Müştekilerden ortak talep: Yaralıların üzerine gaz sıkan polis ve 'hepsini süpürün' diye emir veren polis amiri neden yargılanmıyor?

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 2017 14:29

Müştekilerden ortak talep: Yaralıların üzerine gaz sıkan polis ve 'hepsini süpürün' diye emir veren polis amiri neden yargılanmıyor?

Haberin Devamı

ANKARA, (DHA) - ANKARA Garı'nda 10 Ekim 2015'de DEAŞ saldırısı sonucu 102 kişinin hayatını kaybetmesine ilişkin, 36 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Duruşmada dinlenen müştekilerin tamamı, "Eyleme giderken neden etrafta tek bir polis bile yoktu" ve "Patlamanın ardından yaralıların üzerine gaz sıkan polis ile 'hepsinin süpürün diye emir veren polis amiri neden yargılanmıyor' sorusunu sordu. Bazı müştekilerin patlama sırasında yaşadıklarını anlatması salonda bulunan çoğu kişinin gözyaşlarına boğulmasına neden oldu.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya, tutuklu sanıklar, olayda yaşamını yitirenlerin yakınları ve taraf avukatları katıldı. Mahkeme heyeti bugünkü duruşmada, sanıkların ifadelerinin tamamlandığını belirterek müşteki ifadelerine geçileceğini belirtti. Kimlik tespitinin ardından müştekiler dinlendi.

YARALILARIN ÇOĞU ATILAN GAZ NEDENİYLE YAŞAMINI YİTİRDİ

Saldırıda yaralan Ağa Bayar, patlamanın ardından polisin biber gazı sıkması nedeniyle yaralılara müdahale edilemediğini belirterek, " Bu katliamda ihmali bulunan bütün kamu görevlilerinden şikayetçiyim. İnsanlar yerde yaralı halde yatarken gaz sıkan ve bu emri veren kişilerden şikayetçiyim" dedi.

İNSANLARI YAŞATMAYA ÇALIŞTIK ANCAK O SIKILAN GAZ NEDENİYLE BUNU BAŞARAMADIK

Patlamada hafif yaralanan Ali Karaçay, 7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrasında ülkede yaşanan bombalı saldırıların son halkasının 10 Ekim Ankara Gar saldırısı olduğunu belirterek, "Barış demek için İstanbul'dan geldik. Patlama anından 15 dakika önce kortejler oluşturulmaya başlandı. Patlamanın olduğu saate kadar tren garı önündeydik. Çok büyük bir patlama meydana geldi. Burada bu acıyı yaşayan çok aile var o yüzden detaya girmeyeceğim. İlk bombadan sonra bir kaç metre geri kaçtığımızda ikinci patlama meydana geldi. Ben hafif yaralı olduğum için ilk yardımda bulunmaya başladım. Sendikalara ait bir ses aracı vardı onun yanında ayağı kopmuş bir kişiye yardım ederken, polisin attığı gaz tam yanıma düştü. Yaralı durumdaki insanları yaşatmaya çalıştık ama o gaz nedeniyle bunu başaramadık. Türk Tabipler Birliği'nin yayınladığı raporda da insanların çoğunun gaz nedeniyle öldüğü var. Bir süre sonra yaralıları taşımaya başladık. Ancak uzunca bir süre geçmesine rağmen daha ambulans gelmemişti. Az ileride 45-50 tane taksi vardı ancak hiçbirinin şoförü araçta değildi. Yolların kapalı olması nedeniyle çevrede sivil araç da yoktu. Olaydan 45-50 dakika sonra ambulanslar gelmeye başladı" diye konuştu.

Ali Karaçay, şöyle devam etti: "Katliamda yüzlerce insan hayatını kaybetti. Sorumluluğu olan kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Kovuşturmaya gerek olmadığı yönünde karar verildi. Böylesine büyük bir olayda sadece örgüt üyeleri yargılanıyor. Bu katliamda, seçimler öncesi 'verin 400 vekili bu iş çözülsün' diyen, 7 Haziran seçimleri sonrası 'Halk kaosu seçti' diyenlerin hiç mi suçu yok? Param parça olmuş insanların üzerine gaz atamanın mazur görülecek bir yanı var mı? Yaralı insanların bulunduğu yere gaz atan polislerin hiç mi suçu yok. Belki bu dava yıllar boyu sürecek ama biz adalet aramaya devam edeceğiz. Sadece mahkeme salonlarında değil sokaklarda da aramaya devam edeceğiz."

GENÇLERİMİZ, POLİSLERİMİZ, ASKERLERİMİZ ÖLDÜRÜLMESİN DİYE ORADAYDIK

Eyleme Tekirdağ'dan geldiğini belirten öğretme Ayşegül Duman, patlamada ağır yaralandığını ve halen tedavisinin sürdüğünü söyledi. "Bizler genç kardeşlerimiz ölmesin, aylan bebekler kıyılara vurmasın, askerlerimiz, polislerimiz öldürülmesin diye, barış demek için Ankara ya geldik" diyen Duman şöyle devam etti: "Daha önce eyleme geldiğimizde yollarda polisler olurdu, GBT sorgulaması yapılırdı. O gün etrafta hiç polis yoktu. Hiç bir sorgulama yapılmadı. 'Bize alıştılar diye' aklımızdan geçti. Otobüslerden inip yürümeye başladık. Gar binası önüne geldiğimizde 'Allahüekber' sesi ile birlikte patlama sesi duydum. Ben o sesi 'Allahüekber' sesini duydum Hakim Bey. Lütfen bunu kayıtlara geçin."

TEK YAPABİLDİĞİM ELİNİ TUTABİLMEK OLDU

İlk patlamanın ardından telefonlar arkadaşlarını aramaya çalıştığını ancak telefonların çekmediğini belirten Ayşegül Duman, " İkinci patlamadan sonra düştüm. Başımı kaldırdığımda bir yanık kokusu duydum. O yanık et kokusu 16 aydır hep duyuyorum. Kalkmaya çalıştım, sonra yanıma gelenler 'ayağına şarapnel girmiş' kurtulursun dediler. Bir saat yerde bekledim bir tane ambulans gelmedi. Arkadaşlarım beni gazdan korumaya çalıştılar. Bu sırada yanımda yatan yaralı yaşlı bir amaca vardı. Tek yapabildiğim onun elini tutmak oldu. Annem bana 'şükret yaşıyorsun' diyor. Ama ben o günden beri mutlu olamıyorum. Tüm sorumlulardan şikayetçiyim. Biz orada canımızın derdinde iken 'süpürün şunları' diyen polis amirinden şikayetçiyim. İhmali olan kamu görevlilerinden, 'ya kaos ya 400 milletvekili' diyen siyasetçiden, saldırıdan sonra 'oyumuz arttı' diyen siyasiden de şikayetçiyim" dedi.

LÜTFEN BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN

İfadesinin sonunda mahkeme başkanı Selfet Giray'a seslenen Duman, "Katliamların sahipleri yoktur. Ama bu davanın sahipleri bizleriz. Lütfen bizi yalnız bırakmayın, adalet yerini bulsun" dedi.

ARKADAŞIM AĞIR YARALI DEĞİLDİ MAALESEF ATILAN GAZDAN ÖLDÜ

Eyleme Adana'dan geldiğimi belirten Can Ateş, de patlama sonrası hafif yaralanan arkadaşı Ali Kitapçı'nın sıkılan gaz sonrası öldüğünü iddia ederek, "Olay esnasında üzerimize gaz atan, tabancalarını ateşleyen polis memurlarından şikayetçiyiz. Yaralıları tekmeleyerek giden o polislerden şikayetçiyim" dedi.

ÇOCUĞUMUN TELEFONUNUN BULUNMASINI RİCA EDİYORUM

Patlamada yaşamını yitiren Mehmet Zakir Karabulut'un babası olduğunu belirten Mehmet Zeki Karabulut, "Ben Bitlis'ten geldim. Maalesef adalet göremedim. Benim oğlum 24 yaşında harita mühendisiydi. O gün Ankara garındaki patlamada yaralı olarak 3 saat 16 dakika sağ kalmış. Erken müdahale edilseydi kurtulma şansı olurdu. 15 Temmuzda yaşamını kaybedenlerin ailelere ile bize devletin bakış açısı farklı. Asıl ayrımcılık, bölücülük bu. Acılı bir babaya layık görülen maaş 110 lira 75 kuruş" diyerek mahkeme başkanına belgesini gösterdi. Karabulut ayrıca oğlunun patlama anında cebindeki telefonunu bulamadıklarını belirterek, "Bana o telefonla haber verdi. Maalesef o telefon bulunamıyor. Her gidişimde annesi bana soruyor. 'Neden diyorum' O gün kuzeni o telefonla fotoğraflarını çekmiş. Onu görmek istiyorum. Çocuğumun telefonunun bulunmasını rica ediyorum" dedi.

Müştekilerden bazılarının ifadeleri de şöyle;

PATLAMADAN ÖNCE BİR TERSLİK OLDUĞUNU HİSSETTİK

Erdoğan Tetik: "Katliamda kaybettiğimiz Korkmaz Tetik'in babasıyım. Eyleme eşim, kızım ve oğlumla geldik. Ölümlerin durması için, barış için eyleme geldik. En basit eylemde bile tomalar, akrepler köşe başlarında dururken, böyle büyük bir eylemde bir tane trafik polisi gördük. Patlamadan önce bu terslik olduğunu düşündüm ve yanımdakilere söyledim. Garın önüne geldiğimizde, oğluma telefon geldi biraz uzaklaştı. İlk patlamayı ses bombası sandım. İkinci saldırıda gökyüzüne bir şeylerin fırladığını gördüm. O arada gara doğru kaçarak oğlumu aradım ancak telefonları çekmiyordu. Tam alana doğru giderken polis gaz atmaya başladı. Benim oğlum yaralı halde yaklaşık yarım saat ambulans bekledi. Gelmeyince ses aracıyla hastaneye götürüldü. Yaralılara müdahale edenleri engellemek için gaz atıldı. Raporlara göre ölümlerin yüzde 10 fazla olmasının nedeni gaz atılması."

O GÜN YAŞADIĞIMA PİŞMAN OLDUĞUMU ANLADIM

Nazım Karakurt: " Katliamda 14 arkadaşımı 9 yaşındaki Resul'ü kaybettim. O dönemin başbakanın mahkemenin çağrısıyla burada olmasını isterdim. O Başbakan, 'evet biz bunları biliyorduk, ama eyleme geçmeyince bunları nasıl yakalayacağız' diyor. 101 bin kere daha öldük. O gün bu ülkede yaşadığıma pişman olduğumu anladım. 'Keşke ben ölseydim de bunları görmeseydim' dedim. İnsanlar paramparça ikin bir polisin silahını çekmesi, insanların üzerine basması ve onlara hakaret etmesi kabul edilebilir mi? Biz bunlara gördük. 14 arkadaşımın ölümünü gördüm. 9 yaşındaki Veysel'i kucakladım 'acaba yaşıyor mu' diye. Bütün bunlar olurken aşağılık bir polis amiri 'süpürün bunları' diyor. Hakim bey, biz çocuklarımıza, torunlarımıza sizi anlatacağız. O yüzden çığlığımıza ses verin"

OĞLUMU ATATÜRK İLKE VE İNKİLAPLARINA SAYGILI BİRİ OLARAK YETİŞTİRMİŞTİM

Feramuz Tan: "Oğlum daha 18 yaşına gireli 20 gün olmuştu. Hayatı daha tanımadan, barışı, özgürlüğü isterken, haksızlığa karşı gelmek isterken öldü. Ben oğlumu inançlı, Atatürk İlke ve İnkilaplarına bağlı biri olarak yetiştirdim ve öyle de yitirdim. 16 aydır annesini ne zaman görsem gözyaşlarını döküyor. Ona bir teselli bulamıyorum"

480 GÜNDÜR UYUYAMIYORUM

"480 gündür ben uyuyamıyorum, her gün o günü hatırlıyorum" diye ifade veren Solmaz Kılıç sinir krizi geçirdi. Mahkeme başkanı Solmaz'ın dışarı çıkartılarak görevlilerden ambulans çağrılmasını istedi. Duruşma müşteki ifadeleri ile devam ediyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!