Güncelleme Tarihi:
Altındağ’daki Ulucanlar Cezaevi Müzesi Sanat Sokağı’nda açtığı atölyede, hem çocukluğundaki hem de geçmişteki oyuncakları günümüze taşıyan el yapımı oyuncak ustası ve oyuncak araştırmacısı Orhan Karaalioğlu, tüm bu çalışmaları çocuklar ve aileler ile buluşturuyor. Kültür Bakanlığı’nın Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları arasında gösterilen Karaalioğlu, aynı zamanda atölyesinde çocuklara dersler de vererek ‘tahta at, dozildik, cambaz’ adı verilen sayısız pek çok geleneksel oyuncağı günümüze aktarıyor. İlk oyuncağını annesinin yaptığını, ardından kendi de oyuncaklar yapmaya başladığını söyleyen Karaalioğlu, geçmişten gelen tutkusunu ve geleneksel oyuncakların günümüzdeki etkisini ise şöyle anlatıyor:
KİBRİT KUTUSUNDAN BİR TREN
“Geleneksel oyuncaklara olan ilgim aslında yeni gelişmedi. Asıl mesleğim iç mimarlık ve endüstri tasarımcılığıydı. Ancak 2000 yılından sonra mesleğimi bıraktım ve sonrasında bir boşluğa düştüm. Ne yapabilirim diye düşünürken, çocukluğumda yaptığım oyuncaklar aklıma geldi. Bana ilk oyuncağımı annem yapmıştı. Kibrit kutusundan bir tren tasarlamıştı. Tekerleklerini ise kartondan yapıp, trenin içerisine yani vagon kısmına da mercimek ve fasulyeleri doldurmuştu. Hiç unutamam o günü ve o anıyı. Tam 50 yıl sonra, bu hatırladığım treni yaparak yeni bir işe başladım. Tek fark, trenin tekerleklerini hareket ettirebilmek için musluk contalarını kullanmam oldu. O günden bu yana, Ulucanlar Cezaevi Müzesi Sanat Sokağı’nda geleneksel oyuncaklar tasarlıyor ve çocuklara çeşitli atölyeler ve eğitimler düzenliyorum. Bu iş, hem benim hem de çocukların keyif aldığı bir iş haline geldi.
GERİ DÖNÜŞÜME DE KATKI SAĞLIYOR
Sürekli olarak geleneksel oyuncaklar hakkında araştırmalar yapıyorum. Bu araştırmalarım sonucunda, dünyanın en eski oyuncaklarından biri sayılan ve bir fizikçi olan John Ayrton Paris tarafından 1824 yılında icat edilen ‘Thaumatrope’ adlı oyuncağın internetten görsellerine bakarak üzerinde çalışmaya karar verdim ve aynısını hayata geçirdim. Yani sadece çocukluğum değil, daha öncesini de araştırıyorum. Öte yandan, yaptığım geleneksel oyuncaklarla aynı zamanda geri dönüşüme de katkı sağlıyorum. Örneğin, tahta atı yaparken alt gövdesinde süpürge sapı, gözlerinde düğme ve yelesinde çözülmüş halat kullanıyorum. Ayrıca, artık kullanılmayan eski giysileri de oyuncaklarımın yapımında sıklıkla kullanıyorum. Tüm malzemeler organik ve doğal niteliktedir. Atölyemde yaklaşık 50 çeşit oyuncak bulunuyor. Çocuklar atölyeme geldiklerinde, çoğu oyuncakları tanımıyorlar, bunları oyuncak olarak algılamıyorlar. Ben anlattığım zaman oyuncak olarak algılıyorlar, anlıyorlar. Bu nedenle onlara her bir oyuncak hakkında ayrıntılı bilgi veriyorum. Ayrıca, çocuklarla birlikte gelen anne babalar bazı oyuncakları hatırlayarak kendi çocukluklarına nostaljik bir yolculuk yapıyorlar. Örneğin, ‘Dozildik’ olarak adlandırdığım oyuncak, cevizlerin içini boşaltarak yapılan Anadolu’ya özgü bir oyuncak. Her birimizin hayatından izler taşıyor.”
GÜNÜMÜZ ÇOCUKLARI DAHA YALNIZ
Çocukların artık geleneksel oyuncakları bilmediğini, tablet ve telefonlara bakarak oyun kültürünü unutmaya başladıklarını kaydeden Karaalioğlu, ailelere seslenerek “Çocukluğumda obez arkadaşım hiç yoktu çünkü sürekli hareket ederdik. Tablet ve bilgisayar başında oturmazdık, her bir oyuncakta bir tür fiziksel aktivite vardı. Mümkünse çocuklarınızı tabletten ve bilgisayardan, en azından belirli bir yaşa kadar uzak tutun. Çocuklarınızın oyuncaklarla oynamasına izin verin, hatta arkadaşlarıyla oynamalarına destek olun. Günümüz çocuklarına baktığınızda daha yalnız olduklarını ve ne yazık ki birçoğunun arkadaşı olmadığını göreceksiniz çünkü genellikle tek başlarına evde tablet oynamakla meşguller. Ayrıca, piyasada ucuz ve sağlıksız üretilen oyuncakların tercih edilmemesini de önemle vurguluyorum” çağrsında bulundu.
‘El Yapımı Geleneksel Oyuncaklar’ kitabını da hazırlayan oyuncak araştırmacısı Karalioğlu, bu kitapta geleneksel oyuncakların nasıl yapıldığını, ve nasıl oynandığını kendi çizimleriyle anlatıyor.