Güncelleme Tarihi:
Süper Lige bir yıl aranın ardından dönen Gençlerbirliği, Antalya’daki kamp çalışmalarını tamamladıktan sonra, dikkatini ikinci yarının ilk haftasında deplasmanda oynayacağı Ç.Rizespor maçına çevirdi. Kırmızı-siyahlılar, çok büyük bir tecrübeye sahip olsa da yeniden yükseldiği Süper Ligde, ilk yarıda hedefi küçük bir sapmayla kaçırdı. 20 puan ve üzeri, ilk devrenin eşiği olarak kabul edilirse, 2 puanlık fark çok önemli durmuyor. Buna sebep olarak, yenilenmiş kadronun uyum sorununu aşana kadar yaşadığı sıkıntı ve Süper Lig kulvarının kendine özgü yapısı gösterilebilir.
Aslında, futbola kafa yoran ve Ankara takımlarını daha yakından mercek altına alan isimlerin üzerinde uzlaştığı konu, Gençlerbirliği kadrosunun ortanın üzerinde bir kaliteye sahip olduğu yönündeydi. Takımda kalan isimlere, ligi tanıyan oyuncular eklenirken, yeni transferlerle bir harman oluşturulmuştu. Genç yeteneklerin yanı sıra tecrübeli ayakların serpiştirildiği kadro, ilk yarıdaki 17 maçta; 4 galibiyet, 6 beraberlik ve 7 yenilgi alırken, 28 gol atıp, 32 gol yedi. Devre, 18 puanla 13. sırada geçildi. Yenilenmiş ekip, ateş hattında kendisine en yakın rakibinden 4 puanlık bir avantaj elde etti.
KIRMIZI KARTLAR BAŞA DERT OLDU
Sezona iyi başlayamayan, ilk bölümde galibiyet ile puana hasret kalan Başkent temsilcisi, çizdiği iki ayrı grafikle dikkati çekti. Teknik Direktör Mustafa Kaplan yönetiminde ilk 9 haftada 6 puan alan kırmızı-siyahlılar, göreve Hamza Hamzaoğlu’nun gelmesinden sonraki 8 haftada 12 puan toplayıp, kendisini tehlike sınırının üzerine taşıdı. Gençlerbirliği’nin 17 haftalık süreçte belirgin özelliği, öne geçtiği maçlarda skoru tutamaması ve aşırı gerginlikten kaynaklı kırmızı kartlar sonucunda takımın sahada eksik kalışıydı. Önceki sezonlarda çok fazla rastlamadığımız durum, bu sezonun ilk bölümünde Gençler’in canını yakıcı şekilde gelişti. 18 takım arasında, skor üstünlüğünü koruyamayıp, puan kaybedenler sıralamasında zirvede olmak, kırmızı-siyahlıların bu duruma acil çözüm bulmasını gerektiriyor. Bazı maçlarda durum tam tersi olsa ve Gençlerbirliği geriden gelip, puanı kurtarmayı başarsa da istisnalar kaideyi bozmuyor.
KALE MUTLAKA SAĞLAM TUTULMALI
Devre bitiminde, verim alınamayan kaleci Diallo gözden çıkarılırken, Ertaç’ın, hem yönetim hem de teknik ekibe tam anlamıyla güven vermeyen performansı, Beştepe’yi arayışa itti. Sorunu giderme adına, kaleye tecrübeli bir ismin alınması gündemin ilk maddesi oldu. İngiltere’de çalışmalara başlayan kulüp, önemli isimlerin de içinde bulunduğu listeden, Norveçli Kristoffer Nordfelt’i seçti. Kaleyi deneyimli bir eldivene teslim edelim düşüncesi hakimken, takımıyla ligde hiç maç oynamamış bir oyuncunun transferi doğrusu biraz kafa karıştırdı. Umarız, kuzeyli, performansı ile beklentilere cevap verir. Bunun yanında, tartışmaya açılması gereken bir başka konu, bu takımın Muriç ve Sörloth tipi bir forvete ihtiyacının olup olmadığı.
İlk yarı grafiklerinde, 11 golle krallık yarışının içinde yer alan Stancu, Türkiye kariyerinin en parlak günlerini yaşıyor. Sio da 6 golle ona yardımcı oyuncu rolünde. Stancu, bu performansını sürdürebilir mi ? Sio, forvetin yanı sıra etkili olduğu kanat oyununda başarısına devam edebilir mi ? Bunlar cevap bekleyen sorular. İkinci yarıda şartların daha da ağırlaştığını ve ilk yarıda Nadir, Sefa, Candeas ve Ayite gibi oyuncuların beklenen performansın altında kaldığını düşünürsek, bu bölgeye de bir takviye yapılması, herkesi rahatlatacaktır. Stancu, forvet olsa da son dönemde daha çok kanat gibi kullanılıyor. Kendisi de oyun tarzı olarak zaten savunmanın arasında kalıp, onlarla mücadele etmekten ziyade, kenarlara açılarak oynamayı tercih ediyor. Başlangıçta çok eleştirilen, Sio, oyun aklı ve soğukkanlı yapısı ile farklı bir yapıya büründü ve takımın en etkili şutları onun ayağından çıkıyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında, topu ileride tutabilecek, rakip savunmayı fizik gücüyle yıpratacak, arkadaşlarına rakip alana yerleşme fırsatı tanıyacak bir oyuncun bu anlamda iş görür düşüncesindeyim.
MATS BEKLENEN KATKIYI YAPAMADI
Gençlerbirliği’nin orta alanında, özellikle savunma yönüyle öne çıkan isimler; Berat, Yasin, Baiano ve ilk bölümde çok fazla şans bulamayan Diallo, birbirlerine göre çok farklı özelliklere sahip değil. Beştepe’den yetişen ve kulübün geleceği olarak gösterilen isimlerden biri olan Berat, diğerlerine göre daha fazla ön plana çıkmalı ve oyununu daha da geliştirmeli. Herkes onda bu potansiyelin olduğunu biliyor. Orta sahada en belirleyici isim kaptan Sessegnon. Ancak onun da alternatifi yok. İlerlemiş yaşına rağmen, hem mücadelesi hem de saha içindeki etkisi ile önemli bir marka. Ona bu konuda yardımcı olacak birinin, en azından takım içinden çıkması gerek. Mats, büyük umutlarla transfer edilmişti fakat geride kalan sürede bu yönde fazla bir katkı yapamadı. Çok yönlü özelliklere sahip olduğu ve değişik görevlerde oynayabildiği söyleniyordu. 2. yarıda taşın altına elini sokması beklenen oyunculardan olduğu kendisine hatırlatılmalı.
Sezon başında da söylemiştim, yine tekrar ediyorum. Ayite, Nadir ve Sefa’nın performanslarına bakıldığında, Rahmetullah daha fazla şansı hak ediyor. Elbette onun da eksikleri var. Saha içinde ya aşırı heyecandan ya da fazla özgüvenden, oyun disiplininden uzaklaştığı anlar oluyor. Fakat, gençliği, dinamizmi ve enerjisiyle, daha uzun süre görev alıp, maç oynama alışkanlığı kazandığında, alıp yürüyecek önemli bir yetenek gibi duruyor.
BİREYSEL VE TAKIM HALİNDE YÜKSELMELİ
Başkent ekibi, ilk yarıda kalesinde 32 gol gördü. Bu alanda tablo iyi değil. Son 5 takım içindeler. Bu konuda eleştiri oklarını sadece kalecilere çevirip, savunmada çok büyük sorun yok anlayışı, yanlış olur. Ahmet Oğuz ve Erdem, belli bir çizginin altında ve kendi içlerinde bir rekabete girip, bunu takıma yansıtamadı. Halil İbrahim ve Polamat için de benzer bir durum söz konusu. O bölgenin birinci adamı kim tam belli değil. Defansın ortasındaki üç oyuncudan hangi ikisi oynarsa, fazla bir değişiklik olmaz. Sanki o alanın lideri Toure gibi ancak onun da kapasitesi belli. 2. devre, hem bireysel hem de takım halinde performanslarını yukarı taşımaları gerekecek.
İlk yarıda sahaya yansıyan istatistikler çok dalgalı çizgide değildi. Rakamlar birbirine yakın seyretti. Kırmızı-siyahlılar, iç sahada 10, deplasmanda 8 puan kazanırken, 4 galibiyetin ikisini içerde, ikisini dışarıda aldı. Attıkları gollerde de dengeli bir dağılım söz konusuydu. Maçların ilk yarılarında toplam 13 kez gol sevinci yaşarken, ikinci yarılarında bu rakamı 15’e çıkardılar. Bu alandaki en belirgin özellik, hem ilk devre hem de maçın son bölümlerinde daha fazla gol atmalarıydı. Takım, sorunsuz yürümek için gol atma-gol yeme dengesini, kendi lehine geliştirme mecburiyetinde.
2. YARI FİKSTÜRÜ
Ç.Rize (d)
G.Antep FK (i)
M.Başakşehir (d)
Trabzonspor (i)
Alanyaspor (d)
Ankaragücü (i)
Galatasaray (d)
Antalyaspor (i)
Denizlispor (d)
Konyaspor (i)
Kayserispor (d)
Kasımpaşa (i)
Malatyaspor (d)
Fenerbahçe (i)
Göztepe (d)
Sivasspor (d)
Beşiktaş (i)