Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin ilk ve tek “sanat ve sosyal bilimler” üniversitesi olma özelliğine sahip olan İpek Üniversitesi, sadece Ankara’da değil, Türkiye’de de üniversiteye, üniversite kampüslerine ilişkin tüm ezberleri bozacak.
Bu yıl ilk öğrencilerini alacak olan İpek Üniversitesi “Kendini Bil” felsefesi ile yetiştireceği öğrencilerini, klasik üniversite kampüsü değil İpek Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan’ın tabiri ile, “Cennet gibi bir kampüste” ağırlayacak. Ankara’ya sadece eğitim kurumu değil, “Göl Evi, kafeleri, alışveriş merkezleri, film platosu, tiyatrosu, metrosu, gondolları, 5 yıldızlı oteli” ve daha birçok sürprizi ile yeni bir şehir kuracak olan İpek Üniversitesi, Ankaralılara da birçok ilki yaşatacak.
ZORLAŞTIRMAYIN KOLAYLAŞTIRIN
Bu hafta Eğitim Sohbetleri’nde İpek Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan’ı konuk ettik. Tam bir sanat aşığı olan Prof. Bilkan, sahip olduğu binlerce kitaplık kütüphanesi, yazdığı kitapları, şiirleri, senaryoları ve okuma kültürü ile İpek Üniversitesi’nin felsefesine yakışır bir rektör portresi çiziyor. Sadece Prof. Bilkan değil, ailesi de hem yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleri hem sanatçı kimlikleriyle örnek bir duruş sergiliyor.
“Zorlaştırmayın, kolaylaştırın” felsefesi ile üniversitesini yönetmeyi kendine ilke edinmiş olan Prof. Bilkan’ın hayata bakışı, değerleri ve inançları da bu yönde. Hem Prof. Bilkan’ı daha yakından tanımak hem de mimarisi ile “açık hava müzesini” andıran Türkiye’nin en farklı üniversitesi olan İpek Üniversitesi’nin bu yıl ilk kez alacağı öğrencilerine ilişkin heyecanlı bekleyişlerine ortak olduğumuz keyifli sohbette, Prof. Bilkan’a yönelttiğimz sorular ve yanıtları şöyle:
- Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
- 1963 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Babam Milli Eğitim Müdürüydü. Liseyi Urfa Lisesi’nde, üniversite eğitimimi ise Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümün’nde tamamladım. Sonra sırasıyla ODTÜ’de, Gazi Üniversitesi’nde çalıştım. Bir ara Hindistan merakı sardığı için Hindistan’a gittim. Hindistan dönüşünde Fatih Üniversitesi’nde çalıştım. Sonra buradan ayrılıp ABD’ye gittim. ABD’deyken sayın değerli büyüğüm AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in tavsiyesiyle TOBB Üniversitesi’ne geldim. TOBB’dayken sinema ağırlıklı, sanat-kültür ağırlıklı bir üniversitenin açılışı dolasıyla sayın Akın İpek Bey tarafından davet edildim. Rektörlük teklifi aldım ve şu anda İpek Üniversitesi’nin kurucu rektörlüğünü yürütüyorum.
KÜÇÜK BİR ODADA SİNEMACILIK OYNARDIK
- Hobileriniz nelerdir?
- Senaryo yazıyorum. Sinemayla alakam var. Bir edebiyatçı olarak zaten hep içindeydim. Görsellik çocukluk yıllarımdan beri beni etkileyen bir şeydi. Hep meraklıydım. Çocukken bir tiyatro grubu kurmuştum. Bir de sağdan soldan topladığımız film şeritleri ile küçük bir odada sinemacılık oynardık. Şu anda birkaç senaryom var. 2. Abdülhamit’in sürügünüyle ilgili senaryo bitirdim. Saraybosna Senfonisi diye Bosna’da savaş yıllarında senfoni orkestrasının yaşam mücadelesini anlatan bir senaryom var. “Ben Olsaydım” isimli bir yarışma programı hazırladık. Animasyon filmi senaryomuz var. Bir de bir televizyon kanalı için “Kerem ile Aslı” isimli bir dizi projemiz var. Çok iyi bir okur olduğumu söyleyebilirim. Hemen her gece geç saatlere kadar okuyorum. Yazma konusunda da yaklaşık 20 civarında kitabım var. Evim, arabam, birikmiş param yok. Bütün varlığımı kitaplara yatırdım ve yatırmaya devam ediyorum.
- Spor yapıyor musunuz?
- Belli bir döneme kadar futbol oynuyordum. Masa tenisi merakım vardı. Yoğun iş akışından kaynaklanan düzenli bir spor imkanım yok. Ama vakit buldukça yüzüyorum. Yürüyüş yapıyorum. Evde yürüme bandı var ama bir süre sonra farkettim ki yürüme bandının üzeri kitaplarla dolmuş.
- Yemeklerle aranız nasıl?
- Çok meraklı olduğum illa ki yemeliyim dediğim bir yemek çeşidi yok. Hiç ayrım yapmam.
- Rektör olmak gibi bir hedefiniz, hayaliniz var mıydı?
- Ben üniversite üçüncü sınıfta ilk akademik yazımı yayınladım. Yazı yazmak çok hoşuma gitmişti ve akademik hayata o zamandan karar vermiştim. Ama idari kadro hiçbir zaman düşünmemiştim. İdareciler ‘çatık kaşlı, sert’ olur diye hep öyle hayal ettiğim için ben iyi bir idareci olamam diye düşünmüştüm. Ama şu anda hocalarımızla, asistanlarımızla, idarecilerimizle iyi bir atmosferde çalışıyoruz. “Zorlaştırmayın, kolaylaştırın” felsefesi ile yönetiyoruz. Rektör olduysam iltifat etmişlerdir bu görevi bana uygun gören insanlar. Önemli olan rektörlük değil, rektörlüğü hak edebilme başarısını gösterebilmektir. Süreklilik esastır. Bir makama çok rahat gelinebilir ama o makamı korumak çok önemlidir.
KOT PANTOLONUMU GİYER SAHAFLARI DOLAŞIRIM
- Ankara deyince aklınıza ilk ne geliyor?
- 30 seneye yakındır Ankara’dayım. Ankara’yı çok seviyorum. Ankara sessiz sakin bir şehir. Cumartesi günleri kot pantolonumu giyip bir tişörtle başlıyorum kitabevlerini dolaşmaya, sahafları dolaşıyorum. Ankara 1980 yıllardan itibaren gezerek bir şehri sevebileceğim küçücük, kendine göre kültürel ortamı, eliti olan bir şehir. Ankara tiyatrosu tıklım tıklım dolan bir şehir aynı zamanda. Çok sevindirici birşey. Son dönemde sinemaları çok dolu olan bir şehir. Okur yazar oranı, kültürlü insanı çok olan bir şehir.
SADECE KAMPÜS DEĞİL CENNET GİBİ BİR ŞEHİR
- İpek Üniversitesi’ni tanıyalım biraz da...
- İpek Üniversitesi, ‘Türkiye’de sanat ve sosyal bilimler alanında özel sektörün en büyük yatırımı’ diyebileceğimiz bir üniversite. Ağırlıklı olarak sinema ve sinema sanatlarına bağlı alanları açıyoruz. Konservatuvar kuruyoruz. Özellikle film müzikleri ağırlık bir alan. Öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğunu yani yüzde 80’e yakınını burslu alacağız.
Hocalarımızın büyük bir çoğunluğu ABD ve İngiltere’den doktoralı hocalar. Genç bir ekiple çalışıyoruz. Üniversite kampüsümüz bir küçük şehir. İçinde 5 sinema salonunun olduğu, 12 kafenin, 8 restoranın, 2 tiyatro salonunun, 1500 kişilik konser salonunun, 1500 kişilik kapalı spor salonunun, 5 yıldızlı otelin, 2 havuzun, Açık Hava Sineması’nın, 2 tenis kortunun, 1 Göl Evi’nin, 8 Film Platosu’nun ve dev stüdyoların bulunduğu aslında bir film seti veya platosu olarak kurguladık. Burayı sadece öğrencilerimiz için kurmuyoruz. Ankaralılar için de kuruyoruz.
KAYIT YAPTIRAN HERKES ÜNİVERSİTELİ
Üniversiteden herhangi bir derse kayıt yaptıran herkes üniversiteli kabul edilecek. Halka açık derslerimiz olacak. İstediğiniz yabancı dili öğrenebileceğiniz, örneğin piyano veya gitar çalmayı öğrenmek istiyorsanız bunların dersini alabileceğiniz, 24 saat yaşayan bir üniversite. Sabah kadar açık kafeler olacak. Kütüphanemiz 24 saat açık olacak. Kampüsün altında bin 500 araçlık bir kapalı otoparkımız olacak. Kampüs içine araçla girmek yasak olacak. Bisikletle ulaşım sağlanacak. Ayrıca kampüsümüz içinde metromuz ve kampüs içindeki gölümüzde de gondolla gezi imkanı var.
FABRİKA GİBİ ÇALIŞAN ÜNİVERSİTE
- İpek Üniversitesi olarak hedefleriniz nelerdir?
- Türkiye’deki özellikle sanat sektörüne özel sektörün ciddi bir yatırımla can vermesi, ruh vermesi lazım. Çünkü biz devletin yükünü çok ağırlaştırıyoruz. Tiyatro, opera sahibi devlet. Modern dünyada sanat alanı bağımsız bir alan, özgür bir alan olmalıdır. İnsanlar özgürce ürettikleri zaman sanat olur bunun adı. Özel sektör Türkiye’de bu alana yeterince önem vermedi. Dizilerden çok iyi para kazanıldığı halde, 37 ülkeye dizi ihraç ettiğimiz halde, birçok alanda yetişmiş eleman açığı var. Yetiştirilmiyor. Yapılan yatırım da çok düşük. Bizim üniversitemiz entegre bir üniversite. Sinema, film tasarımı yapıyoruz. O ana cadde ise ona giden yollar var. O yol üzerinde moda tasarımı da lazım. Sahne Sanatları Bölümü, oyunculuk ve dekor üzerine çalışacak, yetiştirecek. Konservatuvar film müzikleri yapacak. Edebiyat Bölümü senaryo yazarlığını öne çıkaracak. Görsel İletişim Tasarımı Bölümü, sinemanın bütün masa başı işlerini çıkaracak. Endüstriyel Tasarım, setlerin kurulması ve bütün filmle ilgili endüstriyel alanları yapacak. Animasyon, psikoloji, tarih, siyaset bilimi hepsi birbirine entegre çalışacak. Adeta bir fabrika gibi çalışacaklar.”