Pembe Köşk müze olmalı

Güncelleme Tarihi:

Pembe Köşk müze olmalı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2017 15:00

Hello Ankara’ya konuşan İsmet İnönü’nün kızı ve İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker, doğduğu, büyüdüğü ve hala yaşadığı Pembe Köşk’ün dönem dönem açılan değil sürekli bir müze haline dönüştürülmesini istiyor.

Haberin Devamı

Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kızı ve İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker, Pembe Köşk ile ilgili merak edilenleri anlattı:

Pembe Köşk’te belirli dönemlerde sergiler açıyorsunuz. 27 Ekim’de açılan son sergiden bahsedebilir misiniz?

Biz Pembe Köşk’ü senede iki defa ücretsiz olarak ziyarete açıyoruz. Biri 23 Nisan’ı da içine alan bir ay ve diğeri de 27 Ekim’de başlayan sergi dönemi. Bu serginin ismi, ‘Kurtuluş Savaşı: Eskişehir Kurtuluş Müzesi Pembe Köşk’te. Eskişehir Kurtuluş Müzesi’nden getirilen belgeler, fotoğraflar ve çeşitli dokümanlar sergilenecek.

Siz sergiyi gezenlerle birebir ilgileniyor musunuz?

Ben buradaysam misafirlerimizle, ziyaretçilerimizle ev sahibi olarak birebir ilgileniyorum. ‘Ev sahibi’ diyorum çünkü babamı kaybettikten 10 yıl sonra Erdal abimin (Erdal İnönü) kararıyla bize anlatılanları, bizim gördüklerimizi, annemin burada topladığı şeyleri vatandaşla paylaşmayı doğru bulduk. Bütün bu evi ve her şeyi kendimize saklayabilirdik. Biz aile olarak paylaşmayı uygun bulduk. Belli dönemlerde bunları sergiliyoruz. Amacımız burayı devamlı müze haline getirmek, yukarı katını da ziyaret açmak.

Haberin Devamı

Pembe Köşk müze olmalı

ANNEMİN GELİNLİĞİNİ 60 YIL SONRA GÜLSÜN GİYDİ

Evin tarihinden biraz bahsedebilir misiniz?

Babam, bu evi, 1923 yılının eylül ayında alıyor. Ev o zamanlar, dört odalı ve iki katlı bir bağ eviymiş. O dönem, etrafta Ankaralıların yazlık evleri varmış. Keçiören’de ve Ankara Kalesi civarında oturan varlıklı aileler, yaz aylarında buradaki bağ evlerine gelirmiş. Babam evi aldığı sırada annem İzmir’de oturuyor. İkisinin mektupları var. Babam anneme mektuplarında ‘Nihayet ev aldık ama biraz tadilata ihtiyacı var’, ‘Ne kadar zor işmiş’ gibi şeyler yazıyor. Nihayet evi aldıktan iki yıl sonra bu eve taşınıyorlar. Tabi iki odalı bağ evine ilaveler yapılıyor. Mesela yemek odası Atatürk’ün arzusuyla ilave ediliyor. Atatürk, o dönem kendi evinin de mobilyalarının siparişini İstanbul’da bir ustaya veriyor. Aynı zamanda burası için de sipariş veriliyor. Yemek odasındaki masa ve sandalyeler, bu oturma grupları, Atatürk’ün sipariş verdiği eşyalar ve hala burada hiçbir şeyi değişmeden duruyor. Atatürk, ayrıca bu evde balolar verilmesini istiyor. O dönem yaşam tarzında değişiklikler var. Evkaf Apartmanları vardır, orada ve Atatürk’ün Orman Çiftliği arazisi içindeki evinde -şu an yıkıldı tabi- balolar düzenlenirdi. Bu evin de, ‘Bilardo odası’ dediğimiz odası, balolar için ilave edildi. Bu evdeki ilk balo, 22 Şubat 1927’de yapıldı. Bu gördüğünüz duvar süsleri, lambiriler, lambalar hepsi o döneme ait. Annemin yatak odası aynısı gibi duruyor. Annem ve babam, 1916 yılında evlenmişler. Annemin gelinliğini, 60 yıl sonra benim büyük kızım Gülsün, düğününde giydi. Annemin gelinliği, özel eşyaları, yatağı, çarşafları hala olduğu gibi duruyor.

Haberin Devamı

Pembe Köşk müze olmalı

Size göre evin en özel bölümü hangisi?


Yemek odası, babam ve Atatürk’le en çok vakit geçirdiğim bölüm. Buradaki masa açılınca 30 kişilik oluyor. Gelen ziyaretçilere babam ve Atatürk’ün nasıl oturduğu, nasıl konuştukları, arkadaşlarına nasıl hitap ettikleri ve onların düşüncelerine nasıl önem verdikleri konusunda bilgiler aktarıyorum. Bunları, duyduğum şekliyle değil, gördüğüm bizzat şahit olduğum haliyle anlatıyorum. Yemek saatinde Atatürk, bizim de sofraya gelip, onunla beraber yemek yememizi isterdi. Bunu babam istemezdi, ama Atatürk isterdi.

ANNEM, BABAM, ABİLERİM BİR DE ATATÜRK VARDI

Sizin Atatürk’le özel bir anınız var mı?

Haberin Devamı


Atatürk’le birlikte yemek yemiş olmam benim için çok özel. ‘Çocuklar kendinize güvenin, soru sorun’ derdi. ‘Merak edin, merak etmezseniz, başarılı olamazsınız’ derdi hep. Ben de, gelen çocuklara bunu söylüyorum. Öğrenmek isteyeceksiniz. Öğrenmek istemezseniz, biz size hiçbir şey öğretemeyiz. Atatürk’ü hep masanın etrafındaki haliyle hatırlıyorum. Ben küçükken bütün ailelerin bizim gibi olduğunu düşünürdüm. Her yerde Gazi Paşa’ya büyük bir sevgi ve saygı vardı. Benim için annem, babam, abilerim ve bir de Atatürk vardı. Her şeyiyle bize çok yakındı. Atatürk, buraya oturduğunda hiçbir fevkaladelik hissetmezdim. O havayı, Atatürk bize hissettirirdi. Bir defasında masada bana ‘Özden sen büyüyünce ne olmak istiyorsun’ diye sordu. Ben de ‘Öğretmen olmak istiyorum’ dedi. Çok hoşuna gitti. ‘Biz ne yaptıysak, öğretmenler sayesinde yaptık. Bundan sonrası için de çok iyi öğrencilere ve öğretmenlere ihtiyacımız var’ dedi.

Haberin Devamı

Pembe Köşk müze olmalı

Peki, o dönemin Ankara’sından bahsedecek olursak, nasıl bir Ankara hayatı vardı?


Tabii bizim gözümüzde çok güzel bir Ankara vardı. Heyecan dolu bir Ankara vardı. Yani her şeyi büyük bir heyecanla takip ederdik. Yapılacak şeyleri, resmi bayramları mesela... Biz hep devlet okullarında okuduk. Ben buradaki Çankaya İlkokulu’nda okudum. Ağabeylerim de, benim çocuklarım da, orada okudu. Ve çok da iyi bir ilkokuldu. Sonra ben Kız Lisesi’ne gittim. Ağabeylerim Gazi Lisesi’ne gittiler. Sonra ben Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne gittim. Erdal Ağabey’im burada Fen Lisesi’nde, Ömer Ağabeyim İstanbul’da teknik üniversitede okudu. Kız Lisesi’nde okuduğum sıralarda 19 Mayıs günlerinde törenler olurdu, gidilirdi. Harp Okulu öğrencileri gelirdi. Biz şortla giderdik. Orada hep birlikte çok güzel vakit geçirirdik. O günü heyecanla beklerdik. Aynı şekilde; operaya gitmek, tiyatroya gitmek... Hepsi bizim gözümüzde çağ atlamak gibi bir aşama olarak görülürdü.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!