Özün YENİAY
Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2008 00:00
TAKSAV tarafından düzenlenen 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nde yer alan Testosteron oyununun yönetmeni Kemal Aydoğan "Ankaralılara 15 günlük tiyatro şenliği yaşatıyor" diyor.
ANDRZEJ Saramonowicz’in yazdığı, Neşe Taluy Yüce’nin çevirdiği ve Kemal Aydoğan’ın yönettiği Testosteron oyunu 29 Kasım’da festival kapsamında Ankaralı tiyatro severlerle buluşacak. Oyunun yönetmeni Kemal Aydoğan Ankara Hürriyet’in sorularını yanıtladı.
Ankara’da yapılacak olan tiyatro festivali hakkında ne düşünüyorsunuz?
Festivalin Ankara’nın tiyatro yaşantısına önemli bir katkı olduğunu düşünüyoruz. Kendini kanıtlamış bir festival olarak Ankaralılara 15 günlüğüne tiyatro şenliği yaşatıyor olmasını oyun atölyesi olarak çok önemli buluyoruz.
Ankara ve İstanbul seyircisinin tiyatroya yaklaşımı nasıl sizin gözünüzde?
Ankara ve İstanbul seyircisi arasında bir fark olup olmadığına ilişkin elimizde bilimsel bir araştırma olmadığı için yapacağımız kıyaslama spekülasyon düzeyinde kalacaktır. Bu bağlamda şunu söylemek mümkün: Ankara’nın tiyatro kültürünü Devlet Tiyatroları çokça belirlemiş gibi görünüyor. Bunun hem avantajları hem dezavantajları var. Avantajı, tiyatro ile temas etmek ekonomik anlamda da daha mümkün olduğu için tiyatroya gitme sıklığını yüksek kılabilir. Dezavantajı ise sadece Devlet Tiyatroları estetiğine tabi kılarak "seyir" alışkanlığının bu yönde gelişmesi.
Testestoron’un yazılma ve oyunlaştırılma öyküsünden bahsedebilir misiniz?
Testosteron "erkek egemen" dünyanın nasıl çalıştığı üzerine bir komedi. Değişik meslek gruplarından yedi erkek, bozulan bir nikah üzerine bir araya gelirler ve Testosteron hormonunun onların duygularını, düşüncelerini nasıl belirlediğini bize gösterirler. Hep tanık olduğumuz şiddete meyyal, kadınları seks nesnesi olarak gören erkek algısının çalışmasını seyirciye gösterirler.
Daha önce Vajina Monologları adlı bir oyun vardı. O oyunda da kadınlar ve sorunları vardı. O oyunla bağdaşan yönler var mı oyunda?
Oyunun yazarı Andrzej Saramonowicz oyunu hakkında konuşurken "Vajina Monologları"ndan ilham aldığını belirtir. Vajina Monologları kadınların kendi bedenleri, cinsellikleriyle barışmaları üzerine kurgulanmış bir feminist çalışmanın ürünü aslında. Testosteron ise erkekliğin deşifresi, onun biyolojik olarak belirleniminin doğurduğu dünya üzerine. Testosteron’daki rol kişileri kendilerini haklı çıkarmak için biyolojileri tarafından belirlendikleri savunmasına sığınırlar. Ancak bunu yaparken görünen şey şiddet, anlayışsızlık ve gürültüdür.
Sizin yönettiğiniz bu oyunda size yakın gelen karakter var mı? Varsa hangi yönden?
Bir karakter değil, oyundaki tüm karakterler bize yakındı. Hepimiz kendimize ait yönler tespit ettik. O nedenle oyunu oynuyoruz tiyatro yapıyoruz zaten. Dertlerimizden, hastalıklarımızdan kurtulabilmek için.