Gamze KOLCU
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2011 00:00
Ankara Devlet Konservatuvarı’nın yetiştirdiği, Türk müzik dünyasına damgasını vuran ve tüm müzik otoriteleri tarafından ‘sihirli flüt’ olarak tanımlanan Şefika Kutluer, Ankara Hürriyet’in sorularını yanıtladı.
YILLAR önce verdiği Carnegie Hall konserinden sonra New York Times’in müzik kritiği tarafından atılan başlık olan “Sihirli Flüt” ünvanıyla tanımlanan flüt sanatçısı Şefika Kutluer, tam bir Ankara aşığı. Kariyeri ödüllerle ve övgülerle dolu olan sanatçı ile Ankara ve bu yıl 2’ncisi düzenlenecek olan Uluslararası Şefika Kutluer Festivali üzerine sohbet ettik.
Kutluer, “Şimdiye kadar dünyada pek çok ülkeyi dolaştım ama, hiçbirine yerleşmeyi düşünmedim. Bu şehirde kendimi güvende hissediyorum” diyor.
Bir röportajınızda “Ankara’da olmak kendi limanına sığınmak gibi” diyorsunuz. Ankara’nın sizin için bu kadar özel olmasının nedeni nedir?
- Ankara’da doğdum. Çocukluğum Cebeci’de geçti. Şimdiye kadar dünyada pek çok ülkeyi dolaştım ama, şimdiye kadar hiçbirine yerleşmeyi düşünmedim. Ben doğduğum topraklara aitim. Bu şehirde kendimi güvende hissediyorum.
Ankara çok rahat ve huzurlu bir şehir. Anadolu’nun göbeğinde doğmaktan ve Anadolu çocuğu olmaktan çok mutluyum. Anadolu’da doğmanın büyük bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Sahip olduğumuz tarihsel zenginlik ve renkliliğin oluşturduğu kültürle beslenmiş olmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Dünyanın her yerinde Anadolu insanının yeteneklerini temsil ediyorum. Ankara’yı ve Ankaralıları çok seviyorum. Ve doğduğum kente her zaman katkıda bulunmak istiyorum.
Yapılaşma çok çirkin
Çocukluğunuzun geçtiği Ankara’ya dair özlem duyduğunuz, yokluğunu hissettiğiniz neler var?
- Çocukluğumun Ankarasında gündemi pozitif anlamda yönlendirebilen bir toplum içinde yaşıyorduk. Teknolojinin yani bilgisayar ve televizyonun büyük aşamalar kat etmesiyle birlikte insanlar, dünyanın her yerinde olduğu gibi, sosyal olaylara katılamıyorlar. Bu yüzden Başkentlilerin televizyonun ve bilgisayarın önünden kalkıp kendilerine yakışan sosyal ve kültürel hayatlarını oluşturmalarını istiyorum. Bir de Ankara’da çok çirkin bir yapılaşma var. Binalar çok çirkin yapılıyor. Biraz güzel yapmak lazım.
Flüt en yakın arkadaşım oldu
Nasıl bir çocukluk dönemi geçirdiniz? Ankara’da olduğunuz zamanlarda neler yaparsınız?
- Son derece mutlu bir çocukluk dönemi geçirdim. Sokakta oynayamamanın hiçbir zaman eksikliğini hissetmedim. Müzik insanın ruhsal açıdan gelişimini sağlıyor. Flüt benim hayatımın her döneminde en yakın arkadaşım oldu. Herşeyimi onunla paylaştım.
Başkent’te yapmaktan en büyük keyif aldığı etkinliklerin başında ise dostlarla buluşup sohbet etmek geliyor. Ayın belirli dönemlerinde arkadaşlarımla buluşup, müzikten siyasete kadar pek çok konu tartışıyoruz.
Başkent’in sanata bakış açısını değerlendirecek olursanız neler söyleyebilirsiniz?
- Ankara bir zamanlar “kültür başkenti” idi. Kültür Türkiye’ye Ankara’dan yayıldı diyebiliriz. Ama son dönemdeki araştırmalar Ankara’daki sosyal ve kültür alanındaki katılımlarda eskiye göre çok düşüş olduğunu gösteriyor. Başkentlilerin, Başkent’i tekrar ilk sıraya yükselteceğine inanıyorum.
Müslüman ile Hristiyan aynı sahneyi paylaşıyor
Dünyayı karış karış gezen ve birçok kültüre tanıklık eden birisi olarak sanatların toplumdaki yerinden ve gücünden bahseder misiniz?-Sanatın toplumlararası ve kültürlerarası diyalogdaki gerekliliğini vurgulamak istiyorum öncelikle.
Festivalde ve hemen hemen her yerde Hıristiyanı, Müslümanı birlikte müzik yapıyor, aynı sahneyi paylaşıyoruz. Örneğin 30 Eylül’de düzenleyeceğimiz konserde Mevlana’nın doğum günü anısına İsviçre’den gelen Luzern Strings Orkestrası eşliğinde 3’ncü Murad’ın meşhur “uyan ey gözlerim” ilahisini çalacağım. İşte müziğin gücü herşeyin üzerinde.
Biraz da festivalden bahsedelim. Bu yıl 2’ncisi düzenlenen festival hakkında duygularınızı öğrenebilir miyiz?- Gelişmelerden çok mutluyum. Festival herkes tarafından sahiplenilmeye ve destek görmeye başladı. Bu festivali düzenlemekteki amacım bu güne kadarki uluslararası alanda kurduğum ilişkiler sayesinde önemli orkestra ve şefleri Ankaralı sanatseverlerle buluşturmak idi. Bunu başarmaktan ve 2’nci festivali 7 önemli orkestranın katılımı ile gerçekleştiriyor olmaktan dolayı çok mutluyum. Hedefim, Başkent seyircisine dünya standardındaki kaliteli performansları izletmek.
Ayrıca Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında köprü olma özelliği esin kaynağımız oldu. Festivalin teması “Doğu Batı ile Buluşuyor” dur. Batının ve doğunun müzisyenlerini ve kültürlerini Ankara’da biraraya getirip, kültürlerarası diyolağa sanatla katkı sağlamaktır en önemli amacım.
Beklenmedik sürprizler planlarınızı değiştiriyor
FESTİVAL programında yine çok başarılı isimler. Festivalin hazırlık aşamasında neler yaşadınız, neler hissettiniz?-Benim için çok ayrı bir tecrübe oluyor. Organizasyon çok detayları olan bir alan ve bu konuda dünya çapında organizasyon tecrübesi olan eşimden yardım alıyorum. Dünya çapında yapıldığında zamanlama ve güncelleme çok önem kazanıyor. Hiç beklenmedik sürprizler planlarınızı değiştirebiliyor.Bulunduğunuz anın şartlarını kullanarak en iyiyi yapmaya çalışıyorsunuz, ama bu çok emek istiyor. Yine de planladıklarımın çoğunu gerçekleştiyor olmaktan dolayı mutluyum.
Festival Fransız ezgileriyle başlayacak
FESTİVAL, 24 Eylül Cumartesi günü saat 20.00’da Ankara Resim Heykel Müzesi Konser Salonu’nda sanatseverlerle buluşacak. Kutluer, festivalin açılışını Fransa’dan Le Mans Senfoni Orkestrası eşliğinde, Fransız repertuarının çarpıcı örneklerini yorumlayarak yapacak. Diğer günlerde ise program şöyle olacak:
30 Eylül İsviçre’nin dünya çapında ünlü orkestrası Lucerne Strings
4 Ekim Rusya’dan Kremlin Oda Orkestrası
8 Ekim İngiltere’den City of London Sinfonia
12 Ekim Geleneksel Çin Orkestrası (Traditional Chinese Orchestra)
19 Ekim Avusturya’dan Strauss Ensemble
27 Ekim Avrupa Birliği Oda Orkestrası European Union Chamber Orchestra)