Ankara, içinden otoban geçen bir yarış pisti oldu. Ankara’da kentsel bir yaşam bilinci kalmadı. Ankara’da kaldırım yok, yayalar yürürken türlü engellere takılıyor. Bütün araçlar istisnasız korna çalıyor, kaldırımlara park ediyor. Sokaklar dar, apartmanlar yüksek. Çok acayip!
Resim gibi binalar
Şiir gibi parkları olmalı bir şehrin, resim gibi binaları olmalı. Aklı önde olmalı bir başkentin, müzeleri çok olmalı, heykelleri sevimli ve çocuksu olmalı. Bu şehir sanatla doğru bir ilişki kurmuyor, her şey konut yapımına göre ayarlı.
Kale Akropolis’tir
Bu ülkenin başkenti, sanatla gerçek anlamda bir bağ kursa Ulus’ta neo klasik mimariyi korurdu önce. Kızılay’da o devasa binaları yapmaz, Kale ve çevresini dünya ölçeğinde turistik şenlik alanı haline getirirdi. Bu şehrin kalesi, daha
iyisi sadece Atina’da bulunan bir Akropolis’tir.
haberyağmur / ULUSTeknokent’ten firmalara iş fırsatıODTÜ Teknokent, IRC-Anatolia projesi kapsamında oluşturduğu 50 bin Türk firmasının yer aldığı veri sistemiyle firmalara uluslararası iş fırsatlarını ücretsiz sunuyor.
ODTÜ Teknokent, dünyanın en büyük teknoloji transfer ağına girdi, 50 bin yerli firmanın uluslararası arenada tanıtımı yapıldı. Bu çerçevede bugüne kadar 22 firma yabancı firmalar ile iş birliği yapma imkanı buldu. ODTÜ Teknokent’ten yapılan açıklamada, Yenilikçilik Aktarım Merkezi- IRC Anatolia (Innovation Relay Centre) isimli proje kapsamında 50 bin Türk firmasının bulunduğu bir veri sistemi oluşturulduğu kaydedildi.
Projeyle, yenilikçiliğin teknoloji işbirlikleri aracılığıyla teşvik edilmesinin amaçlandığının belirtildiği açıklamada, "Projeyle yerli firmalar titiz bir çalışma sonucu yurt dışındaki firmalarla görüşme odasına alınıyor. Firmalar arasında çöpçatanlık yapılarak uluslararası ticaret konusunda önemli atılımlar yapılıyor" denildi. Firmalardan hiçbir ücret alınmadığı ve firmaların www.irc-anatolia.org.tr adresinden veri tabanına kayıt yaptırılabileceği belirtilen açıklamada, veri tabanına üye olanlara danışmanlık hizmetlerinin ve yurt dışında temsil hizmetlerinin de verildiği ifade edildi.
incila / ODTÜ
Saraybosna değil Ankara
İlker 1. Cadde üzerinde bulunan bu yarı yıkılmış müstakil ev, yıllar önce savaşın yıktığı Saraybosna’yı hatırlatıyor. Ama ne yazık ki burası Ankara, üstelik Başkent Ankara..!
Dikmen İlker 1. Cadde üzerindeki yarı yıkılmış müstakil ev etrafa tehlike saçıyor. Evin 100 Metre ilerisin’de 2 tane okul bulunuyor ve evin tam önünden arabalar ve yayalar geçiyor. Her Türlü tehlikeyi içeren evin bir an önce yıkılmasını istiyoruz.
Ercan ASLAN / DİKMEN
Varolan otopark da kullanılmıyor
ANKARA’da park yeri bulabilmek büyük sorun. Herkes şikayetçidir yeterli park yeri olmamasından. Kızılay’da, Ulus’ta, Bahçeli’de , Emek’te, Tunalı’da, Gaziosmanpaşa’da, Çankaya’da dakikalarca dolaşır insan bir araçlık yer için. Sonunda çileden çıkar veryansın eder yöneticilere...
Yakın zamanda Balgat’ta
Atatürk Hastanesi’ne bağlı ENDOTEM Kliniği açıldı. Hastanenin yeri, caddeye açılan dar bir sokakta. Gelen hastalar araçlarını bu dar sokağa parkediyorlar sağlı sollu.
Hastanenin önünden karşılıklı iki aracın geçebilmesi mümkün değil.
Trafik sıkışıyor. Üstelik bırakın park yasağını, bekleme yasağı trafik levhası bile var. Sakın kızmayın vatandaş ne yapsın diye.
Burada büyük bir açık oto park yeri mevcut. Akşama kadar park ücreti de sadece 2 YTL. Ama insanımız aracını yine de sokak ortasına bırakıyor. Park yeri yok diye veryansın ettiğimiz Ankara’da, park yerini kullanma kültürü de gelişmemiş olacak ki, araç park yeri olan yerler kullanılmıyor.
Mahmut BAYTEMİR / BALGAT
’Evladiye’ Kısa Film Festivali’nde
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Kısa Film ve Belgesel Atölyesi öğrencilerinden Eray Mert’in yönetmenliğini yaptığı Evladiye adlı kısa film, Kıbrıs Uluslararası Kısa Film Festivali’nde çoğunluğunu yurtdışından katılan filmlerin oluşturduğu yarışmalı bölümde 13 film arasına girmeyi başardı.
myilmaz / BEŞEVLERHastane gitti bayrağı kaldı 100. Yıl’da Dışkapı Yıdırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesine Bağlı Semt Polikliniği olarak hizmet verirken kapatılıp boşaltılan binanın dışındaki flama ve bayrak unutuldu.
Çukurambar’daki yeni hizmet yerine taşınan Semt Polikliniği yetkilileri her türlü araç ve gereçlerini taşıdılar, ancak bina dışındaki flama ve bayrağı unuttular. Onlar unutuldu ancak, boş binanın önünde gururla dalgalanmalarını sürdürüyorlar. Yine de olumsuz hava şartlarından etkilenip yorgun, solgun ve bakımsız kalıyorlar. Mahalleli bayrakların usulüne uygun bir şekilde toplanmasını ilgililerden bekliyor.
Mahmut BAYTEMİR / 100. YILMacunköy esnafının yol çilesi bitmiyorYenimahalle Macunköy’de bulunan gimat Oto Sanayi önündeki asfaltlanmayan yol insan sağlığını tehdit eder hale geldi.
Su sıkıntısı yaşayan Ankara’ya umut olarak Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan Kızılırmak su projesi Macunköy-Gimat oto sanayi sitesi esnafı için tam bir çileye dönüştü. ’Erciyes sitesi 9. Cadde’ ilk önce ’su boruları çekilmesi’ gerekçesi ile yaklaşık 3 ay, yaya ve araç trafiğine tamamen kapatıldı.
Maddi manevi çok büyük zarar görmelerine rağmen su sıkıntısının son bulması umudu ile esnaf büyük özveri gösterdi. Sonbaharda cadde trafiğe açıldı. Ancak bölge esnafının çilesi bir kat daha arttı. Çünkü kazılan caddeye 8 ayı aşkın süredir asfalt dökülmedi. Esnaf diz boyu çamurla, yarım metrelik çukurlarla, tozla boğuşuyor.
Fatih GÜNGÖR / MACUNKÖY’Su Tasarrufu’nu BırakmayalımYer altı ve yer üstü su kaynaklarındaki azalma ilk etkisini geçen yaz Büyükşehirlerde gösterdi. Yaz sıcaklarında yaşanan susuzluk şimdilik unutulmuş gibi görünse de tehlikenin büyüğü önümüzdeki dönemde yeniden gündeme gelecek. Uzmanlar yazın yaşanması muhtemel su sıkıntısına karşı şimdiden tedbir alınması gerektiğini hatırlatıyor.
Filiz FİDAN /ÇANKAYA
Hemşerim esas memleket nire?
O’nu bir çoğunuz, hatta hepiniz tanıyorsunuz. Ama yıllar öncesinden kalan fotoğraflar, ne yazık ki bir çoğumuzun değil, pek azımızın aklında bir köşede saklı duruyor. Aynı kente ihanetimiz gibi...
O diyordu ki, "Benim tek bir çıkış noktam var, o da çocuklar." Beyaz cam, yani televizyon "azgın
magazin gürühu"na teslim olmadan önce seyredebildiğimiz kaç program vardı?
"İhtiyarlar Meclisi" oturup sayım yapsa, belki iki elin on parmağını geçmez. Bir tanesi de, onun programı olan "Adam Olacak Çocuk" idi. 25 yıl öncesindeki programı düşünüp bugüne baktığımızda, o çocukların kaç tanesinin gerçekten "adam" olduğu tartışma konusu olur.
Ancak programın yapımcısı Sevgili Barış Manço, o günlerde hep umut verdi, güç verdi bize geleceğimize ilişkin. Bir iddiası vardı o yıllarda Manço’nun:
"Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. Cumhurbaşkanı olmak" Ve bu iddiayı merhum Turgut Özal’ın 8. Cumhurbaşkanı olarak görevini sürdürdüğü yıllarda ortaya atmıştı Manço...
Ardından 9. Cumhurbaşkanı Demirel’i gördü. Sonra hiç beklemediğimiz bir anda uçup gidiverdi aramızdan. Kimbilir gitmeseydi onuncusu, belki ’onbirincisi’ olacaktı.
Barış Manço’nun bir tezi vardı. ’Adam olacak’ bütün çocuklar onun ’Adam Olacak Çocuk’ programını seyrediyordu ve büyüdüklerinde isteyebilecekleri, seçecekleri Cumhurbaşkanı olabilirdi doğal olarak...
Şansı yüksekti kendine göre...
Manço’nun ömrü yetmedi, kaç çocuğun ’adam’ olduğunu göremedi.
O’nun göremediği bugünlerde ’adam olan çocuklar’ın Çankaya Köşkü’ne gönderdiği Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül oldu.
HEMŞERİM ESAS MEMLEKET NERE? O günlerde Cumhurbaşkanı olma iddiası medya tarafından çok da önemsenmeyen Manço’nun, müziğe getirdiği yenilik Anadolu Rock Müziği’ni yerelleştirmesi oldu bana göre.
Halil İbrahim Ağa’ın sofrasından askere gidecek Mehmet’e, sokaktan gelen ’domates biber patlıcan’ nidalarından, ’püf’ dediğimiz lambaya kadar... Bir de kulaklarımda, sosyolojisi beni her zaman düşündüren ’Hemşerim, esas memleket nire?" tekerlemesi...
Yeni nesil internet çocuklarının ASL (age-sex-location) sorusunun, daha demode hali... İsmin nedir, kaç yaşındasın, ne iş yaparsın, çoluk çocuk..? Yeni bir insanı tanıdığımızda, isminden de önce cevabını almaya heves etttiğimiz o soru: "Nerelisin?"
Siz hiç Türkiye’de tatil yaparken nerelisin diye sorduğunuz bir Alman’dan "Hamburgluyum" cevabı aldınız mı? Ya da bir İngiliz’den "Londralıyım" cevabı...
Oysa çıkın Ankara sokaklarına, sorduğunuz on kişinin belki dokuzundan farklı farklı şehir isimleri alırsınız cevap olarak...
Ben Türkiyeliyim, Türküm...
Ve Ankara’da yaşıyorum...
Ne önemi var, hangi şehirde doğduğumun? Ne anlamı var başka akrabalarımın yaşadığı başka kentlerin ’benim’ olmasının..?
Ne var utanacak, havasını soluduğumuz, suyunu içtiğimiz, toprağına bastığımız ve ekmeğini yediğimiz kentin gerçek bir parçası olduğunu söylemekten..?
Ankara’da yaşayan 4 milyon insan, ’oralı, buralı’ olduğunu söylemek yerine, "Ben Ankara’da yaşayan bir kentliyim. Ankara benim kentim" deseydi, böyle sahipsiz, böyle başıboş mu kalırdı bu şehir?
Sahi...
Belediye Başkanlarımız nereli? Neresi ’esas memleket’..?
BARIŞ MANÇO HAYALİNE KAVUŞSAYDI Acaba Barış Manço hayaline kavuşsaydı ve Cumhurbaşkanı olsaydı, "Hemşerim esas memleket nire?" şarkısı aklına gelir miydi?
Öfkelendiğinde nezaketini kaybetmeyen o muhteşem ses tonuyla, "Bana yöresel milliyetçilik anlatan heyetler olarak değil, iş, proje, üretim anlatan heyetler olarak gelin" der miydi?
Yanlızca bu dönemi kastetmiyorum. Gelmiş geçmiş bütün Cumhurbaşkanları, Başbakanları, hatta Bakanları düşünüyorum. Bakanlar Kurulu’nu bile farklı iller arasındaki dengeler kurmuyor mu?
Oysa tek bir denge olmalı gibi geliyor bana.. Gelişmiş ülkeler kulvarında, Türkiye’nin dengesi..!
Kentli olmak da önemli, ama yılda bir defa ve tatilde gidilen kentin kentlisi gibi davranmak da çok yanlış geliyor..
Ümidim, gelecekte doğduğu yeri değil doyduğu yeri kenti olarak benimsemiş, sahiplenmiş kentlilerin sayısının artması...
Sevgiler Sen de Yolla...
Mustafa BEYAZIT / KOLEJ