade önemlidir. Bir de glikozun serbest bırakılması bu kotanın ehemmiyetini de ortadan kaldırıyor.”
Bayraktar, bir basın mensubunun, “Bu durumda şeker kurulunun aktif hale getirilmesi öncelikle gündem konusu olması gerekmiyor mu?” şeklindeki sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Şeker Kurulu bugüne kadar çok iyi görev yaptı mı? Bu da tartışma konusudur. ‘Kayıt dışı üretim var’ diyoruz. ‘Merdiven altı üretim var’ diyoruz. ‘Kota dışı üretim var’ diyoruz. Denetleme daha önce Şeker Kurulu’na aitti. Görevini yapabildi mi? Etkin bir şekilde yapmadı.
Ama benim gözlemlediğim şey yapmadığı. Bundan sonra yapar mı yapmaz mı? Onu da bilemem. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bünyesinde bu işi yapar mı yapmaz mı? Ama her şeye rağmen söylüyorum bu işin denetlemesi yapılmadığı, cezai müeyyideler artırılmadığı takdirde kota mota hepsi hikaye. Bunlar çözüm değil. Kayıt dışı üretim devam edecektir. Bu kotanın belki iki misli üç misli piyasaya nişasta bazlı şeker sürülecektir.
SOSYAL TARAFLAR BU FABRİKALARIN ÖZELLEŞMESİNE KARŞILAR
Burada sosyal taraflar. Kim bunlar? Ziraat Odaları, çiftçi örgütleri, işçi örgütleri, tüketici dernekleri. Bunlar bu fabrikaların özelleşmesine karşılar. Görüşlerini de beyan ediyorlar. Burada hükümetin iddiası şu; bu fabrikalar özelleştiğinde bir üretim kaybı olmayacak, iki istihdam kaybı olmayacak. Biz de daha önceki özelleştirmeleri örnek veriyoruz. Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, TEKEL, Orman İşletmeleri vesaire. Bunlarda hem istihdamda hem de üretimde kayıpları olmuş. Örnekler önümüzde. Şimdi bu fabrikalar önümüzde, bu özelleşen fabrikaların üretim yaptığı bölgelerde pancarın poları düşük. Türkşeker’in bünyesinde kâr yapan fabrikalar da var. Poları yüksek olan bölgelerden alım yapan fabrikalar kâr yapıyor. Poları düşük olan fabrikalardan alım yapan fabrikalar kârda değil. Ama Türkşeker toplamda kârda. Zarar eden fabrikaları absorve edebiliyor, yürütebiliyor.
‘ALAN İŞADAMI, ‘BU İŞTEN ÇEKİLİYORUM’ DERSE NE OLACAK?’
Özelleştirmeden sonra fabrika kar yapmadı. İşadamı bir sene iki sene dayandı. ‘Bu rantabl, verimli değil. Ben bundan vazgeçiyorum’ derse ne olacak? Yani bizim iddiamız o. Poları düşük bu fabrikalar Türkşeker’in bünyesine üretime devam edebilir. Ama özelleştirdiğiniz zaman kâr yapmayabilir. Tabii işadamı bunu babasının hayrına almıyor, ekonomik bir faaliyet için alıyor. Para kazanmak üzere alıyor. Para kazanamazsa, ‘ben bu işten çekiliyorum, veya ben fabrikayı rantbal, verimli hale getirmek için işçiyi, pancar alımını azaltıyorum, ceza verseniz de buna da yapabileceğim bir şey yok. Buna da razıyım’ derse ne olacak? Bunları iyi düşünmek, iyi değerlendirmek lazımdır. Bizim de söylemeye çalıştığımız budur.
İstihdam konusunda işçilerin, üretim konusunda da çiftçilerin kaygısı var. Çiftçi örgütleri, işçi örgütleri bu durumdan kaygılarını belirtiyorlar hadise bu. İnşallah dikkate alınır ve bundan vazgeçilir.
‘PATATES ÜRETİCİMİZE DESTEK VERİLMESİ GEREKİYOR’
Bayraktar, patatesle ilgili bir soru üzerine şu bilgileri verdi:
“Patates konusunda stoklarda üreticinin maliyeti hızlı bir şekilde artıyor. Şuan depolarda patatesler bozulmaya da başladı. Bizim patates tüketin çağrımıza, o bölgelerden, değişik bölgelerden olumlu cevaplar geldi. Bir miktar patates tüketimi arttı. Verilen destekle bir miktar ihracat da oldu. Bütün bunlara rağmen biz stokları 300-350 bin tona indirdik. Burada üreticimizin tekrar tarlaya çekilmesi ve üretim yapabilmesi adına üreticimize bir destek verilmesi gerekiyor. Banka borçlarının yapılandırılmasını bunun için talep ediyoruz. Bunun dışında da hükümetimiz tarafından bir yardım yapılması lazım. Bunu yapmazsak ne olur? Üreticimizin önümüzdeki yıl tarlaya girme şansı olmaz. Üretim düşerse o zaman arz ve talep dengesi talep lehinde bozulduğu zaman fiyatlar artacaktık.
Manidar olan bir şey var. Üreticimiz Nevşehir ve Niğde’de 15-20 kuruşa patatesi satıyor. Türkiye ortalaması 40 kuruş. Tüketici bunu 2 liradan yiyor. Manidar olan budur. Stoka müsait olmasa anlarız. Birkaç gün içinde bozulacak. Zayiatı çoktur. Bir miktar makas kabul edilebilir ama patates stoka müsait. Nasıl oluyor da bu kadar makas oluyor? Bunu anlamakta fevkalade güçlük çekiyorum. Bu manada da kontrol mekanizmalarının devrede olması lazım. Benim üreticim 20 kuruşa patates satamazken tüketici bundan istifade edemiyor. Tüketici 2 liraya patates yiyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Ve üretici açısından da sürdürülebilir değildir.”
‘ET FİYATLARI MESELESİ TAMAMEN MALİYETLE İLGİLİDİR’
Bayraktar, et fiyatlarıyla ilgili bir soru üzerine de “Et fiyatları meselesi tamamen maliyetle ilgilidir. Biz her zaman söylüyoruz. Yem maliyetlerini aşağı çekemediğimiz takdirde bizim et fiyatlarını aşağı çekme şansımız yoktur. Yem fiyatları sürekli artıyor. Bu ülkenin et ihtiyacını ithalatla da karşılayamazsınız. Gıda talebini ithalatla karşılama ihtimaliniz yoktur. Türkiye’ye, Güney Amerika’dan, oradan buradan çok kaliteli etler de gelmiyor. Yurt dışından gelen etler, bizim üreticimizin ürettiği kaliteli etlerle mukayese edilmez. Burada bir şekilde üretici desteklenmelidir. Üreticimizin desteklenmesi demek et üretiminin desteklenmesi demektir. Yani üretimi desteklemek zorundayız. Ben inanıyorum ki üreticiyi desteklediğimizde biz çok rahatlıkla 1,5 milyon ton civarında kırmızı et üretimine ulaşırız. Bugün 1 milyon tonlar civarındayız. Problem burada. Ama 1,5 milyon tona ulaşabiliriz. Üretici desteklenecek bunun başka yolu yok.”
Bir basın mensubunun “Yem maliyetlerinden kaçmak için hayvanların erken kesildiği iddiası doğru mu?” şeklindeki sorusunu Bayraktar, “Bize öyle bir bilgi gelmedi. Ben bunu sizden duyuyorum. Üretici para kazanamazsa hayvanını kesiyor zaten. Bu her zaman böyle olmuştur. İdeal kiloya ulaşmadan kesiyor. Para kazanacağı kiloya ulaşmadan kesiyor, ama para kazanamıyorsa hayvanını kesiyor. Bu şekilde bir bilgi gelmiş değil ama şu an problem şu; maliyetler yüksek dolayısıyla fiyatlara yansıyor” şeklinde yanıtladı.
Bayraktar, bir soru üzerine, şeker fabrikaları konusunda hükümetten bir sonuç beklediklerini bildirerek, “Hem işçi hem çiftçi örgütleri hem de tüketici dernekleri olarak, Türkiye’de bu kadar sosyal kesim, ‘özelleştirmeyin’ diyorsa buna bir olumlu cevap vermelerini bekliyoruz” diye konuştu.
‘İSRAİL’İN VAHŞETİNE BİR AN ÖNCE SON VERİLMELİ’
Bayraktar, Filistinlilerin “Toprak Günü” mitingine İsrail güvenlik güçlerinin saldırmasını, 16 Filistinliyi katletmesini, binden fazla Filistinliyi ise yaralamasını, 5 milyon çiftçi adına şiddetle kınadı. Şemsi Bayraktar, “Bu vahşete bir an önce son verilmeli, İsrail saldırganlığına ‘dur’ denilmelidir” dedi.
FOTOĞRAFLI