Mutlu aşk yok ki dünyada

Güncelleme Tarihi:

Mutlu aşk yok ki dünyada
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2007 00:00

"Acılara batmamış bir aşk söyle bana / Yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle / Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama / Bir aşk yok ki paydos demiş gözyaşlarına / Mutlu aşk yok ki dünyada"

FransIz edebiyatçı Louis Aragon’un "Mutlu aşk yok ki dünyada" isimli şiiri, aşkı tanımlamaya çalışan insanların karşısında yıllardır hep dimdik durmayı başardı. Çoğu zaman inatla "Mutlu aşk vardır" diyenlere bile, gerçekliğini kanıtladı yıllar içinde. Mutlu aşk var mıdır, yoksa aslında her aşk mutsuz mudur? Yıllardır tartışılan bu soruya henüz bir cevap bulunabilmiş değil.

Aşk yüzyıllardır sanatın önemli konularından biri olmasına karşın, sanat eserlerinde gerçekten de çoğu kez mutsuz aşkların hikaye edildiği görülüyor. Anadolu topraklarının da, bu anlamda pek çok aşka beşiklik ettiğini söyleyebiliriz. Kerem’in aşkından küle dönüşmesi, Mecnun’in aşkından "deli" diye anılması ya da Ferhat’ın dağları delmesi.

Yıllar içinde, sözlü anlatım yoluyla nesilden nesile aktarılan bu halk hikayeleri, günümüzde hızla tüketilen sevgilerin karşısında hala ayakta durmayı başarıyorlar. Kimine göre abartılı olan bu hikayeler aslında yaşanmış gerçek aşklardan besleniyor. İşte efsaneleşen aşklar ve kahramanları:

KEREM İLE ASLI

Meşhur "Kerem ile Aslı" hikayesinin kahramanı olarak tanınan Kerem’in 16. yüzyıl aşıklarından olduğu bilinmektedir. Hikayeye göre, Kerem İsfahan şahının oğludur. Şahın hazinedarı Ermeni keşişin kızı Aslı’ya aşık olur. Bir müslümana kızını vermek istemeyen keşiş kızını alır ve kaçar. Kerem de onların peşlerine düşer, şehir şehir, köy köy onları takip eder. Nihay et bütün engeller ortadan kalkar ve evlenirler. Fakat evlendikleri gece, keşişin yaptığı sihirle Aslı’nın gerdek gömleği bir türlü açılmaz. Kerem sabaha kadar gömleği çıkarmaya çalışır, başaramaz. Gecenin sonunda Kerem içinden gelen bir ateşle tutuşup yanar ve kül olur. Külleri süpürmeye uğraşan Aslı da tutuşarak yanar.

Tahİr İle Zühre

Zühre’nin babası Hacivat’a bir kahya aradığını söyler, Hacivat da Karagöz’ün bu işi yapabileceğini söyler. Karagöz eve kahya olarak girer. Tahir ile Zühre birbirlerini çok sevmektedirler. Zühre’nin babasının yanında kahya olan Tahir’in babası ölürken Tahir ile Zühre’nin evlenmelerini vasiyet etmiştir. Zühre’nin babası da evlenmelerini istemektedir. Tahir ile Zühre’yi yanına çağırarak bu fikrini onlara da söyler. Karısının da onayını almak için durumu ona da anlatır. Bu fikri kabul etmeyen Zühre’nin üvey annesi sonradan kabullenmiş gibi görünür. Odasına gittikten sonra Karagöz’ü odasına çağırarak Tahir’i kendisinin sevdiğini söyler. Zühre ile evlenmesine engel olması için kocasına büyü yaptırır, Karagöz’e para vererek büyüyü kocasının sarığının içine koymasını ister. Karagöz, Zühre’nin babası uyurken büyüyü sarığının içine koyar. Zühre’nin babası uyandığında evlenme işinden vazgeçtiğini söyler. Tahir bu sevdadan vazgeçmeyeceğini söyleyince Zühre’nin babası seğmenleri çağırarak Tahir’i Mardin’e sürgüne gönderir. Bir süre sonra Tahir kaçıp geri gelir ve Karagöz’e bu işi düzeltmesi için yalvarır. Karagöz bir punduna getirip Zühre’nin babasının sarığından büyüyü çıkarır. Birden kendine gelen Zühre’nin babası kızını Tahir’e vereceğini söyler. Olan biteni Zühre’nin babasına anlatan Karagöz iki sevgilinin kavuşmasını sağlar.

Yusuf İle Züleyha

Bu hikaye, Yusuf’un gördüğü bir rüyayla başlar. Yusuf’un babası Yakub’a göre bu rüyayla Yusuf’a peygamberlik bildirilmiştir. Yusuf’un kardeşleri babalarının Yusuf’u daha çok sevdiğini düşünerek, onu bir kuyuya atar, daha sonra da bir kervan başına satarlar. Bu arada Mısır’ın en güzel kızı Züleyha da bir rüya görür. Züleyha rüyasında , s uret aynasında güzel bir yüz görür. Kısa bir süre sonra Züleyha’nın babası Züleyha’ya Mısır azizi Potifar’ın talip olduğunu söyler. Züleyha Potifar’ı gördüğünde onu rüyasında gördüğü suret sanar ve Potifar ile evlenir. Ancak fazla zaman geçmeden yanıldığını anlar , yine de evliliğe devam eder. Bu sırada Yusuf’u satın alan kervan başı, Yusuf’u köle pazarında satılığa çıkarır. Potifar da Züleyha’ya Yusuf’u köle diye alır. Züleyha yıllar sonra, rüyasında gördüğü suretin Yusuf olduğunu anlar. Züleyha bir gün sudan bir nedenle Yusuf’u odasına çağırır. Yusuf ile Züleyha aynı odada iken içeriye Potifar girer. Duruma çok sinirlenen Potifar, Yusuf’u zindana atar. Yusuf seneler sonra zindandan Firavun sayesinde çıkar. Züleyha ’ya " Bize bi r şey söylemeyecek misin?" der. Züleyha , "Yusuf masum, onu isteyen bendim. " der. Böylece Yusuf’un suçsuzluğu kesinleşmiş olur. Ardından birbirini çok seven Yusuf ve Züleyha evlenirler. "

Ferhat ile Şirin

ŞİRİN’E sevdalı olan Ferhat, ablası Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya dünürcü gönderir. Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan. "Şehir’e suyu getir, Şirin’i vereyim" der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir. Ferhat kazma kürek elinde kayalara vurmaya başlar. Sonunda kayalar yarılır ve yol verir suya. Mehmene Banu ise Ferhat ile Şirin’in evlenmesini istemediği için Ferhat’ın yanına bir cadı gönderir. Cadı, Ferhat’a "Ne vuruyorsun kayalara böyle hırsla, Şirin’in öldü. Bak sana helvasını getirdim" der. Ferhat bu sözler üzerine, "Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır" der. Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur. Ferhat’ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara gelir, bakar ki Ferhat cansız yatıyor. O da kendini kayalıklardan aşağı atar. Şimdi ikisi de ölmüştür.

Leyla ile Mecnun

LEYLA ile Mecnun’un aşkları bir Arap efsanesine dayanmaktadır. Bu efsanede Mecnun mahlasıyla şiirler söyleyen Kays ibni Mülevvah adlı bir Arap şairiyle Leyli (Leyla) adlı bir Arap kızın arasında geçen ve ayrılıkla sona eren bir aşk hikayesi anlatıl ır. Söylentiye göre , Kays ile Leyla kardeş çocuklarıdır. Küçük yaşta birbirlerini severler. Kays’ın Leyla için söylediği şiirler dillerde n dillere dolaşır. Leyla’nın babası, adını dillere düşürdüğü için kızının Kays’la evlenmesini önler ve Leyla ’yı başka biriyle evlendirilir. Kays da bu üzüntüye dayanamaz ve çöllere düşer. Zaman içinde "Mecnun deli " diye anılmaya başlar. Ayrılık acısına dayanamayan Leyla kederinden ölür. Mecnun bunu duyunca onun mezarının başına koşar ve o da orada can verir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!