Güncelleme Tarihi:
Adem YAZICI/ANKARA, (DHA)- TÜRK Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, beyin damar hastalıklarının dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artış gösterip, her yıl daha fazla ölüme neden olduğunu belirtti.
Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle bir açıklamada bulunan Öztürk, Türkiye İstatistik Kurumu'nun son verilerine göre dolaşım sistemi hastalıklarının yüzde 40.3 ile ilk sırada ölüm nedeni olarak tespit edildiğini, beyin damar hastalıkları nedeniyle ölümlerin ise geçen yıla göre artış göstererek 38 bin 412'ye (yüzde 24.3) ulaştığını kaydetti. Öztürk, hipertansiyonun önlenmesinde tuz kullanımının kısıtlanması konusunda alışkanlığın çocukluk çağında başlatılması gerektiğine vurgu yaptı.
Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, beyin damar hastalıklarının en önemli ve yaygın nedeni olan hipertansiyonun giderek artan ve toplum sağlığını büyük ölçüde tehdit eden bir sağlık problemi olduğunu açıkladı. Önlem ve tedavi farkındalığını artırmak, bu konuya dikkat çekmek üzere 17 Mayıs 'Dünya Hipertansiyon Günü' olarak kabul edildiğini hatırlatan Öztürk, "Hipertansiyon, sistolik kan basıncının (halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen) 140 mmHg veya diyastolik kan basıncının (halk arasında küçük tansiyon olarak bilinen) 90 mmHg dan fazla olması, antihipertansif tedavi alıyor olmak veya en az iki kere doktoru tarafından yüksek kan basıncının tespit edilmiş olması olarak tanımlanmıştır. Bu durum şeker hasalığı ve diğer hastalıkların birlikteliği ile farklı düzeylerde de değerlendirilir. Kardiyovasküler hastalıklar ile hipertansiyon birlikteliği dikkati çekecek düzeyde yüksektir. İlk defa miyokard infarktüsü geçiren hastaların yüzde 69’unun, ilk defa inme geçirenlerin yüzde 77’sinin, koroner kalp hastalığı olanların yüzde 74’ünün 140/90 mmHg üzerinde kan basıncına sahip olduğu bilinmektedir" dedi.
Cinsiyete ve yaşa göre Hipertansiyon Prevalansı Araştırma sonuçlarına göre hipertansiyon prevalansının yüzde 24 olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, "Erkeklerde bu oran yüzde 21, kadınlarda yüzde 26’dır. TÜİK 2010 nüfus verilerine göre standardize edilmiş hipertansiyon prevalansı yüzde 22 olup, erkeklerde yüzde 19, kadınlarda yüzde 25’tir. Hem erkeklerde hem de kadınlarda hipertansiyon prevalansı yaşla birlikte artmaktadır. Hipertansiyon prevalansı 15-24 yaş grubunda yüzde 3 iken 35-44 yaş grubunda yüzde 14’e yükselmektedir. 55-64 yaş grubunda yaklaşık olarak her iki kişiden birisi hipertansiftir (yüzde 53). Yaşlı popülasyonda (65 yaş) hipertansiyon prevalansı yüzde 68’dir (erkeklerde yüzde 59, kadınlarda yüzde 76). Ancak bu kişilerin yaklaşık yüzde 40’ı bu durumunu bilmemekte ve bu kişilerin üçte biri ise tedavi almamaktadır. Kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle olan ölümlerin yüzde 40.6’sı hipertansiyona atfedilmektedir. 55 yaşındaki normotansif kişilerin yaşam boyunca hipertansiyon geliştirme riski yüzde 90'dır. 65 yaşındaki kişilerin üçte ikisinden fazlası hipertansiftir" dedi.
Prof. Dr. Öztürk, uluslarası verilere göre 20 yaşından büyük yetişkinlerin yaklaşık yüzde 30'unun prehipertansiyona sahip olduğunu, bu durum da hem kalp, hem beyin damar hastalıkları için risk oluşturduğunu kaydetti. Öztürk, "Bu hastalıkların ortaya çıkma riskini 1.5-2 kat artırmaktadır. Bu risk hipertansiyonda olduğu gibi yaşla birlikte artmaktadır. Yeterli koruyucu önlem alınamaz ise hipertansiyon, bu risk faktörlerinin başında gelmeye devam edebilecektir. Hipertansiyonu önlemede tuz kullanımının azaltılmasına yönelik çabalar ve tüketilen gıdaların içerdikleri tuz oranları konusunda doğru bir bilgilendirme sağlanması büyük önem taşımaktadır. Tuzun temel içeriğini oluşturan sodyumun özellikle hazır gıdalarda ve uzun süre korunması gereken paketlenmiş gıdalarda, soslarda yer aldığına dikkat çekilmektedir. Tuz kullanımının kısıtlanması konusunda alışkanlığın çocukluk çağından başlayarak yerleştirilmesi gerekmekte ve bu konuda aileler ve okullar gereken sorumluluğu almalıdır" dedi.
FOTOĞRAFLI