Hande BAŞPINAR
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2009 00:00
Krizin Türkiye’yi tedarikçi olarak etkilediğini ifade eden Kaburgacı Selim Amca işletme sahibi Uğur Nazlıcan, "Ekonomik dar boğaz var" dedi.
KRİZİN Türkiye’yi tedarikçi olarak etkilediğini ifade eden Kaburgacı Selim Amca işletme sahibi Uğur Nazlıcan, "Ekonomik krizden ziyade, ekonomik dar boğazdan söz edebiliriz" dedi. Uluslararası Ticaret Ekonomisi yüksek lisansı yapan ve ODTÜ’de Kültürel Çalışmalar yüksel lisansına devam eden Nazlıcan hizmet sektörünün durumuyla ilgili Ankara Hürriyet’e şunları anlattı:
"Ekonomik durum 2000-2001 dönemindeki gibi değil. O dönemde bankacılık sektörüyle ilgili yapısal bir problem vardı. Yaşanan, teorik bir krizdi. Şu anda yaşadığımız krizin buna benzer olduğunu düşünmüyorum. Türk ekonomisi cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, ihracat odaklı bir ekonomi oldu. İhricat şampiyonu olalım, dışarıya mal satalım gibi hedefler hep vardı. Bunun yanında iç ekonomimizi de güçlendirmeye çalışmamız gerekiyor.
Ekonomimiz düzelir
Türkiye’de yabancı yatırımcıların artması insanı cesaretlendiriyor. Türkiye, kendi coğrafyasında çok güven telkin eden bir ülke. Politik olarak da biraz daha stabilize bir ülke olmaya doğru gidiyoruz. Sistemle ve rejimle ilgili kaygılar biraz daha azaldı. İstikrarınız ve stabilizasyonunuz arttığı sürece, ekonominiz de düzelecektir.
Kredilerin, çeklerin geri ödenmediği bir ortam var. Hemen herkesin kredi kartı borcu var. İnsanlar asgari tutarları bile ödemekte zorlanıyorlar. Buna rağmen bankalar büyük ihtimalle bu yıl çok güzel karlar açıklayacaklar.
Tekrarlanan çark
İnsanların refah durumu düşük olduğu için ekonomik canlılık da zarar görüyor. İç ekonomik canlılık zarar gördüğü zaman dışarı mal satmaya çalışıyorsunuz. Dışarda kriz olduğu zaman mal alamıyorlar. Bu sürekli kendini tekrarlayan bir çark gibidir. Bu çarkın kırılması için de çok uzun vadeli planların yapılması gerekiyor. Hizmet sektörü ile reel ticarette öz kaynakları çok güçlü ve maaliyetleri çok düşük olanlar ayakta kalacak. İnsanlar gıda sektörü hiç ölmez diye düşünüyor. Oysa İktisat Fakültelerindeki kriz derslerinde, krizin ilk önce lokanta, bar ve restoranları vurduğu öğretilir. Çünkü bu, insanların hemen kesebileceği bir harcamadır.
Hazırlaması zahmetli
Yemeklerimizn tamamı uzun emeklerle yapılıyor. Kaburga dolmasının hazırlanması 6-8 saat sürüyor. İç pilavı 3-4 saat pişirip 1-2 saat dinlendiriyorsunuz. Sac tavanın bir gün önceden sosunu hazırlayıp eti sosa yatırmanız gerekiyor. Yemeklerimizn lezzetinde çok iddialıyız. Kaburga dolması, sac tava ve ayvalı kavurma spesifik bir damak tadına hitap eder.
Bunların yanında ortalama damak tadına hitap eden yemeklerimiz de var. Etimizi her mevsim farklı bir yerden alıyoruz. Biga Yarımadası, Çanakkale, Diyarbakır ve Van’dan et getirdiğimiz oluyor. Kaburga dolması için Lice’den baharat getirtiyoruz. Tüm bunlar yılların bağlantılarını gerektiriyor. Tüm bunlar yorucu ama işletmeye belli bir garanti de sağlıyor."
Markalaşma çok önemli
Markalaşma çok önemli. Markalaşma bana göre logonuzun bütün şubelerinizde aynı olmasından ziyade, hizmet ve ürün kalitenizin bütün şubelerinizde aynı olması demek. Diyarbakır’da 1982 yılında ilk şubemizi açtık. Bir aile işletmesi olarak başladık. O zaman sektörde şubeleşme gibi bir konsept yoktu. Zamanla sektörün değişmesi bizi farklı bir noktaya taşıdı. Diyarbakır’dan sonra İstanbul’da ve Mardin’de birer şube açtık. 3 aydır da Ankara’dayız. İnsanların ilgisi bizim beklentimizle eşit düzeyde.
Kaburgacı Selim Amca bizim için ticarethane değil. Bu bizim mesleğimiz. Gelir beklediğimiz bir işten ziyade, severek yaptığımız bir meslek. Bu sebeple şubeleşmeyi de belli bir noktada durdurmamız gerekecek. Kardeşlerimle
birlikte çocukluğumuzdan beri bu işin içindeyiz. İnsanlar lokantacılık yapmamı ekstrem bir tavır olarak görüyor ama benim için öyle değil. Zaten küçüklüğümden beri hep lokantanın içindeydim.