Politika ve sanat

Güncelleme Tarihi:

Politika ve sanat
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 07, 2007 00:00

KANAL B’de Murat Atak’ın Atölye programını izledim önceki gece.

Seçim sürecinde gözlediğim, üzerinde düşündüğüm bir konu da geldi gündeme.

Bir şenlik atmosferi yoktu, seçim kampanyalarında.

Atölye’ye katılan Türk Sanat Müziği sanatçısı Kadri Şarman da aynı değerlendirmeyi yaptı.

Kampanyalarda müzik ve şiir yoktu.

Partilerin söyleminde de...

Şarman, liderlerin beden dillerinde bile bir sertliğin olduğunu vurguladı.

Kanımca bu matlık ve sertlik, zaten kampanya stratejilerinden kaynaklanıyordu.

Müziğe, şiire kapalı olmasından.

Yazar Yaşar Seyman’ın da bana önemli gelen ve son seçim kampanyalarının profilini açıklayan bir saptaması vardı:

"Siyasetçiler sanatın gücünden yararlanmıyor."

* * *

Evet, yararlanmıyorlar.

Hatta, örneğin şiire cephe bile alıyorlar.

Tarım ve Köyişleri eski Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, çok sert tepki göstermişti:

"Meclis kürsüsü şiir okuma yeri değildir."

Bu tür karşı duruşlarla politikacılar, sanatın, şiirin iyileştirici, geliştirici, terapik, hatta barıştırıcı etkisinden de uzak kalabiyor.

Hatırlayın.

Sağ ve sol arasındaki ilk ve belki en kalıcı "ateşkes", şiir sayesinde ortaya çıkmıştı.

MHP lideri Alparslan Türkeş’in, ölümünden kısa süre önce yaptığı bir konuşmada okuduğu şiirle.

Nazım Hikmet’in dizeleriyle:

"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür /ve bir orman gibi kardeşcesine."

Dönemin FP Genel Başkanı Recai Kutan kongrede okudu Nazım’ın şiirini.

Hemen ardından bir dönem solun tek hedefi olan işveren sendikası MESS, tüm zamanlarda dünyanın en iyi 10 şairinden biri olarak niteledi Nazım Hikmet’i.

Eskiden Nazım’ın ismi geçtiğinde eli silahına giden insanlar, şiirini dinledi, okudu onun.

FP’liler mezarını ziyaret etti.

* * *

Bazen sözler yaşamı, olayları hissetmemize, kavramamıza yetmez.

Anlarız da, eksik kalır birşeyler...

İşte tam bu noktada girer şiir devreye.

"Sözün tıkandığı yerde, gönülleri açar."

Keşke tüm politikacılar, şiire, sanata daha çok önem verebilseydi.

O zaman Ankara, içinden kavga-gürültü yükselen kaba saba bir hükümet konağı gibi algılanmazdı, İstanbullarda.

(Yarın politika-kültür-sanat açısından, yeni hükümet döneminde Ankara’da acil çözüm bekleyen bir başka konuya değineceğim)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!