Haşim KILIÇ
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 2008 00:00
Her biri farklı bir hikaye anlatan milyonlarca kare,kimi Anadolu’nun bir köşesinden, kimi dünyanın öbür ucundan. Fotoğraf sanatçısı İbrahim Demirel, 40 yıllık fotoğraf hayatını Hürriyet Ankara’ya anlattı.
GERİDE kalan 40 yılın ardından fotoğrafı nasıl tanımlarsınız? Fotoğraf benim için bir aşktır, bir tutkudur, yaşam odağıdır. Genel olarak fotoğraf, dünyada ve ülkemizde büyük aşama kaydederek bugün artık koleksiyonlara girmiş, müzeleri kurulmuş, kütüphanelerde ciltler dolusu kitaplara konu olmuş bir sanat dalı olmuştur ve yazılı malzemeden çok görsel malzemenin yaşamı etki altına aldığı günümüzde, görsel iletişimin de temel malzemesi haline gelmiştir. Geriye baktığımda, 40 yıl öncesinde sahip olmadığı bir itibara sahip olması elbette beni çok mutlu etmektedir.
Türkiye’de fotoğraf sanatçısı olmanın zorlukları nelerdir?
Hem sanatsal yönüyle hem teknolojiye dayandığından, fotoğrafta da gelişmiş ülkelerin gerisinden geliyoruz. Bir sanat dalında ürün vermek, sanatçılar için zorlu bir sürece katlanmayı gerektirmektedir. Ayrıca sanat, özgür, demokratik toplumlarda beslenir, gelişir. Fotoğrafları yüzünden iktidarlarla ters düşen, hapsedilen sanatçılardan biri de benim. Özgürce sanatınızı uygulayamamak sizi ve ülkenizi çağdaş ülkelerin gerisine düşürür. Müzelerinizde tam koruma sağlayamazsanız, arşivleme sisteminde bilimsel ciddiyete ulaşamazsanız, eserleri emanet ettiğiniz personeli eğitmezseniz, eserleriniz kaybolmaya ya da çürümeye yüz tutmuşsa kültürel kaybınız büyüktür ve bu işi hayati öneme sahipmişçesine ciddiye alan toplumların gerisinde kalmanız kaçınılmazdır.
İşin özünü bilmelisiniz
Dijital fotoğrafçılığı nasıl değerlendiriyorsunuz?Çektiğinizi anında görebilmek,
film banyosu için beklememek, kaydettiğiniz kartları bilgisayara yükleyip izleyebilmek, bilgisayarda çeşitli efektler, müzik ve görüntü senkronizasyonuyla kısa sürede dia gösterileri hazırlayabilmek, zamanın ve paranın daha ekonomik kullanılması anlamına geliyor gibi görünse de, işin özünü bilmeksizin, temel sanat ve fotoğraf eğitimi almaksızın, en son teknoloji de kullanılsa anı değerindeki fotoğraftan daha fazlasının yapılamayacağına inanıyorum.
Müze açmak için gerekli destek bulamadınız mı?Müze açma çalışmalarında devlet ya da kurumlardan beklediğiniz desteği bulamadınız. Bu, Türkiye’de sanata değer verilmediği anlamına gelir mi?Çok genç yaştan itibaren sanat eğitimi almışım, ömrümü yalnızca sanata adamışım, bir eğitimci, sanatçı ve koleksiyoner olarak tüm birikimimi satıp,
yemek yerine, gelecek kuşaklara aktarılmak üzere devlete bırakmak için çeşitli girişimlerde bulunmuşum ya da bir üniversite çatısı altında kurulacak bir müzeye aktarmak için başvurularda bulunmuşum, hiçbir cevap alamamışım. Bu durumun yorumunu size bırakıyorum. Sizce Türkiye’de sanata değer veriliyor mu? 30 yıldır Başkent’te hizmet veren bir galerinin kurucusu olduğumdan birikimimi özellikle Başkent’te bir müzeye dönüştürmek istemiştim. Ya kimseden cevap gelmiyor ya da konu başka makamlara havale edilerek amacından saptırılıyor, zaman kaybediliyor. Kısacası hiçbir resmi merci ya da yetkili, talebimi ciddiye alıp, konuya eğilmedi. Çağdaş ülkelerde müzeler darphane gibi para basarken, bizim ülkemizde sanatçıları kişisel özverileriyle müze oluşturma çabalarını ciddiye alan yok. 40 yıllık fotoğrafçılık hayatınızda pek çok kişisel serginiz olmalı.
Sanatçıya bakışta geride kalıyoruz
Yurtdışı ve Türkiye’de fotoğrafa ve sanatçıya bakış nasıl?Biz sanatta Batı’nın gerisinden geliyoruz. Osmanlı döneminde de, Cumhuriyet döneminde de öğrenciler, sanatçılar eğitim için Batı’ya gönderilmekteydi. Biz, Batı’nın yaşadığı Rönesans’ı yaşamadık. Doğal olarak, fotoğrafa da sanatçıya da bakışımızda, gelişmiş ülkelerin gerisinde kalıyoruz. Batı’da sanata, diğer disiplinlerle ilişkilendirilerek, daha çok yer verilirken, eğitim kurumlarımızdan sanat dersleri kaldırılıyor. Alt yapımız eksik. Kültür yozlaşması her şeyi ucuzlatırken, tembellik, kopyacılık, kolaycılık prim yaparken sanat ve sanatçı olmak da bu yozlaşmadan payını alıyor.
Siyah beyazın yeri ayrı
Siyah-beyaz ve renkli fotoğraf arasındaki fark sizce nedir?Doğal olarak her fotoğraf çeken ve çektiren de, beyniyle algıladığı renkleri saptamak ister. Eğer, siyah-beyaz renk valörleri, ışık-gölge gibi temel bilgilerden yoksunsak, renkli fotoğraftaki renkleri de doğru saptamamız şansa kalır. Benim için siyah-beyaz fotoğrafın yeri ayrıdır. Orada bu iki renkle ve tonlarıyla tüm dünyadaki renkleri anlatırsınız.