Liseli gençlik yeniden sahnede

Güncelleme Tarihi:

Liseli gençlik yeniden sahnede
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2007 00:00

1990’ların ilk günlerinde Bulutsuzluk Özlemi’nin "Uçtu Uçtu" albümü yayınlanmıştı. Gitar çalan herkesin, rockseverlerin dillerinden düşmedi uzunca bir süre bu şarkılar. "Lagara Lugara", "Tepedeki Çimenlik", "Bayram Görüşmesi", "Şili’ye Özgürlük", "Acil Demokrasi" ve en unutulmazı "Sözlerimi geri alamam"...

İnternetin olmadığı günlerde, sarı saman kağıtlara yazılmış gitar akorları elden ele dolaştı.

O yıllarda gitarı ilk eline alan hemen herkes önce Deep Purple’dan "Smoke on the water" hemen ardından da Bulutsuzluk Özlemi’nden "Sözlerimi geri alamam"ı çalmaya çabaladı. Çünkü bunlar sadece coşkulu rock şarkıları değildi. Herbirinin sözleri bir gazete makalesi gibiydi.

Sonralarda Hipodrom alanındaki ücretsiz halk konserleri...

Yüzbinlerce insanın hep bir ağızdan Zülfü Livaneli ile birlikte haykırışı:

"Ey özgürlük..."

Bulutsuzluk Özlemi de Hipodrom alanında yüzbinlerle buluştu.

Geçen haftalarda bir pazar günü Tunalı Hilmi Caddesi’nde yürürken kalabalık bir öğrenci grubu gördüm. İki gitar eşliğinde haykırarak bizlerin şarkısını söylüyorlardı:

"Sözlerimi geri alamam, yazdığımı yeniden yazamam, çaldığımı baştan çalamam, bir daha geri dönemem..."

O RUH YENİDEN CANLANACAK

Gözümün önüne 80’lerin sonlarında Yüksel Caddesi ile Konur Sokak’ın köşesindeki gitar sohbetleri geçti.

Aradan geçen bunca yıla rağmen, o günlerde henüz doğmamış gençlerin dilindeydi bu şarkı yeniden.

Şimdi Ankara Hürriyet, bu konuda dev bir adım atıyor.

Bir haftadır anonslarını gazetenizde okudunuz. Başvurular bugün başlıyor.

Liseler Arası Müzik Yarışması, Mayıs ayında tüm liselileri aynı sahnede buluşturacak.

Bu sadece bir yarışma olmayacak şüphesiz.

Haber Müdürümüz Levent Seğmen’in önderliğinde, Başkent’te kaybolmaya başlayan, kaybettirilmeye çalışılan bir ruh yeniden canlanacak.

Liseliler için şimdi parola 3 Mayıs...

Çankaya Belediyesi bu yarışma nedeniyle stüdyolar kuracak, liselilerin ücretsiz yararlanmalarını sağlayacak.

Ve tıpkı yıllar önce bir kaldırımda ellerinde gitarıyla oturan bizler geçecek gözlerimizin önünden ve dudaklarımızdaki şu Bulutsuzluk Özlemi mısrasıyla tüm liselilere sesleneceğiz:

"Hiç bi kere hayat bayram olmadı ya da/Her nefes alışımız bayramdı/Bir umuttu yaşatan insanı/Aldım elime sazımı."

Bugün de Başkent gençliğine düşen sazlarını, enstrümanlarını ellerine alıp 3 Mayıs’a hazırlanmak olacak.

Bir kentte olmaması gerekenler

ANKARA Hürriyet’te geçen hafta Yenimahalle Belediyesi’nin yıkım kararı alınan gecekonduların duvarlarına çarpı işareti attığını anlatan bir haber okudunuz. Yenimahalle Belediye Meclisi üyesi Engin Uç da bu uygulamayı "Nazi döneminde Yahudilerin evlerinin işaretlenmesi"ne benzetiyor ve eleştiriyordu.

Belediye bu haber üzerine bir açıklama yaparak bu eleştirilerin "haksız" olduğunu, çarpı işaretinin yol açımı nedeniyle "bilgilendirmek için" atıldığını belirtti.

Uç’un benzetmesine ve eleştirisine katılıp katılmamak başka bir tartışma konusu. Ancak şunu ifade etmek gerekiyor ki belediyenin bu uygulaması "çağdaş bir çizgi" taşımıyor.

Elbette ki gecekonduların artık 21. yüzyılda hiçbir kentte, hele ki bir başkentte yeri bulunmuyor.

Ancak, modern kent belediyeciliğinde yıkım kararı alınan evlerin duvarlarına çarpı işareti koymanın da yeri yok. Şüphesiz ki Yenimahalle Belediyesi’nin "bir Nazi uygulamasına öykünmesi" mümkün değil. Amaçları da bu değil. Ancak modern yönetim anlayışında bu uygulamalara gidilmemesi gerekiyor.

Kısacası belediyenin bu konuda bir "özensizliğinin" bulunduğunu söylemek mümkün.

VİNCİN GÖLGESİNDEKİ İNSANLAR

Tıpkı yine geçen hafta Ankara Hürriyet’te yeralan bir başka haberde olduğu gibi.

Ruysa Büyükelçiliği ile yaşanan bir anlaşmazlık nedeniyle aylardır kapalı duran Atatürk Bulvarı’ndaki bir bölüme şimdi Büyük Ankara Oteli’nin inşaat vincinin yerleştirildiği görüldü. "Kremlin çıkmazı iki vince yaradı" başlığıyla manşetten duyurulan haberde altı çizilmesi gereken iki konu bulunuyor.

Birincisi açılmayan yolun otel inşaatını kolaylaştırdığı bir gerçek. İnsan bu cümleyi düşünmeden edemiyor.

İkincisi ise yaya yoluna konulan vinçler, yoldan geçenlerin güvenliğini tehdit ediyor. Ankara Hürriyet’in haberinin ardından küçük vincin etrafına çelik panellerin yerleştirildiği görülüyor. Ancak halen yayalar büyük vincin yanından geçmek zorundalar.

Kent merkezlerindeki inşaatlarda güvenlik hep en üst düzeyde tutulmalı. Hergün binlerce vatandaş, devasa inşaat vinçlerinin sadece bir kaç santimetre yanından geçmek zorunda bırakılıyorsa nasıl modern kent yönetiminden söz edeceğiz?

Yenimahalle Belediyesi özensizlik nedeniyle evlere çarpı atıyor, bir başka kurum inşaat vincini hiçbir kural tanımaksızın vatandaşların can güvenliğini hiçe sayarak caddenin ortasına yerleştiriyor. Bunları düşününce de insan, "Burası Başkent mi?" sorusunu kendisine sormadan duramıyor.

Bunların hiçbirisi de çağdaş kent anlayışına yakışmıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!