Oluşturulma Tarihi: Mayıs 12, 2009 00:00
Türkiye’de sağlıklı popülasyonda talasemi taşıyıcılığının yüzde 2.1 olduğu ve yaklaşık 1 milyon 300 bin taşıyıcı ile 4 bin 513 civarında hasta bulunduğu bildirildi. Hastalığın tedavisinde kemik iliği naklinin halen "tek küratif tedavi yöntemi (bir hastalığın aktif yöntemlerle tedavisi) olduğu ve başarı oranının yüzde 58-91 arasında bildirildiği" kaydedildi.
Dışkapı Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi ve Hematoloji Klinik Şefi Prof. Dr. Bahattin Tunç, Talasemi’nin önlenebilen kalıtsal bir kan hastalığı olduğunu vurgulayarak hastalığın tüm Akdeniz ülkelerinde önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtti. Talasemi taşıyıcılığı ve talesemi major olmak üzere hastalığın iki tipi olduğu bilgisini veren Tunç, şunları kaydetti:
"Talesemi taşıyıcılığı, bir talasemi geninin taşınması anlamına gelir. Talasemi taşıyıcılarının büyük çoğunluğu bu hastalığı taşıdıklarını bilmezler. Taşıyıcılık herhangi bir rahatsızlığa neden olmaz ve tedavi gerektirmez. Taşıyıcılar genellikle talasemi hastası bir çocuk sahibi olduklarında ya da özel kan testi yaptırdıklarında durumu öğrenirler. Taşıyıcılar, hastalık genini kendilerinden sonraki nesillere taşımaya devam ederler. Bu nedenle bireylerin taşıyıcı olduklarını, bir başka taşıyıcı ile evlenmeleri halinde hasta çocuk sahibi olabileceklerini bilmeleri oldukça önemlidir. Eşlerden birinin talasemi taşıyıcısı olmasının bir sakıncası yoktur."
Tunç, hastalığın ağır formunun "Talasemi Major" olarak tanımlandığını ifade ederek, "Olgular, 3-4 aylıkken başlayan, sürekli kan nakli gerektiren çok ciddi kalıtsal bir kan hastalığıdır" dedi. Hastaların, yaşamın ilk bir yılında derin kansızlık, solukluk, karın şişliği belirtileri ile hastaneye başvurduklarını belirten Tunç, "Hastalıkta, karaciğer ve dalak büyüklüğü belirgindir. Halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk vardır. Yüz ve kafa kemiklerinde değişiklik nedeniyle tipik bir yüz görünümü ortaya çıkar" diye konuştu.