Güncelleme Tarihi:
Ankara’da farklı çevrelerce sıkça konuşulan konular arasında yer alan “ANKADEMİ: Şehir ve üniversite” buluşmaları aralıksız sürüyor. Ankara, Hacettepe, Gazi, ODTÜ, Bilkent, Ankara Yıldırım Beyazıt, Atılım, TED ve TOBB ETÜ’nün ardından 10’ncu buluşmada Başkent Üniversitesi’ne konuk olduk. Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü Deniz Gürel ve Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, gazetemiz ekibiyle birlikte Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal, üniversite üst yönetimi ve bilim insanlarıyla kent-üniversite ilişkisini konuştu. Ankademi için teşekkür eden ve “Başkent’teki üniversitelerin sesi olarak tüm Ankara’ya bu üniversitelerimizin yaptıklarını, konumlarını, öğrencilerini, şehre olan etkinliklerinin sunulması açısından son derece önemli bir toplantı” diyen Rektör Ali Haberal şunları söyledi:
HÜRRİYET’E TEŞEKKÜR EDİYORUZ
Hürriyet üniversitelerle ilgili geniş bir yazı dizisi hazırladı. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Başkent’teki üniversitelerin sesi olarak tüm Ankara’ya bu üniversitelerimizin yaptıklarını, konumlarını, öğrencilerini, şehre olan etkinliklerinin sunulması açısından son derece önemli bir toplantı. Başkent Üniversitesi sağlık alanında kurulan ilk vakıf üniversitesi. 1993 yılında sayın hocamız Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından içinde bulunduğumuz Bağlıca kampüsü kuruldu. Kuruluşundan bu yana gelindiğinde 11 fakültemiz, 6 meslek yüksekokulumuz, 7 enstitümüz, 1 devlet konservatuarımız ve 1 yabancı diller okulumuz olmak üzere geniş bir kadroya sahip olduk. Başkent Üniversitesi’nin ana yapısı sağlık olması nedeniyle sağlığı ilgilendiren fakülteler öncelikli olarak kuruldu. Bunların başında da tıp fakültemiz gelmekte. Yine diş hekimliği fakültemiz önemli adımlarından biri de bu fakülteleri destekleyen ara elaman gücünün yetişmesini sağlayan sağlık bilimleri fakültesi ilk olarak Başkent Üniversitesi’nde kurulan bir fakülte. Devamında da diğer fakültelerimiz mühendislik, güzel sanatlar mimarlık ve tasarım, işletme, ticari ilimler, eğitim fakültemiz ki vakıf üniversiteleri içinde eğitim fakültesi son derece az sayıdadır. Başkent Üniversitesi’nde sağlığın yanı sıra eğitime verdiği önemin bir katkısı olarak da eğitim fakültemiz kuruldu.
3 BİN 600 DÖNÜMLÜK KAMPÜS
Bugün itibarıyla Ankara dahil olmak üzere birçok okullarımızdaki öğretmenlerin yetişmesinde en önemli katkıyı sağlayan fakültelerin başında gelmektedir. Yine iletişim fakültemiz alt yapıları ve donanımlarıyla birlikte Başkent Üniversitesi’nin en önemli adımlarından birini oluşturmaktadır. Başkent Üniversitesi’nin genel yapısına bakıldığında Ankara için genel bir değerlendirme yaparsak; Ankara’da 3 ana kampüsümüz mevcut. Bağlıca kampüsü yaklaşık 3 bin 600 dönüm gibi çok geniş bir alana yerleşmiş bir kampüstür. Bunun yanı sıra Kahramankazan kampüsümüz ve Bahçelievler’deki sağlık kampüsümüz olmak üzere Ankara’da 3 kampüste eğitim ve sağlık hizmetlerini sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra Ankara’daki diğer donanımlarımıza bakıldığında Ayaş’ta önemli bir fizik tedavi rehabilitasyon merkezimiz var. Yapracık’ta geriatri psikososyal merkezimiz, Ümitköy’de, Yenikent’teki polikliniklerimiz, diyaliz merkezlerimiz, Ankara içindeki genel yerleşimlerimiz. Başkent Üniversites’inin önemli özelliklerinden birisi de Ankara dışındaki yerleşimleridir. bugün itibarıyla Başkent Üniversitesi Şanlıurfa’dan Yalova kadar Türkiye’nin her yerinde sağlık tesisleri olan bir üniversitedir. Öncelikli olarak Adana, Konya, İstanbul, İzmir, Alanya olmak üzere Ankara ile beraber toplam 6 ilde sağlık sistemlerimiz, uygulama araştırma merkezlerimiz var.
TÜRKİYE GENELİ 10 BİN 500 ÇALIŞANIMIZ VAR
Bunun yanı sıra toplamda 16 diyaliz merkezimiz var. Hemen hemen her yerde Tokat Zile’den Yalova’ya kadar birçok yerde sağlık hizmetlerini sürdürmekteyiz. Bugün itibarıyla Başkent Üniversitesi’nin genel durumuna bakıldığında Türkiye genelinde 10 bin 500 civarında çalışanımız var. Öğrenci sayısına bakıldığında ise son rakamlarımız ise 13 bin 332. 1993 yılında kurulan üniversitemiz genç bir üniversite, yaklaşık 25. yılına geldiğimiz bu günlerde mezunlarının da önemli bir rakama ulaştığını görüyoruz. Toplam sayımız da 26 bin 554. Bu kadar geniş bir öğrenci sayısına sahip olan üniversitemizin en kuvvetli yönlerinden birini de akademik kadromuz oluşturuyor. bin 491 akademik personelimiz mevcut. Bütün akademik kadrolarımız Ankara dışında da, uygulama araştırma merkezlerinde Ankara’ya bağlı olarak eğitim ve sağlık hizmetlerini sürdürmektedirler. Bu üniversitemizin en büyük ayrıcalıklarından biridir.
YAPILAŞMANIN DAHA DÜZENLİ OLMASI LAZIM
Başkent Üniversitesi’ne bakıldığında bulunduğu konumda yerleşim alanı 3 bin 600 dönümlük alan Ankara’ya 20 km uzaklık bir mesafede. Burası bir bozkırdı bir tek bodur ağacı olan bir alandı. Bugün itibarıyla bu alan tümüyle yeşil bir Başkent ormanı Ankara’nın bir nefes alacak hali durumuna gelmiştir. Yaklaşık 4.5 milyon ağaç, yaşayan canlılarıyla, kuşlarıyla, köpekleriyle diğer yaşayan varlıklarıyla ayrı bir doğa alanı. Hocamızın da her zaman söylediği genel slogan ‘tarlalar betonlaşmasın Türkiye aç kalmasın’ sloganı. Bugün itibariyle baktığımızda gündeme gelecektir. Betonlaşmanın getirdiği bir düzensizlik görüyoruz. Bu ortamda Başkent ormanı sadece üniversitedeki öğrencilerimiz ve çalışanlarımıza değil çevreye de çevrede yaşayan insanların da nefes alacağı bir hale gelmiştir. Hatta öyle bir durum yaratılmıştır ki bugün birçok gazetenin ilanlarına bakıldığında dairelerin satımında Başkent Üniversitesi ormanına karşı diye ifadeler de kullanılmaktadır. Şehirlerin farklılığı ayrıcalığı içinde bulunduğu parklarıyla yeşil ortamlarıyla anılır. Bu şekilde tarihi şehirler büyük şehirlerin farklılığı bu yöndedir. Nüfus artışına bağlı olarak da tabi ki yapılaşma olacaktır ama bunların daha düzenli olması lazım. Üniversitemizin bulunduğu konum itibarıyla Eskişehir Yolu üzeri bilindiği gibi resmi dairelerin, bakanlıkların ve Ankara’nın belirli sayıdaki büyük üniversitelerin yerleştiği bir aks haline gelmiştir. Dolayısıyla bu konumun getirdiği hızlı yapılaşma beraberinde de diğer sorunları da gündeme getirmektedir, bunların başında da ulaşım gelmektedir.
TOPLU TAŞIMA ÖN PLANDA TUTULMALI
Bizim üniversite olarak öğrencilerimize sağladığımız en büyük imkan tümüyle ulaşım ücretsiz gerçekleştirilmektedir. Tunus ve Sıhhiye ana arter olmak üzere 27 noktadan 363 sefer her gün üniversite tarafından ücretsiz karşılanıyor. Üniversitenin şehre katkılarının yanında üniversitenin de belediyelerden büyükşehirden beklentileri vardır. Özellikle Eskişehir Yolu üzerindeki bu yoğun trafik sorununun çözümünde toplu taşımanın ön planda tutulması gerekir. Bugün metro çalışmaları belli noktaya kadar gelmiştir, ancak şehirleşme orada kalmadığı için geri kalan bölgede ulaşımın sağlanmasında yeniden bir planlamanın gözden geçirilmesi önem arz etmektedir. Başkent Üniversitesi sadece eğitim ve sağlıkta değil kendi bağlı olduğu kurumlarıyla da farklı bir ayrıcalık yaratmaktadır. Süt ürünleriyle, çalışanların kılık kıyafetlerine yönelik atölyeleriyle, kendi iç dinamiklerinde kendi ihtiyaçlarını karşılamasının yanı sıra toplumun sağlığına da özellikle de GDO’suz süt ürünleriyle de ayrıcalık yaratmaktadır.
DİREKT UÇUŞ ANKARA’YA KATKI SAĞLAR
Yine Ankara genelinde bakıldığında Kızılcahamam ve Gölbaşı’nda üniversitemize bağlı iki tane otel bulunmaktadır. Özellikle Kızılcahamam’daki termal otel ve tesisin termal açıdan bir önemi vardır. Bugün Kızılcahamam’ın bu noktaya gelmesinde Başkent Üniversitesi’nin tanıtımının çok büyük katkısı olmuştur. Başkent Üniversitesi Kızılcahamam’a yerleştikten, otel açılımından sonra o alanda birçok tesisler yatırımlar yapılmıştır. Bunlar da Ankara’nın sağlık turizmine ve ticaretine önemli katkılar sağlamıştır. Yine birçok bilimsel toplantılar bu otellerde gerçekleştirilmektedir. Sağlık turizminin yanında kongre turizmi de mevcuttur. Ankara’nın bu konuda da bir farklılığı ortaya çıkmaktadır. Ankara’nın en büyük özelliği bir üniversite bilim kenti olması, bunun yanında önemli bir sağlık kenti olmasıdır. Bugün Türkiye geneline bakıldığında Türkiye’nin en önde gelen fakülteleri hastaneleri Ankara’da bulunmaktadır. Sağlık turizminin önemli bir hale geldiği günümüzde Ankara’nın sağlık turizminde ki ayrıcalığını göz ardı edemeyiz. Bu aşamada da Ankara’ya direkt ulaşımın bir şekilde sağlanması yurtdışı bağlantılarının da Ankara üzerinden daha yoğun olarak gerçekleştirilmesi şehre önemli bir katkı sağlayacaktır.
ORGAN NAKLİ KONUSUNDA BAŞKENT’İN YERİ AYRI
Yine Ankara’nın önemli ayrıcalıklarından biri de bir savunma sanayii şehri haline gelmesidir. Bugün önemli kuruluşlarıyla savunma sanayiinde Ankara Türkiye’nin kalbidir. Ve öyle olmaya devam edecektir. Savunmasız ülkelerin ayakta kalması çok zordur. Dolayısıyla başkentin bu konuda da ayrıcalığının olduğunu unutmamalıyız. Başkent Üniversitesi sağlık alanında son derece önemli hizmetler gerçekleştirmektedir. Bu hizmetlerin ilki üniversitemiz kurucusunun sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın 1975 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde başladığı böbrek nakillerinin daha sonra karaciğer nakli ve diğer organ nakilleriyle Başkent Üniversitesi tarafından Türkiye’nin her yerine yayılmasıdır. Bugün organ naklinde Türkiye bu konuma gelmişse bu işin temelinde Başkent Üniversitesi’nin bir ayrıcalığı vardır. Yine sağlıkta yıllık olarak verdiğimiz poliklinik hizmetleri 2 milyon 600 bin kişiye ulaşmış durumdadır. 150 bin yatan hastaya yıllık tedavi imkanı sağlanmaktadır. 60 bin civarında yıllık her düzeyde ameliyatlar gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla Başkent Üniversitesi bilime bu alanda da bütün akademik kadrolarıyla çok önemli ve farklı hizmetler vermektedir. Tabi sadece olayı sağlık ve tıp fakültesi olarak göremeyiz. Artık üniversitelerde de bir 3. kuşak üniversite terimi gündeme gelmektedir. Üniversite sanayi işbirlikleri ön plana çıkmaktadır.
BİLİM BİZDE TOPLANIR BİZDEN YAYILIR
Başkent Üniversitesi’nin verilmesinin ayrı bir hikayesi var. Bu konu Hacettepe Üniversitesi’nin kurucusu değerli hocamız merhum İhsan Doğramacı’nın da içinde bulunduğu bir ortamda adı konmuştur. Ankara’da kurulmak istenen vakıf üniversitesinin adı Başkent olsun diye. Başkent Üniversitesi bu şekilde ortaya çıkmıştır. Başkent Üniversitesi’nin logosuna bakıldığında bilim bizde toplanır bizden yayılır prensibidir. Başkent Üniversitesi aslında devlet üniversitelerinden de daha fazla devletçi kurallara uygun hareket eden bir üniversitedir. Bizim amacımız çok sayıda öğrenciyi üniversitemize almaktan ziyade belirli standardın üzerinde aranan, üniversiteden mezun olduktan sonra rahatlıkla hem akademik hem ticari ortamlarda iş sahibi olabilen, nitelikli vasıflı öğrenci yetiştirmektir. Kuruluş felsefelerine uygun olarak bugün Başkent Üniversitesi bu doğrultuda hareket etmektedir. Öğrenci alımında da belirli standartlara göre ÖSYM tarafından bu kurallara uygun değerlendirme yapılmaktadır. Tıp fakültesi için 2 yıldan beri uygulanan taban puan uygulamaları var. İlan edilen taban puanın üzerinde şu anda 20 binlerden öğrenci almaktayız. Yine hukuk fakültesinde benzer durum var. Önümüzdeki günlerde mühendislik fakültesinde benzer taban uygulamaları gelecektir. Başkent Üniversitesi’nden mezun olmak bir ayrıcalıktır. Biz bunu prensip edinerek hareket ediyoruz.
KENDİ AKADEMİK PERSONELİNİ KENDİ YETİŞTİRİYOR
Başkent Üniversitesi ana okulundan başlayarak doktoraya kadar öğrencilikten iş hayatına kadar her kesimi bünyesinde barındıran geniş bir ailedir. Bunu neden söylüyoruz. Mezunlarımızın bir kısmı çoğu kendi kurumlarımızda kendi üniversitemizde çalışmaktadırlar. Örneğin sağlık fakültemizden mezun olan hemşirelerimiz, diyetisyenlerimiz veya görüntülemede çalışan öğrencilerimi,z fizyoterapistlerimizin çoğu kendi üniversitemizdedir. Başkent Üniversitesi’nin en büyük ayrıcalıklarından biri kendi akademik personelini kendi yetiştirmesidir. Araştırma görevlisinden başlayarak profesörlük seviyesine ulaşan ve bu konuda çalışmalarını sürdüren birçok akademisyenlerimiz vardır. Başkent Üniversitesi geçen 23 yılda bu tür önemli katkılarını sağlamıştır. Türkiye dışında da organ nakilleri ve diğer ileri cerrahi gerektiren konularda Afrika ülkelerinden başlayarak Ortadoğu ve Avrasya’ya kadar bu konuda büyük işbirliği içindedir. O ülkelerden gelen birçok bilim adamı bizim kurumlarımızda eğitim alarak kendi ülkelerinde sürdürebilmektedirler.
ŞEHİR HASTANELERİNİN YER SEÇİMİ YANLIŞ
Ben bir sağlıkçıyım. Yıllardır kamuda da yönetici olarak bulundum. Herhalde Ankara’ya yapılacak en büyük sıkıntılardan biri, yanlışlıklardan biri şu anda şehir hastanelerin seçildiği lokasyonlardır. Aslında bugün itibarıyla Ankara’nın trafiğine bakıldığında Etlik ve Bilkent Ankara trafiğinin en yoğun olduğu iki noktadır. Bilkent’te resmi kurumlar sadece üniversiteler değil yakın zamanda bu bölgeye gelecek olan bakanlıklar ve Milli İstihbarat Teşkilatı da var. Şu anda onlar gündemde değil yapılıyor. Etlik’e bakıldığında Gülhane ve diğer hastanelerin bulunduğu lokalizasyon. Herhalde sıradan bir kişiye sorsanız bu iki bölgenin en büyük yanlış seçim olduğunu söylerdi. Niye böyle oldu, bilemiyoruz çeşitli nedenleri mutlaka vardır. Ama işlevsel açıdan bakıldığında şehir hastaneleri projesi bizce birazcık iyi düşünülmeden yapılan bir proje gibi görünmektedir. Bunu söylerken şehir hastanelerine karşı gibi bir düşüncede değiliz sadece işin içinde olan ve bu konuda çalışan bir hekim olarak söylemek istiyorum. 4 bin 500 yatak kapasiteli Bilkent zannedersem 3 bin 500-4 bine yakın Etlik projesi şehrin bu iki noktasının kilitlenmesine en büyük neden olacaktır. 50 binin üzerinde insanın Bilkent bölgesine girdiğini düşündüğümüzde bu hastane içindeki sağlık hizmetlerinin yürütülmesinin büyük bir zorluk olacağını görüyoruz.
BU KADAR AMBULANS NASIL GİRİP ÇIKACAK
Sadece yapılaşmayla ilgili değil hekime ve hizmete ulaşmanın da getireceği büyük zorluklar ortadadır. Yine Etlik bölgesinde de benzer sorunlar var. Hastanenin Bilkent’in planlaması eğer bir gecikme olmazsa 2017’nin 2018’in başı gibi düşünülmektedir. Daha ortada yol yok. Bu kadar insanın nereden transferini sağlayacaksınız. Bu kadar çok ambulans nasıl giriş çıkış yapacak. Sağlık hizmeti dediğinizde çok büyük hareketi yanında getirmektedir. Sadece olayın hasta yönü yok. Bu hastaların yakınlarının gelişi gidişi konaklaması ve devamında da alacağı destekler. Sağlıkla ilgili malzemelerin temini, bu hastanelere ulaşım. Bunlar işin bir yönü. İkincisi bu kadar devasa kurumların yönetimi. Bu nasıl olacak, 4 bin 500 yataklı bir hastanede en az 12-15 bin çalışan var. Bu kadar çalışanın organizasyonu nasıl olacak. Keşke bu projeler bir pilot projeler olarak başlasaydı sonrasında daha uygun ve ülkeye büyük katkı sağlayabilirdi. Çünkü çok büyük yatırımlar çok ileri teknolojiler getiriliyor.
5 ÇIKIŞ NOKTASINA 5 HASTANE YAPILABİLİRDİ
İşletme yönüne de girmiyorum orada da ayrıcalıklar farklı durumlar var. Taşeron hizmetleriydi, sağlık hizmetlerinin farklı bir şekilde düzenlenmesiydi, bunların getireceği sorunlar ayrı. Mevcut lokalizasyon nedeniyle Ankara’ya ayrı iki tane devasa şehir hastaneleri yapılacağına Ankara’nın 5 çıkış noktasına bin 500 2 bin yataklı hastaneler yapılsaydı hiç olmazsa Ankara’ya dışarıdan gelecek hastalarımızın ulaşımı şehir içini engellemeleri ortadan kalkardı. O bölgelerde ayrı bir gelişme olurdu. Tabi şu anda durum artık geçmiş. Ne desek bu saatten sonra boş. Mevcut hastanelerle ilgili çeşitli söylemler var. Henüz bir netlik yok. Bunların bir kısmı kapatılacak, kapatılması düşünülenler var. Onların işletmesi düzeni nasıl olacak bunlar hepsi birer soru. Yeni açılan şehir hastanelerinde de pek öyle beklenildiği gibi işlerin gitmediği görülmektedir. Hem çalışanda endişe var hem de hastalarla ilgili biz sağlık alanında görev alan kişiler olarak biraz ciddi endişeliyiz.
ÖZEL EŞYALARLA KAMPÜS İÇİNE ATATÜRK EVİ
Etimesgut Belediyesi ile etiSEM adı altında çok geniş, toplumu ilgilendiren fedakârca bunun eğitimine katkı sağlıyoruz. 95 öğrenci kulübümüz var sosyal akademik, yoğun olarak çalışmalarını sürdürüyorlar. Yaşantımın çoğu bu kampüste geçiyor. Bu üniversitenin belli bir duruşu var. Atatürk evi kampüsümüzde kuruldu çok özel eşyalar var orada. Atatürk’e ve annesine ait çok özel eşyalar var. Bir müze gibi biz orayı muhafaza ediyoruz gelişmesi için de elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz. Hepimizin tarihi iyi bilmesi lazım. Bu ülkenin nasıl kurulduğunu nereden nereye geldiğini hepimiz bilmeliyiz. O nedenle bugün Ankara’nın başkent olarak üstlenmesi gereken bu görevi Eskişehir sürdürüyor. Eskişehir’de sonra yapılan Kurtuluş Müzesi Türkiye Cumhuriyeti’nin nereden nereye geldiğinin en güzel belirtisi.
ESKİ ANKARA’YI ÖZLÜYORUZ
Ankara tabi öğrenciliğimizin burada geçtiği bir şehir, eski Ankara’yı hepimiz özlüyoruz. Her en kadar o zaman hava kirliği de vardı ama eski Ankara’nın Maltepe bölgesi dahil olmak üzere sinemalarıyla, tiyatrolarıyla bir kültür şehriydi. Akün Sineması, Arı Stüdyosu ve diğerlerinde hepimizin koştuğu, izlediği oyunlar, filmler vardı bunlar hep tarih oldu. Eski sinemaların hepsi yıkıldı. Eskinin ayrı bir çekiciliği vardı. Köfteci Ferit vardı mesela. Benim öğrenciliğim Maltepe’de geçti Koç Yurdu’nda kaldım. Vehbi Koç’u rahmetle anıyorum onun sayesinde rahat bir öğrencilik geçirdik. Gece 12’de bile canlı yaşayan şehirdi. Bugün Ankara’da 10’dan sonra her yer kapanıyor. Herkes AVM’lerden çıktıktan sonra eve gidip dizi seyretmekle vakit geçiriyor. Şehir kültürünü kaybetmemesi lazım. Ankara’nın Samanpazarı bölgesinin getirdiği ayrı bir tarihi doku var. Ulus’ta bir sürü medeniyetler buradan geçmiş. Etrafta birçok tarihi eser var. Aslında hiçbir şey yapmasak bu tarihi eserleri gün yüzüne çıkarsak Ankara’nın farklı bir yönüyle Roma kadar olmasa bile bir büyük geçmişi olduğunu, çekiciliğini sağlayabiliriz. Bu vesile ile üniversiteler, belediyeler ve en büyük faktör olan siz değerli basının etkisiyle bir araya gelinir, bundan sonra zararın neresinden dönülürse kârdırdan yola çıkılarak Ankara’nın gerçek bir sanat kültür ve bilim şehri olması sağlanır. Bu çorbada üniversite olarak bizlerin de bir katkısı olacaksa biz bundan dolayı mutluluk duyarız. Böyle bir organizasyonu gerçekleştirdiğiniz için başta Hürriyet’in üst yöneticilerine, Ankara’daki siz temsilcilerine üniversitem adına teşekkür ediyorum.
ÜNİVERSİTELER KENT İLE İÇ İÇE OLURSA ÜRETİRLER
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Haldun Müderrisoğlu
Şu anda Ankara’mızda yerleşik durumda 9 tıp fakültesi var. Bu aslında öğrenci sayısı, vizyonları, hedefleri, düşünecek olursak sağlık ve tıp eğitimi açısından da Ankara’nın başkent olduğunu gösteriyor. İşin içindekiler olarak da en iyi tıp sağlık eğitiminin yine Ankara’da verildiğini biliyoruz. Bu tabi tıp, sağlık eğitimine çok büyük önem verilmesini de beraberinde getiriyor. Üniversitelere böyle bir misyonu da bir anda yüklüyor. Şu an da biz de genç, dinamik, hakikaten uygulamalı bir bilim olan tıpta bire bir öğrencilerle gün boyu çalışan, araştırmalarını deneyimlerini paylaşan genç dinamik bir öğretim üyesi kadrosuna sahibiz. Mezuniyet öncesi tıp eğitimimiz, mezuniyet sonrası birçok alanda da akreditasyonumuz mevcut. Bunu Ankara’nın da şansı olarak görmek lazım. Bize de bir takım yükümlülükler yüklüyor. Üniversiteler ancak kent ile iç içe oldukları zaman bir takım değerler üretebiliyorlar. Sağlık hizmetlerinin yayılımı açısından da Başkent Üniversitesi kurulduğu andan itibaren çok önemli hizmetler yürütmüş durumda. Burası Başlangıçta bir diyaliz merkezi olarak kurulmuş. Kronik hastalık, kronik organ yetmezliklerinin tedavisi amacıyla kurulmuş. Sayın Mehmet Haberal tarafından da bugünlere getirilmiş. Bu arada da diyaliz, karaciğer, böbrek yetmezliklerinin tedavisi konusunda da aslında Ankaralılarla çok fazla işbirliği yapılmış.Çok fazla hizmet götürülmeye çalışılmış. Kronik organ yetmezlikleri daha da doktora teknolojiye bağımlı hastalıklarda olduğu için bu konuda gerçekten Başkent Üniversitesi’nin halkla ilişkisi çok daha farklı oluyor. Çankaya’da, Kahramankazan’da Yenimahalle’deki polikliniklerimizle oradaki vatandaşlarımıza doğrudan ulaşma imkânımız oluyor. Öğrencilik döneminde bile eğitim poliklinikleriyle de yine hastalarımıza ulaşabiliyoruz. Tıp eğitiminde örnek gösterilen çalışma grupları, projelerimiz var. Burada da daha öğrenciyken bir araştırma nasıl yapılır, bir çalışma nasıl yapılır, öğrencilerimiz bunun eğitimini alıyor. Buradaki projelerin birçoğu da yine kentle ilgili, Ankara’yla ilgili. Bu açıdan çok organik bir bağ içinde olduğumuzu söyleyebilirim. Uluslararası alanda da ciddi başka üniversitelerle işbirliği içindeyiz. Özellikle sağlık eğitimi, tıp eğitimi bizden talep ediliyor. Yabancı öğrenciler yabancı uzmanlar gelip bizde eğitim görüyorlar. Ulusal ve uluslararası açıdan çok ciddi bir işbirliği içindeyiz. Ankara’dan yola çıkarak ülke çapındaki önemli bir hizmette bizim iletişim fakültemizin bir organı olarak yapılanan Kanal B’deki ağırlıklı sağlık eğitimi programları. Bu programların çoğu canlı olarak yayınlanıyor. Direkt seyircilerle çok yakın bir işbirliği içine girebiliyoruz. Sonuç olarak tıp eğitimi, sağlık eğitimi ve diğer üniversitelerle tıp fakülteleriyle işbirliği açısından oldukça olumlu bir yere sahibiz.
ANKARA’DA MİMARLIK ORTAMI ÇOK TANIMIYOR
Proje bünyesinde iki çalıştay yaptık. Ankaradaki birçok üniversitenin mimarlık bölümünün çok değerli hocaları burada bizle birlikteydi. Çok yönlü bir ilişkiyi bu proje kapsamında sağlamış olduk. Daha önemlisi Ankara için ciddi bir arşiv oluşturduk. Projeye daha sonrasında Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Merkezi (VEKAM) destek verdi. Bütün bu sergiler süreci de onların desteğiyle gerçekleştirildi. Ankara’nın ardından İstanbul, İzmir, Bursa ve Kayseri’de sergiler açtık. Atılım Üniversitesi’yle daha sonra bir sergi açtık. Bu sergilerin Kent dışına taşınması da başka bir olanak sağladı. Ankara’nın bu kamusal yüzünün dışındaki potansiyellerini diğer kentlerde de paylaşma fırsatı bulduk. Bu da tabi çok önemliydi bizim açımızdan. Bu projenin devamında şimdi yeni bir proje başlattık. Bu kez mimarlar üzerinden giderek bir belgeleme yapıyoruz. Yine aynı ekiple. Bu kez diğer üniversitelerle de ilişkilenme anlamında daha önemli bir şey. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin Mimarlık Bölüm Başkanı da projenin içinde. Orada yapılan bir çok araştırma bu proje sayesinde de gün yüzüne çıkacak. İlk panelimizi de gerçekleştirdik. Ankara’da iz bırakan mimarlar diye başladık. Yine bu çalışma da şöyle önem taşıyor; ilk kez yapıyoruz böyle bir çalışmayı. Çünkü belli mimarlarla ilgili çok sayıda çalışma var ama bir yandan da Ankara’da çok kıymetli yapıları olan mimarları mimarlık ortamı çok tanımıyor. Öğrencimiz ve mimarlarımız tanımıyor. İlk panelimiz Demirtaş Kamçılı, Rahmi Bediz üzerineydi. Ankara’da 20 yapıları var haklarında hiç bir araştırma yok. İlk kez belgeledik bunun devamı olacak. Bu çalışmayla birlikte 12 panel planlıyoruz. İlki bu paneldi.
MİMARLARA AİT 20 YAPI BULABİLDİK
Mart, mayıs, ekim, aralık olmak üzere 3 yıl sürecek. 12 panel yapmış olacağız. 12 paneli yine aynı zamanda VEKAM işbirliğiyle yapıyoruz. Yayına dönüşecek. Tartışmaya açtığımız her mimarla ilgili bir kitabımız olacak. Web sayfamız olacak. Bitiminde büyük bir sergiyi yapacağız bütün mimarlarla ilgili. Ankara’nın sahip olduğu çok farklı değerler var bu bir cevap aslında. Başka bir dil var Ankara’da, biz onu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Kentle ilişkilenmede bizim araçlarımız sergiler, yayınlar. 20 yapıdan söz ettim projede mesela Maden Tetkik Arama (MTA) mimarlara ait. Arı Sineması, Kavaklıdere’deki TRT binası mimarlara ait. 20 yapı bulabildik. Çok hoş bir panel oldu. Bunun devamını yapacağız, yayınlarla da destekleyeceğiz. Bu şu anda da iki proje olarak sözünü ettiğim bizim açımızdan kentle ilişkilenme Ankara açısından çok önemli. Başka işbirlikleri de var. Bu projede belgelendirmeyi AFSAD’la yapacağız. Gönüllü ve destek alarak yaptığımız işler bunlar. Onun ötesinde bence üniversitemizin bir başka önemli ayağı sanayi ile ilişkilenme. Anadolu Organize Sanayi Bölgesi’yle ayrı bir ilişkilenme. Onun içerisinde de biz bir rol aldık. Organize sanayi bölgesinin ayrı bir vizyonu, Başkent Üniversitesi’nin vizyonuyla çakıştığında orada bir rekreasyon alanı düzenleme isteği oldu. Birçok yapıdan oluşan uzun vadede o yapıların gerçekleşmesiyle hem çevrede konut alanlarına oradaki 5 organize sanayi bölgesinde yaşayanlara önemli bir merkez olacak. Onun projeleri bizim koordinasyonumuzda. Böyle bir işbirliği projesinin fiili olarak gerçekten kentsel tasarım projelerini üstlendik. Çok da özel bir çalışma oldu. Bir ayağı da bu. Mimarlığın bölümün kentle proje anlamında kurduğu ilişkinin sonucudur.
SİNEMALAR VE OTELLER BELGELENECEK
Onun dışında şöyle bir çalışma başlattık; yine bu kez Mimarlar Odası Ankara Şubesi ile Ankara projeleri, sergileri başlattık. Burada da bütün stüdyolarımızda mutlaka bir kez Ankara çalışıyoruz. İstedik ki mimarlık bölümünün mimarlık öğrencilerinin tasavvurları da paylaşılsın. Burada yapılmış projelerimizi merkeze taşıdık bir sergi de açtık. Öğrenci projeleriyle ilişkilenmeyi sağlamış olduk. Neler yapacağımızdan da bahsetmek istiyorum. Hazırlıklarını yaptık bu yaz bir tane yaz okulu planlıyoruz. Palimpsest Ankara olarak başlıklandı. Cebeci banliyö hattı hiç çalışılmamış bir alan. İstanbul’da İKSV’nin bünyesinde Palimpsest İstanbul diye yapılan çalışmayı yine muhtemelen benzer bir işbirliğiyle Başkent Üniversitesi’yle Ankara’ya taşımayı planlıyoruz. Bütün bağlantılarımız kuruldu. Müze Evliyagil’le büyük ihtimalle böyle bir işbirliği olacak. İki BAP projesi gündeme getiriyoruz. Sivil mimari bellek, sivil Ankara projelerinin iki ayağı eksik. Hiç belgelenmemiş Ankara’nın potansiyeli anlamında biri sinemalar diğeri oteller. Şu anda gündemimizde bu iki konu var. Bunu da tamamlarsak biz asıl nihai hedefimiz bir araştırma merkezi. Başkent Ankara Araştırma Merkezi’ne dönüştürmek istiyoruz. Çünkü şu anda çok kıymetli arşiv oluştu elimizde. Başkent Üniversitesi bünyesinde Ankara’ya dair çok önemli bir arşiv oluştu. Bunu kentliye açmak ilişkilenmek çok önemli. TÜBİTAK projesinin bir web sayfası var. Bu web sayfası herkese açık. Burada yapılmış çalışmaların kentle ilişkilenmesi ve buluşması anlamında da çok önemli. Çankaya Belediyesi projeyi çok destekliyor bütün belgelerini bizimle paylaştı. Diğer belediyelerde de arşiv paylaşımı konusunda bir sıkıntı yaşamıyoruz ama sonrasında böyle bir şey yok.
BOŞALTILACAK HASTANELER NE OLACAK
Hastaneler konusu gündeme geldi. Rektör hocamız bu konudaki değerlendirmesini söyledi. İşin başka bir kısmı var. Ankara’da mevcut hastaneler boşaltıldığında akıbetlerinin ne olacağı. Onun ötesinde bir okullar projesi vardı biliyorsunuz muhtemel o da gündeme gelecek. Bu kez okulların boşalmasıyla oralar ne olacak bu iki aksta da ayrı bir çalışma yapıyoruz. Mimarlar Derneği ve Ankara Şubesi ile birlikte yine bunların belgelenmesi çalışması var. Biliyorsunuz son on beş yılda Ankara inanılmaz bir değişim geçirdi. Biz bu belgelemelerin çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü uzun vadede mimarlık eğitimi açısından özellikle kıymetli bizim için. Öğretici yapılar giderek azalıyor. Eğitim açısından da önemli bu belgeleme. Böyle bir topyekûn çalışma içindeyiz. Bütün işbirlikleri derneklerle odalarla AFSAD’la bu anlamda bir çalışma ve çabanın içindeyiz.
AKTARMALI ULAŞIM BİZİ YORUYOR
Öğrenci Konseyi Başkanı Bilgehan Açıkses
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı öğrenci nesli, Türk gençliği yetiştirmeye çalışan değerli hocalarıma çok teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum. Öğrenciler olarak Başkent Üniversitesi’nde ulaşım açısından bir zorluk yaşadığımızı düşünmüyorum. Saat başı servislerimiz kalkıyor gerekli yerlere ulaşımımız sağlanıyor. Ancak sayın rektörümüzün dediği gibi metrolar ve toplu taşımayla olan ulaşım her zaman zor oluyor ve bizi yoruyor. İstediğimiz yere istediğimiz şekilde ulaşamıyoruz. Onun yanı sıra Başkent Üniversitesi’nde engelli öğrencilerimiz de mevcut. Fakat kampüsümüz o kadar güzel tasarlanmış ki hiçbir engelli arkadaşımızın gidemeyeceği bir fakülte veya gezemeyeceği nokta, yemek yiyemeyeceği bir yer bulunmamaktadır. Gerçekten özgür düşüncenin ve gerçeğin araştırılması üzerine değerli hocalarımın da bizleri yönlendirmesiyle oluşan bu güzel aile ortamını herkese tavsiye edebilecek durumdayım. Ulaşım okuldan rahat farklı bir yere gittiğimizde okula dönmek zor oluyor. 3-4 vesait değiştirme olduğu için. Ankara’da Büyükşehir’in her açıdan verdiği bir katkı oluyor. Kültürel açıdan örneğin ben memleketime gittiğim zaman bu ayrımı rahat görebiliyorum. Fakat Ankara o kadar gelişmiş bir şehir olduğu için insanların yarışına dahil olmak yoruyor. Zamana karşı ve insanlara karşı mücadele ediyorsunuz. Elinizde olan fırsatları değerlendirerek bunu ne kadar değerlendirebildiğimiz önemli. Herkese sunulan imkan ve şartlar var ama öğrencilerin bunu ne kadar istediği önemli. Okulumuzda düzenlenen konserler oluyor. Buraya katılımlar büyük ilgide. Kültürel açıdan etkinliklerimiz oluyor. Başkent çardakları diye tabir edilen çardaklarımız var orada vakit geçiriyoruz. Yurda giriş saatimiz var bizim. Kampüsümüz 12’de kapanıyor. Son saatimiz 11 oluyor. O saatte de servisimiz kalkıyor. Yurdun ve okul güvenliği için giriş çıkış yasaklanıyor buraya emanet edilen öğrencilerin güvenliği için iyi bir uygulama. Ankara gece eğlencesiyle olsun gezip kafeleriyle olsun herkesin birbirini tanıdığı bir ortam. Atılım Üniversitesi’nin konsey başkanı mesela benim çok samimi arkadaşım. Bizimle ortak onların projeleri oluyor herkesin birbiriyle kaynaşması için gerekli imkan ve olanaklar ve şartlar Ankara’da var.
ANKARA’DA SANAT BİLETİ ÇABUK TÜKENİYOR
Bu yıl başka bir projeye başladık. 6 ay önce Başkent Üniversitesi Müzik Uygulama Araştırma Merkezi’miz kuruldu. Onunla birlikte Ankara Valiliği, Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle onların bir Çocuk Dostu Ankara diye projeleri var, onlarla birlikte başladık. İlköğretim okullarındaki öğrencilerimizi konserlerimizle buluşturuyoruz. İlköğretim okullarına görevli bir arkadaşımız konser öncesi gidiyor. Orada konserle ilgili, klasik müzikle ilgili, çalınacak eserlerle ilgili bilgi veriliyor. Daha sonra öğrencileri konser neredeyse oraya getiriyoruz, öğrenciler o konserleri izliyorlar. Böyle bir hizmeti var Ankara’ya üniversitemizin. Önemli bir hizmette bu konserler kayda alınıyor ve Kanal B’ de yayınlanarak yeniden insanlarla buluşuyor. Ankara’da tabii ki sanat kurumları bilet bulunan çabuk ulaşılan yerler değil. Ankara Devlet Opera Balesi’nin biletleri çıkıyor. 9 30’da 10’a 20 kala bitiyor. Eşim yıllarca orada çalıştı o bile bana davetiye alamıyordu. Bizim konserlerimizin bir diğer önemli özelliği de üniversite öğrencilerimizin aldıkları sanat dersleri var. Bir tanesi klasik müzik dinleme kültürüne ilişkin ders var. Her dönem 300-350 öğrenci bu dersi alıyor. Bu dersi alan öğrenciler de bu konserlere zorunlu olarak gelip böyle bir buluşma gerçekleşiyor. Tamamen bir kültür ortamı sağlanıyor. Bir diğer konser türü de şöyle; öğrencilerimizin yaptığı, konservatuar olarak profesyonel çalıcılar, besteciler yetiştiriyoruz. Onlarla yaptığımız konserler var. Bir de öğretim elamanlarımızın yaptığı konserler oluyor.
POPÜLER MÜZİK ŞARKICILIĞI BÖLÜMÜ
Bir önemli özelliğimiz de konservatuar olarak klasik konservatuar eğitiminin yanı sıra bir de bizde hiçbir yerde bulunmayan bölüm var. Popüler Müzik Şarkıcılığı isimli bir bölüm. Biz burada geleceğin popüler müzik şarkıcılarına dönük bir eğitim de yapıyoruz. Bunlardan tanınan öğrencilerimiz de yavaş yavaş çıkmaya başladı. Nihayetinde 10 yıllık bir konservatuarız. Yavaş yavaş oraya doğru gidiyor. Konservatuar olarak şunu biliyoruz; popüler müziklere çok talep var. Bu taleplerin artırılması gerekiyor. Elif Yoldaş var bizden çıkan mesela. Bir konservatuardaki eğitimi 4 yıl, 4 yıl olarak düşünecek olursanız. 10 yıl, 15 yılda ancak ürünlerini vermeye başlıyor. Öğrencilerimizden bir tanesi mesela birçoğu öyle de klasik alanda Siemens yarışmasını birincilikle kazandı. Küçük bir konservatuarız ama niteliğimiz daha yüksek. Özellikle popüler müzik şarkıcılığını gelecekte caz ve popüler müzik bölümüne dönüştürmek istiyoruz. Bir özelliğimizde Ankara’ya olan katkı açısından biz BEDAM’la birlikte yaptığımız sertifika programları var. Konservatuardaki örgün eğitimin yanı sıra bir de yaygın eğitim olarak sertifika eğitimlerimiz var. Sertifika programlarına isteyen öğrenciler isteyen yaşta katılabiliyorlar belli bir testten geçtikten sonra tabii ki herkes değil. Bunu da daha küçük kaliteli yapmaya çalışıyoruz. Onlar da her yıl sonunda öğrendiklerini beceri olarak konser olarak sunuyorlar. Başkent Üniversitesi Müzik Araştırma Uygulama Merkezi yeni kuruldu. Sanıyorum ki gelecekte önemli işler yapacak. Kadrolu elemanlarımızın yanı sıra Türkiye’nin en önemli sanatçılarını konservatuarımızda ders ve kurslar veriyorlar. Workshoplar düzenliyorlar.
ANKARA’DAKİ ÜNİVERSİTELER KÜLTÜRÜ BİR MODEL
İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özcan Yağcı
Burada bulunduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Benim işim biraz kolay her hocamızın anlattığı her şeyde biz varız. Biz de arşiv oluşturuyoruz. Sadece Türkiye’de değil dünyada da sanırım tek örneği. Kanal B ile birlikteyiz. Bir radyomuz var. Yapılan her şeyi hocalarımızın rehberliğinde öğrencilerimiz aracılığıyla duyurmaya çalışıyoruz. Bu çok keyifli bir şey uygulayarak öğretiyoruz. Hocalarımızın malzemelerinden kullanıyoruz. Halkla ilişkiler bölümümüz var biz size ulaşmaya çalışıyoruz siz de çok yoğunsunuz biz de çok yoğunuz. Kurucumuzun ortaya koyduğu ilkelerden dolayı biz size geliyoruz medya buluşmaları diye bir organizasyonumuz var. Bizim ilk tasarrufumuz kültür. Çocuklara kültürü aşılıyoruz. Bizim vazgeçmediğimiz bu. Bizim üniversitemizin adı bizim kaderimiz. Ben öyle söylüyorum. İsimler bizim geleceğimizi belirliyor. Başkent Ankara dediğimizde o bir niteleme sıfatı ama o bizim adımız. Biz yarı devlet üniversitesi olarak görülüyoruz, bu hepimizin çok hoşuna gidiyor. Gazi, ODTÜ, Bilkent Hacettepe Ankara gibi bu tür büyüklerimiz var. İnanılmaz bir kültür var ortada. Kültürlerarası bir birleşme var. Bence bu Türkiye’ye de bir model olabiliyor. Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal hocamızın söylediği gibi burası gerçekten bir vaha. Üniversitemiz 25 yıllık biz 21 yıllık bir fakülteyiz. Henüz çok genciz. Uluslararasılaşmaya çalışıyoruz.
BİZ GELİN DİYORDUK İLK KEZ BİRİLERİ GELDİ
Ankara diye konuştuğumda sınırlandırmış oluyorum biz Ankara menşeiliyiz, Ankara bütün Türkiye’ye dışsallık yaratıyor. Bizim mottomuz şu; tekelci anlamda söylemiyorum bilim bizde toplanır bizden yayılır. Buraya gelişinizin kıymeti şudur. İlk kez birileri geldi. Biz sürekli ne olur gelin diye koşturuyorduk. UNESCO kürsüsü, 7 kürsü. Biz Türkiye’de bir ilki yapacağız. Medya iletişim ve sağlık kürsüsü kuracağız. Fas’tan bir üniversite bunun dışsallığı da önce Ankara sonra Türkiye. Ankara bütün Türkiye’ye çok ciddi ve disiplinli öğrenci kaynağı. Biz Ankara’nın dışsallığından faydalanıyoruz somut olarak yaptığımız işlerden bir tanesi bütün bakanlıklarla son dönem de Adalet Bakanlığı ile. Biz halkla ilişkilerimizi şöyle yapıyoruz; madem siz bize gelmiyorsunuz biz size geliyoruz. Arabuluculuk konusunda 2013’ten beri biz 8 bin avukat bin 500 hakeme ulaştık. Biz kalbur üstü ortalama okumanın 5.6 olduğu bir ülkede bu büyük muhteşem kitleye ulaşarak kendimizi anlattık. Değişim, dönüşüm muhteşem, algı değişiyor. İletişim fakültesi böyle bir yerde yer alıyor bütün fakültelere birimlere katkı sunuyor. Nasıl yapabiliriz denildiğinde çok sorun sıralayabiliriz ama böyle yapabiliriz. Ya da bizim yaptığımız gibi yapabiliriz. Yaratıcı kültür endüstrileri ve araştırma merkezi. Aslında bir süre sonra somut sonuçlarını göreceksiniz bir araya gelip akıl akıldan üstün diye biz bir şeyler üretebiliriz. Yeniyi, yeniden tanımlayabiliriz. Bu sadece bizim üniversitemizde değil egolarımızdan bencilliğimizden uzaklaşırsak 16 üniversiteye bütün Türkiye’ye ihtiyaç var.
SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ
Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünün ana temalarından biri sosyal sorumluluk projeleri. Polatlı, Haymana, Kızılcahamam gibi ilçeler ve Ankara’nın bazı semtlerinde kütüphane, sınıf onarımı, kitap – giysi – kırtasiye temini gibi projelerimiz öğretim elemanlarımız ve öğrencilerimiz aracılığıyla yıllardır düzenli olarak sürdürülmekte. Benzer şekilde Adalet, Ulaştırma, Kültür ve Turizm, Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlıkları başta olmak üzere çeşitli bakanlıklar; Ankara Valiliği, Yenimahalle, Çankaya Belediyeleri olmak üzere yerel yönetim birimleri; Türkiye Bilişim Derneği, Türkiye Barolar Birliği, Ankara Barosu, TOBB gibi kuruluşlarla gerçekleştirilen eğitim ve etkinlikler akademik çalışmalarımızla beraber yıllardır devam ede gelmekte. Son yıllarda izleyici kitlesi giderek genişleyen Ankara Marka Festivali’nin paydaşları arasında yer almaktayız.
EMEKTARLARLA MEDYA BULUŞMALARI
Radyo Televizyon ve Sinema bölümümüz sinema ve televizyon kanallarına donanımlı mezunlar sunmasının yanı sıra kültür ve sanat hayatımıza da katkılar vermeye devam etmekte. Öğretim elemanlarımız rehberliğinde 104.2 Radyo Başkent’te yayınlanan kırkın üzerindeki programın yapımcılarının tümü öğrencilerimizden oluşmakta. Seçilen müzik ve tasarlanan kültür programlarının dinleyici kitlesinin düzenli bir şekilde artması hepimiz açısından mutluluk verici. TRT başta olmak üzere farklı kanal ve kurumlara verilen eğitimler yarattığımız katma değerler arasında yer alıyor. Öte yandan “Medya Buluşmaları” başlığı altında düzenlenen aylık toplantılarla medya emektarlarını öğrencilerimiz ve ilgi duyanlarla buluşturmaya devam ediyoruz. “Bülten” başlığı altında yılda dört kez yayınladığımız dergi bir yandan Üniversitemiz hakkında kamu oyuna bilgiler sunarken öte yandan öğrencilerimize uygulama yapma şansı veriyor.
YARATICI KÜLTÜR ENDÜSTRİLERİ ARAŞTIRMA MERKEZİ
Buraya kadar özetle ifade edilenlerin bütün görselleri İletişim Tasarımı Bölümümüz tarafından hazırlanıyor. Bu içeriğiyle sanat, kültür, estetik ve teknolojinin birleştirildiği somut bir üretim alanını akademik ve uygulamalı olarak öğrencilerimizin hizmetine sunuyoruz. İletişim Biliminin disiplinlerarası özelliklerinden hareketle kurulan “Yaratıcı Kültür Endüstrileri Araştırma Merkezi” aracılığıyla bir birinden farklı özellikler arz eden alanların uzmanlarını ve bilgilerini yan yana getirerek her türlü “yeni” nin ortaya çıkarılmasına öncülük etme gayreti içerisindeyiz. Kısa adı YAKEM olan merkezimiz ulusal ve uluslararası paydaşlara bir davet niteliğinde. Doğal olarak , fakültemiz ve YAKEM Ankara’nın kültürel, sanatsal, ekonomik her türlü toplumsal ihtiyacının giderilmesinde yeni bakış açısı ya da üretimleriyle fayda yaratma amacıyla çalışmalarına devam etmekte. Üniversitemizin “uluslararasılaşma stratejisi” çerçevesinde UNESCO çatısı altında “Medya ve Sağlık Kürsüsü” kurma çalışmalarımız sonlanmak üzere. Üç bölüm, iki yüksek lisans programı, akademik ve idari kırk altı çalışanı, altı yüz seksen öğrencisi ve binlerce mezunuyla Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi kısaca ifade edilenlerden daha fazlasını gerçekleştirerek Ankara, Türkiye ve uluslararası camiaya katkı yapabilmeyi hedefliyor. Bu hedefe erişme niyeti inanç ve kararlılıkla desteklendiğinde gerçeğe dönüşebilir. Bizler inancımızı Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinden, kararlılığımızı ise üniversitemizi dünyaya bir armağan olarak sunan Kurucu Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Haberal hocamızdan alıyoruz.
ANKARA’NIN BATI BÖLÜMÜNDE YER ALAN BİR AKCİĞER
Rektör Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Kuru
Uzun yıllar değişik üniversitelerde yöneticilik yaptım. Başkent Üniversitesi’nin özelliği şu; kendi yetiştirmiş olduğu öğrencilerinden itibaren, Ayşe Abla’dan anaokullarımızdan gelen anasınıfından başlayıp doktoraya devam eden çok sayıda öğretim elemanımız olduğu gibi değişik üniversitelerden farklı kültürlerden bilimsel ortamlardan gelmiş tecrübeye sahip öğretim elemanlarının olması da çok önemli. Rektörümüzün de dediği gibi kampüsümüz gerçekten yaşanan bir alan. Burada doğal denge unsurlarını görmek mümkün. Ankara’nın batı bölümünde yer alan bir akciğer. Dikilmiş olan 5 milyona yakın ağacın yanında burada doğal olarak bulunan 200’e yakın bitki var. Bunu Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Botanik Bölümü’nden bir araştırma görevlisi yüksek lisans tezi olarak yaptı. Kampüsün korunması açısından önemli. Birçok memeli hayvanı görebiliyorsunuz. Bir yabani tavşan, tilki şu anda ortaya çıkacak olan kara kaplumbağaları, çeşitli yılanlar, kertenkeleler binanın içine kadar girebiliyorlar. Memelilerden mesela ilk kez gördüğüm biyoloji eğitimi yapmış olmamama rağmen büyük gelincik gördüm. Çok gececi bir hayvan olmasına rağmen gündüz ortaya çıkmıştı. Soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan yırtıcılarımız var. Şahin, kerkenez, atmaca türleri. Havanın uygun olduğu ortamda havalandıkları için kampüsün üzerinde onları görebilirsiniz. Kulaklı baykuşlarımız var, rektörlüğün hemen arkasında görebilirsiniz. Bunlar gerçekten doğal denge açısından çok önemli. Avrupa’daki tarım ve ilaçlama nedeni ile birçok ülkede bitmiş olan kulaklı baykuşlar ithal ediliyor. Doğal dengeyi sağlayabilmek için. Çeşitli kemiricilere karşı. Bizim kampüsümüz sadece insanların olduğu bir yaşam alanı değil şehrin içerisinde kalmış olan sitelerin yanında halen yaşanabilir belirtiler olarak görünüyor.
‘TARLALAR YOK OLMASIN TÜRKİYE AÇ KALMASIN’
Sürdürülebilir Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi (BÜÇEM) Müdürü Prof. Dr Nazmiye Erdoğan
Merkezimiz eylül 2016 yılında kuruldu, yeni bir merkez. Fakat bunun öncesinde çalışmalarımıza biz devam ediyorduk. Merkezimizin amacı üniversitemizin misyonunda yer alıyor. Yaşamsal bilgiyi üreten üniversitelerin en önemli görevlerinden birisi de üniversitemizin misyonunuda olduğu gibi çevreye duyarlı olan, onun korunmasında, gelişmesine katkıda bulunan bilinçli bireylerin yetiştirilmesi. Bu anlamda bireylerden önce bir şekilde akademisyenlerimizin öğretim elemanlarımızın hepsinin ortak olarak birlikte ortak bir çalışma içerisinde de yer alması gerekiyor. Prof. Dr. Mehmet Haberal hocamızın dediği gibi ‘tarlalar yok olmasın Türkiye aç kalmasın’ sloganıyla başladık. Kampüs 1995 yılından şimdiye kadar yaklaşık 5 milyona yakın ağacın oluşturulduğu orman haline getirildi. Hocamız ‘öğrencilerimin ağaçların altında ders çalıştığını oturduğunu görmek istiyorum’ demişti. Şu an Sanat Kafe’nin orada bir kafe açıldı. Banklarımız yerleştirildi. Öğrencilerimiz ağaçların altına oturuyorlar, ders çalışıyorlar doğal bir ortam. Bir şekilde merkez olarak çalışmalarımıza devam ederken geçen sene 1. yeşil kampüs kamu spotu yarışmamız vardı çevre konulu. 22 tane kamu spotu çalışıldı, çıkan kamu spotları da içerik ve kalite olarak gerçekten çok güzeldi.
ÇALIŞMALARI ÖĞRENCİ MERKEZLİ YAPIYORUZ
Çevre merkezimizin en önemli amacı öğrencileri bir etkinlik yapıp oraya çağırmak değil öğrenci merkezli çevre eğitimi yapmak. Öğrenciler mutlaka içinde bulunacaklar. Mesela ben bir konferans yapıyorum gelip oraya katılın değil öğrenci bizzat o etkinliğin içerisinde bulunacak. Oradaki sloganımız ‘Başkent Üniversitesi çevre için el ele’ydi. Bu kapsamda Başkent Üniversitesi öğrencilerine yönelik herkesin bir ağacı var sizin de bir ağacınız olsun sloganıyla öğrencilere tüm katılımcılara ağaçlarını dağıttık. 20 senedir buradayım. Bazen derslere çıkınca öğrencilerle ağaçların bir kısmını bizzat biz derslerde diktik. Öğrencilerin faaliyetlerin içeride olmasına güzel bir örnek. Bu sene ikincisini düzenleyeceğiz çevre ve enerji konusu. Bir şekilde küresel ısınma ve iklim değişikliği dünyamızın en önemli sorunlarından birisi. Burada otellerde, çevre ve enerji yönetimi isimli bir konferansımız var. Orada da Ankara’daki sivil toplum kuruluşlarından katılanlar var. İl Kültür Turizm Müdürlüğü’nden katılım olacak, rüzgar enerjisi kurumundan konuyla ilgili olan tüm sektörlerin katılımının olduğu özellikle de Ankara otellerini davet ettik. Oteller gelerek çevreyle ilgili yönetimle ilgili neler yaptığı konusunda bizlere detaylı bilgiler verecekler. Bu çalışmaları yapıyoruz ama sadece akademik ortamda kalmamalı bu çalışmalar. Sivil toplum kuruluşlarının otellerin bir araya geldiği sorunları çözdüğü bir ortam haline gelmeli diye düşünüyoruz.
GÖRSEL YAPIDA ÇOK BÜYÜK KİRLİLİK OLUŞTURDU
Bu tür çalışmaları yaparken sadece üniversite içinde kalmayıp bunun Ankara’yla da bağlantısı kurmak gerekiyor. Konferansta belediyeden de katılımcılar olacak. Otellerde çevre yönetim sistemleri var. Atıkların geri dönüşülmesi ile ilgili. Ankara belediyeleri henüz çok uygulaması olmayan bir çalışmayı, çevre yönetim sistemleri içerisinde eko etiketler içerisinde uygulamaya çalışıyor. Belediyelerin önce bu sistemleri uygulaması gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları çevre bağlamında çok önemli. Daha sonraki aşamalarda onlarla da işbirliği içerisine girerek çalışmalarımızı sürdürmeyi düşünüyoruz. Çevresel bütünleşik bir sisteme gidilmesi gerekiyor. Üniversitelerdeki çevre merkezleriyle de neler yapabiliriz diye görüşüyoruz. Planladığımız iki çalışmada diğer merkez müdürlerimiz de gelecek. Ankara için neler yapabiliriz gibi bu tür yollara gideceğiz. Hastanelerin yapılmasından bahsedildi. Ben 30 sene kadar Etlik’te yaşayan birisi olarak Gülhane Hastanesi’nin orası tamamen ağaçlık bir yerdi. O ağaçlar 40 yaşlarına kadar gelmiş ağaçlar ben her gördüğümde böyle yüreğim sızlıyor. Orayı görünce onu da bırakın Ankara için çok büyük bir görsel kirlilik. Tamamen ağaçlar kesilip mimari tasarımın kötü olduğu bir görsel kirlilik oluşturulmuş. Trafiğini filan bir kenara bırakıyorum Ankara’nın görsel yapısında çok büyük bir kirlilik oluşturulmuş diye düşünüyorum.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ
Sosyal bilimler meslek yüksekokulu müdürü olarak yaptığımız çalışmalardan da bahsedeyim. Üniversitemizde çok hızlı bir şekilde
gastronomi faaliyetlerine başladık. Bunun nedeni de insanların sürekli olarak televizyonda görüyoruz şu anda en çok dikkat çeken programlardan birisi yemek programları. İnsanların yemek konusunda hem görsel olarak hem de tat olarak güzel gelebilecek yemekleri üretebilmek bunu yaparken de yemekle kültürü birleştirmemiz gerekiyor. 2016 yılında aşçılık programımızı açtık. Şu anda 34 öğrencimiz eğitimine devam ediyor. Gastronomi ve Mutfak Sanatları atölyelerimiz var. Şu an Başkent Üniversitesi olarak en çok öğündüğümüz yerlerden birisi. Çocuklar derslere başladı, şu anda 23 Şubat’ta açılışı yapıldı. Aşçılık programı öğrencileri güzel zevkle yemek yapıyorlar. 800 metrekarelik iki katlı iki tane uygulama restoranımız var. İki tane gastronomi uygulama laboratuvarımız var, onun dışında pastacılık mutfağımız var. Öğrencilerin soyunma odaları, oturma odaları her şeyin düşünüldüğü geniş kapasiteli ileri teknolojiyle üretilmiş yerlerimiz var. Bazen yurtdışından misafir gelince nerede ağırlayalım derken Ankara’da şaşırıp kalıyorsunuz. Tek gideceğimiz yer kale. Orada kültürü ve eski Ankara’yı görüyorsunuz, gideceğimiz yer orası. Orada da kültürel yemekleri yiyebileceğiniz bir yer yok. Bizim bir de Türk Mutfak Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi’miz var. Bu bağlamda da Türk mutfağının kültürünün tanıtılması, bunun yaygınlaştırılması ortadan kalkmasını önleyici çalışmalar yapılacak. Termopolün Gastronomi Akademi’miz kurulacak. 12 Mayıs’ta onun da kapılarını Ankaralılara açacağız. Gastronominin 5’i bir arada oluşturduğu bir öğrenci topluluğumuz var. Gastronomi Akademisi’nde de Ankara’da gastronomiye merak duyan kişilerin eğitim alacağı yerler olacak. Gastronomi dendiği zaman görsel güzelliğin ve tadın çok fazla olduğu eğitim veren yer olarak düşünülüyor fakat biz programlarımızı yaparken beslenme diyetetik bölümüyle de bir çalıştık. Sağlıklı yiyecek üretme. Şu an günümüzde sağlık ve sağlıklı beslenme çok büyük sorun. Onun için sağlıklı beslenmek isteyen insanların da ihtiyaçlarını karşılayacak hem görüntüsü güzel olacak sağlıklı beslenme dediği zaman tadı kötü olan görüntüsü kötü olan yemek akla geliyor fakat hem görüntüsü hem tadı güzel olacak. Hem de sağlıklı bir yemeği üretecek şeflerimizi yetiştirmeyi hedefliyoruz.
‘KÜTÜPHANESİNE KÖPEK ALAN TEK ÜNİVERSİTE’
Yıllar önce “Tarlalar betonlaşmasın, Türkiye aç kalmasın” diyen Sayın Hocamız Prof. Dr. Mehmet Haberal önderliğinde Bozkır’dan koca bir ormana dönüştü, Başkent Üniversitesi Bağlıca Kampüsü. 1995’den 2016’ya 20 yıl içerisinde inanılmaz bir azimle, öğrenciler ve personeli ile ele ele yapılan bir çabanın ürünü. Ve bugün o bozkır, 20 yılda 4 milyon 500 bin çeşitli ağacın yetiştiği, içinde tilkilerin, sincapların, tavşanların koşuşturduğu genç bir orman haline geldi. Başkent Üniversitesi Yöneticileri tüm canlılara yaşanabilir bir ortam sağlama ve onların yaşam hakkına saygı konusunda, insana, hayvana ve bitkilere değer veren bir kurum kimliğine sahiptir. Kampüsümüzde özellikle köpekleri korumaya yönelik güzel çalışmalar vardır. Aslında şunu açıkça söylemek lazım, bir zamanlar bu alanlar köpeklerin kendi yaşam alanlarıydı. Biz onların yaşam alanlarına yerleştik. Başkent Üniversitesi bu bilinçle ve sorumlulukla onların da kampus içerisinde yaşama hakkını devam ettirmekte. Kızımın ifadesi ile “Kütüphanesine köpek alan tek Üniversite.”
TRANSFER EDEN DEĞİL ÜRETEN MÜHENDİSLER
Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Berna Dengiz
Başkent Üniversitesi genç bir üniversite. Genç bir üniversitenin genç bir fakültesi olarak Ankara’nın diyemeyeceğim çünkü mühendislik fakültesi uluslararası bir alanda, çağdaş ve yeni 21. yüzyılın ihtiyaçları doğrultusunda mühendisler yetiştiren bir fakülte. Dolaylı olarak önce Ankara, Ankara çevresi, Ankara sanayisi ve Türkiye geneli ile uluslararası bir alan bizimki. Bütün bunları yaparken de öğrencilerimizi teknolojiyi transfer eden değil teknolojiyi üreten mühendisler olarak yetiştiriyoruz. Bunun için üniversite sanayi işbirliği odaklı çalışıyoruz. Öğrenme ortamımızın çoğunu orada yapmaya çalışıyoruz. Ankara’nın mühendis girişimcilerini yetiştirmeye çalışıyoruz. Teknoloji gelişsin diye mezunlarımızı iş arayan değil işveren konumunda yetiştirmeye çalışıyoruz. Cari açıkla baş edecek mühendisler yetiştiriyoruz. Ankara’da yerel yönetimler bizlerden yeterli kadar yararlanmıyor. Genel olarak bize gelmiyorlar. Özelde yaptığımız bir takım çalışmalar var tabi. Biz gidiyoruz, biz istiyoruz biz size şu çalışmayı yapalım diyoruz. Çevre bağlantısından yola çıkarsak mühendislik fakültesi olarak şu ana kadar çevre ile ilgili bir çok proje yapıyoruz. Son 7-8 yıl içinde elektronik atık yönetiminden tıbbi atık yönetimi, koton atığının dönüşümü gibi birçok çevreye duyarlı projeler yaptık. Bu projeleri yaparken takdir edersiniz veriye ihtiyacımız var. Yerel yönetimlerle belediyelerle işbirliği içinde çalışma ihtiyacımız var. Birçok dost ilişkisi kullanarak gidiyorsunuz belediyelere. Bakıyorsunuz ‘böyle bir çalışma yapacağız gelin birlikte yapalım’ diyoruz ama gönül ister ki onlar bize gelsin. Bu tür projeleri birlikte yapalım çünkü biz de hazır potansiyel ve bilgi var. Dolayısıyla bunun güçlenmesi lazım.
BELEDİYELER ÜNİVERSİTELERDEN YARARLANMALI
Ankara’da belediyelerin üniversitelerden yararlanması lazım. Çankaya Belediyesi ile birlikte yaptığımız projede en son birlikte çalıştık elektronik atıkla ilgili çok güzel bir pilot çalışma yapabildik. Bölgede duyarlılık yaratmak üzere bir çalışma yapıldı. Anketler yapıldı onun sonrasında elde edilen verilerle, yönetimle ilgili çalışma yapıldı ve Çankaya Belediyesi’ne sunduk. Onu kullanmaya çalışıyorlar. Bu tabi Türkiye genelinde bir problem. Belediyeler böyleyken sanayi farklı mı diye bir soru sorarsak, 30 yıldır üniversite sanayi işbirliği yapalım diye çabalıyoruz. Tartışıyoruz. Sonunda onlarla da çalışmalar yapıyoruz. Üniversite olarak önemli yollar aldık. Bu bağlamda üniversite yönetimi de çok destek oluyor, özel anlaşmamız var. Bu üniversitenin çabası aslında ama onların gelmesi lazım. Bu Ankara için önemli bir problem. Burada ve Ankara’da potansiyel var. Ama yerel yönetimler de sanayide bundan yararlanmıyor.
ŞEHİR HASTANELERİNE SUNUM YAPTIK
Şehir hastaneleri kurulacağı zaman topluma olan görevimizi ön plana alarak bir çalışma hazırladık. Hastaneyi yapan firma ile görüştük. Dedik ki bu büyük bir proje bu projenin trafiğinden kaynaklanan çevreye olan bir karbon salınımı olacak. Binanın ısıtmasından, enerji sarfiyatından ortaya çıkacak kirliliği de dile getirdik. Çok büyük bir proje dosyasıyla gittik büyük bir toplantıda sunum yaptık. Temel atılmadan sunum yaptık. Burası yeşil bir bina olsun dedik. Biz Başkent Üniversitesi olarak Amerika’da da yeşil binalarla ilgili çalışma yapan bir üniversitedeki arkadaşlarla da işbirliği yaptık. Daha planlar uygulamaya geçmemişti. Bizim temel atmadan başlayarak o işi takip etmemiz gerekirdi. Çevreye duyarlı, yeşil bina belgesi alabilecek düzeyde bir inşaatı sürdürsünler. İşletme sırasında da çevreye olan zarar giderilsin. Maalesef yanaşmadılar. Biz anlattık güzel bir sunum yaptık. Projede onlar da kaldı daha sonra görüşürüz denildi. Klasik yaklaşımlarla daha sonra aramadılar ve ben şöyle bir cümleyi orada dile getirmiştim. Onların bu konuya sıcak bakmadığını gördüğümde şunu sordum toplantıdaki yetkili kişiye; siz nerede yaşıyorsunuz. Çocuklarınızla nerede oturacaksınız. Ankara’da oturacaksanız bunu benden önce sizin düşünmeniz gerekmez mi ama buna rağmen dönmediler. Bu diğer şehir hastaneleri için de geçerli. Büyük binalar için de geçerli. Bunun yanı sıra mühendis olarak işin çevreyle ilgili boyutunu düşünmek zorundayız. Çünkü dünyada yetişen mühendislerin mutlaka çevreye duyarlı, sosyal sorumluluk sahibi olması gerekiyor artık bu bir zorunluluk.
ANKARA SANAYİ KENTİ HALİNE GELDİ
Ama maalesef biz bunun halen bilincinde değiliz ülke olarak. Bütün bunları yapabilecek bu duyarlılıkta bu yetenekte mühendisler yetiştirmek için de üniversite sanayi işbirliğiyle, sanayiye giderek ,sanayiyi zorlayarak, biz size yardımcı olalım birlikte çalışalım daha verimli hale gelin diyoruz. Özellikle Ankara için Kobi’ler çok önemli. Ankara’da organize sanayi bölgeleri çok. Ankara eskiden memur şehri gibi düşünülürdü. Hayır Ankara sadece memur şehri değil ileri teknoloji ile çalışabilecek bir sanayi kenti haline de geldi. Bunun için üniversitelere büyük görev düşüyor. Biz Başkent Üniversitesi mühendislik fakültesi olarak bu görevimizi yerine getirmek için bundan 10 yıl öncesinde başlayan OSTİM organize sanayi bölgesi, İvedik, Sincan, yeni açılan Anadolu Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Kobi’lerle çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Bunu öğrenci odaklı projelerle sağlıyoruz. Burada büyük bir potansiyel var onların problemleri onların daha verimle hale gelmeleri için projeleri yapıyoruz. Sonra yıl sonunda bu projeleri Ankara halkına, sanayiye, akademi dünyasına açacak sergilerle buluşturuyoruz. Bu ortamda çok güzel projeler çıkıyor. Bunların bir kısmı Hürriyet Gazetesi’nde ve diğer gazetelerde yer alıyor. Bunları gönderiyoruz sizler de haberlere güzel yer veriyorsunuz.
ÖNCELİK ENERJİ VE SAĞLIK SEKTÖRÜ
Cari açığın en büyük iki sebebi birisi sağlık harcamaları diğeri enerji sektöründe. Dolayısıyla mühendislik fakültesi olarak ilgili olduğumuz tüm alanlarda ve Başkent Üniversitesinin 4 yıl önce kurduğu KOSGEB, Başkent Üniversitesi Araştırma GEliştirme Merkezi, kısa adı TEKMER olan merkezdemi çalışmalarda önceliği enerji ve sağlık sektöründeki çalışmalara veriyoruz.
Bir önemli özellik Başkent Üniversitesi’nde bunu çok önceden fark edip yine kurucu hocamız Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın öngörüsüyle çünkü sağlık temelli yola çıkmış bir üniversiteyiz. Mühendislikle sağlık sektörünü buluşturacak ve Türkiye’nin ileri teknolojide ihtiyacı olan sağlık cihazlarını, sağlık teknolojilerini geliştirecek bölüme ihtiyaç olduğu öngörüldü ve biyomedikal mühendisliği ilk defa Başkent Üniversitesi’nde lisans programı olarak açıldı. Bugün Türkiye’de çalışan mühendisler bu misyonla teknolojiyi transfer eden değil teknolojiyi üreten mühendisler olarak gelecekte mutlaka çok daha ileriye sahip cihazlar üretebilecek mühendisler olarak çalışacaklar. Diğer mühendisler de aynı misyonla yetişiyor. Eğitim öğretimde de yaparken şöyle farklılaşıyoruz; genelde büyük sınıflarda kalabalık eğitim öğretim mühendislik için uygun değildir. Dolayısıyla biz bunun tersini Başkent Üniversitesi’nde uyguluyoruz. Küçük sınıflarda yüz yüze problem çözerek üniversite sanayi işbirliği içinde gerçek problemleri ele alarak öğrencileri bu alanda deneyim kazanmış hayatı görmüş hayatta onu bekleyen problemleri görerek çözerek yetişmiş mühendisler olarak yetiştiriyoruz. Aynı zamanda da bu duyarlılıkları onlara yüklemeye çalışıyoruz. Öğrencilerimizin Yüzde 70’i genelde Ankara öğrencisi. Bu bahsettiğim ortamlarda öğrenciler kendi işlerini nasıl kurarlar nasıl geliştirirler TEKMER’de bu işler geliştirilip firmalarını kuruyorlar, Ankara’ya istihdam yaratılıyor. Şu ana kadar hem hocalarımızdan, hem mezunlarımızdan ve öğrencilerimizden firmalarını kurarak geliştiren patentlerini alanlar var. Teknoloji için önemli, bunlar firmalarla Ankara’nın sanayiine böyle de bir destek olmaya çalışıyoruz.
KÜÇÜK GRUPLARLA ETKİLEŞİMLİ ORTAM
Öğrencilerimize küçük gruplarla etkileşimli eğitim-öğretim ortamı sağlamaktayız. Teknolojik donanımlarla donatılmış uygulama ortamlarına sahipler. Üniversite-sanayi işbirliğini panellerde tartışmak yerine sahada uygulamaya geçiren bir fakülteyiz. En önemlisi öğrenci odaklı bir fakülte olmamız. Biz onlar için buradayız. Öğrencilerimize üniversite-sanayi işbirliği içinde çalışmalar yaptırarak gerçek hayata hazırlanmalarını sağlıyoruz. Böylece kendilerine olan öz güvenleri artıyor. OSTİM ve Anadolu Organize Sanayi içinde yer alan Kobi’lerde çalışmalar yapan öğrencilerimiz belirledikleri problemleri çözerek sanayiye destek olurken kendileri de derinlemesine öğrenme olanağı bulmaktadırlar. Başkent Üniversitesi bir başka ilki başlatarak, başarılı projeler hazırlayan öğrencilerini ulusal ve uluslararası toplantı ve yarışmalara göndermektedir. Bu tür konferans, sempozyum ve yarışmalara katılan birçok öğrenci grubu, birincilik, ikincilik ve başarı ödülleri alarak üniversitemizi ve ilimizi ve ülkemizi en güzel şekilde temsil etmişlerdir. Yeni bir anlayışla 3. kuşak Üniversite olma yolunda hem öğrencilerimizi hem de genç akademisyenlerimizi girişimci olmaları, fikirlerini hayata geçirecek AR-GE faaliyetlerini üniversitemizde oluşan eko sistem içinde gerçekleştirebilmeleri sağlanmaktadır. TEKMER’de kurulan şirketlerden bir kısmı kendi mezunlarımız ve öğrencilerimize ait olup başarılı şirketler halinde Ankara ekonomisine katılmaktadırlar. Girişimci mezunlarımız ve öğretim elemanlarımız Ar-Ge’lerini yapabilecekleri şirketlerini kurarak geliştirebilecekleri bir Teknoloji Geliştirme Merkezine sahipler. KOSGEB-Başkent Üniversitesi TEKMER‘de 8 öğretim üyemiz ve 6 mezunumuz şirketlerini kurarak Ar-Ge’ lerini yapmaktadırlar. OSTİM, Başkent Üniversitesi ve diğer paydaşlarla birlikte “Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Kümelenmesi” projesi desteklenmek üzere kabul edilmiştir. Bu proje, mühendislik uygulamalarının evrensel ve toplumsal boyutlarda sağlık, çevre ve güvenlik üzerindeki etkileri ve çağın mühendislik alanına yansıyan sorunları hakkında bilinçli mezunlar yetiştirme hedefimizin gerçekleşmesini pekiştiren, önemli bir ortam sağlayacaktır.
TÜRKİYE’DE İLK KURGUSAL DURUŞMA SALONU
Billboardlar mesela üniversite lehine kullanılmıyor. Üniversitelerin tercih döneminde billboardların üniversiteleri bir kaç gün için ücretsiz olarak tahsis edilmesi söz konusu olabilir. Basın organlarına bakıyorum ancak reklam veren üniversitelerin ismi geçiyor. Hâlbuki ki Başkent Üniversitesi’nin reklama ihtiyacı yoktur deriz ve reklam vermeyiz ama benim de reklama ihtiyacım diğerleriyle paralel olarak sağlanmalı. Yani bütün bunlar eğer üniversite odaklı bir yönetim anlayışı benimsenirse mümkün olur diye düşünüyorum. Eskiler der ki; ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Ben iyi mezun veriyorum geri dönüşlerim çok iyi oluyor. Türkiye’de ilk defa kurulan Kurgusal Duruşma Salonu’na sahibiz. Orada uygulamalı dersleri yapıyoruz. Arabuluculuk, Adalet Bakanlığı’yla hukuk klinikleri eğitimi yapıyoruz. Adalet Bakanlığı ve baroyla işbirliği halinde öğrencilerimiz gidiyorlar Ankara halkına hukuk danışmanlığı yapıyorlar. Arabuluculuk dalında özellikle bu sosyal barışı sağlamak bakımından çok önemli. Hukuk bir şehre inhisar edilmek bağlanmak suretiyle kısmileştirilemez. Hukuk tüm ülke için geçerli. Hukuk hepimiz için geçerli. Onun için biz hukuk çalışmalarımızda sadece Ankara’yı dikkate alarak değil tüm Türkiye’yi hatta dünyayı dikkate alarak yapmak zorundayız. Bizim Önerilerimiz, çalışmalarımız bu yoldadır. Öğretim üye sayımız çok yeterli. Öğretim üyelerimiz kendi dallarında Türkiye’deki yargı organlarıyla sıkı işbirliği halindedir. Bizim görüşümüze başvurulur. Bilirkişilik yaparız. Bu anlamda da halka hizmet görevimizi toplumsal sorumluluk projesi kapsamında yerine getirdiğimize inanıyoruz.
ULAŞIM ÜNİVERSİTELER DİKKATE ALINARAK PLANLANMALI
Ankara’nın en belli başlı özelliklerinden birisi, en çok tercih edilen üniversite şehri olmasıdır. Bu nedenle Ankara yerel yönetimlerinin, bu özelliğe uygun düşecek tedbirleri alma gibi bir doğal misyona sahip olması gerekir. Ulaşım, üniversiteler dikkate alınarak planlanmalı, toplu ulaşım araçları ile üniversiteler arasında seri intikali sağlayacak vasıtalar koyulmalıdır. Örneklemek gerekirse Başkent Üniversitesi’ne en yakın metro durakları olan Koru veya Çayyolu 1-2 duraklarından her on beş dakikada kalkan ring seferleri koyulması ve öğrencilerimize üniversitemizce sağlanan ücretsiz servis hizmetlerine ilave olarak bir ulaşım hizmeti sağlanmalıdır. Bir öğrenci için en önemli ihtiyaçlardan birisi güvenli bir kentte yaşamaktır. Üniversite kampüsü dışında öğrenci güvenliğini sağlayacak olan ise kamu kurum ve kuruluşlardır. Gerek yerel yönetimlerin, gerekse merkezi yönetimin geliştireceği politikalarla üniversite öğrencilerinin Ankara’nın özellikle bazı bölgelerinde ahlak dışı alışkanlıklar sürdüren kimselere karşı korunması için özel güvenlik tedbirleri sağlamalarını beklemekteyiz.
BAKANLIK VE ANKARA BAROSUYLA İŞBİRLİĞİ
Yine bu kapsamda Ankara trafiğinin, üniversite giriş ve çıkışların güvenliğini sağlayacak biçimde organize edilmesi beklentilerimiz arasındadır. Örneğin üniversitelerin çıkış saatlerinde ana trafiğe kavuşmak için trafik ışıklarının daha uzun bir süreyi içerecek şekilde ayarlanmasının özel önem taşıdığı düşünülmektedir Üniversite başarı puanları alındıktan sonra öğrencilerin üniversite-fakülte seçme sürecinde billboardların, üniversitelere ücretsiz olarak kullandırılması “bilgilendirme hakkı” gereği sağlanmalıdır.
Öğrencilerimize temiz nefes alma hakları sağlanmalı ve korunmalıdır. Daha çok yeşil alan, park, bahçe olanağına sahip olmak en büyük ihtiyaçlarımız arasında sayılabilir. Başkent Üniversitesi’nin diğer fakültelerin yanısıra, değerli öğretim elemanlarının çalıştığı Hukuk Fakültesi ile de seçkin bir yere sahip olduğu açıktır. Bünyesinde kurulan ve Türkiye’de bir ilk olan “Kurgusal Duruşma Salonu” ve yaptığı hukuk uygulamaları ile öğrencilerini meslek hayatlarına en iyi şekilde hazırlamanın yanısıra, özgüvene sahip birer hukukçu ve insan olarak yetiştirme idealini de gerçekleştirmektedir. Adalet Bakanlığı ve Ankara Barosu işbirliği ile Fakültemizce yürütülen Arabuluculuk Hukuk Klinikleri Eğitimi ile Ankara halkına bire bir hizmet veren fakülte öğrencilerimiz, her çekişmede mahkemeye başvurmanın önüne geçmekte, tarafları uzlaştırma yoluyla sosyal barışı sağlama konusunda yararlı olmaktadır.
24 SAAT AÇIK KÜTÜPHANE
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Abdülkadir Varoğlu
Öğrencilerimiz 24 saat kampüsten gitmiyorlar. Çünkü özel bir kütüphane ortamı var. Yaklaşık 1 milyon kitap kapasiteli 12 bin 500 metrekare kapalı alana sahip. Örnek olacak büyük bir kapasite. Özel koleksiyon ve benzeri destekler sağlanıyor. Engellilere yönelik olarak özellikle görme engelliler için Ankara’daki en güçlü çalışma ortamının sağlandığı bir kütüphanemiz var. Elektronik ortamlar, tek kişilik çalışma ortamları, grup çalışma salonlarına kadar birçok olanak bulununca öğrencilerimiz burayı terk etmiyorlar. 24 saat açık. Ankaralıların da kütüphanemizden yararlanması yönünde çalışma talimatı oldu ama inanın o kadar talep yüksek ki, bir kriter koyamadığımız için onu aşamıyoruz. Bu hafta buyurun gelin gece 3’te oturacak yer yoktur. Yer oturma kapasitesi bin’le başladı şu ana 2 bine çıktı. Şu anda inanılmaz bir ilgi var, bu çok ilginç bir durum. Biz açıkçası bu kadarını beklemiyorduk kütüphane bu kadar lüks yapılırken öğrencilerin de çalışma alışkanlıkları birden değişmiş oldu.
Girişimcilik ekosisteminde ilk basamakta yer alıyoruz. Fikirleri üretim portatifine dönüştürmeye çalışıyoruz. Çalışmalarımıza iki yıl önce başladık. Başkent öğrencilerine ve çalışanlarına yönelik bir yarışma açtık. Yarışmada dereceye girenlere ve desteklenecek olanları seçtik ve merkezimizde desteklemeye başladık. 24 saat açık bir merkezimiz var. Sürekli kalmak isteyenler kalabiliyorlar. Hatta yataklarını dahi getiren proje ekiplerimiz var. Bu süre içerisinde iki şirketimiz çıktı. Bir projemiz Hastane yönlendirme cihazı. İlkini de hatta biz hastanemizde kullanacağız. Bir de felçli hastaların ellerini oynatabilmeleri için kukla bot yapıldı. Şu anda da artırılmış gerçeklik ve yapay zeka ile ilgili özellikle tıp alanında projelerimizi devam etmekte. 23 ekibimiz var toplamda 60 kişi çalışıyor. Merkeze aldıktan sonra ekiplerimize girişimcilik eğitimi ve mentörlük eğitimi veriyoruz. Ayda bir alanında bir yerlere gelmiş insanlarla birlikte girişimcilik söyleşileri yapıyoruz. Yatırımcıları davet ediyoruz. Genellikle sivil toplum kuruluşlarıyla da işbirliği halindeyiz. TÜGİAD, TÜSİAD, ANGİKAD gibi kuruluşlarla görüşüyoruz. Hem onlara biz destek veriyoruz, hem onlardan destek alıyoruz. Bu şekilde devam ediyor. Bunun kapsamında İşte Başkent buluştayı düzenliyoruz. Bu yıl beşincisini düzenledik. İş dünyasında başarıya imza atmış kişilerle proje ekiplerimizi ve üniversitedeki öğrencilerimizi bir araya getiriyoruz. 2 gün süren buluştay. İlk birinci ulusal kuluçkalar merkezi çalıştayı gerçekleştirdik. Şu anda çalışmalar çok heyecan verici hatta Ankara sınırlarını da aşmaya başladı. Geçen Çin’den, Hollanda’dan şirketler görüşmeye geldiler. Bir çözüm ortaklığı konusunda. Güzel gelişmelere açık durumdayız. Bu dönem öğrencilerimizle ilgili bir girişimde bulundum. Bana eğer bir tane olsun konser yada operaya gittiğinize dair bir bilet getirirseniz size 5 puan bonus vereceğim dedim. Ama sadece iki tane öğrenci getirdi.
AVM’LER İÇİN BİR ÇALIŞTAY YAPILMALI
Ortak akılla çözülmesi gereken sorunlara baktığımızda Ankara’da
Tabi ulaşım başta geliyor. Su kirliği biliyorsunuz Ankara Çayı’ndan evlere de artık etkilemeye başladı. Bunu net hissediyoruz. Tabi bunlar açıklanmıyor yerel yönetimler tarafından. Su kullanımı yine su ayak iziyle çok ilgileniyorum, mümkün olduğunca etrafa bilgi vermeye çalışıyorum. Şehir bölge planlama, ulaşım sorunlarımızın başında geliyor. Üniversiteler güneybatı aksında gidiyor ne yazık ki AVM’lerde o şekilde gidiyor. Gerçekten her şey bu tarafa doğru gidiyor. Saydığımız zaman Eskişehir yolunda 10 tane AVM var. Bizim burada yapılanlar var mesela 3 tane yan yana. Projelerle birlikte 24 tane Eskişehir Yolu’nda AVM olacak. Bunların konuşulması, taşıma kapasitelerinin düşürülmesi gerekiyor. Ben bu bağlamda üniversite ve yerel yönetimler birlikte çalıştay yapsın diye öneriyorum. Kafalar esildiğinde değil, konuşulsun, tartışılsın her açıdan irdelensin. Herhangi bir konu söz konusu olduğunda sadece o konudan ilgili kişiler, üniversite ve yerel yönetimlerden bir araya gelerek bu projede bizde varız toplantıları yapılabilir diye düşünüyorum.
Pek çok kurumla işbirliği yapıyoruz. Şu anda Atılım Üniversitesi’yle beraber TÜBİTAK 1512 projesinin uygulayıcı kuruluşu olarak çalışmalar yürütüyoruz. Bu noktada bizim yapmaya çalıştığımız şey kurumları bir araya getirmek. BİTTO ilk kurulduğunda dedik ki sağlık bu kadar yoğunken ileri sağlık teknolojileri konusuna odaklanalım. Şu anda 16-17 mayıs tarihlerinde üniversitemizde bir ulusal kongre düzenliyoruz. Üniversite Sanayi İşbirliği Merkezleri Platformu’yla beraber sağlık teknolojileri odaklı olarak üniversite sanayi işbirliği kongresi bu yıl bizim üniversitemizde gerçekleşecek. Ankara’nın sosyal yapısına katkıda bulunmayı hedeflediğimiz projeler var. Bu noktada da en fazla Ankara Kalkınma Ajansı ile birlikte çalışıyoruz. Geçen yıldan yürüttüğümüz iki tane projemiz var. Bunlardan bir tanesi Polatlı’da yeni bir marka ürettik. Polatlı’da şeker pancarından pancar pekmezi üretiyoruz. Onu markalaştırdık. Bunun ötesinde daha önemli bir şey daha var orada. Polatlı’da kadın girişimciliğini geliştirerek Anadolu Bacıları isimli bir kadın girişim kooperatifi kuruldu. Yine bu projede Ankara Kalkınma Ajansı desteği ve üniversitemizin katkılarıyla gerçekleştirildi. Bunun dışında ajansla beraber yürüttüğümüz beraber çalıştığımız birçok çalışma var. Girişimcilikten otizme varıncaya kadar çalışma var. Güzel Sanatlar Mimarlık Tasarım Fakültesi ile beraber Otizm Vakfı’nın yürütmüş olduğu bir projemiz de var. Otistik bireyler şu anda herkesin her çocuğun kullanabileceği ahşap oyuncaklar üretiyorlar. Onunda yakın zamanda piyasaya çıkacağını ümit ediyoruz.
BELEDİYELERLE ORTAK İŞBİRLİKLERİ
Farklı kurumlarla işbirliği içerisinde gerçekleştirdiğimiz çalışmalar var. Belediyeler dedik. Özellikle yakın komşuluğumuz olan Etimesgut, Yenimahalle ve Kazan belediyeleri ile işbirlikleri var. Yapmış olduğumuz uluslararası projelerde belediye ortaklıklarıyla gitmeye çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi en son bir Erasmus projesi kapsamında informal yaşlı bakıcılar, yani evinde yaşlısına bakan kişilerin eğitimi ile ilgili Avrupa Birliği projesi oldu. Etimesgut Belediyesi, Uluslararası Yaşlı Saygı Federasyonu gibi pek çok hem yerel yönetim, hem sivil toplum örgütlerinin olduğu bir proje. Eğitim fakültesinin farklı projeleri burada gidiyor. Televizyonda bir programa danışmanlık yapmaya çalışıyoruz. Sanayi Dosyası isimli Ankara sanayisinin farklı yönlerini göstermeye çalışıyoruz. Burada Anadolu Organize Sanayi işbirliğiyle bu programa destek verip yürütüyoruz. Anadolu Organize Sanayi, bizim için farklı bir noktada. İşbirliği anlamında sadece proje değil rekreasyon alanında ortak çalışma yaptık, Ankara Kalkınma Ajansı’yla beraber fizibilite çalışması yaptık. Pek çok farklı kamu kurumlarında, Ankara’nın önemli sivil toplum kuruluşlarıyla beraber projeler geliştirip yürütüp Ankara’ya bir katma değer kazandırmaya çalışıyoruz. Bu noktada kendi akademisyenlerimizin bilgi birikimi diğer taraftan da sanayi ve diğer sivil toplum örgütlerinin ve yerel yönetimlerini bir birleşme noktası olarak tanımlayabiliriz BİTTO’yu.
Diş hekimliği eğitimi özel bir eğitim öğrencilerimizle bire bir çalışmamız gerekiyor. Teçhizat ve donanım açısından da çok şanslı bir fakülteyiz. Tıp fakültesiyle beraber Başkent Üniversitesi’nin önemli bir sağlık hizmetini veriyoruz. Ankara içerisindeki kurulmuş tek vakıf fakültesiyiz. Çoğunluğumuz kadınlardan oluşan çekirdek bir kadroya sahibiz. Uzman olarak başlayıp benim gibi profesörlük düzeyine yükselmiş öğretim elamanlarımız var. Şehir güneybatı aksına doğru çok ilerledi. Tıp fakültesiyle birlikte Ankara içerisinde iki merkezde daha sağlık hizmeti veriyoruz. Bir tanesi Ümitköy’deki Ağız Diş Sağlığı Merkezi ve bir diğeri Yenikent’te. Bu yerlerimizde doktor ve öğretim elemanı hareketliliğimiz var. Bazı günlerde bazı doktorlarımız diğer merkezlerimizde de hizmet veriyor. Ayrıcalığımız var; mezun ettiğimiz öğrencilerimiz Türkiye’deki dişte uzmanlık sınavında şu ana kadar yapılan tüm sınavlarında hem yerleştirme hem puan düzeylerinde en yüksek seviyeyi almışlardır. Sosyal sorumluluk projelerimiz var. Sosyal projelerimizde de fakülte olarak tedavi eden fakülte olmaktan ziyade daha fazla önlemeye eğilim göstermeye çalışıyoruz. Bu nedenle de geliştirdiğimiz sosyal sorumluluk projelerimiz var. Başta Ayşe Abla ilkokulu olmak üzere öğrencilerimize, dönem 4 ve 5 öğrencilerimizle birlikte gidip saha çalışmalarıyla ağız taramaları yapıyoruz. Onları ağız ve diş sağlığı konusunda bilgilendiriyoruz. Öğrenci topluluğumuz. Çok aktif ve dinamik bir şekilde çalışıyor. Son iki senede yaptığı öğrenci projeleriyle beraber Türkiye’deki değişik fakülte ve üniversitelerinin öğrencilerini Ankara’da topladı, bilim kongreleri düzenledik. Hem Kızılcahamam hem Gölbaşı’ndaki tesislerimizde ağırladık. Ankara’nın tanıtımına da faydası olduğu düşünüyorum.
ANKARA’DAKİ TEK VAKIF FAKÜLTESİ
Diş Hekimliği eğitimi diğer disiplinlerden farklı olarak hem teorik hem de pratik eğitimi içeren bir nevi usta çırak eğitiminin de dahil olduğu uzun bir süreçtir. Öğrencinin klinikte hasta başında birebir eğitimi geleceğin kendine güvenen, tam donanımlı hekimlerinin yetişmesi açısından önemlidir. Öğrencilerimizin eğitimlerinin dördüncü ve beşinci senelerinde birebir öğretim üyelerinin gözetiminde hastaları tedavi etmektedirler. Eğitimlerinin ilk üç senesinde ise gerçek ağız ortamını taklit eden modellerde öğretim elemanlarının birebir gözetiminde çalışmaktadırlar. Başkent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ankara’daki tek vakıf fakültesidir. Kuruluşundan itibaren çoğu kadınlardan oluşan uzman eğitici kadrosuyla hem sağlık hizmetleri vermekte hem de diş hekimleri yetiştirmektedir. Mezuniyet sonrası uzmanlık eğitimi için yapılan Dişte Uzmanlık Sınavı’nda da günümüze kadar yapılan tüm sınavlarda Türkiye’de bulunan devlet ve vakıf üniversiteleri arasında hep ilk sıralarda yer almıştır. Öğrenci topluluğumuzun son iki yılda düzenlediği öğrenci kongreleri de diş hekimliği fakültelerinin öğrencileri arasında farkındalık yaratmış, ülkemizde bulunan diğer diş hekimliği fakültelerinin öğrencilerinin Ankara’da toplanmasına olanak vermiştir. Topluluğumuz Ağız Sağlığı ve Diş Hekimleri günü gibi günlerde de kampüsümüz içinde ağız sağlığı hakkında farkındalık yaratacak etkinliklerde aktif rol almaktadır. Öğrencilerimiz eğitimlerinin dördüncü yılında fakültemizin geleneksel hale getirdiği sosyal sorumluluk projesi kapsamında Ayşe Abla Koleji’nde ağız taramalarına katılmakta ve saha çalışmaları yürütmektedirler.
HEDEFİMİZ EĞİTİMİN DE BAŞKENT’İ OLMAK
Eğitim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Sadegül Akbaba Altun
16 Mart 1848’den bu yana ciddi bir öğretmen yetiştirme deneyimimiz olmasına, bu kadar eğitim fakültesi mezunu olmasına rağmen, bu kadar eğitim fakültesi olmasına rağme,n eğitimde bu kadar çok sorun yaşamamız kendi içinde ciddi bir paradoks. Belki bunu genel olarak değerlendirmek lazım, burada ciddi sorun var. Eğitim fakülteleriyle ilgili YÖK standart bir program uyguluyor. Her eğitim fakültesinde bu programlar standarttır. Bu belli bir standardı sağlamanın ötesinde tek program olduğu için alternatif yaklaşımların oluşmasını engelliyor. Biz ne yapıyoruz, eğitim fakültesi olarak bizim sloganımız biz gerçekten eğitimin başkenti olmak istiyoruz. Onun için bu standart programın yanında yaptığımız seçmelilerle öğrencilerimizi farklılaştırmaya çalışmıyoruz. Üniversitemizde çok fazla etkinlik yapılıyor. Bu etkinliklerle entelektüel etik değerleri olan, etkileşimde sadece sınıfları dört duvar olarak görmeyen, çevresine etki yaratabilen bakış açısına sahip bir öğretmen bilimselliği olması lazım. Onun için de sürekli öğrenen olması gerekiyor ki öğrettiği grubu yetiştirsin şeklinde bir bakış açımız var. Başkent Üniversitesi ilklerin üniversitesi. Eğitim fakültesi de 2000 yılında vakıf üniversiteleri arasındaki ilk eğitim fakültesidir. Yaklaşık 50 öğrenciyle başlamıştır şu anda bin 406 öğrencimiz var. Nitelikli eğitimi kendimize slogan olarak almış durumdayız.
ÖĞRETMENLERE YÖNELİK ETKİNLİKLER
Başkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi 2000 yılında kurulmuş ilk vakıf üniversitesi eğitim fakültesidir. Şu anda altı bölümde toplam bin 406 öğrenci ile hizmet vermektedir. Öğrencilerimiz farklı okullara staja giderek Ankara’daki farklı okullara Eğitim Fakültesinin birikimini taşımaktadırlar. Her yıl topluma hizmet kapsamında Ankara’da görev yapan rehber öğretmenlere yönelik PDR günleri yapılmaktadır. Bu yıl 6.’sı düzenlenecek. En az 300 rehber öğretmen katılmaktadır. Ankara’daki okullardan gelen seminer talepleri ile özellikle devlet okullarındaki öğretmen ve yöneticilere seminerler vererek onların mesleki gelişimlerine katkı yapmaktadırlar. Eğitim Fakültesi öğrencileri gönüllü olarak eğitimle ilgili TEGEV ve benzeri gibi farklı STK’larda görev almaktadırlar. Her yıl lise öğrencilerine yönelik olarak düzenlediğimiz seminerler ile lise öğrencilerinin duyuşsal ve sosyal gelişimlerine katkı yapılmaktadır. Topluma hizmet dersi kapsamında her yıl farklı okullara ihtiyaçları doğrultusunda destekler sunmaktayız. Eğitim Fakültesindeki öğretim üyeleri Ankara’daki okullarda araştırmalar yaparak araştırma sonuçlarını kurumlarla paylaşmaktadırlar.
ULUSLARARASI PROJELER VE TANITIMLAR
Eğitim fakültesinde yapılan araştırmaların büyük çoğunluğunun araştırma alanı Ankara’dır. Kanal B’deki eğitim programlarına katılarak halkı eğitim konularında aydınlatmaya çalışıyoruz. Ankara Kalkınma Ajansı, TÜBİTAK, Ankara’daki eğitim danışmanlık firmaları, özel ve devlet okulları ile projeler gerçekleştirilmektedir. Eğitim fakültesindeki mesleki topluluklar diğer üniversitelerdeki topluluklarla işbirliği yaparak eğitsel etkinlikler düzenliyorlar. PDR topluluğu, Türkçe topluluğu gibi. Ayrıca onlar üniversitede özel etkinlikler düzenleyerek Ankara’dan bazen de Türkiye’nin farklı bölgelerinden öğrencileri Başkentte ağırlayabiliyorlar. Uluslararası projeler de var. Ergenelere Yönelik; IP-CHALID, School and Community. Okul öncesi projesi: Let’s Father come to the pre-school. Yaptığımız uluslararası projeler de Ankara tanıtım etkinlikleri mutlaka yer almaktadır. Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde bir günlük eğitim etkinliğinin planlanması, müzelerin ve Anitkabir’in ziyareti gibi. Ulusal ve uluslararası kongreler ise 12. Uluslararası Eğitim Yönetimi Kongresi, Uluslararası Matematik Sempozyumu, Okulöncesi öğrencileri kongresi gibi faaliyetlerimiz var.
YAŞLILARDAN ENGELLİLERE GENİŞ ÇALIŞMALAR
Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Şahin Kavuncubaşı
Yaşanabilirliği, alt yapı, çevre, yapılaşma, hava kirliliği, insan karakteri ve yaşam kalitesi ile ilgili bir konu olarak düşünüyoruz.
Yaşam kalitesinin geliştirilebilmesi de çok sektörlü bakış açısını gerektiriyor. Bu sektörler arasında da bir kılavuzluğu gerekli kılan perspektif olarak görülüyor. Başkent Üniversitesi olarak sadece tıp alanında değil toplumun sağlık düzeyi ve yaşam kalitesini yükseltebilmesi alanlarında da sosyal sorumluluklarımızla da bunları kendi kaynaklarımızla yerine getirmeye çalışıyoruz. Üniversite ve fakülte olarak gerek Ankara, gerek Türkiye insanının hayatını daha önemli kılmak, bir insana yakışır hale getirmek için çabalıyoruz. Örneğin sosyal hizmet bölümümüz Ankara’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’yla birlikte bir merkezimizde kalan istismara uğramış kız çocukları için 10 haftalık problem çözme, güçlendirme grup çalışmasını üniversitenin kendi kaynaklarıyla gerçekleştirmiştir. Yaşlılarımız var. Örneğin bizim spor bölümümüz ve beslenme bölümümüz Çankaya Belediyesi’ne yönelik çalışarak yaşlılarımızın oturduğu yerlerde yaşam kalitelerini artırmak için sportif faaliyetleri, rekreasyon alanlarında dikkate almalarını sağlıyoruz. Yaşlılarda beslenmeye ilişkin eğitimler veriyoruz. Sonra engelli vatandaşlarımıza yönelik ciddi çalışmalarımız var. Çankaya Belediyesi’yle zihinsel engelli çocuklara yönelik terapi çalışmalarını da yine spor bölümümüz yürütüyor. Obezite ve madde bağımlığıyla ilgili çalışma yaptık. Başkent Üniversitesi sağlık hizmetleri sunarak hayata yılları eklerken diğer taraftan da sosyal sorumluluk proje ve çalışmalarıyla da yıllara sağlık ve kaliteyi eklemeyi misyon olarak edinmiştir. Biz de bu misyonu bütün ekibimizle ve diğer üniversitelerle yerine getirmeye çalışıyoruz. Sizleri de burada görmekten çok mutlu olduk. Sağlık Bilimleri Fakültesi, Türkiye’de bu isimle kurulan ilk kurulan fakülte olup, sadece sağlık alanında değil, spor ve sosyal hizmet alanında da eğitim vermektedir. Bu fakülte’de nitelikle sağlık profesyoneli yetiştirme ve bilimsel araştırma faaliyetleri yanında toplumsal sorumluluğun yerine getirilmesine yönelik çalışmalar da gerçekleştirilmektedir.
10 HAFTALIK PROBLEM ÇÖZME VE GÜÇLENDİRME ÇALIŞMASI
Ankara’da yaşayan korunmaya muhtaç çocuklar, engelli, yaşlı, yoksul ve şiddete ve istismara maruz kalan tüm birey ve gruplara, yani dezavantajlı bireylere hizmet etmeyi misyon edinmiş durumdayız. Bu misyonumuzun gereği olarak doğrudan ilgili kamu kurumlarının yanı sıra belediyeler ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte, koruyucu-önleyici, sorun çözücü, tedavi edici sosyal hizmet çalışmalarını Ankara’nın her bölgesinde sürdürmeye çalışıyoruz. Örneğin Sosyal Hizmetler bölümümüz, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Ankara İl Müdürlüğünde Keçiören Bakım Sosyal Rehabilitasyon Merkezi’nde kalan istismar mağduru kız çocuklarla 10 haftalık problem çözme ve güçlendirme temelli grup çalışmasını gerçekleştirmiş; Sincan Kaymakamlığı ve Ankara Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü işbirliğinde Sincan İlçesinde yoksul ve risk altındaki kadınlara ilişkin tarama ve hane ziyaretleri yapılmış, sorun ve ihtiyaçlar ortaya konulmuştur. Spor bilimleri bölümümüz Çankaya Belediyesi ile birlikte Seyranbağları huzur evinde kalan yaşlılarımıza beslenme ve oturduğu yerde egzersiz eğitimleri vermiş; yine Çankaya Belediyesi ile birlikte zihinsel engelli çocuklara yönelik terapötik rekreasyon çalışmaları yerine getirmiştir. Etimesgut Belediyesi ile işbirliği yaparak bakıma muhtaç çocuk yurtlarında oyunlarla spor etkinlikleri yürütülmüştür. Sağlık Yönetimi bölümü de, obezite, gereksiz ilaç kullanımı, madde bağımlılığı, kişisel hijyen gibi sağlık sorunlarına dikkat çekmek için tanıtım günleri gerçekleştirmekte ve geliri şehit ailelerine verilmek üzere ikinci el eşya pazarı çalışmalarını sürdürmektedir. Üniversitemiz, fakültemiz sportif etkinliklerde de roller üstlenmektedir. Örneğin Fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümümüz öğretim üyeleri, yaklaşık altı senedir Türkiye Paralimpik Milli Takımının fizyoterapi hizmetlerini sağlamıştır. Öğretim üyelerimiz 2012 Londra ve 2016 Rio Paralimpik oyunlarında milli takım fizyoterapistliğini üstlenmiştir.
KENTE VE KENTİLLERE HİZMET VERME EĞİLİMİ
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Nalan Özhan Elbaş
10 programı olan büyük kapasiteli bir yüksekokuluz. 10. programımız yeni açıldı, ağız ve diş sağlığı ile ilgili. Bizim Ayaş, Yapracık, Ümit köy gibi sağlık merkezlerimiz ve birçok diyaliz merkezlerimiz var. Bunun yanı sıra Kızılcahamam’da bir termal otelimiz var. Biz öğrencilerimizin hocalarıyla birlikte buralarda stajlarını, dönem içi uygulamalarını yaptırıyoruz. Burada halkla, Ankara’daki hastalarımızla birebir en yakın temas içinde oluyorlar. Bununla da yetinmiyoruz. Hem dönem içinde hem de yaz uygulaması olarak 30 iş günü olan yaz uygulamamızda öğrencilerimiz diğer şehirlerdeki merkezlerimize ve sağlık kuruluşlarımıza hocalarımızın başlarında olmaları şartıyla gidiyorlar. Dönem içi uygulamalarında, oralarda da İzmir, Konya, Alanya gibi merkezlerde oradaki halka hizmet ediyorlar. Bunun yanı sıra sağlıkla ilgili günlerde biz de küçük projeler yapıyoruz. AIDS ile ilgili veya Dünya Sağlık Haftası’nda farkındalık projeleri oluyor. Sağlığı koruma ile ilgili mesela böbreğimizi nasıl koruruz gibi bu temalarla yapılan çalışmalara halka açık oluyor. Vektörlerle nasıl savaşırız gibi konuları işliyoruz. Kendi öğrencilerimizle ve dışarı açık toplantılarımızla kente ve kentillere hizmet verme eğilimindeyiz.
KIZILAY’DA GÖRSEL KİRLİLİK PROJESİ
Onun dışında yaptığımız uluslararası bir sempozyumuz oldu. Ankara’ya katkı sağlayan bu sempozyumun özelliği şu; çeşitli çalıştaylar yaptık. Devlet ve vakıf üniversitelerden davet ettiğimiz 10’ar öğrenciyi bizim fakültemizde burada hocalarımızın denetimine verdik onlar Ankara’yla ilgili projeler geliştirdiler. Üniversiteler arasında işbirliği yaptık. Bizim için çok katma değerli bir projeydi, şu anda da devam ediyor. Sanatçıların eşliğinde burada kamusal çalıştaylar yapıyoruz. Belediyelerle işbirliği yaptık. Kızılay bölgesinde kültürel kirlilik, görsel kirlilik var. Tabelalar bütün binaların üzerini kapatmış vaziyette. Onlarla ilgili binaların görevi bir heykel gibi görünürlüğü de sağlamak kent kimliği gittiği için bunları ön plana aldık. Çankaya Belediyesi ile böyle bir çalışmamız oldu. Çalışmalarımız belediyeye sunuldu. Yenimahalle Belediyesi ile kent çalıştayı yaptık özellikle sanatla ilgili. Geçen sene yapılan bir heykel sempozyumumuz oldu. 10 heykeltıraş geldiler kayda değer heykeller çalışıldı. Başkent Üniversitesi sanatın da başkenti durumunda. Bunu mütevazi olarak söylemiyorum. 10 bin metrekarelik alanı olan Türkiye’nin en büyüklerinden güzel sanatlar ve tasarım fakültesiyiz. Şu an heyecanla çalışıyoruz. Bizim fakültemizdeki öğretim üyelerimizin hiç te azımsanmayacak arkeolojik kazılar var. UNESCO’nun kabul ettiği kazılar, onları şu an bizim fakültemizdeki öğretim üyesi arkadaşlarımız yapıyor. Moda bölümüzün yaptığı defilelerimiz oldu. Düzenli şekilde yapıyoruz. Bütün Ankara ve liseler buraya geliyorlar.
OTİZMLİ ÇOÇUKLARLA ATÖLYE ÇALIŞMASI
7 yıldır devam ettirdiğimiz Türkiye’de belki de ilktir otizm projemiz var. Bu bir yaz okuluna dönüştü. Yazın haziranda başlayıp ağustosun sonuna kadar devam eden bu projede Ankara Otizm Vakfı’yla işbirliği yapıyoruz. Onların bize göndermiş olduğu öğrencilere atölyelerimizi açarak hiçbir ücret talep etmeden onları yaz boyunca orada çalıştırıyoruz, onlar çok mutlular. Ankara Kalkınma Ajansı’yla birlikte büyük bir projeye dönüştü. Ahşap oyuncak tasarımlarıyla ilgili prototipleri çocuklar atölyede üretiyorlar. Kurulan atölye vakıfta kuruldu. İlginç alet tezgahları var, çocuk elini makineye değdirdiğinde makine kesmiyor. Çok hassas bir makine, ahşabı verdiği zaman çok güzel ürünler çıkıyor. Projemiz devam ediyor. Müzecilik çalıştayımız var. Şu an halen bu çalıştay devam ediyor. Ankara’daki müzelerle işbirliği yapıyoruz. Bu da bizim için büyük bir çalışma. Otizmle bağlantılı olarak Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı duymuşlar onlarla da bir sanat ve terapi çalışması içindeyiz.
İLÇEDE KURULAN İLK YÜKSEKÖĞRETİM KURUMU
Başkent Üniversitesi Kazan Meslek Yüksekokulu 2007 yılında Kahramankazan ilçesinin yüksek öğretime duyduğu ihtiyacı karşılayabilmek ve bölgenin gereksinimine uygun işgücü sağlayabilmek amacıyla kurulmuştur. İlçede kurulan ilk yükseköğretim kurumudur. Kazan Meslek Yüksekokulu benimsediği vizyon doğrultusunda; ulusal ve uluslararası platformlarda akademik donanıma sahip, yenilikçi ve çok yönlü düşünebilen meslek elemanı yetiştirmeyi hedeflemektedir. Öncü ve lider bir meslek yüksekokulu olmaya çalışan Kazan Meslek Yüksekokulu, bünyesindeki 7 program ile eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Yüksekokulun dış paydaşları olan Kazan Belediyesi, Kazan Sanayici ve İşadamları Derneği, Anadolu Organize Sanayi Bölgesi, Ankara Lojistik Üssü ve Ankara Gümrük Müdürlüğü eğitim öğretime sağladıkları katkılar ile üniversite sanayi işbirliğinin gelişmesini sağlamaktadır. Bu kuruluşlar ile birlikte yürütülen eğitim öğretim faaliyetleri öğrencilerin işyerleri ve sektör ile uygulama temelinde erken tanışmalarını sağlamaktadır.
SEKTÖREL ALGI ÖLÇÜMÜ İÇİN ANKET
Yüksekokul, faaliyet gösterdiği ilçeye katkı sağlayabilmek için ilçe halkının ihtiyaçlarına uygun seminerler planlamakta, sektörel algıyı ölçebilmek için anket çalışmaları yapmakta ve yükseköğretim bilincini yerleştirebilmek için üniversite tanıtım faaliyetleri yürütmektedir. Yüksekokul bünyesinde teorik ve uygulamalı eğitimler verilerek sektörel alanda öğrencilerin deneyim sahibi olması sağlanmaktadır. Verilen teorik eğitim, sözlü öğretime ek olarak öğrenme yöntemlerinden probleme dayalı öğrenme metodu ile de desteklenmektedir. Yüksekokulda öğrencilerin sektör deneyimlerini ve istihdam olanaklarını arttırabilmek amacı ile uygulamalı eğitim kapsamında yaz stajı ve işyeri uygulaması yapılmaktadır. Başkent Üniversitesi Transplantasyon ve Gen Bilimleri Enstitüsü gelişen teknolojilere uyumlu, doğru ve güvenilir araştırma-geliştirme çalışmaları yapmak, bu çalışmaların endüstriyel ve sağlık alanlarında uygulanabilirliğini değerlendirmek ve sonuç olarak bilime, topluma ve ülke ekonomisine katkı sağlamak vizyonu ile Kahramankazan ilçesinde hizmet vermektedir. 2011 yılında Türk Patent Enstitüsü’nden patent almış olan enstitüde biyoteknoloji temelli, sağlık, endüstriyel ve tarımsal alanlarda değerlendirilmesi mümkün moleküler ve biyokimyasal düzeyde araştırmalar ve uygulamalar yapılmaktadır.
41 BİN KİŞİYE SERTİFİKA
Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Merkezi (BEDAM) Müdürü Prof. Dr. Ali Halıcı
20 yıllık Başkent’li olarak bu kadar başarının arkasında tek bir neden var; bu Başkent Üniversitesi’nin de özelliği, çünkü kurucumuz akademisyen. Akademisyen kurucuların bulunduğu üniversitelerde başarı çok farklı. Mezunlarımızdan 26 bin 654 kişi ayrıca 15 bin katılıcı eğitim merkezinden sertifika aldı. 41 bin kişiye ulaşmış bir üniversite var. 13 bin 336 öğrencimiz ile 4 bin katılımcıya ulaşmış bir BEDAM var bu açıdan da toplamda 17 bin civarında eğitimimiz var. Bunların içinde 100’ün üzerinde eğitim çeşidimiz var. 55 kente gitmiş bir BEDAM toplam 70 bölgeye ulaşmış bir yapıyız. Bu eğitimlerde 7’den 77’ye ulaşmış durumdayız. 7 yaşında konservatuar, 77 yaşında bağımsız denetçi eğitimi alan katılımcımız vardı. 15 bin katılımcının içinde merkezin burada olması nedeniyle 9 bin katılımcı Ankara’dan geldi. Bunların içinde 2-3 tane kanayan yaraya merhem olmaya çalışan bir BEDAM var, bunların başında hukuk sistemi geliyor.
YARGI MENSUPLARINDAN MALİ MÜŞAVİRLERE
Türkiye genelinde 8 bin avukata arabuluculuk eğitimi vermiş bir yapımız var. Ankara’da da bin 500 avukata ulaştık. Bu çok önemli bir yapı. Hukukçulara iletişimi, müzakereyi öğrettik. Hukukçulara davranış bilimleri öğrettik. O kadar beğenildi ki Yargıtay üyelerine de verdik. Hakim ve savcılara da verdik. O kadar beğenildi ki Ceza Tevkif Evleri’ne talep oldu. O kadar beğenildi ki sadece üst düzeyde kalmadı Ankara’daki cezaevlerinde eğitimler planlandı mahkûmlara da gönüllü olarak eğitim veren bir BEDAM var. Kişisel gelişim ve hobi programlarına yoğun bir talep var. Ankara’da memur yapısı var. Emeklilik sonrası faal olabilecekleri alanlara yönelik de planlama yapıyoruz. Hukuk, sağlık eğitimleri, muhasebe ve finansta 2 bine yakın mali müşavire ulaştık, bağımsız denetçilik eğitimleri verdik. Otizm çok önemli 13 bin tane Türkiye’de otizmli çocuğumuz var. Bunların önemli bir kısmı olmasa bile elimizden geldiğince kampüste ağırlıyoruz. Gölbaşı Patalya tesislerine 2 gün yüzmeye götürüyoruz. Bir gün spor salonundayız. Yaz okulunda çocukları yüzmeye, sinemalara, biniciliğe götürüyoruz. Satranç sporunun yaygınlaşması için çok uğraştık. Geçen sene 700 yerli yabancı sporcu getirdik. Satranç ve bisiklette de Ankara’ya katkı veren önemli bir üniversiteyiz.
RAKAMLARLA BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
1993’te kurulan üniversitenin toplam akademik personel sayısı bin 491. Toplam çalışan sayısı 10 bin 500. Bağlıca, Bahçelievler, Kahramankazan, Konya ve Adana kampüsleriyle öğrenci sayısı 13 bin 332. Mezun sayısı 26 bin 554. 11 fakülte, 6 meslek yüksekokulu, 1 yabancı diller yüksekokulu, 1 devlet konservatuarı ve 7 enstitü’de, 50 lisans, 30 ön lisans, 43 lisansüstü, 15 doktora programı. 27 farklı noktadan günlük 363 servis ücretsiz yaygın ulaşım imkânı. İlk ve ortaöğretim kurumları öğrenci sayıları 3 bin. Yıllık ortalama poliklinik hasta sayısı 2 milyon 600 bin, yatan hasta sayısı 150 bin, ameliyat sayısı 60 bin.
BAŞKENT TAM KADRO
Hürriyet Ankara- Başkent Ankademi buluşmasında Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal ile birlikte Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Haldun Müderrisoğlu, Mimarlık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Adile Nuray Bayraktar, Öğrenci Konseyi Başkanı Bilgehan Açıkses, Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Ertuğrul Bayraktarkatal, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özcan Yağcı, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Kuru, Sürdürülebilir Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi (BÜÇEM) Müdürü Prof. Dr. Nazmiye Erdoğan, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Berna Dengiz, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kudret Güven, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nermin Özgülbaş, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Abdülkadir Varoğlu, Ekin Ön Kuluçka Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zeliha Eser, Bilgi, İnovasyon ve Teknoloji Transfer Ofisi (BÜ-BİTTO) Yöneticisi Arzu Fırlarer, Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Neslihan Arhun, Eğitim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Sadegül Akbaba Altun, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Şahin Kavuncubaşı, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Nalan Özhan Elbaş, Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Tepecik, Kahramankazan Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Feride İffet Şahin, Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Merkezi (BEDAM) Müdürü Prof. Dr. Ali Halıcı da yer aldı.