ÖNCE samimi görüşümüzü ortaya koyalım. Cem Papila, FİFA listesinden çıkartılacak isim değildi. Çıkartılmaması gerekirdi. Bunun nedenlerini ve nasıllarını, her yerde ve herkesle tartışırız. Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz konu, Cem Papila gibi bir değerin, Türk hakem camiası içinde mutlaka bulunması gerektiğidir.
Papila, hakemliği bırakır bırakmaz, yorumculuğa soyundu. Ekrandaki bu renkli hayat, ne kadar sürer, bilemiyoruz. Ama şunu çok iyi biliyoruz. Papila, çok kısa zaman sonra yeniden kolları sıvayacak. Artık Merkez Hakem Kurulu üyesi mi olur, Tahkim Kurulu Başkanı mı olur, onu kestiremiyoruz.
Dört sene daha hakemlik yapma hakkı varken, prensipleri uğruna bu işe erken veda eden Papila, son derece ilginç açıklamalarda bulundu. Buyrun okuyun, çok beğeneceksiniz.
- Hocam, hakemliği bırakalı, yaklaşık bir ay oldu. Kararınızda en ufak bir pişmanlık ya da sapma var mı?
- Kesinlikle yok. Hatta her geçen gün, kararımın ne derece doğru olduğu daha iyi anlaşılıyor. Yakın dostlarımın samimi yaklaşımı da bunu doğruluyor.
- Yani herkes ’iyi yaptın’ mı diyor?
- Aynen öyle. Hatta şunu belirteyim, bazı arkadaşlarım, Merkez Hakem Kurulu’nun kararını öğrendiklerinde ’Görürsünüz, Cem hoca hakemliği hemen bırakır’ diye kendi aralarında konuşmuşlar. Yani, daha kararımı açıklamadan, benim için bu bu yorumda bulunmuşlar. Demek ki beni, iyi tanıyorlarmış.
- Hiç mi şaşıran yok?
- Çok az var. Tabii şuna da açıklık getirmek gerekiyor. Olaylar karşısında, insanlarımız tavırlarını demokratik bir şekilde pek göstermedikleri için, az da olsa şaşıran çıkıyor.
- Madem öyle, yakın arkadaşlarınızdan oluşan Merkez Hakem Kurulu üyelerinin de bunu bilmeleri gerekirdi.
- Tabii ki onların da bilmeleri gerekirdi. En azından iyi yönetici iseler, bilmeleri gerekirdi.
- Hocam, tırnaklarınızla kazıya kazıya FİFA oldunuz. Bir kalemde FİFA kokartınız ve hakemliğiniz gitti.
- Her zaman için şunu söylüyorum, önemli olan dik durmaktır. Yeri gelmişken açıklamakta yarar var, eğer FİFA kokartı taktığım dönemde, federasyon başkanı Haluk Ulusoy olsaydı, yine FİFA kokartı takamazdım.
- Açıklar mısınız lütfen?
- Levent Bıçakcı döneminde FİFA oldum. Eğer başkanlık koltuğunda Haluk Ulusoy otursaydı, FİFA olamazdım.
- Hocam onu anladım da, niye FİFA olamazdınız, onu anlayamadım?
- Hakem derneği seçimlerinde yaşanan olaylar yüzündenÖ Sözünde durmanın faturası, bazen ağır oluyor. Kazalar meydana gelebiliyor. İşte bu kaza, geç de olsa meydana geldi. Ama sağlık olsun. Bu konuda söyleyebileceklerim şimdilik bu kadar.
- Anladığım kadarıyla camiaya saygınızdan dolayı detaya girmek istemiyorsunuz. Konuyu değiştireyim, nasıl hakem oldunuz? Çok mu istiyordunuz yani hakem olmayı?
- Tesadüfen oldum.
- Nasıl yani? Hakemlik genelde bir yaşam biçimi olduğu için, belirli bir plan ve program doğrultusunda hakemliğe başlamış olabileceğinizi düşündüm.
- Dediğim gibi tesadüfen hakem oldum. Başlayana kadar da hiç düşünmedim. Bir Pazar sabahı evimde sakin sakin otururken, kapı çaldı, gelen kayınbiraderimdi. Bana hakem kursu açıldığını söyledi ve başvurmamı istedi. Ben de ona ’Ne anlarım ben hakemlikten’ dedim.
- Hocam, böyle hakemliğe mi başlanır! Sonra ne oldu?
- Kayınbiraderim ısrar etti ve bana ’Aşağıda il hakem kurulundan bir ağabeyimiz bekliyor. Futbol geçmişin olduğu için kursa kayıt olmanı istiyor. Haydi yanına inelim’ dedi. Ben de ayıp olmasın diye kabul ettim. Konuştuk. Üstelik kurs, birkaç gün önce başlamış. Ben de katıldım. Böyle hakem oldum.
- Hocam, başlayış biçiminiz, hakemlik döneminiz ve bitirişiniz. Hepsi enteresan! Ama şu da var. Hakemler çok olayla karşılaşır. Sinir, stres, haksızlık gırla gider. Bu doğrultuda, daha önceleri hakemliği bırakmayı hiç düşündünüz mü?
- Bir kez düşündüm. Süper lige yeni çıktığım sezon, Trabzonspor-Elazığspor maçını yönettikten sonra 7-8 hafta maç alamadım. Üstelik gözlemci notum da 8,5 idi. Tahmin ediyorum, Trabzonsporlu yöneticiler, benim yönetimimi beğenmemişler, Merkez Hakem Kurulu’na şikayette bulunmuşlar. Bu 7-8 haftalık dinlendirilme sonrası, bana İstanbul Büyükşehir-Ankara Büyükşehir maçı verildi. Hemen eşimle konuştum, ’bırakıyorum’ dedim. Çünkü haksızlığa uğramıştım. İyi yönettiğim, iyi not aldığım bir maç sonrası, haksız yere dinlendirilmiştim. Gerçekten bırakacaktım ama son anda vazgeçtim. İstanbul Büyükşehir maçına çıktım. Daha sonra aynı sezon, Denizli-Samsun maçında görev yaptım. O karşılaşmadan da 9,5 aldım. Fakat bu sefer de sezon sonuna kadar görev alamadım.
- Hocam, bu camia böyledir. Hakemlerin cesaretli olması istenir, ama çoğu zaman yöneticiler korkaktır.
- Türk hakemliğinin en büyük sorunu, zaten budur. Hakem yöneticileri, hakemler kadar cesur değil. Kesinlikle değil. Koltuğu kaybetmemek uğruna inanılmaz yanlışlar yapılıyor. Haliyle olan, Türk hakemliğine oluyor.
- Hocam, futboldan geldiğinizi biliyorum. Nasıl bir futbolcuydunuz?
- Kilimlispor’da forma giydim. Hücuma dönük orta saha oynardım. Fena değildim. Hatta orta sahada oynamama rağmen, gol kralı da oldum. Öyle ki, iki ayrı maçta, beşer gol atttım.
- Kaç kez kırmızı kart gördünüz?
- Hiç görmedim. Hakemle işim olmazdı. Tekme atsalar, dönüp bakmazdım. Futbolculuk yaşantımda sadece iki kez sarı kart gördüm.
Yorumlarımda saygısızlık yapmam - Peki, Cem Papila günlük yaşamda nasıl biridir?
- Hoşgörülü biridir. Güleryüzlüyümdür, naziğimdir, centilmenimdir. Bakkalla, kasapla, şoförle sohbet etmeyi çok severim. Tanımadığım insanlarla konuşmaktan keyif alırım.
- Hocam, hoşgörülüyüm diyorsunuz ama, 5 kırmızı kartı birden çekinmeden gösteriyorsunuz. Bu ne yaman çelişki!
- Kuralların, kim için ve ne için olursa olsun, ihlal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Üstelik hayat görüşüm, hak edene hak ettiği cezanın ve değerin verilmesi gerektiği şeklindedir.
- Farkındayım hocam. Kurallar ayrıdır, özel yaşamdaki hoşgörüler ayrıdır. Düzenin sağlanması için kuralların herkese eşit olarak uygulanması gerekir. Peki, aslan gibi iki erkek evlada sahipsiniz. Onların hakem olmasını ister misiniz?
- Hakemliğe başlamalarını isterim. Ama devamına kendileri karar verir.
- O zaman şöyle sorayım, niye hakemliğe başlamalarını istersiniz?
- Hakemlik insana çok şey katıyor. Baskılara karşı direniyorsunuz. Saygıyı öğreniyorsunuz. İnisiyatif kullanıyorsunuz. Zor zamanda karar verme yeteneğine sahip oluyorsunuz. Davranışlarınız şekilleniyor. Örnek de verebilirim. Hakemler sokakta veya başka bir ortamda küfür etmezler, yanlış hareket içine girmezler. Çünkü kontrollü olmayı, çok önceden öğrenirler.
- Mutafakla aranız nasıl? Hanımefendiye yardım ediyor musunuz?
- Çok iyi salata yaparım. İyi yumurta kırarım. Çok iyi yemek yerim.
- Hocam bunları ben de yaparım. O zaman, son sorum şu olsun. Yıllar önce Ahmet Çakar hakemliği bıraktığı zaman, kendisi ile yapılan ilk röportajda ’Hilmi Ok gibi komitecilik, Erman Toroğlu gibi de gazetecilik yapmayacağım’ demişti. Aradan fazla zaman geçmeden, Ahmet Çakar, Erman Toroğlu’nu aratmaya başladı. Toroğlu, Ahmet’in yanında inanılmaz beyefendi kaldı. Şimdi de siz yorumculuğa soyundunuz. Tavrınız nasıl olacak?
- Kişileri rencide edecek hiçbir beyanda bulunamam. Saldırgan tavırlar içerisinde de olamam. Örneğin, herhangi bir hakem için ’Öküzün trene baktığı gibi bakıyor’ demeyeceğim. Gördüğümü ve inandığımı, samimi ve saygılı bir şekilde söyleyeceğim.
- O zaman ben de size bir dost uyarısında bulunayım. Basın camiasındaki ayak oyunları, hakem camiasındakileri aratmaz. En az eskisi kadar dikkatli olmanızda yarar var.
- Uyarınız için teşekkür ederim.Sergen, iyi futbolcu değilSergen dünya çapında bir yetenek. Ama size sorarım, başladığı günden bu yana hiç aşama gösterdi mi, terini son damlasına kadar akıttı mı? İşte bu yüzden iyi futbolcu değil.
- Futbolculara bakış açınız nasıl? Ya da hangi tür futbolcuları beğenirsiniz? Mesela Sergen iyi futbolcu mu?
-
Hayır, bence Sergen iyi futbolcu değil. Çünkü iyi futbolcu, yeteneğini azami oranda kullanan, aşama gösteren, savaşan oyuncudur. İyi futbolcu, son damlasına kadar terini akıtandır. Sergen, dünya çapında bir yetenek. Ama size sorarım, başladığı günden bu yana hiç aşama gösterdi mi, terini son damlasına kadar akıttı mı? İşte bu yüzden iyi futbolcu değil.
- İlginç bir başarı anlayışınız var.
-
Başarılı insan, elindeki asgari imkanları, azami düzeyde kullanan insandır.
- Herhalde günlük hayata da bunu uygulayabiliriz.
-
Çocuğun babası trilyoner. Kolejde okumuş. Sonra da doktor olmuş. Başarılı mı? Değil. Haa, bu kişi, profesör olmuştur, büyük işlere imza atmıştır, işte o zaman başarılıdır.- Ya da kısıtlı imkanlarla bir yere gelen insan başarılıdır.
-
Tabii ki. Adam, Çankırı’nın Kurşunlu ilçesinden çıkmıştır. Zor şartlar altında büyümüştür. Ortaokul, lise tahsilini yeterli görmemiştir. Kısıtlı imkanlarla Hukuk, Tıp ya da benzeri bir tahsil yapmıştır. İşte bu kişi, başarılıdır.- Peki, tekrar başa dönelim. Şöyle bir geriye baktığınızda, hakem olarak kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
-
Çok kötü yönetimler gösteren bir hakem değildim.- İyi de,
Beşiktaş ve Trabzonspor taraftarlarınca istenmeyen hakem ilan edildiniz. Hatta Trabzon’da binlerce insan sizin için protesto yürüyüşü yapmadı mı?
-
Nedense, Cem Papila denilince bazı insanların aklına sadece Beşiktaş-Samsunspor ve Fenerbahçe-Trabzonspor maçları geliyor. Gerçi bu maçlarda da kötü yönetim göstermedim ama... Şunu da belirteyim, sadece süper ligde 60 maça çıktım. Nihayetinde geride kalan 58 maçta aklınıza herhangi bir hata geliyor mu?
- Hocam, hiç mi kötü yönetiminiz olmadı?
-
Oldu. Önceki sezon oldu. Sakatlığım nüksettiği için Denizlispor- Konyaspor maçını çok kötü yönettim.