Güncelleme Tarihi:
‘Türk hükümetinin erken ve hızlı bir şekilde reaksiyon gösterdiğini düşünüyorum. Ayrıca Türkiye’deki yoğun bakım kalitesinden ve Türk sağlık personelinin özverisinden çok etkilendim.’
‘Çok sayıda film izliyorum, son çıkan Hollandaca romanları okuyorum. Hollanda’daki kız kardeşimle dijital oyunlar oynuyoruz. Koşu bandında kilometrelerce mesafe koşuyorum.
‘Bu süreçte Türkçe çalışmaya daha fazla fırsat bulabildim. Bahar nedeniyle ağaçların yeşermesini, çiçeklerin açmasını izliyorum. Müzik dinlemek de en büyük zevklerim arasında.’
* Elçilik olarak salgına karşı ne gibi önlemler aldınız? Çalışmaya devam ediyor musunuz?
Ankara’daki büyükelçiliğin yanı sıra İstanbul’daki konsolosluğumuzdaki tüm meslektaşlarımız, mümkün olduğunca evden çalışıyorlar. Ofiste fiziksel olarak mevcut olan insanların sayısını minimumda tutmaya özen gösteriyoruz. Bazı görevler, ofiste bulunmayı gerektiriyor. Tabii ki bu durumda sosyal mesafemizi koruyoruz ve maskelerimizi takıyoruz. Büyükelçilik, özellikle olağanüstü zamanlarda ulaşılabilir ve çalışır durumda olmalıdır. Bu nedenle vekilim ve ben, hafta içi belirli günleri ayırdık. Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri ben, salı ve perşembe günleri ise o çalışıyor. Bu şekilde çalışmaya devam edebiliyoruz.
* Büyükelçi olarak bu süreç nasıl gidiyor? Öncelikleriniz değişti mi? Salgına karşı korunma önlemlerinin, Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilerden daha öncelikli olduğunu söyleyebilir misiniz?
Salgın pek çoğumuzun işini daha da zorlaştırdı. Bu, diplomat olarak bizim de çalışmalarımızı etkiledi. Normalde, diplomatlar farklı görüşlere ve fikirlere sahip insanları bir araya getiririz. Bu, şu anda fiziksel olarak mümkün değil. Fakat aynı zamanda diplomatik ilişkilerimiz devam ediyor ve iletişim kanalları açık kalmalı. Bu anlamda önceliklerimiz değişmedi. Hâlâ mümkün olan alanlarda Türkiye ile Hollanda arasında diyalog ve işbirliğini ilerletmeye ve teşvik etmeye çalışıyoruz. Göç, yabancı teröristlere karşı mücadelede işbirliği ya da ekonomik değişim ve ticaret gibi birçok ortak çıkar ve hedefimiz var. Evden, personelim ve ben, Türkiye’deki gelişmelerden mümkün olduğunca haberdar olmaya çalışıyoruz.
* Hollanda salgına karşı ‘kontrollü sürü bağışıklığı’ uygulayarak farklı bir mücadele veriyor. Bu stratejinin başarılı olduğunu düşünüyor musunuz?
Hollanda’nın temel stratejisi, hayat kurtarmak için mümkün olan her yerde korona krizini hafifletmeye çalışmaktır. ‘Sürü bağışıklığı’ kavramı, Hollanda yaklaşımının kendi başına hedefi değildir, ancak sürünün bağışıklığı salgının bir yan etkisi olabilir. Diğer ülkelerde olduğu gibi Hollanda hükümetine de tavsiyede bulunan tıp uzmanları var. Yoğun bakım üniteleri üzerindeki baskıyı hafifletmek için mümkün olan yerlerde enfeksiyon sayısı azaltılmaya çalışılıyor. Tabii ki sürekli olarak bu yeni virüs hakkında yeni şeyler öğreniyorlar. Bu bilgiler, mevcut önlemlerin ve stratejilerin etkinliğini kalıcı olarak yeniden değerlendirmek için kullanılıyor. Buna ek olarak, Hollanda basınında politikaların senaryoları ve etkileri konusunda ulusal bir tartışma var. Şimdiye kadar, Hollanda yaklaşımının başka yerlerde olduğu gibi benzer sonuçlara sahip olduğu görülüyor. Ancak henüz tam olarak bir bilgi vermek için çok erken.
TÜRK HÜKÜMETİ ERKEN VE HIZLI REAKSİYON GÖSTERDİ
* Türkiye’nin salgına karşı mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Size göre alınan önlemler yeterli mi?
Genel olarak, Türk hükümetinin erken ve hızlı bir şekilde reaksiyon gösterdiğini düşünüyorum. İran sınırını kapatmak, okulları ve üniversiteleri kapatmak gibi erken tedbirler yardımcı oldu. Ayrıca Türkiye’deki yoğun bakım kalitesinden ve Türk sağlık personelinin özverisinden çok etkilendim. Ulusal günümüzde (Kral Günü, 30 Nisan), Ankara Şehir Hastanesi’ni ziyaret ettik. Hastane personeline virüsle mücadelede gösterdiği çabaları için çiçek vererek teşekkür ettik. Tabii ki ne önlem alırsanız alın, riski tamamen ortadan kaldırmanız mümkün değil. Türkiye’deki durumun daha da iyileşeceğini, şimdiye kadar sağlık kazanımlarını tehlikeye atmadan daha fazla normalleşmenin mümkün olacağını umuyorum. Türk hükümeti bunu zaten bazı işletmelere nefes vermek için planlıyor.
KIZ KARDEŞİMLE DİJİTAL OYUNLAR OYNUYORUZ
*Evde zamanınızı nasıl geçiriyorsunuz? Kaç saat çalışıyorsunuz?
Her iş günü sabah 08.00’de çalışma masama oturuyorum ve e-postalarımı okumaya başlıyorum. Evde de mümkün olduğunca çalışma ritmimi tutturmaya çalışıyorum. İş günleri ile hafta sonları arasındaki farkı korumaya özen gösteriyorum. Akşam 17.00’ye kadar e-postalar, dijital konferanslar, kendi personelim, Ankara’daki AB büyükelçisi meslektaşlarımla yaptığım dijital görüşmelerle meşgul oluyorum. Evde çalışmanın güzel tarafı, eşimle terasta verdiğimiz kahve molaları ve öğle yemeği olabilir. Bu, tüm bu sürece yeni bir lezzet veriyor.
*Ev hayatınızı daha keyifli hale getirmek için ne tür faaliyetler yapıyorsunuz?
Çok sayıda film izliyorum, son çıkan Hollandaca romanları okuyorum. Hollanda’daki kız kardeşimle dijital oyunlar oynuyoruz. Koşu bandında kilometrelerce mesafe koşuyorum. Bu süreçte Türkçe çalışmaya daha fazla fırsat bulabildim. Bahar nedeniyle ağaçların yeşermesini, çiçeklerin açmasını izliyorum. Müzik dinlemek de en büyük zevklerim arasında.
KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEK GEREKLİ
*Salgın sonrası için bir yol haritası hazırladınız mı? Öncelikle hangi konulara odaklanacaksınız?
Bu küresel bir mücadele ve şu anda salgınla mücadelede küresel çabalarımıza devam etmek zorundayız. Doğal olarak virüs kontrol altına alındıktan sonra yeni faaliyetlere de hazırlanıyoruz. Muhtemelen öncekinden farklı olacak, ancak ticaret ve aynı zamanda göç konusundaki işbirliği de dahil olmak üzere en kısa sürede düzenli faaliyetlere devam etmeyi umuyoruz.
* Salgından sonra dünyanın aynı olmayacağı söyleniyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Korona krizinin tüm dünya için uzun vadeli sonuçları olması muhtemel. Şu anda, bu sonuçların ne olacağını söylemek için çok erken. Bana öyle geliyor ki, bu tarz krizlerin yönetimi, bundan sonraki dönemde mevcut siyasi eğilimler için belirleyici olacak. Bu süreç bize devletin rolünün arttığını gösteriyor. Krizi çözmek veya ekonomik etkilerini hafifletmek politikacılar ve politika yapıcıların üzerindeki baskıyı artırıyor. Umarım hükümetler tarafından alınan olağanüstü önlemler, uzun vadede insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü azaltmak için kullanılmayacaktır. Umut ediyorum ki dünya, korona krizini bazı şeyleri daha iyi hale getirmek için bir fırsat olarak değerlendirir. Bunu yapmak için, örneğin ekonomiyi yeşillendirme ve dijitalleştirme konusunda birçok fırsat var. Ancak stratejik değer zincirlerimizi de yeniden düşünmeliyiz.