Onları herkes her gün görüyor

Güncelleme Tarihi:

Onları herkes her gün görüyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 25, 2017 14:13

Şiirleri, “Unutursam Üşürsün” ve “Sokaktan Gelen Mektup” adlarıyla iki cilt olarak yayımlanan Sosyal Hizmet Uzmanı ve şair Cengiz Kaplan, “Sokakta yaşayan çocukları herkes her gün görüyor. Şiirle belki daha görünür olurlar diye şiirleştirdim onların yaşadıklarını” dedi.

Haberin Devamı

Sosyal Hizmet Uzmanı, şair Cengiz Kaplan 1979’da geldiği Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Çalışma bölümlerinde okudu. Eğit-Der yöneticiliği ve Çocuk Hakları Derneği’nin kurucu genel başkanlığını yaptı.
1984 yılında yayımlanan “Hasretine Büyürüm” adlı kitabıyla başlayan şiir serüveni, “Kül Rengi”, “Dağlar Oğlumdur”, “Sokaktan Gelen Mektup”, “Unutursam Üşürsün” kitaplarıyla sürdü. Favori Yayınları, toplu şiirlerini “Unutursam Üşürsün” ve “Sokaktan Gelen Mektup” adlarıyla iki cilt olarak yayımladı. Kaplan sorularımızı Ankara Hürriyet için yanıtladı.
Şiirlerinizde tema olarak hep Ankara’nın öne çıktığını görüyoruz. Neden?
Ankara’nın şairiyim. Bu kentte yaşıyor, bu kentten besleniyorum. Benim şiirim yaşayan bir şiir. Yaşadıklarımı yazıyorum. O zaman şiirler de Ankaralı oluyor doğal olarak. Ankara’yı dolaşabilirsiniz bu kitaplarla. Caddeler, sokaklar, mahalleler, gecekondular, parklar, meydanlar size de tanıdık gelebilir. Aşklarıyla, duygularıyla, kavgalarıyla, duruşlarıyla şiirlerdeki insanlar bile tanıdık gelebilir. Belki de size benziyordur şiirler, Ankara’da yaşıyorsanız. Zordur Ankara’da yaşamak. Öyle ki bazen dizelerime, “Üstüme üstüme gelme Ünkara /bırak beni unut işte /iyiliğin olsun” sitemiyle de düşer.
Yeni kitabınız “Sokaktan Gelen Mektup” sokak çocuklarıyla ilgili. Kitap aynı zamanda mesleğinizin, “Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler” uzmanı olmanızın bir yansıması.
Evet, bu şiirleri ben romantik duygularla yazmadım. Bu şiirlere girmiş çocukların yaşamlarının bir parçası oldum. Onlarla aynı sokakları, aynı mekânları paylaştım bazen. Burada sevgili meslektaşım Aydın Kılıç’ın adını anmam gerek. Çocuk polisi biriminin (Çocuk Şube Müdürlüğü) kuruluşunda sosyal hizmet uzmanı olarak çalışıyordu. Sokak çocuklarına dikkatimi çekti, önümü açtı, beni çocuklarla buluşturdu, onların öykülerine tanıklık etmemi sağladı.

Haberin Devamı

Onları herkes her gün görüyor
ONLARI İZBELER, KUYTULAR BEKLER

Haberin Devamı

Peki nasıl bir şey sokak çocukluğu!
En çok annesizlik ve kimsesizlik duygusu. Bu şiirlerdeki çocukların bazılarını annelerine döndürebildik, bazıları çalışmaya başladı. Düşünebiliyor musunuz, yıllarca sokakta yaşamış, sokakta büyümüş, askerlik çağı geldiğinde askere gitmişler. Askerlik dönüşünde de yeniden sokağa dönüyorlar birkaç askerlik fotoğrafıyla birlikte.
Bu çocukların sokakta yaşamayı seçmelerinin nedenleri de ağır. Değil mi?
Yoksulluk, ilgisizlik, aile içi şiddet... Korkuları, düşleri... Nedenleri o kadar çok ki. Esas soru, “Neden sokakta kalıyorlar?” dediğinizde sokağın cazibesi çıkıyor ortaya. Görece kolay ve çabuk bulunan para, vitrinlerin albenisi, gecenin ışıkları, kalabalıklar, hiç bilmediği ama bazen kolay ulaşabildiği yemekler. Hiç görmediği kadar ilgi, “Ah ne tatlı çocuk. Dayanamam ben buna” deyip para veren bir toplum. Aman ha çocukların yaşamı böyle kolay değil yanlış anlaşılmasın, ben dramatize ediyorum. Gidecek yerleri yoktur. Gece büyük korkudur. İzbeler ve kuytular bekler onları. Para biriktirmezler. Buldukları parayı anında yerler, ertesi gün kaldığı yerden devam ederler.

Haberin Devamı

KİTABI DAHA GÖRÜNÜR OLMALARI İÇİN YAZDIM

Sokaktan Gelen Mektup’un edebiyattan, şiirden öte mesajları da var. Bunları nasıl özetlersiniz?

Aslında herkesin az-çok bildiği şeyler. Özellikle çocuk istismarının çok arttığı günümüzde, her gün geçtiğiniz cadde ve sokaklarda gördüğünüz Suriyeli çocuklarla birlikte daha da çoğalan, “Ben buradayım!” diyen çocuklar. Gördüğünüz ama görmezden geldiğiniz çocuklar. Herkesin gördüğü ama okumak istemediği çocuklar ya da görerek, acıyarak, “Ah, yazık bu çocuklara” deyip günü kurtarmak için gül, mendil, kalem alıp para verdiği çocuklar. Utanması gereken bu çocuklar değil. Ben de değilim. Ben cılız bir sesiyim bu çocukların. Şiirle belki daha görünür olurlar diye şiirleştirdim onların yaşadıklarını.
Yasalar asla bu çocukların böyle yaşamasına izin vermiyor ama kimse de görevini yapmıyor. Bu çocukları her gün savcılar, hakimler, polisler, öğretmenler, doktorlar, psikologlar, mimarlar, mühendisler, gazeteciler, belediyeciler, milletvekilleri, bakanlar, yani herkes bunları görüyor. Bizimkisi mektup okunur diye yazılmıştır...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!