Salon kraliçesi

Güncelleme Tarihi:

Salon kraliçesi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2006 00:00

"Milli formayı en fazla giyen sporcu benim. Ayrıca 9 kez de bayanlar liginde şampiyonluk sevinci yaşadım. Yani, şampiyonluk rekoru da bende. 12 yılı aşkın süredir de A milli takım kaptanlığı yapıyorum.!"

CEREN Üstün... Tam bir başarı ve istikrar abidesi. 325 kez hentbol milli takım formasını giydi. 9 kez lig şampiyonluğu yaşadı. Millilik ve şampiyonluk rekorlarını elinde bulunduruyor. 12 yıldır A milli takım kaptanı. 35 yaşında. Defne’nin annesi... ODTÜ mezunu. Kimse kusura bakmasın ama, bugüne kadar yaptığım sohbetlerin en keyiflisi bu oldu. Karşımda bulunan genç bayan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı bayan sporcularından biriydi. Adı Ceren Üstün’dü ve halen Milli Piyango hentbol takımında forma giyiyordu. Yanında bulunan küçük prensesin adı ise Defne idi ve Ceren’in kızıydı. Ceren, başarılarla dolu hentbol yaşamını öyle güzel anlattı ki. Nefis oldu. Defne de boş kalmadı tabii. Ortaya çok hoş bir sohbet çıktı. Buyrun okuyun, çok beğeneceksiniz.

- Ceren, hentbol senin için yaşam biçimi olsa gerek.

- Kesinlikle. 12 yaşından beri hentbol oynuyorum. Ödemiş’te ortaokulda okurken başladım. O zamanlar bizim okulda sadece hentbol branşı vardı. Öğretmenlerim beni yönlendirdi ve o gün, bugün hentbolle iç içeyim. Ödemiş’ten Ankara’ya geldim, TMO formasını giydim. Aynı zamanda Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni bitirdim.

- Kaç kez milli oldun?

- 325 kez. Türkiye Cumhuriyeti’nin bayan hentbolünde milli formayı en fazla giyen sporcu benim. Bu benim için büyük onur. Ayrıca 9 kez de bayanlar liginde şampiyonluk sevinci yaşadım. Yani, şampiyonluk rekoru da bende. 12 yılı aşkın süredir de A milli takım kaptanlığı yapıyorum.

- Çok hoş. Aynı zamanda annesin. Defne’nin annesisin. Üstelik 35 yaşındasın!

- 1997 yılında Defne dünyaya geldi. Doğum nedeni ile hentbole 6 ay ara verdim. Ama fiziki özelliklerim ve çok çalışmam sonucu eski formuma çabuk kavuştum. Bazı kişiler doğum yapmamı yadırgamıştı. Kariyerim açısından sakıncalı olduğunu öne sürmüşlerdi. Ama iyi ki Defne’yi dünyaya getirmişim. Annelik, dünyanın en güzel duygusu. Defne şimdi benim canım, kanım, can yoldaşım.

- Sahi, hem ön planda bir sporcusun, hem milli takımda forma giyiyorsun. Böyle bir tempoda Defne’yi nasıl büyüttün?

- Çok basit, Defne salonlarda büyüdü. Daha yaşına girmeden, antrenmanlara ve maçlara götürmeye başladım. Defne’nin bir dolu annesi var. Büyümesinde, takım arkadaşlarımdan tutun da, antrenörlerime, hatta salon görevlilerine kadar herkesin payı bulunuyor.

- Nasıl yani? Ne yaptı takım arkadaşlarınız, ya da diğerleri?

- Neler yapmadılar ki. Defne’nin altı bazen salonda değiştirildi, bazen de beslenmesi soyunma odasında yapıldı. Hemen hemen her antrenmana ve maça da benimle çıktı. Öyle ki ben koşarken, o bazen ağlıyordu. Saha kenarında bulunan biri, diyelim ki antrenörümüz, kucağına alıyordu, hemen pışpış yapıyordu.

- Keşke antrenmanlara da katılsaydı.

- Katıldı, katılmaz mı? Yaşını alınca ısınma hareketlerini falan bizimle yapmaya başladı. Bizimle birlikte koştu, bizimle birlikte ter attı. Zaten inanılmaz popülaritesi var.

- Seni tanımayanlar, Defne’yi mi tanıyor yoksa?

- İnanın öyle oluyor. Geçen sene Federasyon Kupası’nda Anadolu Üniversitesi’ni mağlup ederek kupayı kazanmıştık. Ertesi günü Defne ile ben, Bahçelievler’deki Buz Pateni Salonu’na gittik. O sırada paten almak için görevlilerle konuşuyorduk. Görevlilerden biri hemen atıldı ve Defne’ye ’Küçük abla, ben seni tanıyorum. Hentbolde dün kupa töreni vardı. Televizyon hep seni gösterdi’ dedi. Defne de saçını arkaya atarak ’İşte, o benim’ dedi. Acayip bozuldum (Kahkaha atıyor). Ben de o görevliye aynen ’Aşk olsun. O kupayı kazanan takımın kaptanı benim. Kupayı da federasyon başkanının elinden ben aldım. Beni tanımıyorsun, elini kupaya uzatan kızımı tanıyorsun’ dedim. Çok güldük.

- Madem kamplara da götürüyorsunuz, Defne kaç kez milli oldu?

- Henüz milli olmadı. Çünkü milli takım kamplarına hiç götürmedim. Ama dört ya da beş kez lig şampiyonluğu yaşadı.

- Ben bu Defne’yi çok sevdim. Sizi de eleştirdiği oluyor mu bu küçük hanımefendinin.

- Hem de nasıl. Bazı maçlar sonrası geliyor bana, ’Anne ayıp ya. Çok gol kaçırdın’ diyor. Ya da takım arkadaşlarımı tek tek eleştiriyor. Zaten tanımadığı sporcu yok. Bir keresinde rakip takım kalecisini bile tehdit etmiş. Anadolu Üniversitesi ile yapacağımız maç öncesi ısınıyorduk. Rakip sahaya gitmiş ve kaleci Şenay’a ’Annemin şutlarını kurtarırsan karışmam, haaa’ demiş.

- Defne, tam anlamıyla hentbolle yoğrulmuş.

- Ben Defne’ye hamileyken, A milli takım sporcusuydum. Şampiyon olduğumuzda falan, kupayı kaptan olarak benim almam gerekiyordu. Ama Defne her seferinde elini uzatırdı. Sağolsun federasyon başkanları da kupayı hep Defne’ye verdiler. Zaten doğduğundan bugüne kadar, Defne takımımızın maskotu oldu. Önemli maçlarda, Defne’yi yanımda getirmemi antrenörler ve federasyon başkanları özellikle istedi.

10 numara Ceren

- Defne, senin oyunculuğunu beğeniyor mu?

- Herhalde beğeniyordur. Ama pek belli etmiyor. Bazı maçlar sonrası ’Gördün mü Defne. Ne güzel goller attım’ diyorum. O da bana, ’Sen önce kaçırdıklarına bak’ diyor. Yani biraz nemrut!

- Önümüzdeki yıllarda taktik vermeye bile kalkar, bizim bu Defne.

- Şimdiden yardımcı antrenör gibi. Bazen saha kenarından, ’Pres yapın, oyunu bırakmayın, adamınızı kaçırmayın. Anne biraz daha gayret’ falan diye bağırıyor. Teknik, taktik ve motivasyondan da anlıyor (Gülüyor). Antrenörümüz Şener Özkan, maç konuşması yapıyordu. Ama çok uzattı. Hepimiz sıkılmaya başladık. Defne benim kucağımdaydı. Tabii biz hocamıza bir şey diyemiyorduk. Birden Defne doğruldu, iki eli ile kendi iki yakasını tuttu ve ’Bıktım, bıktım. Yeter artık. Taktik konuşmasını çok uzattın’ diye bağırdı. Şaşırdık, kızardık. Ne diyeceğimizi bilemedik. Gerçi haklıydı ama (Gülüyor). Şener hoca da bunun üzerine ’Özür dilerim hanımefendi. Senin bile canını sıktıysam, haklısın’ dedi.

- Defne’den çok konuştuk. Benim dikkatimi çeken hususlardan birisi de, sen hep 10 numara giyiyorsun. Hiç değiştirmedin.

- Futbola çok tutkunum. Küçüklüğümden beri de takip ederim. O zamanlardan bilirdim ve görürdüm ki, ünlü futbolcular hep 10 numara giyiyor. Pele, Maradona ve Zidane, 10 numarayı hiç üzerinden çıkarmadı. Ben de ilk günden beri, yani yaklaşık 20 yıldır, 10 numara giyiyorum. Milli takımlardaki forma numaram da hep 10 oldu.

- Defne de 10 numara giyer artık.

- Tabii ki... Zaten önümüzdeki günlerde hentbole resmen başlayacak. Fiziği çok iyi. Üç adıma kalkması, şut atması falan mükemmel. Defne için teklif getiren yöneticiye sadece bir şart koştum. ’Benim kızım da 10 numara giyecek’ dedim. Kabul edildi.

- Defne halen 9 yaşında. İster misin, aynı takımda forma giyin.

- 18 yaşında doğursaydım, bu mümkündü. İki yıl sonra falan faal sporculuğu bırakmayı düşünüyorum. Gerçi antrenörlerim ve yöneticilerim, bu süreyi daha da uzatmamı istiyor ama. Dur bakalım.

Hentbolde heyecan var

- Yıllarını Türk hentbolüne vermiş bir isim olarak, Türk hentbolünün genel durumunu nasıl görüyorsun?

- Tanıtımı zayıf. Oysa hentbol, Türk insanına çok uygun bir branş. Gol var, mücadele var, aksiyon var. Her maçta ortalama 30’a yakın gol oluyor. Bayan voleybolundan da, bayan basketbolundan da çok daha zevkli ve heyecanlı. Her ailenin, çocuklarını hentbole yönlendirmesini tavsiye ediyorum. Pişman olmazlar.

- Eğer sorması ayıp değilse, hentbolcüler iyi para kazanıyor mu?

- Çok değil. Öyle astronomik transferler olmuyor. Ama süper ligde oynayan bir hentbolcü, geçimini rahatlıkla sağlayabilir.

- Peki, şöyle sorayım, iyi bir hentbol takımı oluşturabilmek için, kulüplere çok para gerekiyor mu?

- Olur mu! Süper ligde oynayan bir futbolcunun, bir yılda aldığı para ile harika bir hentbol takımı kurabilirsiniz. Öyle ki, bu takım ile Türkiye’de güle oynaya şampiyonluğa ulaşır, Avrupa’da da zirveyi zorlarsınız.

- Formasını giydiğin Milli Piyango, bildiğim kadarıyla büyük hedefleri olan bir kulüp.

- Kesinlikle. Kulüp başkanımız İlter Altınsoy, inanılmaz fedakarlıklar yapıyor. Kişisel çabaları ile bayan takımımızı oluşturdu. Camia olarak çok daha güzel günler bizi bekliyor. Genel Müdürümüz İhya Balak da, her bakımdan üzerimize titriyor.

- Defne, izin verirsen, biraz da senin ile sohbet edelim. Dolu dolu bir hentbol yaşamın var.

- Herhalde. Salonlarda büyüdüm. Ama şikayetçi değilim. Çok annem var benim.

- Popüler olduğun söyleniyor.

- Fena sayılmam. Annemin tanıdığından daha fazlasını tanırım. Camiada çok ilgi görüyorum. Ama bundan memnunum. Hiç sıkılmıyorum. Hatta öyle ki, bazen gazozu ve dondurmayı kapan, yanıma geliyor. Herkese kucak dolusu teşekkürlerimi iletiyorum.

- Hentboldan anlıyorsun...

- Herhalde. Annem, bana hamileyken maçlara çıkıyormuş. Yani ana karnında öğrendim ben bu işi.(Gülüyor).

- Hentbolcü olmayı düşünüyor musun?

- Tekliflere açığım. Benim hentbolcü olmamdan daha doğal ne olabilir ki.

- İnanıyorsun kendine?

- Hem de çok. Üstelik 10 numara giyeceğim. Yani annemin formasını.

- O zaman şimdiden anlaşalım, şöhret basamaklarını tırmandığında ilk röportajını benimle yapacaksın.

- Tamam söz. İlk röportajı seninle yapacağım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!