Mehmet Uğur Yüksel
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2012 00:00
Meryl Streep’in kusursuz oyunculuğuyla hayat verdiği Demir Leydi adı üstünde, 20. yüzyılın en nefret edilen politikacılarından Margaret Thatcher’ı anlatıyor. David Fincher’ın aynı adlı kitaba sadık uyarlaması Ejderha Dövmeli Kız ve Lars von Trier’in seyirciyi ikiye bölecek son filmi Melankoli sinemalarda.
Nefret öldürüyor
Zenne
Yönetmen: M. Caner Alper,
Mehmet Binay
2011/Türkiye/101’
ANKARA’daki ilk gösterimini Pembe Hayat KuirFest’te yapan Zenne, kaçıranlar için bu hafta gösterimde.
M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın zenne belgeseli fikriyle başlayan, yakın arkadaşları Ahmet Yıldız’ın öldürülmesi sonrasında kurmaca bir filme dönüşen yolculuklarının filmi bu. Alper ve Binay bu ilk kurmaca uzun filmlerinde Türkiye’de basına yansımış ilk namus gerekçeli eşcinsel cinayetini odağa koymuş.
Doğulu muhafazakar bir ailenin çocuğu olan Ahmet’i cinsel kimliğini saklamadan zennelik yapan Can ve Alman fotoğrafçı Daniel’la İstanbul’da buluşturan
film, bu üç insanın iniş çıkışlarını anlatıyor. Türkiye’de ‘genel ahlak’a karşı eşcinsel kimliğiyle var olmanın ve yaşamanın zorluklarını aile, askerlik gibi ülkenin çok kutsal alanlarına dalarak işleyen Zenne, sırf bunu yaptığı için bile çok tartışılacak görünüyor.
Trier yine kışkırtıyor
Melankoli
Melancholia
Yönetmen: Lars von Trier
2011/ Danimarka-İsveç-Fransa-Almanya /136’
LARS von Trier’in, oyuncusu Kirsten Dunst’a Cannes’dan Kadın Oyuncu Ödülü’nü getiren filmi, her Trier filminde olduğu gibi seyirciyi “nefret edenler” ve “çok sevenler” olmak üzere ikiye bölecek, kışkırtıcı bir yapım.
Film, dünyanın sonunda başlıyor ve çok yakında dünyaya çarpacak olan Melancholia adlı gezegenin tehdidi altındaki bir dünyada Justin ve ablası Claire’in hikayesini anlatıyor.
Evlenme hazırlıklarında olan Justin melankolik ve karanlık dünyasında kaderini beklerken Claire bir panik içinde yaşıyor bu felaketi. Düğün günü geldiğinde de aileye dair o bildik arızalar ortaya dökülüyor.
Hasret kaldığımız Fincher filmi değil
Ejderha Dövmeli Kız
The Girl With The
Dragon Tattoo
Yönetmen: David Fincher
2011/ABD-İngiltere-İsveç-Almanya/155’
YAZARI Stieg Larsson’u ölümünden sonra meşhur eden, yalnızca ülkesi İsveç’te değil birçok ülkede çok satanlar listesinin bir numarasında aylarca kalmayı başaran Milenyum Üçlemesi’nin ilk kitabı Ejderha Dövmeli Kız, bir kez daha beyazperdede.
2009 yılında Niels Arden Oplev’in yönettiği ve hayranlarınca da kabul gören uyarlamanın ardından “ikincisine gerek var mıydı” sorusu gelebilirdi çok rahatlıkla. Ama yönetmen koltuğunda David Fincher’ın oturuyor olması bu soruyu bir kenara itmemize yol açmış, filmi uzunca bir süredir merakla bekler olmuştuk. Sonuç ise, Zodiac’tan beri hasret kaldığımız bir Fincher filmi değil ne yazık ki.
Filmde Fincher’ın kendine has dokunuşlarını görmek elbette mümkün ama tatmin edici bir uyarlamanın üstüne, hele bu kadar kısa bir süre sonra izleyince önceki filmi tekrar ediyormuş duygusu yaratıyor. Bilmeyenler için filmin konusu şöyle:
Asılsız bir iddia ile suçlanan finans muhabiri Mikael Blomkvist, adını temize çıkartmak için elinden geleni yapmaya and içer. İsveç’in zengin endüstri patronları arasında yer alan Henrik Vanger ise, çok sevdiği ve uzun zamandır kayıp olan yeğeni Harriet’ın ortadan kaybolmasının ardındaki gerçeği aydınlatması için gazeteci Blomkvist’i görevlendirir. Başı zaten dertte olan gazeteci, yeğenin ölümünden muhtemelen sorumlu olan ailenin malikanesine doğru yol alır. Bu sırada, Milton Güvenlik adına çalışan sıra dışı “hacker” Lisbeth Salander da Blomkvist’in geçmişini araştırmakla görevlendirilir. Yolları kesişen ikili geçmişten bugüne uzanan bir cinayetler zincirini çözmeye çalışırken, aralarında hassas bir güven köprüsü de oluşacaktır.
Streep’ten unutulmayacak bir yorum daha
Demir Leydi - The Iron Lady
Yönetmen: Phyllida Lloyd
2011/Fransa-İngiltere/104’
YAŞAYAN en iyi kadın oyuncuların başında gelen ve hemen her rolünde farklı bir yüzle karşımıza çıkmayı başaran Meryl Streep, aldığı sosyal ve politik kararlarla yalnızca İngiltere tarihini değil dünyadaki pek çok durumu etkilemiş, bu yüzden hayli sert eleştiriler toplamış bir kadın politikacıyı, Margaret Thatcher’ı canlandırıyor bu kez. Film, 2 Nisan 1982’de Arjantin’in Falkland ve Güney Georgia Adalarını işgal etmesiyle başlayan ve altı hafta süren Falkland Savaşı’nda yaşanan krizi odak noktasına alarak o dönem İngiltere’nin başında olan Margaret Thatcher’ı ve yaşananları anlatıyor. Yılın merakla beklenen bir diğer filmi Utanç’ın (Shame) senaryosunu da yazan Abi Morgan’ın kaleme aldığı film, batının ilk kadın hükümet başkanı olan Margaret Thatcher’ı o hep bildiğimiz hırslı ve iktidar düşkünü bir politikacı kimliğinin yanı sıra, geldiği sınıf ve cinsiyetinin önündeki engellere rağmen yükselmeyi başarmış bir kadın portresi de çiziyor.
Hafıza tazeleyelim
20. yüzyılda İngiltere Başbakanı olarak en uzun süre iktidarda kalmış politikacı.
1925’te Doğu İngiltere’nin bir kasabasında dünyaya geldi.
1943’te Oxford Üniversitesi Kimya bölümüne kabul edildi. Burada Muhafazakârlar Derneği Başkanı seçildi.
1951’de iş adamı Denis Thatcher’la evlendi.
1959’da muhafazakar parti Finchley adayı oldu ve Avam Kamarası’na seçildi.
1970’te parti seçimleri kazanınca, Heath kabinesinde Eğitim ve Bilim Bakanı oldu.
1974’te Heath hükümetin genel seçimlerinde kaybedince başkanlığa adaylığını koydu ve bir yıl sonra seçimlerden lider çıktı.
Sovyetler Birliği komünizme karşı taviz vermeyen tavrından ötürü ona “Demir Leydi” lakabını taktı.
1979 genel seçimlerinde partisinin zaferle çıkması onu ülkenin ilk kadın başbakanı yaptı.
İki kez daha genel seçimlerden birinci çıkan ve koltuğunu koruyan Thatcher 1990’daki istifasına kadar İngiltere’nin ekonomik ve sosyal politikalarını yerle bir etti. Pek çok ayaklanmanın yaşanmasına ve sınıflar arasındaki uçurumun görünür derecede artmasına rağmen politikalarından vazgeçmedi ve yüzyılın en nefret edilen politikacılarından biri oldu.
Bugün Londra’da sessizce yaşıyor.