Gamze KOLCU
Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 2010 00:00
Yeşilçam’ın unutulmaz kadın karakterlerinden “10 parmağında 10 marifet bulunan” Lale Belkıs yıllarca Türk filmlerinin kötü kadını rollerini üstlendi. Belkıs, filmlerde kötü kadın olmadığını, karakter oyuncusu olduğunu söyledi.
TÜRK Sineması’nın en güzel kadınlarından birisi Lale Belkıs. Tartışılmaz güzelliği, kusursuz oyunculuğu ile Yeşilçam filmlerinin gerçek kadınlarından. Bir yanıyla zarif, bir yanıyla son derece acımasız
film karakterlerine hayat veren Belkıs, 13. Uluslararası Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nin onur ödülüne layık görüldü. Türkiye’de sanatçıya değer verilmediğini, yeni nesil oyuncuların her şeyi çabuk tükettiğinin altını çizen Belkıs, Ankara Hürriyet’in sorularını yanıtladı.
Lale Belkıs konuşmasıyla, giyimiyle Türk Sineması’nda kendi tarzını yarattı. İnsanlar da bunun farkında...
İnsanlar güzel ve başarılı olan şeyleri çabuk fark ediyor. Ben sevgi ile büyüdüm, saygı ile hayatımı devam ettirdim. Hayatta yapılan her şeyin karşılıklı olduğunu düşünüyorum. İnsanlar bana saygı duyuyor ben de onlara saygı duyuyorum. Benim önüme de bir sürü olanak çıktı, ama ben hiçbir zaman kamuoyunun bana verdiği saygıyı rencide etmek istemedim. Karşıma çıkan fırsatları değerlendirseydim eğer kendime saygım kalmazdı.
Senaryo dışına çıkmadım
Çok farklı rollerde yer aldınız. Oynamak istemediğiniz karakterler oldu mu?Hayır, hiç böyle bir sorun yaşamadım. Oynadığım roller zaten kendiliğinden ortaya çıktı. Ve kendi akışında beyaz perdeye aktarıldı. O zaman çok gençtim, düşüncelerim, bazı şeyleri kabul edişim hep bu şekilde yön buldu.
Özellikle Türk Sineması’nda bazı roller, oyuncuyla bütünleşir. Benzer roller oynamanın sıkıntısını yaşadınız mı?En büyük sıkıntım kötü kadın olarak anılmak oldu. Benim avantajım ya da dezavantajım, iyi bir görünüşümün olmasıydı. Yerine, saatine göre giyinmeyi bildim her zaman. Ben ne kendi kurallarımı ne de başkalarının kurallarını bir senaryoda uyguladım. Senaryo neyse onları uyguladım.
Sansasyonel değilim
Neden yarım bıraktınız sinemayı?Ben toplumda ses getirecek, büyük işler yaptım. Milli manken ünvanını kazandım. Tiyatroda oynadım, önemli yönetmen ve oyuncularla filmler yaptım, plaklar yaptım, şiirler yazdım, resim yapıyorum... Ama kendinden söz ettirmek için sansasyonel olmak gerekiyor, o da bende yok. Hatırlanmak için bir olay yaratmak gerekmiyor. Yıllarca ben yaşam savaşı verdim. Onca emekten sonra Uçan Süpürge beni hatırladı ve onur ödülünü aldım. Hatırlanmak beni çok mutlu etti. Güzel şeyler yapınca karşılığının böyle olması güzel.
Başarılı bir müzik yaşantınız oldu. Müzikte bu kadar başarılıyken neden devam etmediniz?Müziği keyif için yaptım. Yaşam felsefeme uygun sözler yazdım, anılara sadık kaldım. Menajerim yoktu. Plak şirketleri de devam etmedi. Son plağımın basıldığı yıllarda, çalıştığım şirket plağı piyasaya çıkarmak için para istedi. Parayı vermedim ve plakların hepsini toplayıp Kızılay’a verdim.
Yeterince emek verilmiyor
Türk Sineması’nın başarılı oyuncularından biri olarak, yeni oyuncuları nasıl değerlendiriyorsunuz?Başarılı yapımlar da var, iyi oyuncular da var. Fakat son yıllarda yapılan işlerin çoğu yerlerde geziyor. Sıradan oyunculuklar sergileniyor ve emek verilmiyor. Farklı rolleri oynayan oyuncuların sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Yeni oyuncular her şeyi çabuk tüketiyor.
İstanbul’da yaşamanıza rağmen sık sık Ankara’ya geliyorsunuz. Ankara ile İstanbul’u kıyaslar mısınız?Ankara’nın insanı daha güvenilir bence. İstanbul’da şehrin hızından insanların birbirlerine güveni iyice azaldı. İstanbul tam anlamıyla bir karmaşa şehri oldu. İstanbul’un karmaşasından sıkıldığım zamanlarda, fırsat buldukça Ankara’ya geliyorum. Ankara’nın dinginliğini seviyorum. Ayrıca Ankara’da ulaşım, İstanbul’a oranla çok daha rahat. Gitmek istediğin bir yere çok rahat şekilde ulaşabiliyorsun.
İyi-kötü ayrımını kabul etmiyorum
UÇAN Süpürge bu sene “Kötülük” dedi ve sinemada yer alan kötü kadın ayrımına değindi. Sinemada yıllarca ‘kötü kadın’ tiplemesini canlandıran biri olarak, siz bu ‘kötü kadın’, ‘iyi kadın’ ayrımı hakkında ne düşünüyorsunuz?-Festival bu sene mükemmel bir konuya değindi. Fakat ben böyle bir ayrım yapılmasını istemiyorum. Oynadığım roller nedeniyle, yıllarca bana kötü kadın denildi. Bu çok yanlış bir şey. Böyle bir yakıştırmayı katiyen kabul etmiyorum. Filmde, karakter vardır. Sen iyi kadını oynayacaksın, sen kötü kadını oynayacaksın diye bir şey yok. Film içinde karakter büyük değişikliklere de uğrayabilir. Dağınık Yatak filminde oynadığım kadın bir noktadan sonra iyi bir kadın oluyor. Filmin içindeki psikolojik duruma göre değişir, tamamen tartışılır.