Güncelleme Tarihi:
Salgın süreci nasıl geçti, size ne öğretti?
Salgın süreci beni kötü etkiledi. Bir dönem çok kaygılı ve stresliydim. Ailemin ve sevdiklerimin sağlığından büyük endişe ettim, hala ediyorum. Ailemden ve arkadaşlarımdan uzak kalmak, onlara sarılamamak beni çok mutsuz etti.
Moda dünyası bu süreçten nasıl etkilendi?
Moda dünyası bu süreçte büyük bir değişimin içine girdi. Öncelikle mağazaların kapalı olması ekonomik boyutta markaları çok zor bir duruma soktu. Bu dönemde J Crew, True Religion gibi dünyaca ünlü markalar ve Neiman Marcus gibi pek çok markayı bünyesinde bulunduran büyük mağazalar iflaslarını duyurdular. Müşterilerin tüketim tercihleri de değişmeye başladı. Bundan sonraki süreçte daha az ve öz tüketmeye yönelim artacak. Tasarım, kaliteli, farklı ve sezonsuz ürünlere talep artacak diye düşünüyorum. Biz de Moda Tasarımcıları Derneği olarak Trendyol ile bir araya geldik ve Türk Modası Benim (#TürkModasıBenim) hareketini başlattık. Amacımız Türk tasarımcılarını daha ulaşılabilir kılmak ve yerli üretimi desteklemek.
Bundan sonra ne gibi değişiklikler göreceğiz moda ve tasarımlarda?
Gucci, YSL gibi dünya devi modaevleri bundan sonra sadece 2 koleksiyon hazırlayacaklarını ve önümüzdeki moda haftalarında yer almayacaklarını açıkladılar. Bu çok büyük bir karar, çünkü normalde bu markalar senede 6 koleksiyon tasarlıyorlar. Ve maalesef ki, moda şovlarında sundukları, daha onlar üretime geçmeden kopyalanıp tüketiliyor. Hatta Gucci’nin baş tasarımcısı Alessandro Michele, tamamen tüketime dayalı bu dünya düzeninin, onun yaratıcılığını çok kötü etkilediğini ve bu düzenden çok yorulduğunu anlatan açıklamalar yaptı. Moda dünyasında geri dönüşüm uzun süredir konuşulan bir kavramdı, şimdi sürdürülebilirlik, upcycle kavramları konuşulmaya başlandı. Zaten uzun süredir Prada, Fendi, Miu Miu gibi büyük markalar bile koleksiyonlarında hayvan kürkü kullanmayı kesmişlerdi. Örneğin Stella Mc Cartney en başından beri suni deri kullanıyordu. Ancak suni derinin içinde de polyester olması ve bunun karbon salınımı ve doğaya verdiği zarar sorun oluyordu. Şimdi yeni bir ürün geliştirdiler, ismi Kobe olan bu manto, tamamen mısırdan üretilmiş bir kumaşa sahip. Şimdi tamamı vegan kumaşlar üretiliyor. Ekolojik boyutta toksik olmayan, dönüştürülebilir moda ürünleri üretiliyor ve geliştiriliyor. Pek çok moda markası geri dönüştürülmüş kumaşlardan koleksiyonlar üretiyorlar. İkinci el çanta, ayakkabı satışları her geçen gün artıyor. Vintage kıyafetler ise hiç olmadığı kadar moda. Tasarımlarda fonksiyonellik ön plana çıkacak diye düşünüyorum. Pandemi sürecine ayak uyduran markalar kazanacak. Doğru maske üretimi, koronavirüsün bulaşma riskini azaltan kumaş teknolojileri gündeme gelecek.
Modanın kalbi İstanbul’da atıyor. Ankara’da olmak sizin için ne ifade ediyor, avantajları yada dezavantajları neler?
Evet bu doğru, ama günümüzde artık herşey bir tık uzağımızda. Hatta salgın sürecinde bütün toplantılarımızı oturma odalarımızdan yaptık. İşe başladığım 2011’de Ankara’da olmak daha büyük bir dezavantajdı, sürekli seyahat etmek zorunda kalıyordum ve çok yoruluyordum. Sırf Ankara’da yaşadığım için özellikle ünlülerle birebir çalışmak anlamında çok iş kaybetmiştim. Yaşadığım şehri değiştirmek istemediğim için, kendime daha farklı bir yol çizdim. Avantajı, ailem ve arkadaşlarımdan ayrılmadan, sevdiğim işi yapıyorum.
Bu yaz modası hakkında bilgiler verebilir misiniz?
2020 yazında bol bol tropik ve egzotik desenler, el işçiliği yüksek gömlek elbiseler, gösterişli dantel ve fistolar, keten ve şile bezinin el işçiliği ile birleşmesi çok moda. Yüksek bel ve kese kağıdı bel şortları ve pantolonları da çok göreceğiz. Helenistik, drapeli elbiseler geri döndü. Neon pembe, sarı ve yeşili bol bol göreceğiz. Büyük hasır plaj çantaları ve şapkaları bu sene de plajlarda, hatta bu sefer şehir hayatında da kullanılıyor olacak. Bucket şapkalar revaçta. İç giyimi dışarıda giymek, büstiyerler, ve saten, ip askı elbiseler çok moda. 90’lar ve minimalist İskandinav etkisi de devam ediyor.
Yeni bir butik açıyorsunuz. Ne gibi hizmetler sunacaksınız?
Yeni bir oluşum içindeyiz. Ofis ve showroom’um açılıyor. Bu yeni konseptte müşterilerimizi randevu ile ağırlayacağız. Onun dışında da online satışa devam edeceğiz. Pandemi sürecinin gidişatına bağlı olarak, atölyeler ve eğitimler de vermeyi planlıyorum.
VÜCUT TİPİ VE ŞEKLİNE GÖRE GİYİNMEK ÖNEMLİ
Kişiye özel tasarımlar yapıyor musunuz? Daha çok kişinin hangi yönünü öne çıkarmak istiyorsunuz?
Bir süredir kişiye özel tasarım yapmıyorum. Yaptığım dönemde, müşteriler genellikle bir ünlünün giydiği bir elbisenin fotoğrafı ile geliyorlardı. Ve bu çoğu zaman müşterinin vücut tipine uymayan bir tasarım oluyordu. Vücut tipi ve şekline göre giyinmek o kadar önemli ki. Doğru yerden, doğru şekilde dekolte vermek, etek boyu, şekli, kullanılacak kumaş gibi… Genellikle bunu anlatıyordum müşterilerime. Ve ortak bir yol buluyorduk. Bir insanı onun için çok özel olan bir güne hazırlamak, o kadar mutluluk verici ki. Belki aylar öncesinden hazırlıklara başlıyorsunuz ve hep iletişim halinde oluyorsunuz. Bütün sürecin en büyük tanığısınız. Büyük bir keyifle yapıyordum.
ANKARA RUHUMU DOYURUYOR
Tasarımlarınız da size ne ilham veriyor, Ankara besleyici bir şehir mi bu anlamda?
Bütün tecrübelerim, yaşadıklarım, seyahatlerim, gezdiğim sergiler, müzeler, kızım, sanırım içinde bulunduğum he rşeyden ilham alıyorum. Bir tasarımcının en büyük özelliklerinden biri çevresini iyi analiz etmek, moda ve trendleri önceden öngörmek. O yüzden de hayatın çok içinde olması, bol bol gözlemlemesi gerekiyor. Maalesef o çok anlatılan, eski Ankara’ya tanık olamadım. Benim için daha çok sevdiklerimi içinde barındıran bir şehir ve bu da ruhumu doyuruyor. Aynı zamanda çok iyi ressamların, heykeltıraşların, müzisyenlerin, kreatif kişilerin yaşadığı bir şehir olduğunu düşünüyorum.