Güncelleme Tarihi:
Doğma büyüme Ankaralı yazar Gökhan Tok, öykü yazmaya 90’larda başladı; gençlik yazınına ürünler verdi. ODTÜ Sosyoloji Bölümü mezunu olan Tok, TÜBİTAK ve NTV Bilim-Teknik dergilerinde araştırmacı yazar olarak çalıştı. 2016’da yayımladığı ‘Derdimin Devası’ romanından sonra, Kasım 2017’de MedaKitap Yayınları tarafından basılan ‘Masumlar Ağacı’nı okurlarının beğenisine sundu. Fantastik kurguyu tarihi dokunun içine yerleştiren yazar, kitabında Masumlar Ağacı’nı arayan Selçuklu, Bâtıni, Haçlı gruplarını ve Bizanslıları masalsı bir evrende maceraya sürüklüyor. Gökhan Tok’la yeni romanı hakkında konuştuk.
HAYAL KURMAYI BIRAKINCI YAŞLANIYORUZ
- 90’larda öykü ile başladığınız yolculuğa, gençlik yazını ile devam ettiniz. 2004 TUDEM Edebiyat ödülleri roman dalında birinciliğiniz var; görme engelli çocuklar için “Renkler Panayırı” adıyla bir de CD hazırladınız. Gençlere hayal kurdurmanın hazzı başka mı?
- Yalnızca gençlerin değil herkesin hayal kurması lazım. Hem bilimde hem de sanatta hayal gücü olmazsa olmaz, üstelik müthiş keyifli. Hayal gücünüz sizi gidilemeyen uzak dünyalara götürür, görülemeyen şeyleri gösterir. Gençlerde bu potansiyel daha yüksek. Galiba yaşlandıkça hayal kurmaktan vazgeçiyoruz ya da belki tam tersi, hayal kurmayı bırakınca yaşlanıyoruz.
- Bilim-Teknik’in ardından, şimdilerde çalışmalarınızı popüler bilim ve edebiyat alanlarında sürdürüyorsunuz. Her yazarın yazma nedenleri çeşitlidir, sizinki üzerine neler söylemek istersiniz?
- Popüler bilim ya da bilimkurgu, aşk ya da macera romanı yazmanın ortak noktası yaptığınız işten keyif almak. Ben başlangıç noktamızın hep “merak etmek” olduğunu düşünüyorum. Öğrenmeye başladıkça sahip olduklarımızla “oynamaya” başlıyoruz. Bu da kurmacanın başlangıcıdır. Neil Gaiman, gerek anlatıcının, gerekse okuyucunun/dinleyicinin kurmacada “Peki ya sonra ne olmuş?” sorusunu sorduğu sürece üretmeye devam ettiğimizi söylüyor. İşte bu merak bizi hep bir adım öteye taşıyor. Kahramanı macera dolu yolculuklara çıkaran, okuyucuyu yüreği ağzında bekleten hep bu soru, “Peki ya sonra ne olmuş?” Anlatıcının bu soruya hakkıyla yanıt vermesi ve merakı hep ayakta tutması gerekiyor. Merak etmeyi bırakırsak yolun sonuna gelmişiz demektir.
MASAL SOYUNDAN GELMİŞ BİR ROMAN
- Anlatmak istediklerinizi yine roman türünde okurlarınıza aktarmayı seçtiniz. ‘Masumlar Ağacı’ tarihi bir roman ama yeşil ejderhalar, sihirli güçler, efsunlar, gizli ruhlar gibi masalsı öğelere sahip. Hangi akımın etkisiyle kaleme aldınız; fantastik mi, büyülü gerçeklik mi?
- Şimdilerde revaçta olan akım, tarihi kurgunun içine fantastik öğeler eklemek. Bakınca kurmacada tarih içinde bir evrim varmış gibi görünüyor. Önce sürrealizm geldi, bilimkurgu, fantastik, büyülü gerçekçilik gibi çeşitli kurmaca biçimleri bunu izledi. Buna karşın hepsinin kökeninde masallar var. Biz de çocukluğumuzdan beri masal dinlemeye alışkınız. Masumlar Ağacı’nı hangi türe sokarsak sokalım, galiba nihayetinde ona “masal” diyebiliriz. Çocukluğumuzda dinlediklerimiz gibi değil belki, ama onların soyundan gelmiş bir roman. Okurken bitmesini istemeyeceğiniz bir şey...
- Kitabınız geniş bir coğrafyaya ait motifleri içeriyor; Selçuklu, Bizans ve Moğol tarihine ilişkin birçok figür ve sembolden söz ediliyor, kutsal kitaplardan alıntılar yapılıyor. Dönemin (12-13.yy) ruhunu kitaba üfleyebilmek için nasıl bir hazırlık yaptınız?
- Elbette bu konuda çok okumak lazım. Geniş bir yelpazede, tarih, coğrafya, etnoğrafya vb. gibi konularda okumak gerekiyor. Öte yandan şöyle bir şansımız var. Anadolu’dan geçen medeniyetlerin izini hâlâ kendi gözlerimizle görebiliriz. Antik kentlerin harabelerinden, Selçuklu kervansaraylarına, eski tümülüslerden, kümbetlere, amfitiyatrolara kadar pek çok kalıntı, Anadolu’yu gezenleri tarihi bir yolculuğa çıkarıyor zaten. Benim yaptığım, bunun üzerine biraz hayal gücü serpmek oldu. Var olmayan şehirleri, hiç yaşamamış kişileri bildiğimiz coğrafyanın içine yerleştirince bir büyülü dünya, paralel bir evren çıktı ortaya.
MASUMİYET BİZİ CANAVARA DÖNÜŞMEKTEN KURTARIR
- Gerçekte ölümsüzlüğü arayan, ölümsüzlük merakı olan insanevladı, kitapta Masumlar Ağacı’nın peşine düşüyor. Uğruna ölümün göze alındığı bu ağaç neden önemli, bulunduğunda insanlığın ne işine yarayacak?
- Ölümsüzlüğü ararken ölmek ya da masumiyetin peşindeyken zalimce işler yapmak, bunlar ironik zıtlıklar. Romanda kahramanlardan biri şu soruyu soruyor: “Masumiyet bizim ne işimize yarayacak?” Bu soruyu bizler de uğruna çeşitli sıkıntıları göze aldığımız şey neyse onun için sorabiliriz. Amacımıza ulaşmak için neler yapıyoruz? Nelere göğüs geriyor ve nelerden vazgeçiyoruz? Nietzshe bizi uyarıyor: “Canavarlarla mücadele edenlerin bir süre sonra canavara dönüşmesi tehlikesi vardır. Uçuruma uzun süre bakarsan, uçurum da bir süre sonra sana bakmaya başlar.” Belki de sorumuzun yanıtı budur, masumiyet bizi canavara dönüşmekten, uçuruma yuvarlanmaktan kurtarır. Herkesin buna vereceği farklı bir yanıt vardır elbette. Bu soruyu keşke herkese tek tek sorabilseydim: “Masumiyet bizim ne işimize yarıyor?” diye...
- Kitapta “Kurtuluş bilgiyle gelir” ve “Bilgi bir ejderha gibidir; yok edici de olabilir, koruyucu da” diyorsunuz. Aklın hikmeti ve bilginin sonsuzluğu arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bilgi sonsuzdur ama çalışmalarımızda bize yol gösteren aklın hikmetidir. Bilgiyi uçsuz bucaksız bir okyanusa benzetebiliriz. Bu okyanustan alacağımız su miktarı kovamızın derinliği kadardır. Karanlık bir dünyada önümüzü hakikatin nuru aydınlatır. Bizim kendimizi geliştirmemiz, hakikate ulaşmak için gayret göstermemiz de aklın hikmeti sayesinde olacaktır. Hep verilen örnektir, Nazi Almanyası’nda pek çok bilgili doktor, eğitimli mühendis vardı. Ne var ki onlar bilgilerini silah yapmak için ya da insanlara işkence etmek amacıyla kullandılar. Bizi insan yapan, canavarlardan ayıran şey bunun ayırdında olmaktır sanırım.
SEVGİ İYİ BİR BAŞLANGIÇ
- Cennetten kovulma nedeni olan ‘kendini bilmek ağacının meyvesi’ gibi; dünyadaki günahlardan arınmayı sağlayacak, yitirilen masumiyeti yeniden kazandıracak olan Masumlar Ağacı’nın ruhu, roman kahramanlarınıza aradıkları kurtuluşu getirecek mi?
- Yanıt vermek romanın sonunu söylemek gibi olacak. Yine de şunu söyleyebilirim, kim yılmaz bir çabayla gayret ederse, onun için kurtuluş vardır. İleride belki ‘Masumlar Ağacı’ dünyasında geçecek ikinci bir romanda kahramanlarımızın yeni maceralarını görebiliriz.
- “Sevmek her şey için iyi bir başlangıçtır” diyorsunuz. Şimdi ve gelecekte şiddet düşkünü olmayan, barışçı ve masum insanların yaşadığı bir hayat mümkün olabilir mi; dünyayı değiştirmeye yeter mi sevgi?
- Bu soruya kocaman, iyimser bir “evet” ile yanıt vermek istiyorum. Belki bu, safça bir temenniden ibaret. Öte yandan dünyadaki kötülüklerin çoğuna korkunun neden olduğunu düşünüyorum. Korktuğumuz şeylerden kaçınmak için yapmayacağımız şey yoktur. Korktuğumuz şeyi sevmeyiz. Tam tersi, sevdiğimiz şeylerden korkmayız. Sevgi kesin bir çözüm değil belki ama iyi bir başlangıç; gerisini getiririz.