Güncelleme Tarihi:
Hayata camekan lezzete mangal
SADECE iki şeritten oluşan Tunalı, doğru dürüst kaldırımı olmasa da Ankara’nın en güzel caddelerindendir.
Cıvıl cıvıl, rengarenk insan kalabalığında yürümek sizi bunaltmaz aksine mutlu eder.
Yaşayan bir caddedir çünkü Tunalı Hilmi.
Nereden geldiğini bilemediğiniz bir akordeon sesi tüm caddeye yayılırken, nefis çiçek kokuları yayılır çiçekçi dükkanlarından. Mevsim kış ise kestane, yaz ise haşlanmış mısır satar köşebaşında satıcılar.
Tunalı’nın ara sokakları da bu canlılıktan nasibini alır.
Bestekar bu sokaklardan biri.
Bestekar Sokak’ta sayısız restaurant, kafe, canlı müzik yapan işletmeler var. Sokak üstünde bulunan bir restorana giriyoruz bugün.
Balon lavaş
Bir restorana girdiğinizde ilk intiba çok önemlidir. Bir kere girişe bile sinir olduysanız, müşteri profili sizi ittiyse, önünüze kuş sütü getirseler memnun olmaz, arıza çıkarabilirsiniz bir yerden.
Oysa Mangal müşteriyi çekiyor... Bir yandan yemek yerken bir yandan da dışarıdaki bu canlılığı kaçırmadan izleyebileceğiniz açık camekanlı bir restoran.
Ferah, açık mekandan içeri giriyoruz.
Cadde kenarında bulunan tek masaya son derece hızla balon lavaş, yoğurtlu semizotu, acılı ezme ve eritilmiş kaşar-tereyağ karışımı geliyor.
Balon lavaş, kesinlikle çok dahiyane bir atıştırmalık. Sıcak sıcak gelen lavaşa, açsanız saldırıyorsunuz benim gibi. Değilseniz yine saldırıyorsunuz. Çünkü masaya bir anda nefis bir koku yayılıyor.
Yoğurtlu semizotu sıradan, acılı ezme tamamen tuzsuz. Tuzlu yemesem de acılı ezme yiyorsam hakkı olan tuz, acı ve ekşiyi kısmamak gerektiğini bilirim.
İlk siparişimiz gavur dağı salatası için kesinlikle başarılı diyorum. Bol ceviz, nar ekşisi, domates ve soğan çok güzel buluşturulmuş. Ama salatanın kenarlarına bir yerlerden turşu düşmüş. Olmaması gereken yerde duruyorlar.
Hızlı servis
Ardından yaprak kebap istiyorum ben. Arkadaşım ise kavurmalı kaşarlı pide.
Kalabalığa rağmen servis gayet hızlı.
Yağsız ve sinirsiz özel terbiye edilmiş et, altında patlıcanlı yoğurtla servis ediliyor. Bir yandan önümdeki yemeği yerken bir yandan arkadaşıma laf yetiştiriyorum.
“Kavurmalı pide ağırdır, sende patlıcan kebap isteseydin gözüm patlıcan kebapta da kaldı olur ya tırtıklardım tabağından”.
“Gayet hafif, tadına bak ister...” Diyen arkadaşımın cümlesini bitirmesini beklemeden, inanın sırf size kavurmalı pidenin tadını anlatabilmek için bir parça -peki kabul- 2 parça alıyorum. Çok lezzetli olduğunu söyleyebilirim. Ama acaba kaşara gerek var mıydı?
Tercih meselesi tabii.
Tabağımdaki büyük porsiyonu kısa sürede bitiriyorum. Arkadaşım ağır ağır pideyi yiyor.
Hangimiz doğru hareket ediyor?
Elbette ağır ağır yiyen arkadaşım.
Ne kadar yavaş yerseniz o kadar kolay sindirir ve az yersiniz... Bu yüzden ben tabaktakileri silip süpürmüşken arkadaşım kalan 4 parçayı bitiremeyeceğini söylüyor ve Türk usulü soruyor “Paket yapabilir miyiz?”
“Eh” diyorum, “Tatlı yeriz değil mi?”
“Yok ben çok yedim”.
Oysa ben yeni başlamış gibi hissediyorum bu işte bir tuhaflık var. Kesinlikle bu yemek yeme hızımla ilgili olabilir. Buna inanmak istiyorum. Ya da böyle iştahsız tiplerle yemeğe gitmekten vazgeçmeliyim. Beni vicdan azabından öldürecekler.
Şıllık tatlısı
Neyse böyle tatsız şeylerle iştahımı kapatmamak için daha fazla düşünmüyor ve “şıllık tatlısı” istiyorum. Şıllık tatlısına neden şıllık tatlısı derler bilir misiniz ?
Bir Urfalı arkadaşım vermişti bunun yanıtını. Hafif bir tatlı olduğu için.
Müthiş bir mizah vardır bizim yemek ve tatlı isimlerimizde, başka ülkede olmayan.
Krep hamurundan yapılan bu tatlıda yine malzemeden kaçılmıyor ve içine konan bol fıstıkla servis ediliyor. Lezzet mükemmel demeyeceğim. Yarım bırakıyorum tatlıyı.
Neden? Çünkü hamur pişirilirken belli ki biraz yanmış ve bu yanık tat tatlının güzelliğini tamamen yok etmiş. Servis yapan garsona hemen iletiyorum durumu.
“Haklısınız” diyor tatlıya bakıp.
E bu haklısınız cümlesinden sonra bir telafi gelecek umudundayım.
Ama gelmiyor. Kabul edilen hata düzeltilmiyor ve hesaba da aynen geçiyor.
Yemek sonrası semaverde ikram edilen çay gayet hoş ama o yanık tat hala ağzımda...
Hesap 45 lira.
Başka yerde şubesi olmadığını broşürlerine bile yazmış, çakma mangal restoranlara savaş açmış Mangal Restoran’ ‘a telefonla sipariş vererbilirsiniz...
Unutmadan şıllık tatlısı değil ama künefeyi deneyin derim ben. Afiyet olsun.
HER lokmada, her tat molasında bize yazın. Fikir alalım, iz sürelim, mekanın sahibine, “tat”ın aşçısına, servisin efendisine fikir verelim. Her hafta bu köşede hafiyeniz var, yazın yollayın. hafiye@hurriyet.com.tr
Nohutlu pilav da var “dana carpaccio” da
GEÇEN hafta Ankara’nın tanınmış genç işadamlarından Kerem Hasanoğlu’nun ortakları ile açtığı Çayyolu Big Chefs’e gittim.
Çayyolu’nda bahçe içindeki mekanlara alışığız. Ama şimdi Big Chefs, bahçe keyfinin yanısıra terasıyla da farklı tercihlere olanak sağlıyor. Çayyolu’ndaki Big Chefs terasında müşterilere hem pub, hem de restoran keyfi yaşatıyor.
Restorandan çıkıp gece eğlenmeye devam etmek isteyenler artık “Buradan nereye gitsek?” diye düşünmek zorunda kalmıyor. Çünkü Big Chefs teras pub Ankara gecelerinin yeni gözdesi olmaya hazır.
Her yaş grubuna
farklı konsept
Her yaş grubuna hitap eden farklı bir konsept geliştirilen Big Chefs’de menünün ilk sayfasında, “Bahar geldi. Ardından sıcacık yaz. Yeni bir mevsim, yeni mutluluklar, yeni tatlar. Sokaktan lezzetleri yeniden yorumladık. Afiyetle yensin, sevgiyle hatırlansın istedik...” mesajı sizi karşılıyor.
Ben yemeğime çıtır karideslerle başladım. Ama eğer siz de arkadaşım gibi geleneksel tadlardan hoşlanıyorsanız kuru patlıcan dolmasını da tavsiye edebilirim.
Carpaccio’yu da leziz başlangıçlarda denemenizi öneririm. Semizotlu mercimek salatasına bayıldım.
Yaprak ciğer
ve tantuni
Big Chefs ayrıca çocukluğun nostaljik tatlarını da, her gün yeni bir sürprizle sunuyor. Salı günleri nohutlu pilavla başlayan sokak lezzetleri, çarşamba yaprak ciğer, perşembe tantuni, cuma kokoreçli pide ve cumartesi de midye dolma ile devam ediyor.
“Ankara’da deniz yok midye taze olmaz” diyenlere inat benim cumartesi günü yediğim midye dolma tek kelimeyle mükemmeldi. “Denizden babam çıksa yerim” diyenlerden biri olarak Big Chefs’in menüsüne karides güveci de eklenmesinden büyük mutluluk duydum. Karideslerin tadını doyasıya çıkarıp, bir haftalık deniz mahsülü kotamı doldurdum.
“Balığı tatlı öldürür” derler ya, bende tüm bu yediklerimin üstüne kendimi biraz şımartıp, tatlı ve Türk kahvesi söyledim. Krokanlı pasta hastası biri olarak, menüde pişmaniyeli krokanlı pudingi görünce kahvemin yanına hemen bir tane ısmarladım. Türk kahvenizin yanında servis edilen lokuma, şirin vazosunun içinde taze mevsim çiçekleri de renk katıyor.