Şifreleme skandalının ortaya çıktığı 2011 YGS için suç duyurusu

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Ağustos 12, 2016 17:27

Şifreleme skandalının ortaya çıktığı 2011 YGS için suç duyurusu

Haberin Devamı

Tahsin GÜNER/ANKARA,(DHA) - AVUKAT Ahmet Gürol Şağban, 2011 yılında gerçekleşen Yükseköğretime Geçiş Sınavında ortaya çıkan şifreleme skandalı ile ilgili Fethullah Gülen başta olmak üzere eski bakan, bürokrat, ve bazı siyasiler hakkında silahlı terör örgütü kurmak ve yöneticisi olmak, silahlı terör örgütü üyesi olmak, silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık etmek, görevi kötüye kullanmak, görevi ihmal, yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs suçlamasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmek üzere Urla Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulundu.
İzmir Barosu avukatlarından Ahmet Gürol Şağban, 2011 yılında gerçekleşen Yükseköğretime Geçiş Sınavında ortaya çıkan şifreleme skandalı ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere Urla Cumhuriyet Başsavcılığına Fethullah Gülen, dönemin YÖK Başkanı Prof Dr. Yusuf Ziya Özcan, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, Ankara Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan, ÖSYM Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Pekşen, ÖSYM Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ercan Öztemel, ÖSYM Yönetim Kurulu üyeleri Prof. Dr. Ensar Gül, Prof. Dr. Ömer Demir ve Hüseyin Çalık, METEKSAN yetkili ve çalışanları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2011/58305 sayılı soruşturma dosyasında verilen bilirkişi raporunu tanzim eden bilirkişiler, Ankara 7. İdare Mahkemesi başkan ve üyeleri, yargı görevini etkilemeye teşebbüs suçundan; AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Devlet Bakanı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek hakkında "Silahlı terör örgütü kurmak ve yöneticisi olmak, silahlı terör örgütü üyesi olmak, silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık etmek, Görevi kötüye kullanmak, görevi ihmal, yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs" suçlarından şikayette bulundu.
ŞİKAYET GEREKÇESİ: 2011 YGS'DE ORTAYA ÇIKAN ŞİFRE
Suçun 2010-2012 yıllarında gerçekleştirildiği belirtilen şikayet dilekçesin de, savcılık makamına sunulan şikayet gerekçesinin tarihin şahit olduğu dünyanın en büyük sınav yolsuzluğu ile ilgili olduğu belirtildi. Şikayet dilekçesinin başında; Ahmet Gürol Şağban'ın 27.03.2011 tarihinde ÖSYM tarafından gerçekleştirilen Yükseköğrenime Geçiş Sınavının, Anayasa da düzenlenen eşitlik ilkesi ile 6114 Sayılı Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen sınavların güvenilirlik, gizlilik, tarafsızlık, bilimsellik ilkeleri çerçevesinde ve adaylara fırsat eşitliği sağlayacak biçimde yapılacağı hükmüne açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle öncelikle işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptaline ilişkin, o tarihte Ankara 7. İdare Mahkeme Başkanlığı nezdinde 2011/690 esas sayılı dava açtığı hatırlatıldı.
BİLİRKİŞİ TALEBİ YERİNE GETİRİLMEDEN TAKİPSİZLİK VERİLDİ
O tarihte açılan davanın savcılık ve mahkeme süreçlerinin detaylı anlatıldığı şikâyet dilekçesinde sonuç olarak davanın hiçbir delilin toplanmadan, mahkemeden talep edilen bilirkişi talebinin yerine getirilmeden takipsizlik kararının hemen ardından, idare mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulması talebinin ret edildiği ifade edildi.
Suç duyurusunda bulunulan dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan'ın o dönemde önce kamuoyuna ve basına yansıyan açıklamalarında soruşturma ile ilgili birkaç gün içinde açıklama yapılacağını ve açıklamanın sürprizlere açık olduğunun bildirildiği hatırlatılan dilekçede, şüpheli savcının 09.05.2011 tarihinde soruşturma ile ilgili açıklama yapılmayacağını, soruşturmanın uzayacağını bildirmesine rağmen, iki gün sonra aniden 11.05.2011 tarihinde soruşturmanın bittiğini ve kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararını açıkladığı belirtildi. O dönemde kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararda bilirkişilerin yaklaşık 1 milyon 710 bin kitapçığı incelediğinin ifade edildiği dilekçede, soruşturmaya başlandığı tarih ile sonlandırıldığı tarih aralığı dikkate alındığında bunun imkansız olduğu, bu bilirkişilerin gece gündüz hiç ara vermeden çalıştıkları kabul edilse dahi üç bilirkişinin her kitapçığa 1 dakika ayırdığı varsayılsa da 393 gün inceleme yapmalarının gerekeceği belirtildi.
2011 YGS'DE SORULAR OKUNMADAN 59 NET YAPILABİLİR
Savcılığa sunulan dilekçede, 2011 yılında gerçekleştirilen YGS'de, bu sınava özgü bir şifreleme tekniği ile rakamsal yanıta dayalı tüm soruların doğru cevabına ulaşılabildiği, şifrelemenin yapıldığı bu sınava ilişkin olarak ilk defa adaya özgü kitapçık adı altında bir uygulamaya geçildiğinin duyurulduğu, oysa ki dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulamanın olmadığı, Savcılık takipsizlik kararında şifreleme tekniği kullanılarak sadece Matematik testinde ve ancak 18 soruda doğru cevaba ulaşılabildiği tespiti yer alırken, bunun kesinlikle doğru bir tespit olmadığı, bastırılan 1 milyon 710 bin 122 kitapçığın tamamında rakamsal yanıtlara dayalı 35 matematik sorusunun 31'inin, 13 Sosyal Bilgiler sorusunun tamamının, 15 Fen sorusunun 12'sinin, Türkçe 'den 18 sorunun yine 12'sinin bu şifreleme tekniği ile soruları dahi okumadan doğru cevaplandırılabileceği, toplam 160 sorunun yer aldığı 2011/YGS'de soruları dahi okumadan 59 net bırakılabileceği çok basit bir inceleme ve araştırmayla ortaya çıkabilecek nitelikte olduğu belirtildi.
EN ÖNEMLİ DELİL MOD-MEDYAN KAVRAMI
2011 yılında gerçekleşen YGS'ye şifrenin sızıp sızmadığına ilişkin en önemli delil şifrelemenin mod-medyan kavramının Google arama motorundaki arama sayısının olduğuna dikkat çekilen şikayet dilekçesinde, "Sayın Savcılık buna ilişkin bölümde (takipsizlik kararının 27. sayfasında) Google istatistiklerine göre sınavdan sonra ve bilhassa 03.04.2011 tarihinde bir artışın olduğunu belirtmektedir. Ancak Ankara 7. İdare Mahkemesine tarafımca sunulan ve Google istatistiklerinden alınan tablolara göre artışın sınavdan önce başladığı, ÖSYM tarafından yapılan deneme sınavının yapıldığı tarih olan 13.03.2011 tarihi ile sınavdan bir gün önce 26.03.2011 tarihinde ve sınav günü 27.03.2011 tarihinde binlerce kişinin şifrenin matematiksel tanımı olan 'mod-medyan' kavramını Google arama motorunda aradığını ispat etmektedir. Şüpheli Şadan Sakınan'ın bizim çok rahat bir şekilde ulaşabildiğimiz bu tabloları ve sınavdan kısa bir süre önce ve sınav gecesi 'mod-medyan' kavramının, Google arama motorlarında aranmasındaki ani ve büyük artışı tespit edememesine anlam vermek mümkün değildir. Şüpheli Şadan Sakınan'ın şifrenin sızıp sızmadığına ilişkin en önemli delillerden biri olan bu delil hakkında 03.04.2011 tarihindeki artışı görüp, daha önceki tarihlerdeki ani artışı görmezden gelmesi kasten bu durumun gizlendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Ankara 7. İdare Mahkemesi başkan ve üyelerinin de bu hususu bilmemeleri mümkün değildir, zira Google istatistiklerinden alınan tablolar Mahkeme'ye takipsizlik kararından önce tarafımca sunulmuştur" ifadelerine yer verildi.
KARANLIKTA KALAN İŞE YENİ ALINMIŞ GENÇ BİLGİSAYAR MÜHENDİSİ
Şikayet dilekçesinde; ayrıca takipsizlik kararında adı geçen ancak kimliği gizlenen ve sınavdan birkaç ay önce yeni yazılımı oluşturması için işe alınan bilgisayar mühendisinin sır gibi saklandığı öne sürüldü. ÖSYM'nin METEKSAN'dan 'adaya özgü kitapçık' uygulamasına geçilmek üzere talepte bulunduğu, bu talebe rağmen ihale şartnamesinde yeni bir yazılım talep edilmediğinin belirtildiği dilekçede, "5 Kasım 2010 tarihinde bu yazılımı oluşturması için yeni bir bilgisayar mühendisi istihdam edildiği, bu şahsın Şubat 2011 tarihinde çalışmasını bitirerek yazılımı teslim ettiği, skandalın patlak vermesinin ardından bu şahsın işine son verildiği belirtilirken, savcılık soruşturmasında bu kişinin ifadesinin dahi alınmaya gerek duyulmadığı ve kimliğinin saklandığı, kendisinden işe yeni alınmış genç bilgisayar mühendisi olarak bahsedildiği, ancak bu kişinin ve bağlantılarının mutlaka ortaya çıkarılması gerek" denildi.
METEKSAN İLE ÖSYM BİRBİRİNİ SUÇLADI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2011/58305 sayılı soruşturma dosyasındaki kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararda "şifrenin oluşturulması olayında METEKSAN ile ÖSYM yetkililerinin birbirlerini suçlayan ifadelerde bulunduklarının belirtilmesine rağmen, ifade alınıp alınmadığı, ifade alınmış ise bu suçlamaların hangi konulara ilişkin olduğu hakkında bir bilginin kararda yer almadığına dikkat çekilerek, "Ankara 7. İdare Mahkemesi de ara kararında soruşturmaya ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından istemesine rağmen ifade tutanaklarının ve bilirkişi raporunun gönderilmemesi başlı başına ara kararın tam ve eksiksiz yerine getirilmediğini, ancak Ankara 7. İdare Mahkemesinin buna rağmen, eksik gönderilen soruşturma dosyasına göre hüküm kurduğunu göstermektedir. Öyle ki Ankara 7.İdare Mahkemesi, bilirkişi raporu gönderilmediğinden, seçilen bilirkişilerin kimler olduğunu, konularında gerçekten uzman kişiler olup olmadığını dahi tespit etme gereği duymamıştır" denildi.
SAVCILIK VE ÖSYM RAKAMLARI UYUŞMUYOR
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının takipsizlik kararına koyduğu bir takım istatistiksel tablolar ile ÖSYM'nin deklare ettiği ve savunmasına koyduğu istatistiksel tablolar ve rakamlar birbiriyle uyuşmadığı ifade edilen dilekçede, buna rağmen, ne savcılığın ne de Ankara 7. İdare Mahkemesinin bu farklılıkları irdeleme ve araştırma gereği duymadığı hatırlatıldı.
İSTANBUL'DA 7 OKULDA SADECE KIZ ADAYLARA SINAV YAPILDI
2011 yılında gerçekleşen YGS sınavında ilk defa gerçekleştirilen bir uygulamayla İstanbul'da 7 okulda sadece kız adayların bulunduğu sınavların düzenlendiği öne sürülen şikayet dilekçesinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/58305 sayılı soruşturma dosyasında bu hususun hiçbir şekilde soruşturulmadığı kaydedildi. Şikayet dilekçesinin devamın da 15 Temmuz 2016 öncesi ve sonrası yaşanılan olaylar ve meydana gelen süreç ve gelişmelerin devletin her kurumuna olduğu gibi ÖSYM içine de FETÖ/PDY terör örgütünün girdiğini açıkça ortaya çıktığı ileri sürülerek, "Ulaştığı güç ve meydana getirdiği tehlikenin ne derece büyük olduğu gün geçtikçe daha da ortaya çıkan bu silahlı terör örgütünün, şikayetimizin bir numaralı şüphelisi Fethullah Gülen'in önderliğinde devletimizin her kurumuna adeta çöreklendiği, amaç ve hedeflerine ulaşmak için her türlü yolu denediği artık bilinen bir gerçektir. FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, örgütlenme stratejisi içinde kurulduğu andan itibaren, başta devlet kurumlarında yuvalanmak gayesi güttüğü, bu gayenin gerçekleşmesi için özellikle öğrencilerin hedef alındığı, bu öğrencileri kurduğu okullar, açtığı dershaneler, oluşturduğu yurtlar ve evler yoluyla yetiştirdiği ve okuttuğu, mezuniyetleri ile birlikte devletin bilhassa yargı başta olmak üzere silahlı kuvvetler ve emniyet ile önemli mevkileri ele geçirmek için kullandığı tereddütsüz ortaya çıkmıştır" ifadelerine yer verildi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!