Güncelleme Tarihi:
ANKARA, (DHA) - İHH İnsani Yardım Vakfı, Suriye'de 15 Mart 2011'de başlayan savaşın 8. yılına ilişkin bir rapor yayınladı. Raporda; İHH İnsani Yardım Vakfı'nın iç savaşın ilk gününden beri Suriye halkını yalnız bırakmayarak mülteciler için 321 milyon doların üzerinde harcama yaptığı ve bölgeye yaklaşık 15 bin TIR insani yardım malzemesi ulaştırdığı ve sınır boyunca 9 koordinasyon merkezinde 843 personel ve gönüllü çalışanla hizmet verdiği bildirildi. Yaklaşık 20 bini çocuk en az 450 bin insan hayatını kaybetti.
15 Mart 2011'de başlayan savaşın 8. yılına giren Suriye'de yüz binlerce kişi hayatını kaybederken 5 milyondan fazla sivil de mülteci konumuna düştü. Suriye'de halk ayaklanmaları, 15 Mart 2011'de bir grup öğrencinin okul duvarına rejim karşıtı slogan yazmasıyla başladı ve Esed rejiminin şiddetle bastırmaya çalışmasıyla iç savaşa dönüştü. Yaklaşık 20 bini çocuk en az 450 bin insan hayatını kaybetti. 120 binden fazla insan hapsedilirken en az 12 bin insan da bu hapishanelerdeki işkencelerden dolayı hayatlarını kaybetti.
İHH İnsani Yardım Vakfı ise iç savaşın ilk gününden beri Suriye halkını yalnız bırakmayarak mülteciler için 321 milyon doların üzerinde harcama yaptı. Bölgeye yaklaşık 15 bin TIR insani yardım malzemesi ulaştıran İHH, sınır boyunca 9 koordinasyon merkezinde 843 personel ve gönüllü çalışanla hizmet veriyor.
'SURİYE FİİLİ OLARAK İKİYE AYRILMIŞ DURUMUDA'
İHH İnsani Yardım Vakfı, Suriye'deki iç savaş ile ilgili olarak hazırladığı rapor şöyle; 15 Mart 2011 yılında Suriye'de başlayan barışçıl gösteriler hızlı bir şekilde silahlı çatışmalara evrildi. Suriye nizami ordusundan genellikle Sünni, orta ve alt rütbeli albayların ayrılmasıyla etmesiyle birlikte Özgür Suriye Ordusu kuruldu. ÖSO kısa zaman içerisinde başta Suriye'nin kuzeyinde olmak üzere güney ve doğu kısımlarda da hâkim olmaya başladı. Hızlı bir şekilde ilerleyen silahlı milislerin arasında yabancı ülkelerden gelen aşırı fikirlerle donatılmış mobil savaşçıların bulunması ve Irak hapishanelerden salınan el-Kaide tutsaklarının salıverilmesi, DAEŞ terör örgütün ortaya çıkmasına sebep oldu. DAEŞ'in önünün açılması ve muhalif silahlı gruplar arasında başlayan çatışmaların yanı sıra, diğer yabancı ülkelerin müdahalesi, Suriye halk devriminin büyük bir siyasi ve insani krize evrilmesine yol açtı. 2011 yılından itibaren İran'ın, 2012 yılından itibaren de ABD'nin örtülü ve açık müdahaleleri, 2015 yılında Rusya'nın fiziki olarak askeri müdahalesi, Körfez ülkelerinin muhaliflere olan desteğinin giderek azaltması, hatta bizzat aralarında yaşadıkları sorunları Suriye sahasına taşımaları, Suriye'de büyük kargaşanın meydana gelmesine ve Suriye'nin, bölgesel hesapların görüldüğü bir sahaya dönüşmesine sebep olmuştur. Diğer yandan ABD ve Rusya'nın fiili müdahaleleri Suriye sahasında bazı sonuçlar doğurdu. Birincisi, savaş yayıldıkça muhaliflerin inisiyatifi ve sahadaki gücü arttı, ABD ve Rusya gibi küresel aktörlerin etkinliği arttı. İkincisi, Suriye fiili olarak ikiye ayrılmış durumuda. Fırat Nehri'nin doğusunda hava sahası ABD tarafından, karadaki alanlar ise kendi müttefiki olan PYD/PKK tarafından kontrol edilmektedir. Fırat'ın batısını ise havada fiili olarak Rusya, sahada ise Rusların yanında İran, Hizbullah ve çeşitli başıbozuk Afgan-Pakistanlı Şii grupları kontrol etmektedir.
7 yıllık süre zarfında halkın politik ve demokratik isteklerine destek veren Türkiye, başta sınır güvenliği olmak üzere ekonomik, iç ve dış tehditlerle karşı karşıya kaldı. Buna rağmen halkın gönlünü kazanan Türkiye, 2016 yılında başlattığı Fırat Kalkanı Operasyonu ile birlikte toplamda 2.500 km2 alan güvenli sağlayarak, yaşanılabilir bir bölge oluşturdu. Türkiye, Soçi zirvesi ile birlikte, muhaliflerin hâkim olduğu; Halep'in güneyi, İdlib kent merkezi ve Hama'nın kuzey bölgelerinde garantör ülke konumuna gelmiştir. Krizin 7. yılında terör örgütü PYD/PKK'ya karşı Afrin'de operasyon başlatan Ankara'nın amacı Suriye'nin toprak bütünlüğü ve sınır güvenliğini sağlamaktır. Son siyasi duruma baktığımızda Suriye sahasında; Esed rejimi toprakların yüzde 55'ini (102.863 km2), PYD/PKK yüzde 27'sini (50.830 km2), ılımlı muhalifler yüzde 11,8'ini (22,197 km2) ve DAEŞ yüzde 6'sını (yüzde 11 km2) hâkimiyeti altına tutmaktadır. Diğer yandan Suriyeli ılımlı muhaliflerin hâkim olduğu bölgelerde birlik ve güvenlik bulunmamaktadır. İdlib başta olmak üzere Fırat Kalkanı bölgesinde, Afrin'de oluşan güvenli bölgede, Hama ve Doğu Guta'nın yanında, güneybatısında da hâkim olan muhalifler, coğrafi olduğu kadar askeri ve siyasi olarak da birbirinden ayrılmış durumundadır. Halihazırda muhalif askeri yapılanmalar üç ana cepheye ayrılmış durumundadır. Birincisi genelde daha ılımlı ve İslami yapılanmaları içeren Ahraru Şam, Nurettin Zengi ve Ceyşul İzze dâhil Cephetu Tahriri Suriya (CTS), ikincisi eski Nusra ve bazı yabancı savaşçı grupların dâhil olduğu Heyetu Tahriru Şam (HTŞ) ve üçüncüsü çeşitli gruplardan oluşan ve genellikle Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu'dur.
AĞIRLAŞAN İNSANİ DURUM
"Beşar Esed rejimine karşı başlatılan isyanlar 7 yıldır sürmektedir. Ülke genelinde durum, insani bir krize dönüşmüş durumdadır. Siyasal olarak bir yanda Astana Zirvesi ile Türkiye-Rusya-İran üçlüsü çözüm bulmaya çalışırken diğer yandan da Cenevre süreci ile ağırlıkta Batı ülkelerin inisiyatifinde çözüm yöntemleri aranmaktadır. Ülke genelinde, gayri resmi rakamlara göre ölen insan sayısının 1 milyonu aştığı ifade ediliyor. Diğer yandan Birleşmiş Milletler (BM) insani kayıplar ile ilgili uzun bir süredir veri yayınlamamaktadır. BM, Suriye'de yaşanan kayıplarla ilgili sağlıklı veriler alamadığı gerekçesiyle veri yayınlamıyor. Suriye sahasında krizin başladığı günden, 2018 Mart ayına kadar 450.000 kişi çeşitli savaş sebepleriyle hayatını kaybetmiştir. Yine savaş sebebiyle oluşan açlık, hastalık ve benzeri nedenlerden dolayı 70 bin kişi hayatını kaybetmiştir. İnsan Hakları Suriye Örgütü, Mart 2011 ile Mart 2018 arasında gerçekleşen ölümlerin, yüzde 93'ünün Rusya ve Esed saldırıları kaynaklı olduğunu belirtmiştir. Bu kayıtlı ölümlerin 24 bin, çocuklardan oluşmaktadır. Suriye savaşında 2018 Şubat ayına kadar, 2 milyona yakın insan savaşa bağlı çeşitli nedenlerden yaralanmıştır."
MÜLTECİ KRİZİ
BM'ye göre 22 milyon nüfuslu ülkede, yaşayanların 2/3'si evini terk etmek zorunda kaldı. BM Mülteci Örgütü tarafından verilen bilgilere göre 5,6 milyon kişi bölge ülkelere geçerek mülteci durumuna düşerken, 6,1 milyon kişi de ülke içinde yer değiştirmek zorunda kaldı. 5,6 milyon mülteciden 3,6 milyonu kadın ve çocuk, 1,3 milyonu ise yetişkin erkektir. Dünya üzerinde, ülke içinde göç etmek zorunda kalan ikinci en büyük nüfusu Suriyeliler oluşturuyor. Göç eden Suriyelilerin yüzde 85'i komşu ülkelere göç etmiş durumda. Türkiye'de 3,5 milyon, Lübnan'da 1,1 milyon, Ürdün'de 1 milyon, Irak'ta 0,2 milyon ve Mısır'da 0,1 milyon Suriyeli yaşıyor. Ülke nüfusu yüzde 21 oranında azalmıştır. Türkiye'deki mülteci nüfusunun yüzde 70'ini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Ülkenin ev sahipliği yaptığı mültecilerin yüzde 90'ından fazlası mülteci kamplarının dışında, ev sahibi halk ile iç içe, kentsel ve kırsal alanlarda yaşıyor. Komşu ülkelerin gösterdiği cömertliğe rağmen, Suriyeli mülteci ailelerin çoğu ve ev sahibi topluluklarda bulunan birçok aile yoksulluk sınırının altında yaşamakta ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaktadır. Bu esnada, büyük çoğunluğu yoksulluk sınırı altında yaşayan sürgündeki milyonlarca Suriyelinin içinde bulundukları şartlar daha da vahimleşiyor. Ürdün ve Lübnan'ın kentsel alanlarında yaşayan mültecilerin dörtte üçü; gıda, barınak, sağlık ya da eğitim ihtiyaçları gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en büyük mülteci dramı olan Suriye krizinden kaçan on binlerce mülteci Avrupa'ya geçmeye çalışırken hayatını kaybetti. Ülke genelinde 14 milyon kişi işini kaybetti Suriye'de sadece 2015 yılında fakirlik oranı yüzde 85 arttı. Halkın yüzde 69'u aşırı yoksulluğun pençesinde mücadele ediyor. Ülke genelinde 7 yıl öncesine göre gıda fiyatları 8 kat arttı. "
13,5 MİLYON KİŞİNİN ACİL YARDIMA İHTİYACI VAR
"Söz konusu 7 yıllık süreçte her dört okuldan biri hasar gördü, yıkıldı veya sığınak olarak kullanılıyor. Suriye'deki hastanelerin yarısından fazlası artık işler halde değil. Milyonlarca hektar tarım arazisi yok oldu veya terk edildi. Birleşmiş Milletler 2017 yılında eğitim ve sağlık tesislerine ve personeline yönelik 175 saldırı olayını teyit etmiştir. Bugün 2,8 milyonu aşkın kişi savaşla ilgili kalıcı engellilik durumu yaşamakta ve bu sayının 86 bin'i uzuv kaybına uğramış kişilerden oluşmaktadır. 13,5 milyon kişinin acil yardıma ihtiyacı var. "
SURİYELİ ÇOCUKLARIN DRAMI
"UNICEF'in verdiği bilgilere göre Suriye'deki çatışmalar 2017 yılı itibariyle yoğunluğunu sürdürmüş. 2016 yılına göre yüzde 50 artışla önceki yıllara göre en yüksek sayıda çocuk ölümüne tanıklık etmiştir. 2018 yılının yalnızca ilk iki ayı içinde 1000 çocuğun yoğun şiddet ortamlarında hayatını kaybettiği ya da yaralandığı bildirilmektedir. Bugün silahlı çatışmalar ülkedeki yetişkin ölümleri arasında birinci sıradadır. BM'nin verdiği bilgilere göre somut olarak Suriye'de çocukların geçtiği bazı riskler şöyle: Suriye'de tahminen 3,3 milyon çocuk, mayınlar, patlamamış mühimmat ve hazırlanmış patlayıcı düzeneklerinin oluşturduğu tehlikelerle karşı karşıya bulunmaktadır. Gerekli tıbbi ve psikolojik bakıma erişememe, çocuklar arasındaki yaralanmaları ve sakatlanmaları daha da artırmakta ya da kötüleştirmektedir. Engeli olan çocuklar şiddet riskine daha fazla maruz kalmaktadır ve bu çocuklar sağlık, eğitim gibi temel hizmetlere erişimde güçlüklerle karşılaşmaktadır. Evlerini bırakıp Suriye'den başka bölgelere ya da komşu ülkelere gitmek zorunda kalan milyonlarca çocuk söz konusu olduğunda, engelli çocuklar trafik, aşılması zor nehirler ve patlamamış savaş mühimmatı gibi risklere karşı daha açık hale gelmiştir."
FOTOĞAFLI