MS Veli SARITOPRAK
Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 2007 00:00
Patron patronanın bu haftaki konuğu ORSAN AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Doğanlar, Siteler esnafının sorunlarına değinirken, yüksek KDV oranlarının üreticinin belini büktüğünü söyledi. "Mobilya lüks bir ürün değil, ihtiyaçtır" diyen Doğanlar, "Ayrıca hala yabancı tasarımlara bel bağlayan sektörümüzde ARGE destekleri artırılıp, yaygınlaştırılmalıdır" açıklamasını yaptı.
PATRON Patron’a bu hafta mobilya sektörünün duayen firmalarından ORSAN AŞ’yi ve şirket sahipleri olan Mehmet, Metin ve Naci Doğanlar kardeşleri konuk etti. ASO Yönetim kurulu üyesi, TOBB Sanayi konseyi üyesi, TÜSİAV Başkan vekili ve ORSAN AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Doğanlar, Ankara Hürriyet’e mobilya sektörü ve Siteler ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
VELİ SARITOPRAK: ORSAN Mobilya hakkında bilgi verir misiniz?
MEHMET DOĞANLAR: Orsan, Ağabeyim Eyüp Doğanlar tarafından 1964’te Siteler’de kuruldu. Biz dört erkek kardeş, Eyüp, Metin, Mehmet ve Naci Doğanlar, kuruluşundan itibaren hep şirketin içinde olduk. 1966 yılında bir atölye kurarak üretim yapmaya da başladık. Şirket olarak bizim gelişme sürecimizle, Siteler’in gelişme süreci paralellik gösterdi. 1971 yılında fabrikamızın bulunduğu Esenboğa Havalimanı’nın yanındaki 100 dönüm arsayı satın aldık. Avrupa’da pek çok ülke dolaşarak, İtalya ve Almanya’dan o dönemin en son teknolojisini getirdik ve Türkiye’nin en büyük mobilya fabrikasını kurduk. 1974 yılında fabrikamız üretime başladı. Bu girişimimiz Siteler’de büyük bir yankı yaptı. 1976 yılından itibaren de ihracata başladık. 1977 yılında yıllık ihracatımız 5 milyon dolar oldu.
HEDEFİMİZ KAPASİTEMİZİ ARTIRMAK:
Şu anda işleriniz nasıl gidiyor. Daha çok iç piyasaya mı dış piyasaya mı üretim yapıyorsunuz?
Fabrikamız henüz çok düşük bir kapasite ile çalışıyor. Üretime geçtiğimizi daha önce iş yaptığımız birçok firma yeni yeni öğreniyor. Şu anda iç piyasaya çeşitli ev mobilyaları yapıyoruz. Bu arada bazı büyük ölçekli otel projeleri ile ilgili girişimlerimiz var. Bu konu bizim esas uzmanlık alanlarımızdan biri. Üretimimizi şu anda 100 civarında işçimizle gerçekleştiriyoruz. 2008 yılı hedefimiz en az 250 işçiyle kapasitemizi yüzde 50’lerin üzerine çıkarabilmek.
KENTLERİN POLİTİKALARI OLMALI
Esenboğa Yolu’nun sanayi tesisleri ile dolu olması Ankara’nın doğu aksını nasıl etkiledi?
Sanayi tesislerinin şehrin çeşitli yerlerinde ve dağınık bir biçimde yer alması, maalesef bizim sağlıklı bir sanayi politikası üretemememizin sonucu. Bu yapıyı sadece Ankara’da değil Türkiye’nin büyük bölümünde görmeniz mümkün. Oysa ülkenin ve kentlerin bir takım politikaları olmalı, merkezi ve yerel idare bunları yönetmeli ve yönlendirebilmeli. Ama bizim ülkemizde devlet sanayi altyapısına kaynak aktarmadığı gibi, bu yönlendirme görevini de iyi yapamadı. Bu dağınık sanayileşmenin bedellerini de yatırımcılar fazlasıyla ödedi. Çünkü tek başınıza bir tesisi kurmanız, ilave altyapı yatırımları, elektriği, suyu, gazı, çevre altyapısını ulaşımı da kendinizin kurması demek, bu da zaten kıt olan sermayenizden yemeniz anlamına geliyor. Oysa, devlet ve yerel idareler organize sanayi bölgeleri gibi sanayi altyapılarını oluşturmalı, yatırımı ve üretimi teşvik etmeli.
BÜYÜK REKABET ORTAMI :
Çubuk ve Akyurt’ta sanayileşme ne durumda?
Esenboğa’ya yakın olması, bu bölgelerin sanayileşmelerinde büyük rol oynadı. Biraz önce bahsettiğim şeyler bu bölgeler için de geçerli. Ama çok önemli sanayi tesisleri bu bölgelerimizde üretimlerini sürdürüyor.
Türkiye’de mobilya sektörü, komşularımızla kıyaslandığında ne durumda ? Rekabet üstünlüğümüz var mı?
Sektörün çok iyi günler geçirdiğini söylemek çok mümkün değil. Bir çok sorunun üzerine inşa edilmiş, çok sayıda firma üretim yapıyor ve büyük bir rekabet ortamı var. Düşük kar marjlarıyla yapılan üretimler çok iyi hesaplar yapmanızı gerektiriyor. Kaliteden taviz vermeden bazı şeyleri gerçekleştirmeye çalışanları zor bir süreç bekliyor. Burada biraz tüketiciye de büyük görevler düşüyor. Türkiye’de alım gücünün zayıf olması, halkımızın belki seçici olmasını engelliyor ama kalitesiz üretimi de daha ucuza almış olmuyoruz. Sektörün temel sorunlarından biri yüksek KDV oranları. Çünkü mobilya lüks bir ürün değil, ihtiyaçtır. KDV oranının yüksekliğinin yanı sıra sektörün bazı temel girdilerinde KDV’nin daha düşük uygulanması da ayrıca sıkıntı yaratmaktadır. Türkiye’nin de önemli sorunlarından biri olan nitelikli ara eleman ihtiyacı bizim sektörde de kendini büyük ölçüde hissettirmektedir. Ayrıca hala yabancı tasarımlara bel bağlayan sektörümüzde ARGE destekleri artırılıp, yaygınlaştırılmalıdır. Rekabet gücümüzü komşularımızla karşılaştırdığımızda önemli üstünlüklerimiz var. Ama artık Türkiye’nin geldiği bu nokta da bazı karşılaştırmaları sanayileşmiş ülkelerle ve AB üyesi ülkelerle yapmak gerektiğine inanıyorum. Hedefimiz AB olduğuna göre, enerji maliyetleri, istihdam üzerindeki yükler, yüksek vergi oranları, nitelikli ara eleman ve ARGE konusunda çok kötü bir durumdayız.
İthal mobilyadan korkumuz yok
İthal mobilyalar yerli mobilya sektörünü vuruyor diyorsunuz. Peki çözüm ne?
İthal mobilyadan bence Türkiye’nin bir korkusu yok. Problem biraz önce yukarda sıraladığım sorunlar. Yani sorun rekabet gücümüzün artırılmasında. Bunun için de girdi maliyetlerinin dünya fiyatlarında olması, istihdam ve vergi yüklerimizin rekabet ettiğimiz ülkelerin seviyesinde olması lazım. KDV soRunu ve ARGE konusundaki desteklerle bu sektörde dünyanın sayılı ülkeleri arasına girebiliriz. Bu sektör Türkiye’nin istihdam sorununun çözümü için de çok önemli. Emek yoğun bir sektörüz. Ama bunun yanı sıra da katma değerimiz yüksek. Dolayısıyla Türkiye’nin göz ardı etmemesi gereken bir sektör. Şunu biliyoruz ki artık Türkiye pazarı diye bir şey yok. Dünya için üretiyorsunuz ve dünyaya satıyorsunuz. Bunun için de tek beklentimiz rekabet koşullarının sağlanması.