Güncelleme Tarihi:
Ankara’da 112 şoförlüğü yaparken gramofonunu tamir edecek usta bulamaması üzerine gramofon tamirciliğine başlayan Abdülkadir Akcan (69) 34 yıldır Ankara Kalesi’ndeki Pirinç Han’da bulunan dükkânında nostaljiyi geleceğe taşıyor. Dükkânında en eski örneğin 1897’ye ait bir fonogram olduğunu söyleyen Akcan, “Eskiden her evde, herkeste gramofon olmazdı, kocaman bir tarlayı verip takas şeklinde gramofon alan bile olurdu” dedi. Kendisine Fransa’dan bile tamir için gramafon geldiğini söyleyen Akcan, en sadık uğraşını ve nostaljik yolculuğu Hürriyet Ankara’ya şöyle anlattı:
DENEME YANILMA YÖNTEMİYLE ÖĞRENDİM
“Gençlik yıllarımda muavinlik ve 112 şoförlüğü yapıyordum. Bir gün, gramofonumu tamir ettirecek birini bulamayınca iş başa düştü ve gramofonumu kendim tamir ettim. Kendi gramofonumla uğraşırken ‘Benim gramofonuma da bak’ diyenler çoğaldı. Ustam yoktu, kendi kendime geliştirerek, deneme yanılma yöntemiyle öğrendim bu işi. Ankara Kalesi’nde bulunan Pirinç Han’ın restorasyonu yeni bitmişti, 1990 yılında hana gelerek bu işi sürdürmeye başladım. Bu iş ciddi bir iş olmaya başladı o zamanlar; şimdiki gibi teknoloji ve internet de gelişmemişti. Dünyada bu işi yapanlara baktığımda ‘Ben de fena usta değilmişim’ diyorum. Fransa’dan bile tamir için gramofon geliyor. Şimdilerde gramofon tamir işini biraz azalttım, birisinin özel yani maneviyatı olan bir gramofonu olursa o zaman yardımcı olmaya çalışıyorum.
GRAMOFON ÖZEL BİR MÜZİK ALETİDİR
Bizim zamanımızda, yani çocukken, köylerde elektrik kesintisi sık yaşanırdı. Küçükken gaz lambasının ışığında gramofon dinlerken kendimizin gölgesini görürdük. Gramofonun içinde parmak kadar adamlar şarkı söylüyor diye düşünürdük. Eskilerden kalma bir merak, tutku. Eskiden her evde, herkeste gramofon olmazdı, kocaman bir tarlayı verip takas şeklinde gramofon alan bile olurdu. Gramofon özel bir müzik aletidir. Sanatçı birebir dolum yapar, kalay ve çelik kalıplara alınır ve baskı yapılır. Analog sestir, sanatçı nasıl okuduysa gramofondan da ses öyle çıkar. Eski parçalardan da yeni gramofon yapıyoruz. Plak ve gramofonun sesi dijital seslerden farklıdır.
BU İŞE GENÇLERİN İLGİSİ FAZLA
Bazı gramofonlar taş plakları bozabilir. Bazen bana kızıyorlar, ‘Parasıyla değil mi, neden satmıyorsun’ diye. Her şey para değil. Para biter ama benim Zeki Müren’e, Hafız Burhan’a tekrar plak doldurtma şansım yok. Bu bizim adeta mirasımız gibi. Bu dükkânda en eski örnek 1897’ye ait bir fonograf. Osmanlı döneminden kalan taş plaklar da var. Vatandaşların ilgisi ise daha çok Zeki Müren, Müzeyyen Senar ve Anadolu yöresel türküleri ve ozanlarına yönelik. Ne yazık ki benden sonra ailemden bu işi devam ettirecek biri yok. Yani, ben ileride vefat ettiğimde bu dükkân da tabiri caizse ölecek. Fakat, şunu belirtmekte fayda var; bu işe gençlerin ilgisi fazla. 1970’lerde bile bana ‘Gramofon işi bitti artık, sürdüren olmaz’ denildi. Ama ben böyle düşünmüyorum. Devam ettiren her daim çıkar. Bu iş bitmez, birisi çıkar, benim gibi araştırır ve devam ettirir. Üstelik şimdi imkânlar daha fazla, internet çağındayız.”
Ekin Hazal Doğruyusever - Abdülkadir Akcan