Güncelleme Tarihi:
28 Ocak, 2 Mart ve 13 Mayıs’ta verecek üç farklı konserle müzikseverlerin karşısına çıkacak olan orkestra, Barok döneminin önemli eserlerini yorumlayacak. Orkestra sanatçılarından Georg Kallweit ve Bernhard Forck, 40 yıl önce kurulan orkestranın müzikal yolculuğunu ve Ankara’da vereceği konserleri değerlendirdi.
*Sanat hayatınızın 40. yılını kutluyorsunuz, geriye dönüp baktığınızda müzik kariyerinizi nasıl tanımlarsınız? 40. yıl size nasıl hissettirdi?
Geçtiğimiz 40 yılın, sonsuz minnetle dolu olduğumuz inanılmaz bir başarı hikâyesi olduğunu söyleyebiliriz. Barok müzik dünyasında ve onun özel sanat tarzında ilk rehberlerimiz olan Bach ve Telemann’ı çalmak için adımlarımızı attığımız ilk yıllarda, Doğu Berlin’de başarı kazanmayı asla düşünemezdik. 40. yıl dönümümüz, topluluğumuzun eşsiz tarihinin farkına varmak için harika bir fırsattı. Biz dinlenmiyoruz ve hiç de dinlenmedik. Orkestrayı ve dinleyicilerimizi uyanık tutmak, yeni repertuvarları keşfetmek ve konserlerimizi dinleyen insanlara ilham vermek bizim için her zaman bir meydan okumadır.
BİRBİRİMİZİ DİNLEMEK ÇALMAK KADAR ÖNEMLİ
*Sizin için asla değişmemesi gereken ne?
Birçok yönden birçok değişiklik oldu. Topluluğumuz yıllar içinde sürekli gelişti ve René Jacobs ile RIAS Kammerchor Berlin’den arkadaşlarımızla veya Isabelle Faust gibi muhteşem solistlerle harika sanatsal ortaklıklar kurduk. Ama eserleri icra ederken enerjimiz asla değişmedi ve değişmemeli. Ayrıca çoğunlukla bir orkestra şefi olmadan performans sergilediğimiz için, birbirimizi dinlemenin, birlikte çalmak kadar önemli olduğunu düşünüyoruz.
*Dünyanın her yerinde 40 yıldır performans sergiliyorsunuz. Unutamadığınız konserler var mı?
O kadar çok var ki... Cecilia Bartoli ile Londra’daki Wigmore Hall’daki ilk konserimiz, 2005’te New York’taki Carnegie Hall’daki ilk konserimiz gibi bir çıkıştı. Bir başka unutulmaz konser de 2013 yılında Latin Amerika’da verdiğimiz konserdi. Corelli’nin coşkulu konçertosu olan Follia’yı çaldığımızda seyirci adeta kendinden geçti. Bu arada belirtmek isteriz ki Mart ayında CSO Ada Ankara’daki ikinci konserimizde de bu parçayı çalacağız.
*Barok ve Klasik dönem repertuvarınızla tanınıyorsunuz. Barok müzik sizin için ne ifade ediyor?
Barok müzik kadar duygularınıza dokunan neredeyse başka hiç müzik yok ve biz bunu her konserde yeniden kanıtlamak istiyoruz. Dönem enstrümanlarının veya bunların kopyalarının kullanılması, çok farklılaşmış bir tını verir. Eski enstrümanların orijinal sesi sizi bir müzik müzesine değil, enerji ve renklerle dolu, beklenmedik derecede canlı seslere taşır.
BERLİN DUVARININ YIKILIŞI DÖNÜM NOKTASIYDI
*Grammy de dahil olmak üzere birçok ödülle onurlandırıldınız. Bu, topluluğun kariyerini nasıl etkiledi?
Elbette ki önemli ödüller, topluluğumuzun çalışmalarını tanıtma konusunda yardımcı oldu. Ancak geriye dönüp baktığımızda, Berlin Duvarı’nın yıkılışı bizim için en önemli dönüm noktası, topluluğun uluslararası sahnede kurulması açısından bir şans eseriydi.
*Türkiye’de klasik müzik dinleyen oldukça genç bir kitlemiz var. Sizin kitleniz yıllar içinde nasıl büyüdü?
Orkestra, 35 yılı aşkın bir süredir Konzerthaus Berlin’de bir abonelik serisi çalıyor. Dünya çapındaki turneler ve çıkarttığımız yaklaşık 100 CD ile uluslararası bir hayran kitlesi oluşturduk. Davet edildiğimiz festivallerin bugün çok daha programatik düşündüğü izlenimine de sahibiz. Bu nedenle, güncel konuları ele alan bu festivaller, çok daha genç bir kitleye de ulaşıyorlar.
ANKARA’DA ÜÇ KONSER
*CSO ADA Ankara’da misafir yerleşik orkestra olarak sahne alacaksınız. “Misafir yerleşik orkestra” olmak hakkında ne düşünüyorsunuz? Ankara’daki dinleyicilere neler sunacaksınız?
CSO ADA Ankara’nın muhteşem konser salonunda misafir yerleşik orkestra olmak bizim için gerçekten bir onur. Burada olmak bize enstrümantal ve vokal müzik de dahil olmak üzere Barok müziğin daha geniş bir panoramasını ve aynı zamanda Avrupa Barok’unun farklı stillerini de sunma şansı veriyor. Dinleyicileri Bach, Händel, Vivaldi ve diğer birçok büyük müzisyenin dünyasında bizimle birlikte daha uzun bir müzikal yolculuğa çıkarmaktan mutluluk duyacağız.
28 Ocak’taki ilk programımızda Bach Ailesi’nin eserlerini sunuyoruz. 2 Mart’ta ise dinleyicileri, zamanın en popüler ve etkili bestecilerinden bazılarının eserleriyle beraber Avrupa Barok yolculuğuna davet ediyoruz. 13 Mayıs’taki üçüncü programımızda da hepsi müzik tarihinde gerçekten inanılmaz bir yıl olan 1765’te bestelenmiş eserler yer alıyor. CSO ADA Ankara’da ilk konserimizi vermeyi ve en sevilen müziğimizi Türk dinleyicilerle paylaşmayı dört gözle bekliyoruz.